BARTIN ADININ KAYNAĞI
PARTHENİA”dan Bartın’a dönüşen adın kaynağı “PARTHENİOS” dur. Bartın Irmağının antik çağdaki adı olan Parthenios; Yunan mitolojisinde, Tanrıların Babası OKENAUS’un çocukları olan yüzlerce tanrıdan birisi ve “Sular Tanrısı”dır. “Sular ilahı veya Muhteşem akan su” anlamlarına gelir. Bir başka anlamı da “Genç Kızlar için koro türküleri” veya tanrıça Athena’nın bir sıfatı olan “Genç bakire”...
Antik çağda, Parthenios adı verilen Bartın Irmağının kenarında kurulan Bartın Kentinin PARTHENİA adıyla anıldığı ve zamanla Bartın’a dönüştüğü yazılı kaynaklardan anlaşılmaktadır.
Ünlü ozan HOMEROS, İLYADA destanında; Truva kentini korumak için Anadolu’dan gelen cengaverlere Parthenios Irmağı’nın suladığı ülkeden de yiğitlerin katıldığını anlatır. Amasyalı Strabon da bir eserinde yine Parthenios’tan söz eder.
Bartın kentini, İ.Ö.14. yy’da Gaskalar sahiplenmiş... Sonra; Hititler, Frigler, İonlar, Kimmerler, Lidyalılar, Persler, Helenler, Pontuslular, Roma ve Bizanslılar, Selçuklular ve Osmanlılar yurt edinmişler.
Tarihi "Paphlagonia" bölgesindeki antik kentlerden; Sesamos (Amasra), Kromna (Kurucaşile) ve Erythinoi (Çakraz) Bartın sınırları içindedir.
Antik değerlerin en fazla görüldüğü yer Amasra ilçesidir. Dünyada tek olan Kuşkayası Yol Anıtı, kale ve üzerindeki armalar, Kilise ve Chapel, Bedesten, İnziva mağarası antik kentin görünen yüzleri sayılır. Tiyatro (5000 kişilik), Forum, Şeref yolu, akropol ve nekropol gibi bölümler toprak altındadır
ESKİ ÇAĞLARDA BARTIN
Bartın’ın ilk sahiplerinin,M.Ö.14.yy.da Gaskalar ve M.Ö.13.yy’da Hititler olduğu kabul edilmekte,daha sonra Bolu Havalisine yerleşen Bitinyalılar ile Kastamonu Havalisinde hüküm süren Paflagonyalıların,sınırlarını Parthenios’a kadar Genişlettikleri böylece Bartın Topraklarının bu iki egemenliğin sınırları içinde yeraldığı bilinmektedir.M.Ö.12.yy.sonlar ında Bithynie Bölgesindeki Bartın Friglerin, Paplagonie Bölgesindeki Amasra Fenikelilerin eline geçmiş, Fenikeliler; Amasra (Sesamos), Ereğli (Heraklia), Sinop(Sinope) ve Tekkeönü’nde (Kromna) ilk Sayda Kolonilerini oluşturmuşlardır.
M.Ö. 9.yy.da Akdeniz’deki güç dengelerinin bozulmasıyla Fenikeliler ve ortakları Karyalılar Amasra ve Kromna’yı terkettiler.Bartın ve çevresi,M.Ö.7.yy.sonlarında Kimmerlerin,M.Ö.6.yy.da Lidyalıların, M.Ö.547 yılında da Perslerin hakimiyetine girdi. 216 yıllık Pers döneminde Karadeniz Kolonileri Perslon dostluğu sayesinde uzun süre bu statülerini korudular.
M.Ö. 334 yılında, Makedonya Kralı İskender, Perslerin hakimiyetine son vererek bölgenin sahibi oldu.Bartın ve Ulus'un yönetimini “General Eumenes”, Amasra ve Tekkeönü’nün yönetimini de Fridya Satrabına bıraktı.Ancak, Amasra yönetimi M.Ö.302-286 yılları arasında el değiştirerek Kraliçe Amastris tarafından yönetilmeye başlandı.M.Ö. 12. yy’dan beri Sesamos adıyla anılan kent 16 yıllık Kraliçe Amastris Döneminden sonra kraliçenin adını aldı.Bu dönemde; Kromna (Tekkeönü), Tios (Filyos-Hisarönü) ve Kyteros (Gideros) sitelerinden oluşan Symoikismos Siteler Birliğine Başkent oldu.M.Ö.286 yılında Kraliçe Amastris,oğulları tarafından bindiği gemi batırılmak suretiyle öldürülünce kent yeniden Eumenes’ce yönetilmeye başlandı.Amasra ve Bartın çevresi yöredeki savaşlar sonrasında M.Ö.279 yılında Pontus Krallığının egemenliğine girdi.
BİZANS DÖNEMİNDE BARTIN VE AMASRA
M.Ö. 70 yılında Anadolu’ya giren Romalılar Pontus Krallığının Egemenliğine son vererek yöreye sahip oldular.Roma döneminde Bitinya ve Pontusun Paflagonyadaki bölümü Bitinya-Pontus eyaleti olarak Satraplıkla yönetilmeye başladı.Amasra bu eyaletin Pontus bölümü başkenti oldu.M.S.395 yılına kadar Roma İmparatorluğu’nun, Roma-Bizans bölünmesi üzerine de Bizansın payına düşen Bartın ve çevresi uzun yıllar Bizans’ın hakimiyetinde kaldı.
ORTAÇAĞDA BARTIN VE AMASRA
Bartın ve çevresi M.Ö. 390 yıllarında Hazar hükümdarı Sahip Han komutasındaki Peçenek ve Kumanların, M.S. 798 yıllarında Abdülmelik komutasındaki Müslüman Arapların, 800 yıllarında Selçukluların ve 865 yıllarında da Rusların yoğun akınlarına hedef oldu.
Türklerin yöreye ilgisi 1084 yıllarında başladı.Kutalmışoğlu Süleyman Bey’in Komutanlarından Emir Karatigin 1084 yılında Sinop, Çankırı,Kastamonu ve Zonguldak’ı alarak yörede Bartın, Ulus, Eflani, Safranbolu ve Devrek’i de kapsayan bir Türk Emirliği kurdu.Ancak, 1086 yılında Süleyman Bey’in ölümü ve 1096 yılında başlayan 1.Haçlı Seferleri, Kuzeybatı Anadolu’ya yerleşen Türkler açısından ciddi sıkıntılar yarattı.Haçlı müttefiklerle Bizans arasında yapılan anlaşma sonrasında başta Amasra, Sinop ve Ereğli olmak üzere İstanbul’dan Samsun’a kadar tüm Karadeniz sahili yeniden Bizans’ın hakimiyetine girdi.
Bartın ve çevresi ise Bizans’tan sonra 11.YY sonlarında Anadolu Selçuklularının eline geçti.200 yıllık Selçuklu döneminden sonra 1326’da Kastamonu yöresine hakim olan Candaroğulları Beyliği ve 1392’den itibaren de Osmanlı İmparatorluğu sınırları içinde yer aldı.
OSMANLI DÖNEMİNDE BARTIN
1402 yılında yapılan Ankara savaşı sonunda bir ara İsfendiyaroğlu Beyliği’nin eline geçen kent 1461 yılında tekrar Osmanlı Devleti egemenliğine girmiştir.1460 yılına gelindiğinde, Bartın ve Çevresi; Osmanlı İmparatorluğu sınırları içinde, Amasra ise Ceneviz Kolonisi idi.Anadolu’da Türk birliğini sağlamak Cenevizlilerin elinde bulunan Karadeniz ticaretini ve denizyolunu ülkesine kazandırmak amacıyla Kuzey Anadolu Seferine hazırlanan Fatih Sultan Mehmet Han, ilk hedef olarak Amasra, Kastamonu ve Sinop’ seçti.1460 yılında, Fatih Sultan Mehmet Üsküdar’dan avlanmak bahanesiyle yola çıkarken,Mehmet Paşa Komutasındaki Osmanlı Donanması da denizden hareket etti.Fatih Bolu’ya geldiğinde Kastamonu ve Sinop yörelerine hakim olan ve Candaroğulları Beyliği’nin devamı sayılan İsfendiyaroğulları’nın Beyi İsmail Bey, padişaha kıymetli eşyalar göndererek bağlılığını bildirdi.Yoluna devam eden Fatih Ekim ayında Bartın’a gelip ordugahını bugünkü Orduyeri’ne kurdu.Donanmayla haberleşme sağlayan haberciler, Donanmanın Amasra açıklarında göründüğünü bildirdiklerinde , Amasra üzerine yürüyen Fatih, Ceneviz Senyoru’ndan kan dökülmemeden Amasra’yı teslim aldı.
Bartın,Osmanlı döneminin 1460-1692 yılları arasında Anadolu Beylerbeyliği’ne bağlı Bolu Sancağı sınırları içinde yer aldı.Bolu Sancağının kaldırılmasıyla 1692-1811 yılları arasında Voyvodalıkla yönetilen Bartın, 1811 yılında da Kastamonu Vilayetine bağlı olarak yeniden kurulan Bolu Sancağına bağlandı.Bu dönemde ticari potansiyeliyle bölgenin Pazar yeri olan ve Oniki Divan adını alan Bartın, 1867 yılında ilçe oldu. 1876 yılında da Belediye Teşkilatı kuruldu.
CUMHURİYET DÖNEMİNDE BARTIN
1920 yılında Zonguldak Mutasarrıflığına bağlanan Bartın’ın 1924 yılında Zonguldak’ın il olmasıyla birlikte bu ilin ilçesi haline gelmiştir.07 Eylül 1991 tarihinde de 28.08.1991 tarih ve 3760 sayılı yasayla il statüsüne kavuşmuştur.
Bartın iline bağlı ilçelerden Osmanlı döneminde ilçe iken Cumhuriyetle birlikte bucak statüsüne düşürülen Amasra; 1987 yılında yeniden, Ulus;1944 yılında, Kurucaşile; 1957 yılında ilçe olmuştur.
Bartın’ın halen Merkez, Amasra, Ulus ve Kurucaşile olmak üzere 4 ilçesi, Arıt Kozcağız, Kumluca ve Abdipaşa beldeleriyle birlikte 264 köyü vardır।
1 - TARİHİ VE COĞRAFİ YAPIhttp://www.bartin.gov.tr/images/icerik/ams03.jpg
(Amasra İlçesinden bir görünüm - Fotoğraf: Bilgehan DOĞANEL)
Amasra, Karadeniz Bölgesinin batısında Bartın iline bağlı bir ilçedir. Denize doğru bir mantar şeklinde uzanan Boztepe ve Kaleiçi Mahalleleriyle, güneyindeki düzlükten oluşan Amasra’nın “SESEMOS” adı ile ilk kuruluşu M.Ö. l2. Yüzyılda Fenikelilerin kıyılar boyunca koloniler kurması ile görülmektedir. Doğal limanların bulunması nedeniyle burada üstlenen Fenikeli gemiciler uzun zaman ticari etkinlikler göstermişlerdir.
Fenikelilerin bu bölgede güçleri zayıfladıktan sonra onların yerini Miletos’lular almışlardır. Miletoslular zamanında Sesamos öncesine oranla daha gelişmiş ve site görünümü almıştır. Bu arada Sesamos’a bir Agora, Akropol ve İskele yapıldığı kalıntılarından anlaşılmaktadır.
M.Ö. 4.yüzyıla kadar Kimerler,daha sonra Libyalılar tarafından sömürge olarak idare edilen Sesamos bu tarihten sonra Makedonya Krallığına bağlanmış ve Büyük İskender tarafından yönetimi Makedonyalı bir subaya verilmiştir.
Büyük İskender’in baldızı olan İranlı Prenses AMASTRİST, önce Karadeniz Ereğlisine (Heraklıu) gelin gelmiş, kocası ölünce oğullarıyla geçinemeyerek M.Ö. 300 yıllarında Sesamos’a çekilmiştir.
Amasra’nın yeni baştan kurulması ve büyük kent görünüşü alması Prenses Amastrist zamanında olmuştur. Prenses Amastrist M.Ö. 286 yılına kadar l4 yıl bağımsız bir şehir devleti yaşatmayı başardıktan sonra bir cinayet sonucu öldürülmüştür.
Prensesin öldürülmesinden sonra şehri Trakya Kralı Lizimakos ele geçirmiş, M.Ö. 70 yılına kadar şehir sık sık el değiştirerek bağımsız beylerin,Pontusların egemenliklerinde kalmıştır. M.Ö. 70 yılında Amasra, Roma ordusu tarafından işgal edilmiş, M.S. 395 yılına kadar süren bu dönemde Romalılar Amasra’ya büyük önem vermişlerdir. Bir Bazilika ile yeni limanlar yaptırmışlardır.
M.S. 395 deki bölünme ile Bizans sınırları içinde kalan Amasra, M.S. l3. Yüzyılda Amasra limanları ile kalelerin gemicilere bırakıldığı ve buranın Cenavolılar tarafından idare edildiği görülmektedir. Cenavolılar l460 yılına kadar Amasra’yı ellerinde tutmuşlar ve yeni depolar yaparak Karadeniz ticaretinde bir üs olarak yararlanmışlardır. 1460 yılında İsfendiyar oğulları üzerine bir sefer düzenleyen Fatih Sultan Mehmet Kastamonu ve Sinop üzerine giderken Amasra’ya da uğramış ve savaşsız teslim almıştır.
Bu tarihten başlayarak Türk idaresine geçen Amasra’da Osmanlı yönetimi boyunca önemli bir olayın geçtiği görülmemektedir. Osmanlıların ilk döneminde bir Kaza merkezi olan Amasra, daha sonra Nahiye durumuna getirilmiş, Cumhuriyetten sonrada aynı konumunu korumuştur.
41 derece 45’ 25” kuzey enlemi ile 32 derece l’ 49” doğu boylamı üzerinde olan Amasra, Karadeniz kıyı dağlarının dik yamaçlarının eteğinde beş küçük adanın dördünün zamanla birleşmesiyle meydana gelmiş küçük bir düzlükte, bu düzlüğün devamı olan tepeler ve eteklerinde kurulmuştur.
Kuzeyinde Karadeniz, güney ve güneybatısında Bartın ili, doğusunda Kurucaşile ilçesi ile çevrili bir yarımada üzerindedir. İlçe merkezinin iskeletini meydana getiren adalar Boztepe, Zindan, Küçük Ada ve Tekke Tepesi adını taşır. Büyük Ada yada Tavşan Adası diye anılan ada birleşerek bir yarımada oluşturan dört adadan ayrıdır.
Karadeniz kıyılarına özgü her mevsimi yağışlı orta kuşak iklimi Amasra’da hüküm sürer. Yıllık yağış ortalaması metrekareye 822 Kg.dır. yağışın büyük bir bölümü yağmur şeklinde kış, ilkbahar aylarındadır. Yaz aylarında yağış oldukça azdır. İklim dört mevsimde ılımandır. En soğuk Ocak ayı ortalaması -2 derece, en sıcak Temmuz ayı ortalaması +24 derecedir. Amasra’da bir yılın 250 günü tamamen açık veya parçalı bulutlu, 115 günü çok bulutlu ve yağışlı geçmektedir.
Karadeniz kıyılarının gür ormanları yakın zamana kadar Amasra ve çevresinde mevcut iken son 200 yılda azalmış, karışık bodur ormanlar biçimine dönüşmüştür. Bununla birlikte Amasra dört mevsim yeşilliğini
yitirmez. Çayır, yabani yonca, ot türleri, eğrelti, anason türünden bitkiler son derece sıktır. Ormanlarda daha çok gürgen, şimşir,ıhlamur,kestane ve kayın türünden ağaçlar vardır.
Amasra ve çevresinde sözü edilebilecek akarsu ve göl yoktur. Ancak İlçe merkezinde denize dökülen ve Romalılar zamanında taş bir kanal içinde akan Amastrist deresi 2 km. uzunluğunda önemsiz bir sudur. İlçemiz ve köyleri yerleşim alanı ve yer şekilleri itibariyle dağlık ve engebeli bir yapıya sahip olduğundan tarım ve hayvancılığa elverişli değildir.ilçemiz yüzölçümü 115 kilometrekare olup, %51,2 orman arazisi,%12,6 tarıma uygun olmayan,%36,2 tarım ve hayvancılığa uygun kültür arazisidir.İlçemizde toplam 1.827 aile geçimini çiftçilikle temin etmektedir.
0 yorum: