TARİH VE GENEL BİLGİLERİ:
ADIYAMAN KRONOLOJİSİ
M.Ö. 40000- M.Ö. 7000
Paleolitik
M.Ö. 7000 - M.Ö. 5000
Neolitik
M.Ö. 5000 - M.Ö. 3000
Kalkolitik
M.Ö. 3000 - M.Ö. 1200
Hititler
M.Ö. 1200 - M.Ö. 750
Asurlular
M.Ö. 750 - M.Ö. 600
Frigler
M.Ö. 600-M.Ö. 334
Persler
M.Ö. 334-M.Ö. 69
Makedonlar
M.Ö. 69-M.S. 72
Kommagene Krallığı
72-395 Roma imparatorluğu
395-670 Doğu Roma (Bizans)
670-758 Emeviler
758 - 926 Abbasiler
926- 958 Hamdaniler
958 –1114 Bizanslılar
1114 –1204 Eyyubiler
1204 –1298 Anadolu Selçuklular
1298 –1516 Memluklular
1516 –1923 Osmanlı imparatorluğu
ADIYAMAN İSMİ Adıyaman isminin menşeyi hakkında çeşitli rivayetler vardır.
Birinci rivayete göre; Perre şehrinde cereyan ettiği belirtilen bir olaya bağlanmaktadır. FARRİN yada PERRE olarak bilinen şehirde PUT’ a tapan bir babanın yedi oğlu, babalarında evde olmadığı bir gün bütün putları imha ederek ALLAH’ın (Hz. İsa’nın söylediği gibi) bir olduğunu kabul ve ilan ederler. Putperest baba durumu öğrenince yedi oğlunu da öldürür. Babaları tarafından öldürülen yedi kardeşin hatırasına Farrin (Perra=Pirin)’ de bir manastır yaptırılır. Bu olaydan ötürü de şehre Yedi Yaman adı verilir. Yedi Yaman zamanla Adıyaman şekline dönüşür
İkinci rivayete göre; Adıyaman şehrinin ortasında yaptırılan Mansur’un kalesi olarak bilinen kale’ ye halk, Hısn-ı Mansur ismini vermiştir. Hısn-ı Mansur isminin menşeyi hakkında iki ayrı rivayet mevcuttur. Kaynaklarda VII. yüzyılda buraya gelen Emevi komutanlarından Kays kabilesine mensup Mansur. Ca'vene'ye izafetle bu ismin verildiği rivayet edilmekte ise de başka bir rivayete göre bu ismin Abbasi Halifesi Ebu Cafer El-Mansur'un adından gelmektedir. Zamanla halk arasında telâffuz şeklinin de değişmesiyle “HÜSNÜ MANSUR” olarak bu şehrin ismi değiştirilmiş olmaktadır.
Üçüncü rivayete göre; Adıyaman şehrini doğu, batı ve güney yönlerinde derin vadiler çevirmiştir. Bu vadilerin yamaçları zengin meyve ağaçları ile kaplı olduğu gibi, şehrin çevresinin de meyve ağaçlarıyla kaplanmış olmasından dolayı güzel vadi anlamında olan “VADİ-İ LEMAN” (Güzel vadi) kelimesinin söylenişi zamanla değişmiş ve halk arasında “ADIYAMAN” şekline dönüşmüştür. Ancak, Hısn-ı Mansur yani Hüsnü Mansur ismi 1926’ ya kadar resmi ad olarak kalmıştır. 1926 yılından itibaren Bakanlar Kurulu kararları ile şehrin ismi tekrar ADIYAMAN olarak değiştirilmiştir.
ADIYAMAN TARİHİ Adıyaman, tarihin bilinen en eski yerleşim yerlerinden biridir. Adıyaman Palanlı Mağarasında yapılan incelemelerde kent tarihinin M.ö. 40.000 yıllarına kadar uzandığı anlaşılmıştır.
Yine Samsat-Şehremuz Tepe'deki tarihi bulgulardan M.ö. 7.OOO yılına kadar Paleolitik, M.O. 5.000 yıllarına kadar
Neolitik, M.Ö. 3.OOO yıllarına kadar Kalkolitik ve M.O. 3.0OO-1.200 yıllan arasında da Tunç Çağı dönemlerinin yaşandığı anlaşılmıştır. Bu dönemde bölge Hititlerle Mitannilar arasında el değiştirmiş ve Hitit Devletinin yıkılmasıyla (M.Ö. 1.200) karanlık bir dönem başlamıştır. M.Ö. 1.2OO'den Frig Devletinin kuruluşu olan M.Ö. 750 yıllan arası dönemle ilgili olarak yazılı kaynağa rastlanmamıştır. Ancak; bu dönemde yöre, Asur etkisine girmeye başladığından, Samsat'ta bulunan Asur etkili mühürler ve Kahta Eskitaş Köyünde bulunan Hitit Hiyeroglifi ile yazılmış kitabeler, Anadolu'daki tarihi silsilenin ilimizde de aynen devam ettiğini, göstermektedir. Bu dönemde Adıyaman ve çevresinde Hitit Devletinin yıkılmasıyla ortaya çıkan Geç Hitit şehir devletlerinden biri olan Kummuh Devleti hüküm sürmüştür.
M.Ü. 9OO-70O yılları arasında yöre Asur etkisinde kalmakla birlikte, Asurlular tam olarak egemen olamazlar. 6. yüzyılın başlarından itibaren yöreye Persler hakim olur ve yöre Satrap'lar (Valiler) eliyle yönetilir. M.O. 334 yılında Makedonya Kralı Büyük iskender'in Anadolu'ya girmesiyle Pers'ler hakimiyetini kaybetmiş ve M.ü. 1. yüzyıla kadar yörede Makedonyalı Selev-kos Sülalesi hüküm sürmüştür. Bu sülalenin gücünün zayıfladığı sıralarda, Kral Mithradetes l Kallinikos Kommagene Krallığının bağımsızlığını ilan etmiştir (M.O. 69).
Başkenti Samosota (Samsat] olan Kommagene Krallığı, egemenliğini MS. 72'ye kadar sürdürmüş, bu tarihte yöre Roma imparatorluğunun eline geçmiş ve Adıyaman Roma imparatorluğunun Syria (Suriye) Eyaletine, 6. Lejyon olarak bağlanmıştır. Roma imparatorluğunun 395 yılında Batı ve Doğu Roma olarak ayrılmasıyla, Adıyaman Doğu Roma imparatorluğuna katılmıştır. 643 yılından itibaren bölgeye İslam akınları başlamakla birlikte İslam hakimiyeti ancak 670 yılında Emevi'lerle kurulabilmiştir. 758 yılında ise, II, Abbasi komutanlarından Mansur Ibni Cavene'nin hakimiyetine girer. 926 yılına kadar Abbasi hakimiyetinde kalan H'de bu tarihte Hamdanüerin egemenliği başlar. 958 yılında yöre yeniden Bizanslıların eline geçer.
1114-1181 yıllan arası yöreye Türk akınları olur. 1204-1298 yılları arasında Samsat ve yöresini Anadolu Selçukluları ele geçirir. 1230 ve 1250 yıllarında Moğol saldırılan yaşanır. 1298'de yöre ve bölge Memlüklerin eline geçer. 1393 yılında Adıyaman bu kez de Timurlenk tarafından yağmalanır.
Büyük bir istikrarsızlığın olduğu Orta çağ boyunca Adıyaman Bizans, Emevi, Abbasi, Anadolu Selçukluları, Dulkadiroğullan arasında el
değiştirmiş ve nihayet Yavuz Sultan Selim'in Iran seferi sırasında 1516 yılında Osmanlı topraklarına katılmıştır. Osmanlı topraklarına katılan Adıyaman, başlangıçta merkezi Samsat'ta bulunan bir Sancakla Maraş Beylerbeyliğine bağlıyken, Tanzimat’tan sonra bir kaza olarak Malatya'ya bağlanmıştır.
Cumhuriyetin kuruluşundan 1954 yılına kadar eski idari yapısı korunarak Malatya'ya bağlı kaza konumunda olan Adıyaman 1 Aralık 1954 tarihinde 6418 sayılı Kanunla Malatya'dan ayrılarak müstakil il haline gelmiştir.
İLÇELERİ VE TARİHİ:
M.Ö.5000 yılına uzanan tarihi ile Doğu Anadolunun eski yerleşme merkezlerinden birisi olarak dikkati çeken Besni, aynı zamanda da çok hareketli sanayi ve eski ticaret kenti oluşu ile tanınır. Bunda Halep Ticaret Yolu üzerinde oluşu kadar, savunmaya son derece elverişli yapısı ve muntazam bir kaleye sahip oluşunun büyük bir payı vardır. Sulak ve ormanlık arazi varlığı ile çekiciliğini her dönemde canlı tutmuştur. Bu yüzden "Cennete Eş" manasına gelen Bethesna, Bihicti, Bisni gibi isimlerle söylene gelmiştir. Malazgirt Zaferi ile Anadolu'ya giren Türkler Besni'ye üç koldan girerek burasını bir ‘Türk Yurdu’ haline getirmişlerdir. Bunlar Saka-İskit Türklerinin Varsak, Türkmenlerin Avşar ve Çerkez oymakları olduğu yapılan araştırmalarda ortaya çıkarılmıştır.
Tarihinde bir çok saldırılara da hedef olan Besni özellikle Moğol ve Timur'un istilalarına karşı destanlaşan kahramanlıkları ile Yıldırım Beyazıt'dan taktirname alan ilk şehirdir. Osmanlı padişahlarından Yıldırım ve Yavuz Besni'ye uğramış, Baybors, Buldaç, Kamil, Süleyman adlı Türk komutanları da Besni'de ağırlanmıştır. Evliya Çelebi'nin "Hayran Kaldım" dediği yer yine Besni'dir.
Osmanlı döneminde el sanatları bakımından zirveye çıkan Besni, Anadolunun her yerinden gelen tüccarların akınına uğradığı, kervanların konakladığı bir yer olarak da tarihe mal olmuştur.
İstiklal Savaşı döneminde, milli bir ruhun savaş boyunca Besni'de de varlığına şahit olunur. İlk mebus Reşit Bey'in Sivas Kongresinde Atatürk'ün en yakın çalışma arkadaşı olarak maddi ve manevi destek verdiği de bilinmektedir.
Ayrıca Hüveydi aşireti reislerinden Hasan ve Yusuf Beyler'in kurup organize ettiği Kuvai Milliye teşkilatı Antep ve Maraş savunmalarında büyük rol oynamıştır. Hatta Antep'deki Fransız silah deposuna ilk baskını yaparak bir çok askeri de esir alan yine bu teşkilattır. Cumhuriyet döneminde "Fetva Emirliği" ne kadar çıkan bir çok alimin ve Divan Edebiyatına giren şiirlerin sahibi bir çok şairin yetiştiğini görmekteyiz.
GERGER
İlçenin tarihi; İlin genel tarihine uygun bir karakter taşımakla birlikte coğrafi olarak dağlık bir alanda yer alması ve ulaşım zorlukları nedeniyle bazı farklılıklar gösterir.
Bazı kaynaklara göre M.Ö.VI.Yüzyılın ilk yarısında yaşayan Selevkos Kralı Arsemes, Fırat üzerinde aşağı ARSEMİA adlı bir kent kurmuştur. Bu kent Gerger Kalesi olarak halen bulunmaktadır. Aşağı ARSEMİA KOMMAGENE krallı, zamanında kışlık kent olarak kullanılırdı.
Bu bölge daha sonra Doğu ROMA (Bizans) İmparatorluğunun eline geçmiştir. Bu tarihlerde, halkın geneli Hristiyanlık dininin Gregoryan Mezhebine bağlı olup, Hicri 135 yılında Abbesi halifelerinden Ebu Cafer-el Mansur’un Adıyaman, Kahta ve Samsatla birlikte burayı da fethettiğini görmekteyiz. Bölge bu tarihten sonra İslamlaşmaya başlamıştır. Daha sonra Gerger ve çevresi Abbasilerin zayıflamasıyla HAMDANİLER’in sonra tekrar Bizansın eline geçmiştir. Selçuklular zamanında Gümüştekin 1066 yılında Hısn-ı Mansur’u ele geçirmiş fakat iç karışıklıklardan dolayı geri çekilmiştir.
Selçukluların bölgedeki hakimiyeti 1071 yılında Büyük Selçuklu İmparatoru ALPARSLAN’ın Bizans İmparatoru Romanos Diognes (Romen Diyojen)’i Malazgirt’te uğrattığı büyük yenilgiden sonra kesinleşmiştir.
Bölge, Selçukların yıkılmasından sonra Artukoğullarının eline, onlardan sonra da I. Haçlı Seferi münasebetiyle Haçlıların eline geçmiştir. Zengiler, Artuklular,Frank Kontluğu,Eyyubiler ve daha sonra da Anadolu Selçukluların eline geçmiştir. Baba İshak isyanı nedeniyle Türkiye Selçuklularının zor duruma düşmesini fırsat bilen Moğolların saldırıya geçmesiyle bu bölge de Moğol istilasına maruz kalıp Moğolların eline geçer.
Bu bölgenin daha sonra Memlukluların onlardan sonra da Timurluların eline geçtiğini görmekteyiz. Timurluların çekilmesinden sonra yörenin DULKADİROĞLULARI’nın eline geçtiğini ve uzun süre onların elinde olduğunu görüyoruz. 1515 Turnadağ savaşıyla yöre Osmanlıların eline geçmiştir.
Adıyaman İli ve İlçelerinin sonraki tarihi süreç içerisinde durumu şöyledir; Adıyaman, 1849 yılında sancak haline getirilen Diyarbakır’a bağlanmıştır. 1859 yılında Malatya Sancak olunca Gerger, Malatya’ya bağlanmıştır.
Cumhuriyet dönemine Malatya-Pütürge İlçesine bağlı köy olarak giren Gerger 1 Aralık 1954 yılında İl olan Adıyaman’a bağlanmıştır. İlçe merkezi 1954-1957 yılları arasında halen köy tüzel kişiliğine sahip Güngörmüş köyünde bulunuyorken. 25.06.1957 tarih ve 9642 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak 7022 Sayılı Kanunun uygulamasıyla 10 Şubat 1958 yılında İlçe merkezi Budaklı köyü ALDUŞ mezrasına (şimdiki Gerger İlçesi) nakil edilmiştir.
KAHTA
Kahta, medeniyetlerin doğuş yeri olan Mezopotamya’ya yakınlığı nedeniyle tarih süreci içerisinde sayısız medeniyetlere ev sahipliği yapmış önemli bir yerleşim merkezidir. M.Ö.VII. yüzyılda Asur, VI.yüzyılda Pers, IV.yüzyılda Makedon ve Seleukos egemenliğinin hüküm sürdüğü görülmektedir. M.Ö. I.yüzyılda bölgede hüküm süren Arsames, günümüze önemli tarihi eserler bırakmıştır. Kommagenelilerin atası olan Arsames, bugünkü Fırat Arsameia’sı olarak bilinen Gerger Kalesi ile Nymhois Arkameia’sının kurucusudur. M.Ö.109’da bağımsızlığına kavuşan, doğu ve batının kültür, sanat ve inançlarının sentezi olan Kommagene Medeniyeti M.S. 72’de Anadolu’da Romalılar tarafından ortadan kaldırılarak Suriye Eyaletine bağlanan son krallık olmuştur.
Kahta, Arap, Ermeni, Artuklular, Haçlı Seferlerini müteakiben Selçuklular, Babiller, Moğollar, Memlükler ve Dulkadiroğuları hakimiyetinde kaldıktan sonra 1516 yılında Yavuz Sultan Selim zamanında Osmanlı hakimiyetine girerek önce Dulkadirli Emaretine, Kanuni zamanında ise sancak merkezi haline getirilen Samsat’a bağlanarak Zülkadiriye Eyaletine (Maraş) bağlanır.
Kahta 1531 yılında Malatya’ya, 1349 yılında ise Hısn-ı Mansur’a (Adıyaman) bağlanır. 1859 yılında Malatya sancak olunca Kâhta’da diğer kazalar gibi yeniden Malatya’ya bağlanır. Bu durum Osmanlı İmparatorluğunun yıkılmasına kadar devam eder.
Kahta Cumhuriyet döneminde Malatya’ya bağlı bir ilçe olarak yapılandırılır. Cumhuriyetin ilk yıllarında yer değiştirerek eski Kâhta’nın 26 k.m. güneyindeki şimdiki yerine taşınır. İlçemiz 1954 yılında Adıyaman’ın il olmasına müteakip, Adıyaman’a bağlanmıştır.
İlçe Adının Kaynağı; Kahta adının nereden geldiği yolunda kaynaklarda pek bilgi olmamakla beraber, tarihte, Orta Asya’da Ötüken ve Karakurum yakınında Kahta isimli bir kentin varlığı göz önüne alınırsa Kahta isminin Orta Asya kökenli bir isim olduğu sonucu çıkarılabilir. “Kahta” isminin Persçede “Dağın Eteği” anlamına geldiği ve Komagenelilerden önce bölgede hakim olan Persler tarafından kullanıldığı , bu adın da eski yerleşim yerinin konumundan kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Eski ilçe merkezi Eski Kahta’dır ve Nemrut Dağının eteklerinde yer almaktadır.
Bugün dünyanın sekizinci harikası olarak tanımlanan, UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesinde yer alan, ülkemizin tanıtımına büyük katkı sağlayan önemli bir turizm çekim merkezi konumundaki Nemrut Dağı tepesinde bulunan Kommagene Kralı Antiochus Theos’un Anıt Mezarı Kommagenelilerin bıraktığı en önemli tarihi mirastır. Kommagenelilerden kalan tarihi ören yerleri bugün ilçenin en önemli ekonomik kaynağını teşkil etmektedir. İlçe sınırları içersinde bulunan Nemrut Dağı ören yerindeki tarihi eserler, 1987’de UNESCO tarafından dünya kültür mirası olarak ilan edilmiştir.
1. Genel Durum
İlçemizin tarihi önemi, coğrafi konumundan kaynaklanmaktadır.İlçemizde kayda değer sur,kale tapınak gibi benzeri tarihi yapılar az ise de çeşitli yerlerdeki mağaralardan buranın iskan alanı olduğu görülmektedir. Gölbaşı İlçesinin en önemli tarihi yönü,yol kavşağında bulunmasıdır.Bu yol Cumhuriyetin kuruluşundan sonra İlçemizden geçen Devlet Demiryolu ve Doğu –Güneydoğu Akdeniz bağlantı yolu olan kara yolu ile pekişmiş ve özellik belirginleşmiştir.Çünkü ,ilk çağlarda Gölbaşı’ndan geçen transit yol "Bağdat Yolu " , " Savaş Yolu ", " Halep Yolu " ," Murat Yolu " gibi isimlerle anılmıştır. İlçe Türkiye’mizin İdari yapılanmasında değişik illerin sınırlarına (Adıyaman- Malatya ) girmiştir.1958 yılında Besni ( Behisni ) İlçesinden ayrılarak,Adıyaman İline bağlı bir ilçe olmuştur. İlçenin tarihi durumunu incelerken elbette Adıyaman’ın tarihi seyri içerisinde değerlendirme yapılmıştır.Çünkü çeşitli devletler bu topraklarda hakimiyet sürerken,aynı özellik ilin diğer ilçeleri için de geçerlidir.Bu doğal bir tarihi gelişmedir. Yaptığımız inceleme ve araştırmalarda İlçemizin tarihsel akışını , tarihi devir ve dönem içinde incelemeyi daha yararlı gördük.Şimdi bu süreçleri inceleyelim.
2. Paleolitik Devir
Güneydoğu Anadolu’da Fırat vadisi boyunca Gaziantep’te (Dülük ) ve Adıyaman Çevresinde (Pirin – Palaş ) Gölbaşı İlçemizde de ; Belören Beldesinin 3 km.kadar mesafesinde “ Tilki kalası” mevkiinde bir ören yeri olup,burada küçük bir mağara bulunmaktadır. Beldenin batısında 6 km.mesafede “ Höyük “ mevkiinde taş yığınları ve sarnıçları “ Peri önü “ mevkiinde bir höyük vardır.Beldenin güneyinde olup 2 km.mesafesindedir.Beldenin kuzeyinde 4 km.mesafede dört tane “İllez Kani” mevkiinde ören yerinde seramik ve taş kırıntısı ve yığıntıları vardır.” Kaba söğüt” mevkiinde de bir ören yeri mevcuttur. Çatal tepe Köyünde “ Kara Mağara “ mevkiinde, Yol Bağında ,” Pencereli Mağara “ vardır. Mağarada pencere (taka) bulunduğundan bu ismi almıştır.Kazı amacıyla çok tahrip edilmiştir. Ayrıca , aynı yerde “ merdivenli Mağara” vardır.Burada “Heyik Dağından “ su getirmek için taştan basmaklar vardır.Mağaranın içi oldukça karanlıktır.Işıkla bakıldığında duvarda bir kirpi ve daha değişik rölyefler görülmektedir. Yukarı Çöplü Köyünün “ Baytar “ mevkiinde yapılmış mağaralar vardır.Aşağı Nasırlı ile Gedikli Köyü arasında “ Kırkbayır “ mevkiinde ağzı kapaklı ve içinde kadın rölyefli bir mağara bulunmaktadır. Hacılar Köyünün güney ve kuzeyinde iki tane mağara vardır.Bu mağaralarda insan kemiklerine rastlanmıştır. Yaylacık (Köristan ) Köyü’nün doğusunda 2.5 km.mesafede “ Kale “ mevkiinde bir mağara vardır.Genişliği 12.metre kadar,derinliği ise bilinmemektedir. Yine Köyün Kuzeyinde 3 km.Harmanlı’ya doğru “ Eski Ören “ yerinde mezar yeri ve su havuzu vardır.Ayrıca,burada yerdeki taşın üzerinde üç kanal çizgi ile insan resmi vardır.Aşağı Nasırlı Köyü’nün “ Kız Kapan “ Mağarası ile buraya merdivenle çıkılan başka mağaralar vardır.Köyün Güneyinde 2 km.mesafede “ Çardak veya Gölün Başı Mağarası “ adı verilen yerdeki mağarada “ Öküz kafası” kabartması bulunmaktadır.Buraya yerel isimle “ Musa Gediği” denilmektedir. Aynı Köyün Kuzeyinde “ Kırk Bayır” denilen yerde,2 km.mesafedeki mağarada 5-6 csesdin konulabileceği büyüklükte seki vardır.Ayrıca aynı yerde başın konulması için yer yapılmıştır.Çevredeki dağlık alanlarda Aşağı Karakuyu Köyü’nün doğusunda “Göl Mevkiinde “ 3 sarnıç vardır. Akçabel (Penbağı ) Köyünün doğusunda 2 km.mesafede “ Yalangoz” mevkiinde “kirvelik “ adıyla anılan yerde mağaralar vardır.Bunlar üç tanedir. Bir mağaranın içi tamamen toprakla dolu,diğer iki mağara ise açıktır.Köyün 200 metre kuzeyinde “ Kolaycık” mevkiinde tarihi bir yapı ve bu yapının önünde taştan oyma bir “Tümbül” kuyusu vardır.Ayrıca Köyün Güney Batısında “ Armutlu mevkiinde “Kızıl seki”de de aynı şekilde iki tane tümbül daha vardır. Bu yerleşim birimlerindeki mağaralardan anlaşıldığı gibi buralarda PALEOLITİK devirde kalabalık bir nüfusun barındığı anlaşılmaktadır. Aşağı Nasırlı ve Harmanlı’daki mağaralarda yapılan tesadüfü gezilerde buğday tanelerine rastlanmıştır.Bu da “ Erken Neolitik “dönem olarak insanların üretime geçtikleri ve ilk köy kültürlerini ortaya çıkarmaktadır. Doğada Yabani olarak yaşayan koyun,keçi, sığır ve domuz gibi hayvanların beslenip evcilleştirildiği ; buğday,arpa,bakla,keten ve kenevir gibi bitkileri yetiştirildikleri devrin belirgin bir özelliğidir.
3. Hititler Dönemi
Orta Anadolu’da M.Ö.XIX.XII. yy.lar arasında yaşamış ve büyük bir imparatorluk kurmuş eski halk Hititler Anadolu ve Mezopotamya arasında Akad çağından (M.Ö.2350- 2150 ) beri işleyen ve Asur kolonileri çağında da son derece işlek bir duruma gelen karayollarını kullandılar. Bu karayolları “ Hattuşaş Boğazköy “,Kaniş (Kültepe-Kayseri ) ,Tegarama (Gürün) Darende Melit (Malatya ) ,Samusat (Samsat ) üzerinden Urşu (Urfa)’ya bağlayanlarıdır.Urfa ’da yollar ikiye ayrıldı.Birinci yol Kargamış (Cerablus) ve Helpa (Halep )’ya diğerlerinin Nisibis (Nusaybin) üzerinden Asur ve Babil’e gittiği yol. İkinci yol Anadolu’yu K.Suriye’ye bağlayan yolda KİZZUWATMA ( Çukurova )’dan Gülek Boğazından Halep ve Kardeş’e bağlayan yoldur. İlçemizden de yukarıda açıklandığı ticaret yollarının geçtiği bilinmektedir.Hitit Döneminde “Baharat Yolu “ olarak bilinen ancak tarihin her devrinde yararlanılan bu yol Helpa (Halep) ,Mardin ,Urşu, (Urfa) üzerinden Samusat’a (Samsat) ,Besni-döşeme Belören-Ulu yol,Çelik- Balkar-Karaçalılık (Gölbaşı ) Elbistan Caddesi –Hacıkızı Boğazı -Yol bağı –Altınlı Köprü-Yıkıcak –Sırıklı –Cankurtaran Hanı Elbistan’na kavuşur.Ayrıca tarihte göç yolu olarak da adlandırılan Pazarcık üzerinden Elbistan’a geçerken; Uzun Geliç (Sakar kaya ötesi) Saray (Bozlar ) Büyük Cerit, Alacık –Ayran Pınarı –Kızıl Geçit (Göynük kalesi) –Tatar deresi Mığlı Evren- Elbistan yolunu takip ederdi. Bu Ticaret yolunun can damarı Altınlı Köprü’dür.Köprünün Yapı Taşları iri ana kemer,yüksek ve sağlam arazi,yalçın ,su sert ve haşin ,sırt geniş ama umut taşıyan bu köprü genel görünüşü ile zarif bir sanat eseridir. Yapılış Tarihi kesin olarak bilinmemektedir.Kralın kızı tarafından yapıldığı rivayet edilmektedir.Yıkılma durumunda,eşdeğer köprüyü inşa edecek altın civarında gömülü bulundurduğu söylenmektedir.İsmini bu gömülü altından aldığı iddia edilmektedir.Köprü büyük bir kemeri ve kademeli olarak küçülen üç kemeri daha vardır.Köprü taşları harç kullanılmadan sıkıştırma (Cendere) stiliyle yapılmıştır. Ana kemer temelde on dört taş,yukarıya çıkıldıkça kademeli daralma yapılarak dokuz taştan yapılmıştır.Kemerin batı kısmında 63, doğu tarafında 70 sıra taş vardır. İkinci kemerde,tabanda dokuz sıra taş ve toplam otuz üç taş vardır. Üçüncü kemerde on sıra taş ve toplam yirmi altı,dördüncü kemerde ise dokuz sıra taş ve on dokuz sıra taş kullanılmıştır.Köprünün önden yüksekliği 20 metreye yakındır.Ana kemer,azgın suya karşı korumak için,koni şeklinde kemerin her iki tarafına destek yapılmıştır. Köprü ,Harmanlı Kasabası Göksu üzerinde yapılmış olan “ Paşa Köprüsü”, Yaylacık (Köristan ) Köyüne doğuda 6 km.mesafede yine Göksu Irmağı üzerine yapılan “ Vicne Köprüsü “ ile yaşıttır.Köprü Kanaatimizce Selefkiller zamanında yapılmıştır. FRİGLER ( M.Ö.1180-676 ) , HURİLER ( M.Ö. 1340-1000 ),KUMMUH ( M.Ö. 1000 -708 ) BABİLLER –URARTULAR, ASURLULAR ,MED’LER ve PERSLERİN ( M.Ö. 708.3333) Hakimiyetinde yaşarlar. Büyük İskender GRANİKOS ve İssos savaşlarında Persleri bozguna uğratıp, GAVGAMELA Savaşında da yenince,bu toprakların hakimi olur.Büyük İskender’in ölümünden sonra bölge Selefkiler’in ( M.Ö.305-69) eline geçer Daha sonra Bölgeye Parthlar ( Kommagane ) Krallığı hakim olur.
4. Roma Imparatorluğu
Kommagene Krallığına son verdikten sonra bölgeye çok sayıda askeri birlikleri yerleştirirler.Bu dönemde SAMUSAT ’a (Samsat) büyük bir askeri garnizon durumuna getirilir. Bölge daha sonra SASNİLER’in hakimiyetine geçer. Hz.Ömer Döneminde İslam Orduları YERMÜK Savaşından sonra Maraş’a kadar ilerler.Bu akımlar EMEVİLER döneminde de devam eder.Bizanslılar ile çetin savaşlar olur.
5. Abbasiler Dönemi
Harun Reşit zamanında Anadolu’ya bir çok akınlar yapıldı.Bizanslarla savaşlar ve barışlar yapıldı. Daha önce imparator İren zamanında Abbasilere vergi verirken imparator Nikofor vergi vermeyi kabul etmeyince Harun Reşit Anadolu’ya girdi. Bizanslıları yendi.(Konya Ereğlisinde) Vergi vermeyi tekrar kabul etti. Bölge tamamen müslümanların egemenliğine girdi. “Abbasiler 758 yılında Ebu Cafer Mansur zamanında Emevileri yenerek Adıyaman Bölgesine egemen olurlar. Bizanslılar (839) ‘da Besni’yi ele geçirir.Halife Harun Reşit Abdül Melik Komutasında bir ordu göndererek Besni’yi tekrar ele geçirir.Besni’deki büyük Kiliseyi yıkarak taşlarını Kadetha Kentinin yapımında kullanmış , IX.YY.başlarında Besni Amin taraftarlarınca Mamun’a karşı bir mukavemat merkezi haline getirilir.X.Y. Y. İse yöredeki egemenlik HALEP HAMDANİ’LERE GEÇER.Ancak daha sonra yöreye yeniden Bizanslılar hakim olur.
6. Moğullar - Memlüklüler
Anadolu Selçuklu Devletinin Köse dağ savaşında (1243) Moğollara yenilmesi ile yörede Selçuklu hakimiyeti bozuldu. Moğol hükümdarı Hülagu’nun Bağdat seferinden sonra Mengü Kağan’dan gelen yanlış üzerine Anadolu iki Selçuklu hükümdar ailesi kardeş arasında taksim edildi.. Selçuklu Devletinin bütünlüğünü gören Kilikya (çukurova) Ermenileri fırsattan istifade sınırda Türkler elinde bulunan yerleri ele geçirmek için harekete geçtiler.Hülagunun Suriye seferine katılan Ermeni Prensi Hetum Maraş ’ı işgal ettiği gibi güneyde Moğolların eline geçen Ranson ,Merziban,Raban,Derbisak,Besni şehir ve kaleleri sefere katılmalarına karşılık Ermenilere teslim edildi.Kurtuluş Savaşında büyük bölümü Halep’e göç eden Ermeniler daha sonra yerli Halk ile kaynaşarak günümüze kadar yaşamlarını devam ettirmektedirler.
7. Selçuklular - Artuklular - Zengiler - Eyyübiler Dönemi
Selçuklu komutanlarından Gümüş Tekin 1066 yılında Hısn_ı Mansur (Adıyaman) ve yöresini ele geçirir.Bir süre sonra iç karışıklıklar sebebiyle geri çekilir.1071 Malazgirt. Muhaberesini müteakip 1082 yılında Hısn-ı Mansur (Adıyaman) alınır.Kutalmış oğlu Süleyman Şahin komutanlarından Emir Buldacı Maraş Elbistan – Hısn-ı Mansur (Adıyaman) Behesni –Kahta kaleleri feth edilir.Behesni (Besni) Maraş beyliğine ,Hısn-ı Mansur (Adıyaman) da merkezi Harput olan Dersim beyliğine bağlanır. Haçlıların gelişiyle Türklerin elinden çıkan Maraş ve Elbistan havalisi 1098 yılında Bizansa teslim edildi.Bu tarihten itibaren ermeni asıllı Bizans valileri idaresinde Maraş’a yerleşen Ermeniler bir süre sonra Rum kale ve Hısn-ı Mansur şehirlerini de ele geçirdiler.
8. Dulkadir Beyliği
Dulkadir Beyliği 1337 –1522 yılları arasında iki asra yakın hüküm süren ve Osmanlı Devleti tarafından ortadan kaldırılan, Anadolu Beyliklerinin sonuncusudur.Maraş ve Elbistan Yöresinde kurulan beylik,Osmanlı- Akkoyunlu ve daha sonra Safevi Devletleri arasındaki rekabeti dengeleyerek XVI Y.Y. başlarına gelindiğinde sınırlarını Harput’tan Bozok (Yozgat)’a Sivas’ın Güneyinden Gemerek ve Güründen Antakya’da Hassa’ya kadar genişletmiş bulunuyor .Maraş başta olmak üzere Gazi Antep,Adıyaman , Malatya ,Kayseri,Kırşehir ve Kadirli (Kars ) şehirlerini içine alıyordu. Memluklulara karşı uzun zaman mücadele eden Dulkadir Beyliği Beyi Nasrettin Mehmet Bey 1417 yılında Güldalı’da ve Sultan Hanında baskına uğradı.Güçlükle kurtuldu. Memluk kuvvetlerinin bir kısmı da Harput ve Besni’yi kuşatmıştı.Harput Kalesini uzun süre müdafaa eden Dul Kadirler burada da teslim oldular.Ancak Besni’yi savunan Nasrettin Mehmet Beyin yeğeni Tuğrak akibetinden korkarak teslime yanaşmıyordu.Darende’ye bir Memluk Valisi tayin ederek,Elbitan’a dönmüş olan Sultan Şeyh Besni’ye hareket etti.Nihayet yaşamı garanti edilen Tuğrak ‘da Besni’yi kuşatan Şam Valisi Akbay’a teslim oldu.Adıyaman’a doğru yaklaşmakta olan Memluk hükümdarının yanına gönderildi.Sultan Şeyh tarafından ilgi ile karşılanan Tuğrak’a bir hil’at verildi.Fakat Besni’nin idaresi Gümüşboğa Rükni adında bir Memluk kumandanına teslim edildi. (10 Ağustos 1417)
9. Timur Imparatorluğu
Babası Çağatayların en önemli kolu olan Barulas (Barlas)Aşireti reislerindendi.Ataları bakımından Çingiz Han’ın sülalesi ile birleşmektedir.Şeyhaniler Devleti tarafından xvı .yy.başında Timurlular devletine sonverildi (1506). Timur ve sülalesinin idaresi altındaki devletin sınırları batıda Bursa ve İzmir’e Güney dogu’da Delhi ‘ye ve kuzeyde İştişnahrine kadar uzanırdı. Timur Dulkadirli Türkmenlerine karşı girişilen başarılı hareketten sonra Malatya’ya yönelme kararı almıştı.Malatya Yıldırım Beyazıt tarafından Osmanlı sınırlarına katılmıştı.Elbistan’da Malatya yönetimine gönderilen haberci ile emirlerine uyulması istenir.ancak elçi Osmanlı bölge hakimi tarafından tutuklanması üzerine Timur Malatya üzerine hareket eder.Çevrede geniş çapta bir sindirme harekatı başlar.Cihan Şah ile birliktebu işte görevlendirilir.Kahta kalesine kadar tüm bölge üzerine hakimiyet kurulur.Ordu bol ganimetlerle Malatya’ daki ordugaha döner.Malatya’nın alınmasından sonra Memluklu sultanlığı ile hudut komşusu olan Timur’un Suriye’ye yürüme kararı verdiği zaman emirlerinden tepkiler gelir.Daha önceki beyanlarına rağmen Suriye seferi bir paravan seferdir. Esas hedef Anadolu’ unun ele geçirilmesidir.Timur’un Suriye içlerine yönelik askeri yürüyüşünün ilk durağı BEHİSNİ olmuştur.Şahruh kumandasında gönderilen öncü kuvvetler şehrin kalesini şiddetle kuşatmaya başlamışlardır.Son derece sağlam bir kaleye sahip olan BEHİSNİ geçici bir süre direnebilmişse de sonunda teslim olmuştur.Şehrin ileri gelenlerini Şahruh’a yaptıkları ricalar sonucu Timur kale komutanı cezalandırmaz.Ancak şehir adına hutbe okunarak para bastırılması kabul ederek egemenliği altına girer.Buna karşılık Arap kaynakları ise Timur’un şehri bir ay kadar süreyle yağma edip,yakıp yıktığını ancak kaleyi alamadığını iddia etmektedirler.Nitekim aynı kaynaklara göre Timur buna rağmen BEHİSNİ’ deki kalışını uzatmamış Halep’e doğru yürüyüşüne devam etmiştir.Aslında burada bir ay kalışına Halep’ten gelecek haberleri beklemesine bağlayan bu kaynaklara Timur Halep Şehrinin ileri gelenleri ve büyüklerinin yanına gelerek bağlılıklarını bildireceklerini sanmaktaydı.Öte yandan BEHİSNİ ’nin işgali ve çevresinin kontrol altına alınmasıyla Memluklu Sultanlığı Hakimiyeti sahasına fiilen girilmiş oluyordu.Buradan beklediği haberi alamayan Timur Antep ‘ e yöneldi. Arap Tarihçi Ayni. Suriye Seferinin sonucu ile ilgili olarak “ Timur hiçbir şekilde Suriye’de kendi yönetimini birleştirmek istemediği sadece yürü,işgal et,yağmala ve yık prensibine bağlı kaldığı gerçeğidir. Nitekim Timur’un Suriye’den çekilmesinden hemen sonra Kahire’nin buradaki eski idari düzeni yerleştirmesi de bu görüşü desteklemektedir. Birincisi harap edilen şehirler ki bunlar Malatya,Elbistan,Zibart , Kahta,Hısn-ı Mansur, Behisni,Rum Kalesi,Antep,Tell Başir,Kilis. İkincisi ise eşyaları alınıp halkına bir türlü sıkıntı çektirilen yerler .Üçüncü grupta ise halkı tarafından terk edilen şehirlerdir.
10. Osmanlı Imparatorluğu
Behisni (Besni) ve çevresi ilk kez Osmanlı Padişahı Yıldırım Beyazıt zamanında adına Timur Taş ‘la Osmanlı egemenliğine girdi.(1384) Timur’un Anadolu’ya girmesi Malatya’yı fethinden sonra yöre,Timur hakimiyetine ve daha sonra Dulkadir beyliğinin egemenliğine girer. Yavuz Sultan Selim’in 1515 yılında Dulkadiroğlu Beyliğine son vermesinden sonra Adıyaman,Maraş(Zulkadriye eyaleti) sımırları içinde yer alır.İlk yıllarda (l519 –1530)Gerger- Kahta,Behisni (Besni) Hısn-ı Mansur (Adıyaman) Samsat 1531 yılına kadar başına bir sancak oluşturur.Samsat sancak merkezidir.1531 yılından sonra Hısn-ı Mansur Elbistan Sancağını diğerleri de (Besni,Gerger,Kahta) Malatya Sancağı'na bağlanır.
11. Cumhuriyet Dönemi
İlçemiz Cumhuriyet döneminde Besni İlçesine bağlı " KARAÇALIK " olarak anılan mevkiinde bir köydür. 01-04-1958 Yılında İlçe oldu.Besni’den ayrılarak Adıyaman İline bağlandı.Yerleşim alanının genişliği ,coğrafi konumu halkın kültürel ve ekonomik yapısı İlçenin hızla gelişmesine etken olmaktadır. Yakın tarihte il olmaya adaydır.
Doğu Anadolu Bölgesi'nde Adıyaman İli'ne bağlı olan Çelikhan ilçesi'nin, doğusunda Sincik, batısında Malatya’nın Doğanşehir ilçesi, güneyinde Adıyaman merkezi, kuzeyinde Malatya ili Yeşilyurt ilçesi ile çevrilidir.
Çelikhan İlçesi Adıyaman’a 56, Malatya’ya 95 km dir. Malatya-Adıyaman arasında bulunan Güneydoğu Torosların devamı olan yüksek dağların arasın da kurulmuş bir ilçedir. Rakımı , ilçe merkezi 1388 m dir. İlçenin yapısı dağlık ve engebelidir. İlçenin yüksek dağı Akdağ olup rakımı 2700 m yüksekliktedir. En önemli akarsuları Bulam ve Abdulharap çayıdır. Abdulharap çayı üzerin de Çat barajı kurulmuştur.
Çelikhan’ın ilk ismi Komişir olarak bilinir. Cumhuriyet Döneminden sonra bu isim Çelikhan olarak değiştirilmiştir. Çelikhan'ın yerleşik halkını Türk boylarından Hamkoda, Perta, Sisa ve Tilla oymakları oluşturmaktadır. Çelikhan, Adıyaman yöresinde olduğu gibi Hitit, Asur, Pers, Makedonya, Seleukos, Roma ve Bizans devletlerinin egemenliği altında kalmıştır. Hz. Ömer zamanında Arapların eline geçmiş ve Keysun’a bağlanmıştır. 949 yılında tekrar Bizanslılar tarafından alındıysa da 1071 yılında Malazgirt Zaferi’nden sonra Çelikhan yöresi Malatya ve Adıyaman illeriyle beraber Selçukluların eline geçmiştir. 1391-1389 yıllarında Yıldırım Beyazıt komutasındaki Osmanlılar bu bölgeyi Memlük beylerinin elinden almış ancak bir kaç yıl sonra bölge Timur ordularının egemenliğine girmiştir. 1516 yılında yapılan Koçhisar Savaşı sonunda bölge Yavuz Sultan Selim tarafından Dulkadiroğulları'non Osmanlı'ya katılmasıyla Osmanlı topraklarına dahil olmuştur.
Bugünkü Çelikhan bölgesi 1839 Tanzimat Fermanı’ndan sonra yapılan adli, askeri ve mülki ıslahat sonunda merkezi Harput olan Mamurat-ül Aziz eyaletine bağlanmıştır. ( Bu tarihte Mamurat-ül Aziz eyaletine bağlı üç sancaktan birini Malatya teşkil etmekteydi.) 1864 yılında vilayetlerin kurulması hakkındaki nizamname ile büyük kadılıklar ilçe, küçük kadılıklar ise bucak müdürlüğü haline getirilince “Ortaköy” adında bir bucak müdürlüğü kurulmuştur. Bu tarihten sonra eski adı Arga olan Malatya’nın Akçadağ ilçesine bağlı bir yerleşim birimi konumunu almıştır. 1927 yılına kadar Akçadağ’a bağlı olan Çelikhan, 1927-1931 yılları arasında Koçali Bucak Müdürlüğüne bağlanmıştır. 1931 yılında ise Çelikhan adıyla bir bucak müdürlüğü kurulmuştur. Çelikhan 1869 depreminde büyük yıkıma uğramış, Merkez Camii civarında çok sayıda ev yıkılmıştır. Diğer taraftan 1934 yılında halk arasında “Mıtık” adı verilen bulaşıcı, salgın bir hastalığın Çelikhan’da baş göstermesi ile çok sayıda insan ölmüş, çok sayıda aile de civar il ve ilçelere göç etmek zorunda kalmıştır.
1954 tarihinde Malatya iline bağlı İlçe olarak kurulan Çelikhan daha sonra 14 Haziran 1954 tarih ve 6418 sayılı kanunla Besni, Gerger, Gölbaşı ve Kahta ilçeleriyle birlikte kurulan Adıyaman iline bağlanmıştır.
İlçe halkı geçimini tarım ve hayvancılıkla sağlamaktadır. Ancak yörenin engebeli oluşundan ötürü tarıma elverişli alanları oldukça sınırlıdır. Bununla birlikte, tütün, hububat, meyvacılık ve sebze tarımı yapılmaktadır.
Yörede turizm yönünden Çelikhan-Adıyaman karayolunun 5. km.de Beypınarı mesire yeri, ilçe merkezinde Zerban Suyu, Pınarbaşı Kasabası'nda Havşeri Pınarı ve Mestan, Recep Çayı, Jari Yaylası, Koyunpınarı yaylası ve Çat Barajı bulunmaktadır.İlçede herhangi bir tarihi eser ve kalıntı ile karşılaşılamamıştır.
NEMRUT DAĞI VE ATATÜRK BARAJI:
Nemrud’ u özel kılan nedir ?
·Platform oluşturmak için dağın tepesinden 200,000 m3’lük kütle, elle yontulmuştur.
·Bu platform üzerinde, 150 metre çapında, matematiksel bir koni inşa edilmiştir.
·Uzak bir vadiden çıkartılan ve her biri altı ton ağırlığındaki taş bloklar dağın tepesine taşınmış ve her biri on metre yüksekliğinde on anıt yontulmuştur.
·Dünyanın en büyük horoskopu buradadır.
·Bu horoskop Ay’ın, üç gezegenin ve Leo’nun 19 yıldızının 2100 yıl önceki konumlarının betimlendiği 2 x 2.5 metre büyüklüğünde taş bir plakaya oyulmuş, dünyanın en eski horoskopu olan ‘Aslanlı horoskop’tur.
·Kral 1. Antiochos’un mezarının Tutankhamon’un mezarı kadar zengin olduğu sanılmaktadır.
·500 metreden daha uzun yazıtlarda bir krallığının öyküsü anlatılmaktadır.
·Eşsiz sanat üslubu eski Yunan ve Pers etkilerini yansıtır.
Varlığı bilinmekle beraber Antiochos’un mezarır henüz keşfedilememiştir. 1989 - 1990 yıllarında yapılan jeofiziksel araştırmalar sonucunda Uluslararası Nemrud Vakfı (UNV) mezarın konumu hakkında detaylı bilgi elde etmiştir. Arkeologlar Kral 1. Antiochos’un mezarının Mısır firavunlarının ki kadar önemli olduğu kanısındadırlar.
Atatürk Barajı, turizme ve ekonomiye olan katkılarıyla İlçemizin dışarıya açılmasını sağlanmaktadır. Atatürk Barajı yöre halkının günlük yaşamını etkilenmekte olup, göl üzerinde su sporları ve tatlı su balıkçılığı yapılmaktadır.
Ayrıca Baraj gölü sahilindeki 100 - 150 kişi kapasiteli lokanta, restoran ve dinlenme tesislerinde yerli ve yabancı turistlere hizmet verilmektedir.
http://www.kahta.gov.tr/web/ataturk1.jpg
http://www.kahta.gov.tr/web/uydu%20görüntüsü.jpg
Doğu-Batı Medeniyetinin, 2150 m. yükseklikte muhteşem bir piramitteki kesişme noktası, Dünyanın sekizinci harikası Nemrut. Yüksekliği 10 metreyi bulan büyüleyici heykelleriyle, metrelerce uzunluktaki kitabeleriyle, UNESCO Dünya Kültür Mirasında yer almaktadır. İki bin yıldır güneşin doğuşunu ve batışını 2150 m. yükseklikte izleyen dev heykellerin sırrının çözülmesi için KOMMAGENE UYGARLIĞI' nın keşfine gitmek gerekir.
Osmanlı İmparatorluğu' nda asker danışman olarak görev yapan ve tarihi eserlere ilgi duyan Alman subay Helmut Von Moltke, 1838'de bölgedeki araştırmaları sırasında bölgedeki tarihi kalıntılar hakkında bilgi verdiği '' Türkiye'deki Durum ve Olaylar Hakkında Mektuplar'' adlı kitabında nedense Nemrut Dağı'ndaki heykellerden söz etmemiştir. Nemrut Dağı'nın zirvesindeki eserlerden ilk söz eden ve bunların Asurlular'dan kalma olduğunu tahmin eden,1881'de Diyarbakır'da yol yapım işlerinde görevli Alman Mühendis Karl Sester'dir. Sester'in verdiği bilgiler doğrultusunda Kraliyet Akademisi tarafından araştırma yapmak üzere bölgeye gönderilen genç bilim adamı Otto Punchtein başkanlığındaki ekip, Nemrut Dağı'nın tepesindeki tümülüs ve tümülüsün doğu ve batı yanlarında oluşturulmuş teraslar üzerindeki devasa heykelleri ve çeşitli kabartmalardan oluşan eserler üzerinde çalışır.
http://www.kahta.gov.tr/web/dogu0.jpg
http://www.kahta.gov.tr/web/doguKarli.jpg
Yunanca ''Genler Topluluğu'' anlamına gelen Kommagene, ismiyle bağdaşırcasına, Grek ve Pers Uygarlıklarının inanç, kültür ve geleneklerinin bütünleştiği güçlü bir krallıktır. Toros Dağlarındaki çeşitli yolların birleştiği noktada bulunan antik Kommagene Krallığı, Suriye'nin kuzeyi, Hatay, Pınarbaşı Kuzey Toroslar ve doğuda Fırat Nehri'nin çevrelediği verimli topraklarda yer almıştır. Tarıma ve hayvancılığa elverişli ve ekonomik önemi yüksek sedir ağacı ormanlarını barındıran Kommagene topraklarının, ilk çağlardan beri yerleşim alanı olarak kullanıldığı, civarındaki mağara ve arkeolojik buluntulardan anlaşılmaktadır
.Ö. 2000 yılının ortalarında Hitit İmparatorluğu' nun egemenliği altına girdiği tahmin edilen Kommagene Kralllığı'nın öncesi kabul edilen Kummuh'nın olduğu ve Kummuh'un İ.Ö. 711'lerde Asurlular, İ.Ö. 605'te de Babilliler tarafından fethedildiği anlaşılmaktadır. İ.Ö. 6. yüzyılın sonlarına doğru Kommagene toprakları Pers İmparatorluğu 'nun eline geçmiştir. İ. Ö. 323 ' te Kommagene Bölgesinin idaresi Grek-Makedon yöneticiler tarafından sağlanmıştır.
Antik dünyanın küçük ancak güçlü ülkesi Kommagene, baba tarafı Pers Krallarından ''Kralları olarak anılan Darius'a ile anne tarafı Makedonya Hükümdarı Büyük İskender ile akraba olan bir prensin oğlu Mithridates Kallinikos tarafından, İ.Ö. 109 yılında bağımsız bir krallık olarak kurulmuştur.
Farklı topluluklardan meydana gelen ve ayrı inanç ve kültürlere sahip Kommageneliler arasındaki birliği sağlamak konusunda büyük başarı sağlayan Mithridates Kallinikos, tanrılarla olan bağını kuvvetlendireceği ve böylece ulusun barış içerisinde yaşatacağı inancıyla ülkesinin çeşitli yerlerinde tapınaklar yaptırmıştır.
Nemrut Dağı ve Arsameia şehrindeki kült yapılarıyla Kommagene Krallarının en ünlüsü olan 1. Antiochus devri (İ. Ö. 69-38), krallığın en refah içinde yaşadığı dönemdir. Kendi mezarını Nemrut Dağı'nın zirvesine, babası Mithridates 1.Kallinikos' un mezarını ise Arsemeia' da Eski Kahta Çayının kenarına yaptıran 1.Antiochus, krallığını ekonomik ve kültürel yönden en üst seviyeye çıkartmıştır. 1. Antiochus'tan sonra Kommagene Krallığının parlak dönemleri, halefler tarafından devam ettirilemez ve İ.S. 29 yılından itibaren Kommegene Kralları Roma tarafından atanır. İ.S. 72'de Romalıların Kommagene'yi istila etmesiyle 200 yıllık krallığın bağımsızlığı tamamen sona erer ve bu tarihten sonra Kommagene toprakları Suriye'nin parçası olarak tarihteki yerini alır.
http://www.kahta.gov.tr/web/P154.jpg
http://www.kahta.gov.tr/web/arsemeia2.jpg
http://www.kahta.gov.tr/web/ilce_rsm_3.jpg
Kahta çayının bir kolu olan CENDERE ÇAYI (Chabinas) üzerinde en dar noktasında ve görkemli kanyon ağzında ayakları ana kaya üzerine kurulmuş tek kemerli ve bir savaklı olan köprü kemer yanaklarından 92 dev kesme taştan yapılmıştır. İlçe merkezine 20 km. uzaklıkta ve Karakuş tümülüsünün kuzeydoğusundadır.
Bu köprü M.S. 193-211 Septimus Severus (Roma İmparatoru) zamanında doğu lejyonunun seferi için yapılmış. Köprü girişlerinde ; Septimus Severus, karısı Julia Donna ve oğulları Carakalla ile Geta onuruna sütunlar dikilmiş ancak Geta adına dikilen sütun kardeş kavgası sonucunda kaldırılmıştır. Köprü üzerinde korkuluklarda dört adet kitabe mevcuttur.
Köprü 1997 yılında restore edilmiştir. Bu güne kadar taşıt trafiğine geçiş veren köprünün doğu tarafında T.C.K. tarafından yeni karayolu köprüsü yapılarak geçişler yeni yoldan verilmeye başlanmıştır.
Köprü, depreme karşı korunacak şekilde, sütunlara köprüye esneklik payı verilerek inşa edilmiştir. Köprünün hemen alt tarafında bulunan Kommagenelilerin Antiochus Theos döneminde inşa ettiği 5 kemerli diğer bir köprü Romalılar tarafından yıkılmıştır.
http://www.kahta.gov.tr/web/ilce_rsm_7.jpg
http://www.kahta.gov.tr/web/cndre.jpg
Milli Parkın güneybatısında Nemrut dağı yolu üzerinde bulunan, Kommagene Kralı 11. Mithridates tarafından annesi İsas adına yaptırılan anıt mezar, sütun üzerindeki kartaldan dolayı Karakuş Tümülüsü olarak anılmaktadır. Doğu, batı ve güney yönlerde dörder sütun varken günümüze doğuda iki batıda ve güneyde birer sütun kalmıştır. Doğudaki sütun üstünde aslan ve kartal heykel kalıntıları, batıdaki sütunun üstünde tokalaşma stili, yerde aslan heykeli parçası vardır. Nemrut Dağı giriş noktası olarak belirlenen Karakuş Tümülüsü Milli Park Koruma alanı içerisindedir.
http://www.kahta.gov.tr/web/krks1.jpg
ADIYAMAN MÜZESİ:
http://www.discoverturkey.com/images6/adiyaman-m-03.jpg
ADIYAMAN MÜZESİ
1982 yılında modern binasına kavuşmuş ve bu tarihten sonra kendi binasında hizmet vermeye başlamıştır.
Müze binası, konum olarak şehir merkezinin en güzel yerinde, geniş-bahçeli, bodrum kat üzerine yapılmış tek katlı bir binadır. Eserler iki büyük salon ve bu salonu birbirine bağlayan ara salon ile iç bahçede sergilenmektedir. Aşağı Fırat Bölgesinde yapılan ve yıllarca süren yerli ve yabancı kazılar sonucu teslim edilen, satın alma ve diğer yollardan müzeye gelen eserler ile müze, bölgenin en zengin müzesi haline gelmiştir.
http://www.discoverturkey.com/images6/adiyaman-m-02.jpg
http://www.discoverturkey.com/images6/adiyaman-m-01.jpg
Müzede Paleolitik Döneme ait el baltaları, delici ve kesiciler; Kalkolitik Döneme ait pişmiş topraktan kaplar, Tunç Çağına ait süs eşyaları; Roma ve İslâ dönemine ait seramik kaplar sergilenmektedir.Yine çeşitli dönemlere ait mühürler, kadın ve erkek takıları, insan ve hayvan figürinleri, mozaikler, altın, gümüş ve bronz sikkeler; yöreye ait etnografik eserler sergilenmektedir.
ADIYAMAN KRONOLOJİSİ
M.Ö. 40000- M.Ö. 7000
Paleolitik
M.Ö. 7000 - M.Ö. 5000
Neolitik
M.Ö. 5000 - M.Ö. 3000
Kalkolitik
M.Ö. 3000 - M.Ö. 1200
Hititler
M.Ö. 1200 - M.Ö. 750
Asurlular
M.Ö. 750 - M.Ö. 600
Frigler
M.Ö. 600-M.Ö. 334
Persler
M.Ö. 334-M.Ö. 69
Makedonlar
M.Ö. 69-M.S. 72
Kommagene Krallığı
72-395 Roma imparatorluğu
395-670 Doğu Roma (Bizans)
670-758 Emeviler
758 - 926 Abbasiler
926- 958 Hamdaniler
958 –1114 Bizanslılar
1114 –1204 Eyyubiler
1204 –1298 Anadolu Selçuklular
1298 –1516 Memluklular
1516 –1923 Osmanlı imparatorluğu
ADIYAMAN İSMİ Adıyaman isminin menşeyi hakkında çeşitli rivayetler vardır.
Birinci rivayete göre; Perre şehrinde cereyan ettiği belirtilen bir olaya bağlanmaktadır. FARRİN yada PERRE olarak bilinen şehirde PUT’ a tapan bir babanın yedi oğlu, babalarında evde olmadığı bir gün bütün putları imha ederek ALLAH’ın (Hz. İsa’nın söylediği gibi) bir olduğunu kabul ve ilan ederler. Putperest baba durumu öğrenince yedi oğlunu da öldürür. Babaları tarafından öldürülen yedi kardeşin hatırasına Farrin (Perra=Pirin)’ de bir manastır yaptırılır. Bu olaydan ötürü de şehre Yedi Yaman adı verilir. Yedi Yaman zamanla Adıyaman şekline dönüşür
İkinci rivayete göre; Adıyaman şehrinin ortasında yaptırılan Mansur’un kalesi olarak bilinen kale’ ye halk, Hısn-ı Mansur ismini vermiştir. Hısn-ı Mansur isminin menşeyi hakkında iki ayrı rivayet mevcuttur. Kaynaklarda VII. yüzyılda buraya gelen Emevi komutanlarından Kays kabilesine mensup Mansur. Ca'vene'ye izafetle bu ismin verildiği rivayet edilmekte ise de başka bir rivayete göre bu ismin Abbasi Halifesi Ebu Cafer El-Mansur'un adından gelmektedir. Zamanla halk arasında telâffuz şeklinin de değişmesiyle “HÜSNÜ MANSUR” olarak bu şehrin ismi değiştirilmiş olmaktadır.
Üçüncü rivayete göre; Adıyaman şehrini doğu, batı ve güney yönlerinde derin vadiler çevirmiştir. Bu vadilerin yamaçları zengin meyve ağaçları ile kaplı olduğu gibi, şehrin çevresinin de meyve ağaçlarıyla kaplanmış olmasından dolayı güzel vadi anlamında olan “VADİ-İ LEMAN” (Güzel vadi) kelimesinin söylenişi zamanla değişmiş ve halk arasında “ADIYAMAN” şekline dönüşmüştür. Ancak, Hısn-ı Mansur yani Hüsnü Mansur ismi 1926’ ya kadar resmi ad olarak kalmıştır. 1926 yılından itibaren Bakanlar Kurulu kararları ile şehrin ismi tekrar ADIYAMAN olarak değiştirilmiştir.
ADIYAMAN TARİHİ Adıyaman, tarihin bilinen en eski yerleşim yerlerinden biridir. Adıyaman Palanlı Mağarasında yapılan incelemelerde kent tarihinin M.ö. 40.000 yıllarına kadar uzandığı anlaşılmıştır.
Yine Samsat-Şehremuz Tepe'deki tarihi bulgulardan M.ö. 7.OOO yılına kadar Paleolitik, M.O. 5.000 yıllarına kadar
Neolitik, M.Ö. 3.OOO yıllarına kadar Kalkolitik ve M.O. 3.0OO-1.200 yıllan arasında da Tunç Çağı dönemlerinin yaşandığı anlaşılmıştır. Bu dönemde bölge Hititlerle Mitannilar arasında el değiştirmiş ve Hitit Devletinin yıkılmasıyla (M.Ö. 1.200) karanlık bir dönem başlamıştır. M.Ö. 1.2OO'den Frig Devletinin kuruluşu olan M.Ö. 750 yıllan arası dönemle ilgili olarak yazılı kaynağa rastlanmamıştır. Ancak; bu dönemde yöre, Asur etkisine girmeye başladığından, Samsat'ta bulunan Asur etkili mühürler ve Kahta Eskitaş Köyünde bulunan Hitit Hiyeroglifi ile yazılmış kitabeler, Anadolu'daki tarihi silsilenin ilimizde de aynen devam ettiğini, göstermektedir. Bu dönemde Adıyaman ve çevresinde Hitit Devletinin yıkılmasıyla ortaya çıkan Geç Hitit şehir devletlerinden biri olan Kummuh Devleti hüküm sürmüştür.
M.Ü. 9OO-70O yılları arasında yöre Asur etkisinde kalmakla birlikte, Asurlular tam olarak egemen olamazlar. 6. yüzyılın başlarından itibaren yöreye Persler hakim olur ve yöre Satrap'lar (Valiler) eliyle yönetilir. M.O. 334 yılında Makedonya Kralı Büyük iskender'in Anadolu'ya girmesiyle Pers'ler hakimiyetini kaybetmiş ve M.ü. 1. yüzyıla kadar yörede Makedonyalı Selev-kos Sülalesi hüküm sürmüştür. Bu sülalenin gücünün zayıfladığı sıralarda, Kral Mithradetes l Kallinikos Kommagene Krallığının bağımsızlığını ilan etmiştir (M.O. 69).
Başkenti Samosota (Samsat] olan Kommagene Krallığı, egemenliğini MS. 72'ye kadar sürdürmüş, bu tarihte yöre Roma imparatorluğunun eline geçmiş ve Adıyaman Roma imparatorluğunun Syria (Suriye) Eyaletine, 6. Lejyon olarak bağlanmıştır. Roma imparatorluğunun 395 yılında Batı ve Doğu Roma olarak ayrılmasıyla, Adıyaman Doğu Roma imparatorluğuna katılmıştır. 643 yılından itibaren bölgeye İslam akınları başlamakla birlikte İslam hakimiyeti ancak 670 yılında Emevi'lerle kurulabilmiştir. 758 yılında ise, II, Abbasi komutanlarından Mansur Ibni Cavene'nin hakimiyetine girer. 926 yılına kadar Abbasi hakimiyetinde kalan H'de bu tarihte Hamdanüerin egemenliği başlar. 958 yılında yöre yeniden Bizanslıların eline geçer.
1114-1181 yıllan arası yöreye Türk akınları olur. 1204-1298 yılları arasında Samsat ve yöresini Anadolu Selçukluları ele geçirir. 1230 ve 1250 yıllarında Moğol saldırılan yaşanır. 1298'de yöre ve bölge Memlüklerin eline geçer. 1393 yılında Adıyaman bu kez de Timurlenk tarafından yağmalanır.
Büyük bir istikrarsızlığın olduğu Orta çağ boyunca Adıyaman Bizans, Emevi, Abbasi, Anadolu Selçukluları, Dulkadiroğullan arasında el
değiştirmiş ve nihayet Yavuz Sultan Selim'in Iran seferi sırasında 1516 yılında Osmanlı topraklarına katılmıştır. Osmanlı topraklarına katılan Adıyaman, başlangıçta merkezi Samsat'ta bulunan bir Sancakla Maraş Beylerbeyliğine bağlıyken, Tanzimat’tan sonra bir kaza olarak Malatya'ya bağlanmıştır.
Cumhuriyetin kuruluşundan 1954 yılına kadar eski idari yapısı korunarak Malatya'ya bağlı kaza konumunda olan Adıyaman 1 Aralık 1954 tarihinde 6418 sayılı Kanunla Malatya'dan ayrılarak müstakil il haline gelmiştir.
İLÇELERİ VE TARİHİ:
M.Ö.5000 yılına uzanan tarihi ile Doğu Anadolunun eski yerleşme merkezlerinden birisi olarak dikkati çeken Besni, aynı zamanda da çok hareketli sanayi ve eski ticaret kenti oluşu ile tanınır. Bunda Halep Ticaret Yolu üzerinde oluşu kadar, savunmaya son derece elverişli yapısı ve muntazam bir kaleye sahip oluşunun büyük bir payı vardır. Sulak ve ormanlık arazi varlığı ile çekiciliğini her dönemde canlı tutmuştur. Bu yüzden "Cennete Eş" manasına gelen Bethesna, Bihicti, Bisni gibi isimlerle söylene gelmiştir. Malazgirt Zaferi ile Anadolu'ya giren Türkler Besni'ye üç koldan girerek burasını bir ‘Türk Yurdu’ haline getirmişlerdir. Bunlar Saka-İskit Türklerinin Varsak, Türkmenlerin Avşar ve Çerkez oymakları olduğu yapılan araştırmalarda ortaya çıkarılmıştır.
Tarihinde bir çok saldırılara da hedef olan Besni özellikle Moğol ve Timur'un istilalarına karşı destanlaşan kahramanlıkları ile Yıldırım Beyazıt'dan taktirname alan ilk şehirdir. Osmanlı padişahlarından Yıldırım ve Yavuz Besni'ye uğramış, Baybors, Buldaç, Kamil, Süleyman adlı Türk komutanları da Besni'de ağırlanmıştır. Evliya Çelebi'nin "Hayran Kaldım" dediği yer yine Besni'dir.
Osmanlı döneminde el sanatları bakımından zirveye çıkan Besni, Anadolunun her yerinden gelen tüccarların akınına uğradığı, kervanların konakladığı bir yer olarak da tarihe mal olmuştur.
İstiklal Savaşı döneminde, milli bir ruhun savaş boyunca Besni'de de varlığına şahit olunur. İlk mebus Reşit Bey'in Sivas Kongresinde Atatürk'ün en yakın çalışma arkadaşı olarak maddi ve manevi destek verdiği de bilinmektedir.
Ayrıca Hüveydi aşireti reislerinden Hasan ve Yusuf Beyler'in kurup organize ettiği Kuvai Milliye teşkilatı Antep ve Maraş savunmalarında büyük rol oynamıştır. Hatta Antep'deki Fransız silah deposuna ilk baskını yaparak bir çok askeri de esir alan yine bu teşkilattır. Cumhuriyet döneminde "Fetva Emirliği" ne kadar çıkan bir çok alimin ve Divan Edebiyatına giren şiirlerin sahibi bir çok şairin yetiştiğini görmekteyiz.
GERGER
İlçenin tarihi; İlin genel tarihine uygun bir karakter taşımakla birlikte coğrafi olarak dağlık bir alanda yer alması ve ulaşım zorlukları nedeniyle bazı farklılıklar gösterir.
Bazı kaynaklara göre M.Ö.VI.Yüzyılın ilk yarısında yaşayan Selevkos Kralı Arsemes, Fırat üzerinde aşağı ARSEMİA adlı bir kent kurmuştur. Bu kent Gerger Kalesi olarak halen bulunmaktadır. Aşağı ARSEMİA KOMMAGENE krallı, zamanında kışlık kent olarak kullanılırdı.
Bu bölge daha sonra Doğu ROMA (Bizans) İmparatorluğunun eline geçmiştir. Bu tarihlerde, halkın geneli Hristiyanlık dininin Gregoryan Mezhebine bağlı olup, Hicri 135 yılında Abbesi halifelerinden Ebu Cafer-el Mansur’un Adıyaman, Kahta ve Samsatla birlikte burayı da fethettiğini görmekteyiz. Bölge bu tarihten sonra İslamlaşmaya başlamıştır. Daha sonra Gerger ve çevresi Abbasilerin zayıflamasıyla HAMDANİLER’in sonra tekrar Bizansın eline geçmiştir. Selçuklular zamanında Gümüştekin 1066 yılında Hısn-ı Mansur’u ele geçirmiş fakat iç karışıklıklardan dolayı geri çekilmiştir.
Selçukluların bölgedeki hakimiyeti 1071 yılında Büyük Selçuklu İmparatoru ALPARSLAN’ın Bizans İmparatoru Romanos Diognes (Romen Diyojen)’i Malazgirt’te uğrattığı büyük yenilgiden sonra kesinleşmiştir.
Bölge, Selçukların yıkılmasından sonra Artukoğullarının eline, onlardan sonra da I. Haçlı Seferi münasebetiyle Haçlıların eline geçmiştir. Zengiler, Artuklular,Frank Kontluğu,Eyyubiler ve daha sonra da Anadolu Selçukluların eline geçmiştir. Baba İshak isyanı nedeniyle Türkiye Selçuklularının zor duruma düşmesini fırsat bilen Moğolların saldırıya geçmesiyle bu bölge de Moğol istilasına maruz kalıp Moğolların eline geçer.
Bu bölgenin daha sonra Memlukluların onlardan sonra da Timurluların eline geçtiğini görmekteyiz. Timurluların çekilmesinden sonra yörenin DULKADİROĞLULARI’nın eline geçtiğini ve uzun süre onların elinde olduğunu görüyoruz. 1515 Turnadağ savaşıyla yöre Osmanlıların eline geçmiştir.
Adıyaman İli ve İlçelerinin sonraki tarihi süreç içerisinde durumu şöyledir; Adıyaman, 1849 yılında sancak haline getirilen Diyarbakır’a bağlanmıştır. 1859 yılında Malatya Sancak olunca Gerger, Malatya’ya bağlanmıştır.
Cumhuriyet dönemine Malatya-Pütürge İlçesine bağlı köy olarak giren Gerger 1 Aralık 1954 yılında İl olan Adıyaman’a bağlanmıştır. İlçe merkezi 1954-1957 yılları arasında halen köy tüzel kişiliğine sahip Güngörmüş köyünde bulunuyorken. 25.06.1957 tarih ve 9642 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak 7022 Sayılı Kanunun uygulamasıyla 10 Şubat 1958 yılında İlçe merkezi Budaklı köyü ALDUŞ mezrasına (şimdiki Gerger İlçesi) nakil edilmiştir.
KAHTA
Kahta, medeniyetlerin doğuş yeri olan Mezopotamya’ya yakınlığı nedeniyle tarih süreci içerisinde sayısız medeniyetlere ev sahipliği yapmış önemli bir yerleşim merkezidir. M.Ö.VII. yüzyılda Asur, VI.yüzyılda Pers, IV.yüzyılda Makedon ve Seleukos egemenliğinin hüküm sürdüğü görülmektedir. M.Ö. I.yüzyılda bölgede hüküm süren Arsames, günümüze önemli tarihi eserler bırakmıştır. Kommagenelilerin atası olan Arsames, bugünkü Fırat Arsameia’sı olarak bilinen Gerger Kalesi ile Nymhois Arkameia’sının kurucusudur. M.Ö.109’da bağımsızlığına kavuşan, doğu ve batının kültür, sanat ve inançlarının sentezi olan Kommagene Medeniyeti M.S. 72’de Anadolu’da Romalılar tarafından ortadan kaldırılarak Suriye Eyaletine bağlanan son krallık olmuştur.
Kahta, Arap, Ermeni, Artuklular, Haçlı Seferlerini müteakiben Selçuklular, Babiller, Moğollar, Memlükler ve Dulkadiroğuları hakimiyetinde kaldıktan sonra 1516 yılında Yavuz Sultan Selim zamanında Osmanlı hakimiyetine girerek önce Dulkadirli Emaretine, Kanuni zamanında ise sancak merkezi haline getirilen Samsat’a bağlanarak Zülkadiriye Eyaletine (Maraş) bağlanır.
Kahta 1531 yılında Malatya’ya, 1349 yılında ise Hısn-ı Mansur’a (Adıyaman) bağlanır. 1859 yılında Malatya sancak olunca Kâhta’da diğer kazalar gibi yeniden Malatya’ya bağlanır. Bu durum Osmanlı İmparatorluğunun yıkılmasına kadar devam eder.
Kahta Cumhuriyet döneminde Malatya’ya bağlı bir ilçe olarak yapılandırılır. Cumhuriyetin ilk yıllarında yer değiştirerek eski Kâhta’nın 26 k.m. güneyindeki şimdiki yerine taşınır. İlçemiz 1954 yılında Adıyaman’ın il olmasına müteakip, Adıyaman’a bağlanmıştır.
İlçe Adının Kaynağı; Kahta adının nereden geldiği yolunda kaynaklarda pek bilgi olmamakla beraber, tarihte, Orta Asya’da Ötüken ve Karakurum yakınında Kahta isimli bir kentin varlığı göz önüne alınırsa Kahta isminin Orta Asya kökenli bir isim olduğu sonucu çıkarılabilir. “Kahta” isminin Persçede “Dağın Eteği” anlamına geldiği ve Komagenelilerden önce bölgede hakim olan Persler tarafından kullanıldığı , bu adın da eski yerleşim yerinin konumundan kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Eski ilçe merkezi Eski Kahta’dır ve Nemrut Dağının eteklerinde yer almaktadır.
Bugün dünyanın sekizinci harikası olarak tanımlanan, UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesinde yer alan, ülkemizin tanıtımına büyük katkı sağlayan önemli bir turizm çekim merkezi konumundaki Nemrut Dağı tepesinde bulunan Kommagene Kralı Antiochus Theos’un Anıt Mezarı Kommagenelilerin bıraktığı en önemli tarihi mirastır. Kommagenelilerden kalan tarihi ören yerleri bugün ilçenin en önemli ekonomik kaynağını teşkil etmektedir. İlçe sınırları içersinde bulunan Nemrut Dağı ören yerindeki tarihi eserler, 1987’de UNESCO tarafından dünya kültür mirası olarak ilan edilmiştir.
1. Genel Durum
İlçemizin tarihi önemi, coğrafi konumundan kaynaklanmaktadır.İlçemizde kayda değer sur,kale tapınak gibi benzeri tarihi yapılar az ise de çeşitli yerlerdeki mağaralardan buranın iskan alanı olduğu görülmektedir. Gölbaşı İlçesinin en önemli tarihi yönü,yol kavşağında bulunmasıdır.Bu yol Cumhuriyetin kuruluşundan sonra İlçemizden geçen Devlet Demiryolu ve Doğu –Güneydoğu Akdeniz bağlantı yolu olan kara yolu ile pekişmiş ve özellik belirginleşmiştir.Çünkü ,ilk çağlarda Gölbaşı’ndan geçen transit yol "Bağdat Yolu " , " Savaş Yolu ", " Halep Yolu " ," Murat Yolu " gibi isimlerle anılmıştır. İlçe Türkiye’mizin İdari yapılanmasında değişik illerin sınırlarına (Adıyaman- Malatya ) girmiştir.1958 yılında Besni ( Behisni ) İlçesinden ayrılarak,Adıyaman İline bağlı bir ilçe olmuştur. İlçenin tarihi durumunu incelerken elbette Adıyaman’ın tarihi seyri içerisinde değerlendirme yapılmıştır.Çünkü çeşitli devletler bu topraklarda hakimiyet sürerken,aynı özellik ilin diğer ilçeleri için de geçerlidir.Bu doğal bir tarihi gelişmedir. Yaptığımız inceleme ve araştırmalarda İlçemizin tarihsel akışını , tarihi devir ve dönem içinde incelemeyi daha yararlı gördük.Şimdi bu süreçleri inceleyelim.
2. Paleolitik Devir
Güneydoğu Anadolu’da Fırat vadisi boyunca Gaziantep’te (Dülük ) ve Adıyaman Çevresinde (Pirin – Palaş ) Gölbaşı İlçemizde de ; Belören Beldesinin 3 km.kadar mesafesinde “ Tilki kalası” mevkiinde bir ören yeri olup,burada küçük bir mağara bulunmaktadır. Beldenin batısında 6 km.mesafede “ Höyük “ mevkiinde taş yığınları ve sarnıçları “ Peri önü “ mevkiinde bir höyük vardır.Beldenin güneyinde olup 2 km.mesafesindedir.Beldenin kuzeyinde 4 km.mesafede dört tane “İllez Kani” mevkiinde ören yerinde seramik ve taş kırıntısı ve yığıntıları vardır.” Kaba söğüt” mevkiinde de bir ören yeri mevcuttur. Çatal tepe Köyünde “ Kara Mağara “ mevkiinde, Yol Bağında ,” Pencereli Mağara “ vardır. Mağarada pencere (taka) bulunduğundan bu ismi almıştır.Kazı amacıyla çok tahrip edilmiştir. Ayrıca , aynı yerde “ merdivenli Mağara” vardır.Burada “Heyik Dağından “ su getirmek için taştan basmaklar vardır.Mağaranın içi oldukça karanlıktır.Işıkla bakıldığında duvarda bir kirpi ve daha değişik rölyefler görülmektedir. Yukarı Çöplü Köyünün “ Baytar “ mevkiinde yapılmış mağaralar vardır.Aşağı Nasırlı ile Gedikli Köyü arasında “ Kırkbayır “ mevkiinde ağzı kapaklı ve içinde kadın rölyefli bir mağara bulunmaktadır. Hacılar Köyünün güney ve kuzeyinde iki tane mağara vardır.Bu mağaralarda insan kemiklerine rastlanmıştır. Yaylacık (Köristan ) Köyü’nün doğusunda 2.5 km.mesafede “ Kale “ mevkiinde bir mağara vardır.Genişliği 12.metre kadar,derinliği ise bilinmemektedir. Yine Köyün Kuzeyinde 3 km.Harmanlı’ya doğru “ Eski Ören “ yerinde mezar yeri ve su havuzu vardır.Ayrıca,burada yerdeki taşın üzerinde üç kanal çizgi ile insan resmi vardır.Aşağı Nasırlı Köyü’nün “ Kız Kapan “ Mağarası ile buraya merdivenle çıkılan başka mağaralar vardır.Köyün Güneyinde 2 km.mesafede “ Çardak veya Gölün Başı Mağarası “ adı verilen yerdeki mağarada “ Öküz kafası” kabartması bulunmaktadır.Buraya yerel isimle “ Musa Gediği” denilmektedir. Aynı Köyün Kuzeyinde “ Kırk Bayır” denilen yerde,2 km.mesafedeki mağarada 5-6 csesdin konulabileceği büyüklükte seki vardır.Ayrıca aynı yerde başın konulması için yer yapılmıştır.Çevredeki dağlık alanlarda Aşağı Karakuyu Köyü’nün doğusunda “Göl Mevkiinde “ 3 sarnıç vardır. Akçabel (Penbağı ) Köyünün doğusunda 2 km.mesafede “ Yalangoz” mevkiinde “kirvelik “ adıyla anılan yerde mağaralar vardır.Bunlar üç tanedir. Bir mağaranın içi tamamen toprakla dolu,diğer iki mağara ise açıktır.Köyün 200 metre kuzeyinde “ Kolaycık” mevkiinde tarihi bir yapı ve bu yapının önünde taştan oyma bir “Tümbül” kuyusu vardır.Ayrıca Köyün Güney Batısında “ Armutlu mevkiinde “Kızıl seki”de de aynı şekilde iki tane tümbül daha vardır. Bu yerleşim birimlerindeki mağaralardan anlaşıldığı gibi buralarda PALEOLITİK devirde kalabalık bir nüfusun barındığı anlaşılmaktadır. Aşağı Nasırlı ve Harmanlı’daki mağaralarda yapılan tesadüfü gezilerde buğday tanelerine rastlanmıştır.Bu da “ Erken Neolitik “dönem olarak insanların üretime geçtikleri ve ilk köy kültürlerini ortaya çıkarmaktadır. Doğada Yabani olarak yaşayan koyun,keçi, sığır ve domuz gibi hayvanların beslenip evcilleştirildiği ; buğday,arpa,bakla,keten ve kenevir gibi bitkileri yetiştirildikleri devrin belirgin bir özelliğidir.
3. Hititler Dönemi
Orta Anadolu’da M.Ö.XIX.XII. yy.lar arasında yaşamış ve büyük bir imparatorluk kurmuş eski halk Hititler Anadolu ve Mezopotamya arasında Akad çağından (M.Ö.2350- 2150 ) beri işleyen ve Asur kolonileri çağında da son derece işlek bir duruma gelen karayollarını kullandılar. Bu karayolları “ Hattuşaş Boğazköy “,Kaniş (Kültepe-Kayseri ) ,Tegarama (Gürün) Darende Melit (Malatya ) ,Samusat (Samsat ) üzerinden Urşu (Urfa)’ya bağlayanlarıdır.Urfa ’da yollar ikiye ayrıldı.Birinci yol Kargamış (Cerablus) ve Helpa (Halep )’ya diğerlerinin Nisibis (Nusaybin) üzerinden Asur ve Babil’e gittiği yol. İkinci yol Anadolu’yu K.Suriye’ye bağlayan yolda KİZZUWATMA ( Çukurova )’dan Gülek Boğazından Halep ve Kardeş’e bağlayan yoldur. İlçemizden de yukarıda açıklandığı ticaret yollarının geçtiği bilinmektedir.Hitit Döneminde “Baharat Yolu “ olarak bilinen ancak tarihin her devrinde yararlanılan bu yol Helpa (Halep) ,Mardin ,Urşu, (Urfa) üzerinden Samusat’a (Samsat) ,Besni-döşeme Belören-Ulu yol,Çelik- Balkar-Karaçalılık (Gölbaşı ) Elbistan Caddesi –Hacıkızı Boğazı -Yol bağı –Altınlı Köprü-Yıkıcak –Sırıklı –Cankurtaran Hanı Elbistan’na kavuşur.Ayrıca tarihte göç yolu olarak da adlandırılan Pazarcık üzerinden Elbistan’a geçerken; Uzun Geliç (Sakar kaya ötesi) Saray (Bozlar ) Büyük Cerit, Alacık –Ayran Pınarı –Kızıl Geçit (Göynük kalesi) –Tatar deresi Mığlı Evren- Elbistan yolunu takip ederdi. Bu Ticaret yolunun can damarı Altınlı Köprü’dür.Köprünün Yapı Taşları iri ana kemer,yüksek ve sağlam arazi,yalçın ,su sert ve haşin ,sırt geniş ama umut taşıyan bu köprü genel görünüşü ile zarif bir sanat eseridir. Yapılış Tarihi kesin olarak bilinmemektedir.Kralın kızı tarafından yapıldığı rivayet edilmektedir.Yıkılma durumunda,eşdeğer köprüyü inşa edecek altın civarında gömülü bulundurduğu söylenmektedir.İsmini bu gömülü altından aldığı iddia edilmektedir.Köprü büyük bir kemeri ve kademeli olarak küçülen üç kemeri daha vardır.Köprü taşları harç kullanılmadan sıkıştırma (Cendere) stiliyle yapılmıştır. Ana kemer temelde on dört taş,yukarıya çıkıldıkça kademeli daralma yapılarak dokuz taştan yapılmıştır.Kemerin batı kısmında 63, doğu tarafında 70 sıra taş vardır. İkinci kemerde,tabanda dokuz sıra taş ve toplam otuz üç taş vardır. Üçüncü kemerde on sıra taş ve toplam yirmi altı,dördüncü kemerde ise dokuz sıra taş ve on dokuz sıra taş kullanılmıştır.Köprünün önden yüksekliği 20 metreye yakındır.Ana kemer,azgın suya karşı korumak için,koni şeklinde kemerin her iki tarafına destek yapılmıştır. Köprü ,Harmanlı Kasabası Göksu üzerinde yapılmış olan “ Paşa Köprüsü”, Yaylacık (Köristan ) Köyüne doğuda 6 km.mesafede yine Göksu Irmağı üzerine yapılan “ Vicne Köprüsü “ ile yaşıttır.Köprü Kanaatimizce Selefkiller zamanında yapılmıştır. FRİGLER ( M.Ö.1180-676 ) , HURİLER ( M.Ö. 1340-1000 ),KUMMUH ( M.Ö. 1000 -708 ) BABİLLER –URARTULAR, ASURLULAR ,MED’LER ve PERSLERİN ( M.Ö. 708.3333) Hakimiyetinde yaşarlar. Büyük İskender GRANİKOS ve İssos savaşlarında Persleri bozguna uğratıp, GAVGAMELA Savaşında da yenince,bu toprakların hakimi olur.Büyük İskender’in ölümünden sonra bölge Selefkiler’in ( M.Ö.305-69) eline geçer Daha sonra Bölgeye Parthlar ( Kommagane ) Krallığı hakim olur.
4. Roma Imparatorluğu
Kommagene Krallığına son verdikten sonra bölgeye çok sayıda askeri birlikleri yerleştirirler.Bu dönemde SAMUSAT ’a (Samsat) büyük bir askeri garnizon durumuna getirilir. Bölge daha sonra SASNİLER’in hakimiyetine geçer. Hz.Ömer Döneminde İslam Orduları YERMÜK Savaşından sonra Maraş’a kadar ilerler.Bu akımlar EMEVİLER döneminde de devam eder.Bizanslılar ile çetin savaşlar olur.
5. Abbasiler Dönemi
Harun Reşit zamanında Anadolu’ya bir çok akınlar yapıldı.Bizanslarla savaşlar ve barışlar yapıldı. Daha önce imparator İren zamanında Abbasilere vergi verirken imparator Nikofor vergi vermeyi kabul etmeyince Harun Reşit Anadolu’ya girdi. Bizanslıları yendi.(Konya Ereğlisinde) Vergi vermeyi tekrar kabul etti. Bölge tamamen müslümanların egemenliğine girdi. “Abbasiler 758 yılında Ebu Cafer Mansur zamanında Emevileri yenerek Adıyaman Bölgesine egemen olurlar. Bizanslılar (839) ‘da Besni’yi ele geçirir.Halife Harun Reşit Abdül Melik Komutasında bir ordu göndererek Besni’yi tekrar ele geçirir.Besni’deki büyük Kiliseyi yıkarak taşlarını Kadetha Kentinin yapımında kullanmış , IX.YY.başlarında Besni Amin taraftarlarınca Mamun’a karşı bir mukavemat merkezi haline getirilir.X.Y. Y. İse yöredeki egemenlik HALEP HAMDANİ’LERE GEÇER.Ancak daha sonra yöreye yeniden Bizanslılar hakim olur.
6. Moğullar - Memlüklüler
Anadolu Selçuklu Devletinin Köse dağ savaşında (1243) Moğollara yenilmesi ile yörede Selçuklu hakimiyeti bozuldu. Moğol hükümdarı Hülagu’nun Bağdat seferinden sonra Mengü Kağan’dan gelen yanlış üzerine Anadolu iki Selçuklu hükümdar ailesi kardeş arasında taksim edildi.. Selçuklu Devletinin bütünlüğünü gören Kilikya (çukurova) Ermenileri fırsattan istifade sınırda Türkler elinde bulunan yerleri ele geçirmek için harekete geçtiler.Hülagunun Suriye seferine katılan Ermeni Prensi Hetum Maraş ’ı işgal ettiği gibi güneyde Moğolların eline geçen Ranson ,Merziban,Raban,Derbisak,Besni şehir ve kaleleri sefere katılmalarına karşılık Ermenilere teslim edildi.Kurtuluş Savaşında büyük bölümü Halep’e göç eden Ermeniler daha sonra yerli Halk ile kaynaşarak günümüze kadar yaşamlarını devam ettirmektedirler.
7. Selçuklular - Artuklular - Zengiler - Eyyübiler Dönemi
Selçuklu komutanlarından Gümüş Tekin 1066 yılında Hısn_ı Mansur (Adıyaman) ve yöresini ele geçirir.Bir süre sonra iç karışıklıklar sebebiyle geri çekilir.1071 Malazgirt. Muhaberesini müteakip 1082 yılında Hısn-ı Mansur (Adıyaman) alınır.Kutalmış oğlu Süleyman Şahin komutanlarından Emir Buldacı Maraş Elbistan – Hısn-ı Mansur (Adıyaman) Behesni –Kahta kaleleri feth edilir.Behesni (Besni) Maraş beyliğine ,Hısn-ı Mansur (Adıyaman) da merkezi Harput olan Dersim beyliğine bağlanır. Haçlıların gelişiyle Türklerin elinden çıkan Maraş ve Elbistan havalisi 1098 yılında Bizansa teslim edildi.Bu tarihten itibaren ermeni asıllı Bizans valileri idaresinde Maraş’a yerleşen Ermeniler bir süre sonra Rum kale ve Hısn-ı Mansur şehirlerini de ele geçirdiler.
8. Dulkadir Beyliği
Dulkadir Beyliği 1337 –1522 yılları arasında iki asra yakın hüküm süren ve Osmanlı Devleti tarafından ortadan kaldırılan, Anadolu Beyliklerinin sonuncusudur.Maraş ve Elbistan Yöresinde kurulan beylik,Osmanlı- Akkoyunlu ve daha sonra Safevi Devletleri arasındaki rekabeti dengeleyerek XVI Y.Y. başlarına gelindiğinde sınırlarını Harput’tan Bozok (Yozgat)’a Sivas’ın Güneyinden Gemerek ve Güründen Antakya’da Hassa’ya kadar genişletmiş bulunuyor .Maraş başta olmak üzere Gazi Antep,Adıyaman , Malatya ,Kayseri,Kırşehir ve Kadirli (Kars ) şehirlerini içine alıyordu. Memluklulara karşı uzun zaman mücadele eden Dulkadir Beyliği Beyi Nasrettin Mehmet Bey 1417 yılında Güldalı’da ve Sultan Hanında baskına uğradı.Güçlükle kurtuldu. Memluk kuvvetlerinin bir kısmı da Harput ve Besni’yi kuşatmıştı.Harput Kalesini uzun süre müdafaa eden Dul Kadirler burada da teslim oldular.Ancak Besni’yi savunan Nasrettin Mehmet Beyin yeğeni Tuğrak akibetinden korkarak teslime yanaşmıyordu.Darende’ye bir Memluk Valisi tayin ederek,Elbitan’a dönmüş olan Sultan Şeyh Besni’ye hareket etti.Nihayet yaşamı garanti edilen Tuğrak ‘da Besni’yi kuşatan Şam Valisi Akbay’a teslim oldu.Adıyaman’a doğru yaklaşmakta olan Memluk hükümdarının yanına gönderildi.Sultan Şeyh tarafından ilgi ile karşılanan Tuğrak’a bir hil’at verildi.Fakat Besni’nin idaresi Gümüşboğa Rükni adında bir Memluk kumandanına teslim edildi. (10 Ağustos 1417)
9. Timur Imparatorluğu
Babası Çağatayların en önemli kolu olan Barulas (Barlas)Aşireti reislerindendi.Ataları bakımından Çingiz Han’ın sülalesi ile birleşmektedir.Şeyhaniler Devleti tarafından xvı .yy.başında Timurlular devletine sonverildi (1506). Timur ve sülalesinin idaresi altındaki devletin sınırları batıda Bursa ve İzmir’e Güney dogu’da Delhi ‘ye ve kuzeyde İştişnahrine kadar uzanırdı. Timur Dulkadirli Türkmenlerine karşı girişilen başarılı hareketten sonra Malatya’ya yönelme kararı almıştı.Malatya Yıldırım Beyazıt tarafından Osmanlı sınırlarına katılmıştı.Elbistan’da Malatya yönetimine gönderilen haberci ile emirlerine uyulması istenir.ancak elçi Osmanlı bölge hakimi tarafından tutuklanması üzerine Timur Malatya üzerine hareket eder.Çevrede geniş çapta bir sindirme harekatı başlar.Cihan Şah ile birliktebu işte görevlendirilir.Kahta kalesine kadar tüm bölge üzerine hakimiyet kurulur.Ordu bol ganimetlerle Malatya’ daki ordugaha döner.Malatya’nın alınmasından sonra Memluklu sultanlığı ile hudut komşusu olan Timur’un Suriye’ye yürüme kararı verdiği zaman emirlerinden tepkiler gelir.Daha önceki beyanlarına rağmen Suriye seferi bir paravan seferdir. Esas hedef Anadolu’ unun ele geçirilmesidir.Timur’un Suriye içlerine yönelik askeri yürüyüşünün ilk durağı BEHİSNİ olmuştur.Şahruh kumandasında gönderilen öncü kuvvetler şehrin kalesini şiddetle kuşatmaya başlamışlardır.Son derece sağlam bir kaleye sahip olan BEHİSNİ geçici bir süre direnebilmişse de sonunda teslim olmuştur.Şehrin ileri gelenlerini Şahruh’a yaptıkları ricalar sonucu Timur kale komutanı cezalandırmaz.Ancak şehir adına hutbe okunarak para bastırılması kabul ederek egemenliği altına girer.Buna karşılık Arap kaynakları ise Timur’un şehri bir ay kadar süreyle yağma edip,yakıp yıktığını ancak kaleyi alamadığını iddia etmektedirler.Nitekim aynı kaynaklara göre Timur buna rağmen BEHİSNİ’ deki kalışını uzatmamış Halep’e doğru yürüyüşüne devam etmiştir.Aslında burada bir ay kalışına Halep’ten gelecek haberleri beklemesine bağlayan bu kaynaklara Timur Halep Şehrinin ileri gelenleri ve büyüklerinin yanına gelerek bağlılıklarını bildireceklerini sanmaktaydı.Öte yandan BEHİSNİ ’nin işgali ve çevresinin kontrol altına alınmasıyla Memluklu Sultanlığı Hakimiyeti sahasına fiilen girilmiş oluyordu.Buradan beklediği haberi alamayan Timur Antep ‘ e yöneldi. Arap Tarihçi Ayni. Suriye Seferinin sonucu ile ilgili olarak “ Timur hiçbir şekilde Suriye’de kendi yönetimini birleştirmek istemediği sadece yürü,işgal et,yağmala ve yık prensibine bağlı kaldığı gerçeğidir. Nitekim Timur’un Suriye’den çekilmesinden hemen sonra Kahire’nin buradaki eski idari düzeni yerleştirmesi de bu görüşü desteklemektedir. Birincisi harap edilen şehirler ki bunlar Malatya,Elbistan,Zibart , Kahta,Hısn-ı Mansur, Behisni,Rum Kalesi,Antep,Tell Başir,Kilis. İkincisi ise eşyaları alınıp halkına bir türlü sıkıntı çektirilen yerler .Üçüncü grupta ise halkı tarafından terk edilen şehirlerdir.
10. Osmanlı Imparatorluğu
Behisni (Besni) ve çevresi ilk kez Osmanlı Padişahı Yıldırım Beyazıt zamanında adına Timur Taş ‘la Osmanlı egemenliğine girdi.(1384) Timur’un Anadolu’ya girmesi Malatya’yı fethinden sonra yöre,Timur hakimiyetine ve daha sonra Dulkadir beyliğinin egemenliğine girer. Yavuz Sultan Selim’in 1515 yılında Dulkadiroğlu Beyliğine son vermesinden sonra Adıyaman,Maraş(Zulkadriye eyaleti) sımırları içinde yer alır.İlk yıllarda (l519 –1530)Gerger- Kahta,Behisni (Besni) Hısn-ı Mansur (Adıyaman) Samsat 1531 yılına kadar başına bir sancak oluşturur.Samsat sancak merkezidir.1531 yılından sonra Hısn-ı Mansur Elbistan Sancağını diğerleri de (Besni,Gerger,Kahta) Malatya Sancağı'na bağlanır.
11. Cumhuriyet Dönemi
İlçemiz Cumhuriyet döneminde Besni İlçesine bağlı " KARAÇALIK " olarak anılan mevkiinde bir köydür. 01-04-1958 Yılında İlçe oldu.Besni’den ayrılarak Adıyaman İline bağlandı.Yerleşim alanının genişliği ,coğrafi konumu halkın kültürel ve ekonomik yapısı İlçenin hızla gelişmesine etken olmaktadır. Yakın tarihte il olmaya adaydır.
Doğu Anadolu Bölgesi'nde Adıyaman İli'ne bağlı olan Çelikhan ilçesi'nin, doğusunda Sincik, batısında Malatya’nın Doğanşehir ilçesi, güneyinde Adıyaman merkezi, kuzeyinde Malatya ili Yeşilyurt ilçesi ile çevrilidir.
Çelikhan İlçesi Adıyaman’a 56, Malatya’ya 95 km dir. Malatya-Adıyaman arasında bulunan Güneydoğu Torosların devamı olan yüksek dağların arasın da kurulmuş bir ilçedir. Rakımı , ilçe merkezi 1388 m dir. İlçenin yapısı dağlık ve engebelidir. İlçenin yüksek dağı Akdağ olup rakımı 2700 m yüksekliktedir. En önemli akarsuları Bulam ve Abdulharap çayıdır. Abdulharap çayı üzerin de Çat barajı kurulmuştur.
Çelikhan’ın ilk ismi Komişir olarak bilinir. Cumhuriyet Döneminden sonra bu isim Çelikhan olarak değiştirilmiştir. Çelikhan'ın yerleşik halkını Türk boylarından Hamkoda, Perta, Sisa ve Tilla oymakları oluşturmaktadır. Çelikhan, Adıyaman yöresinde olduğu gibi Hitit, Asur, Pers, Makedonya, Seleukos, Roma ve Bizans devletlerinin egemenliği altında kalmıştır. Hz. Ömer zamanında Arapların eline geçmiş ve Keysun’a bağlanmıştır. 949 yılında tekrar Bizanslılar tarafından alındıysa da 1071 yılında Malazgirt Zaferi’nden sonra Çelikhan yöresi Malatya ve Adıyaman illeriyle beraber Selçukluların eline geçmiştir. 1391-1389 yıllarında Yıldırım Beyazıt komutasındaki Osmanlılar bu bölgeyi Memlük beylerinin elinden almış ancak bir kaç yıl sonra bölge Timur ordularının egemenliğine girmiştir. 1516 yılında yapılan Koçhisar Savaşı sonunda bölge Yavuz Sultan Selim tarafından Dulkadiroğulları'non Osmanlı'ya katılmasıyla Osmanlı topraklarına dahil olmuştur.
Bugünkü Çelikhan bölgesi 1839 Tanzimat Fermanı’ndan sonra yapılan adli, askeri ve mülki ıslahat sonunda merkezi Harput olan Mamurat-ül Aziz eyaletine bağlanmıştır. ( Bu tarihte Mamurat-ül Aziz eyaletine bağlı üç sancaktan birini Malatya teşkil etmekteydi.) 1864 yılında vilayetlerin kurulması hakkındaki nizamname ile büyük kadılıklar ilçe, küçük kadılıklar ise bucak müdürlüğü haline getirilince “Ortaköy” adında bir bucak müdürlüğü kurulmuştur. Bu tarihten sonra eski adı Arga olan Malatya’nın Akçadağ ilçesine bağlı bir yerleşim birimi konumunu almıştır. 1927 yılına kadar Akçadağ’a bağlı olan Çelikhan, 1927-1931 yılları arasında Koçali Bucak Müdürlüğüne bağlanmıştır. 1931 yılında ise Çelikhan adıyla bir bucak müdürlüğü kurulmuştur. Çelikhan 1869 depreminde büyük yıkıma uğramış, Merkez Camii civarında çok sayıda ev yıkılmıştır. Diğer taraftan 1934 yılında halk arasında “Mıtık” adı verilen bulaşıcı, salgın bir hastalığın Çelikhan’da baş göstermesi ile çok sayıda insan ölmüş, çok sayıda aile de civar il ve ilçelere göç etmek zorunda kalmıştır.
1954 tarihinde Malatya iline bağlı İlçe olarak kurulan Çelikhan daha sonra 14 Haziran 1954 tarih ve 6418 sayılı kanunla Besni, Gerger, Gölbaşı ve Kahta ilçeleriyle birlikte kurulan Adıyaman iline bağlanmıştır.
İlçe halkı geçimini tarım ve hayvancılıkla sağlamaktadır. Ancak yörenin engebeli oluşundan ötürü tarıma elverişli alanları oldukça sınırlıdır. Bununla birlikte, tütün, hububat, meyvacılık ve sebze tarımı yapılmaktadır.
Yörede turizm yönünden Çelikhan-Adıyaman karayolunun 5. km.de Beypınarı mesire yeri, ilçe merkezinde Zerban Suyu, Pınarbaşı Kasabası'nda Havşeri Pınarı ve Mestan, Recep Çayı, Jari Yaylası, Koyunpınarı yaylası ve Çat Barajı bulunmaktadır.İlçede herhangi bir tarihi eser ve kalıntı ile karşılaşılamamıştır.
NEMRUT DAĞI VE ATATÜRK BARAJI:
Nemrud’ u özel kılan nedir ?
·Platform oluşturmak için dağın tepesinden 200,000 m3’lük kütle, elle yontulmuştur.
·Bu platform üzerinde, 150 metre çapında, matematiksel bir koni inşa edilmiştir.
·Uzak bir vadiden çıkartılan ve her biri altı ton ağırlığındaki taş bloklar dağın tepesine taşınmış ve her biri on metre yüksekliğinde on anıt yontulmuştur.
·Dünyanın en büyük horoskopu buradadır.
·Bu horoskop Ay’ın, üç gezegenin ve Leo’nun 19 yıldızının 2100 yıl önceki konumlarının betimlendiği 2 x 2.5 metre büyüklüğünde taş bir plakaya oyulmuş, dünyanın en eski horoskopu olan ‘Aslanlı horoskop’tur.
·Kral 1. Antiochos’un mezarının Tutankhamon’un mezarı kadar zengin olduğu sanılmaktadır.
·500 metreden daha uzun yazıtlarda bir krallığının öyküsü anlatılmaktadır.
·Eşsiz sanat üslubu eski Yunan ve Pers etkilerini yansıtır.
Varlığı bilinmekle beraber Antiochos’un mezarır henüz keşfedilememiştir. 1989 - 1990 yıllarında yapılan jeofiziksel araştırmalar sonucunda Uluslararası Nemrud Vakfı (UNV) mezarın konumu hakkında detaylı bilgi elde etmiştir. Arkeologlar Kral 1. Antiochos’un mezarının Mısır firavunlarının ki kadar önemli olduğu kanısındadırlar.
Atatürk Barajı, turizme ve ekonomiye olan katkılarıyla İlçemizin dışarıya açılmasını sağlanmaktadır. Atatürk Barajı yöre halkının günlük yaşamını etkilenmekte olup, göl üzerinde su sporları ve tatlı su balıkçılığı yapılmaktadır.
Ayrıca Baraj gölü sahilindeki 100 - 150 kişi kapasiteli lokanta, restoran ve dinlenme tesislerinde yerli ve yabancı turistlere hizmet verilmektedir.
http://www.kahta.gov.tr/web/ataturk1.jpg
http://www.kahta.gov.tr/web/uydu%20görüntüsü.jpg
Doğu-Batı Medeniyetinin, 2150 m. yükseklikte muhteşem bir piramitteki kesişme noktası, Dünyanın sekizinci harikası Nemrut. Yüksekliği 10 metreyi bulan büyüleyici heykelleriyle, metrelerce uzunluktaki kitabeleriyle, UNESCO Dünya Kültür Mirasında yer almaktadır. İki bin yıldır güneşin doğuşunu ve batışını 2150 m. yükseklikte izleyen dev heykellerin sırrının çözülmesi için KOMMAGENE UYGARLIĞI' nın keşfine gitmek gerekir.
Osmanlı İmparatorluğu' nda asker danışman olarak görev yapan ve tarihi eserlere ilgi duyan Alman subay Helmut Von Moltke, 1838'de bölgedeki araştırmaları sırasında bölgedeki tarihi kalıntılar hakkında bilgi verdiği '' Türkiye'deki Durum ve Olaylar Hakkında Mektuplar'' adlı kitabında nedense Nemrut Dağı'ndaki heykellerden söz etmemiştir. Nemrut Dağı'nın zirvesindeki eserlerden ilk söz eden ve bunların Asurlular'dan kalma olduğunu tahmin eden,1881'de Diyarbakır'da yol yapım işlerinde görevli Alman Mühendis Karl Sester'dir. Sester'in verdiği bilgiler doğrultusunda Kraliyet Akademisi tarafından araştırma yapmak üzere bölgeye gönderilen genç bilim adamı Otto Punchtein başkanlığındaki ekip, Nemrut Dağı'nın tepesindeki tümülüs ve tümülüsün doğu ve batı yanlarında oluşturulmuş teraslar üzerindeki devasa heykelleri ve çeşitli kabartmalardan oluşan eserler üzerinde çalışır.
http://www.kahta.gov.tr/web/dogu0.jpg
http://www.kahta.gov.tr/web/doguKarli.jpg
Yunanca ''Genler Topluluğu'' anlamına gelen Kommagene, ismiyle bağdaşırcasına, Grek ve Pers Uygarlıklarının inanç, kültür ve geleneklerinin bütünleştiği güçlü bir krallıktır. Toros Dağlarındaki çeşitli yolların birleştiği noktada bulunan antik Kommagene Krallığı, Suriye'nin kuzeyi, Hatay, Pınarbaşı Kuzey Toroslar ve doğuda Fırat Nehri'nin çevrelediği verimli topraklarda yer almıştır. Tarıma ve hayvancılığa elverişli ve ekonomik önemi yüksek sedir ağacı ormanlarını barındıran Kommagene topraklarının, ilk çağlardan beri yerleşim alanı olarak kullanıldığı, civarındaki mağara ve arkeolojik buluntulardan anlaşılmaktadır
.Ö. 2000 yılının ortalarında Hitit İmparatorluğu' nun egemenliği altına girdiği tahmin edilen Kommagene Kralllığı'nın öncesi kabul edilen Kummuh'nın olduğu ve Kummuh'un İ.Ö. 711'lerde Asurlular, İ.Ö. 605'te de Babilliler tarafından fethedildiği anlaşılmaktadır. İ.Ö. 6. yüzyılın sonlarına doğru Kommagene toprakları Pers İmparatorluğu 'nun eline geçmiştir. İ. Ö. 323 ' te Kommagene Bölgesinin idaresi Grek-Makedon yöneticiler tarafından sağlanmıştır.
Antik dünyanın küçük ancak güçlü ülkesi Kommagene, baba tarafı Pers Krallarından ''Kralları olarak anılan Darius'a ile anne tarafı Makedonya Hükümdarı Büyük İskender ile akraba olan bir prensin oğlu Mithridates Kallinikos tarafından, İ.Ö. 109 yılında bağımsız bir krallık olarak kurulmuştur.
Farklı topluluklardan meydana gelen ve ayrı inanç ve kültürlere sahip Kommageneliler arasındaki birliği sağlamak konusunda büyük başarı sağlayan Mithridates Kallinikos, tanrılarla olan bağını kuvvetlendireceği ve böylece ulusun barış içerisinde yaşatacağı inancıyla ülkesinin çeşitli yerlerinde tapınaklar yaptırmıştır.
Nemrut Dağı ve Arsameia şehrindeki kült yapılarıyla Kommagene Krallarının en ünlüsü olan 1. Antiochus devri (İ. Ö. 69-38), krallığın en refah içinde yaşadığı dönemdir. Kendi mezarını Nemrut Dağı'nın zirvesine, babası Mithridates 1.Kallinikos' un mezarını ise Arsemeia' da Eski Kahta Çayının kenarına yaptıran 1.Antiochus, krallığını ekonomik ve kültürel yönden en üst seviyeye çıkartmıştır. 1. Antiochus'tan sonra Kommagene Krallığının parlak dönemleri, halefler tarafından devam ettirilemez ve İ.S. 29 yılından itibaren Kommegene Kralları Roma tarafından atanır. İ.S. 72'de Romalıların Kommagene'yi istila etmesiyle 200 yıllık krallığın bağımsızlığı tamamen sona erer ve bu tarihten sonra Kommagene toprakları Suriye'nin parçası olarak tarihteki yerini alır.
http://www.kahta.gov.tr/web/P154.jpg
http://www.kahta.gov.tr/web/arsemeia2.jpg
http://www.kahta.gov.tr/web/ilce_rsm_3.jpg
Kahta çayının bir kolu olan CENDERE ÇAYI (Chabinas) üzerinde en dar noktasında ve görkemli kanyon ağzında ayakları ana kaya üzerine kurulmuş tek kemerli ve bir savaklı olan köprü kemer yanaklarından 92 dev kesme taştan yapılmıştır. İlçe merkezine 20 km. uzaklıkta ve Karakuş tümülüsünün kuzeydoğusundadır.
Bu köprü M.S. 193-211 Septimus Severus (Roma İmparatoru) zamanında doğu lejyonunun seferi için yapılmış. Köprü girişlerinde ; Septimus Severus, karısı Julia Donna ve oğulları Carakalla ile Geta onuruna sütunlar dikilmiş ancak Geta adına dikilen sütun kardeş kavgası sonucunda kaldırılmıştır. Köprü üzerinde korkuluklarda dört adet kitabe mevcuttur.
Köprü 1997 yılında restore edilmiştir. Bu güne kadar taşıt trafiğine geçiş veren köprünün doğu tarafında T.C.K. tarafından yeni karayolu köprüsü yapılarak geçişler yeni yoldan verilmeye başlanmıştır.
Köprü, depreme karşı korunacak şekilde, sütunlara köprüye esneklik payı verilerek inşa edilmiştir. Köprünün hemen alt tarafında bulunan Kommagenelilerin Antiochus Theos döneminde inşa ettiği 5 kemerli diğer bir köprü Romalılar tarafından yıkılmıştır.
http://www.kahta.gov.tr/web/ilce_rsm_7.jpg
http://www.kahta.gov.tr/web/cndre.jpg
Milli Parkın güneybatısında Nemrut dağı yolu üzerinde bulunan, Kommagene Kralı 11. Mithridates tarafından annesi İsas adına yaptırılan anıt mezar, sütun üzerindeki kartaldan dolayı Karakuş Tümülüsü olarak anılmaktadır. Doğu, batı ve güney yönlerde dörder sütun varken günümüze doğuda iki batıda ve güneyde birer sütun kalmıştır. Doğudaki sütun üstünde aslan ve kartal heykel kalıntıları, batıdaki sütunun üstünde tokalaşma stili, yerde aslan heykeli parçası vardır. Nemrut Dağı giriş noktası olarak belirlenen Karakuş Tümülüsü Milli Park Koruma alanı içerisindedir.
http://www.kahta.gov.tr/web/krks1.jpg
ADIYAMAN MÜZESİ:
http://www.discoverturkey.com/images6/adiyaman-m-03.jpg
ADIYAMAN MÜZESİ
1982 yılında modern binasına kavuşmuş ve bu tarihten sonra kendi binasında hizmet vermeye başlamıştır.
Müze binası, konum olarak şehir merkezinin en güzel yerinde, geniş-bahçeli, bodrum kat üzerine yapılmış tek katlı bir binadır. Eserler iki büyük salon ve bu salonu birbirine bağlayan ara salon ile iç bahçede sergilenmektedir. Aşağı Fırat Bölgesinde yapılan ve yıllarca süren yerli ve yabancı kazılar sonucu teslim edilen, satın alma ve diğer yollardan müzeye gelen eserler ile müze, bölgenin en zengin müzesi haline gelmiştir.
http://www.discoverturkey.com/images6/adiyaman-m-02.jpg
http://www.discoverturkey.com/images6/adiyaman-m-01.jpg
Müzede Paleolitik Döneme ait el baltaları, delici ve kesiciler; Kalkolitik Döneme ait pişmiş topraktan kaplar, Tunç Çağına ait süs eşyaları; Roma ve İslâ dönemine ait seramik kaplar sergilenmektedir.Yine çeşitli dönemlere ait mühürler, kadın ve erkek takıları, insan ve hayvan figürinleri, mozaikler, altın, gümüş ve bronz sikkeler; yöreye ait etnografik eserler sergilenmektedir.
0 yorum: