şansını mı denemek istiyorsun? öyleyse, rastgele bir yazıyı okumaya ne dersin?

BURSA

TURİZM:
Turizm potansiyeli açısından İstanbul'dan sonra en önemli merkezlerden olan Bursa, tarihi eserlerinin zenginliği ile gözleri kamaştırmaktadır. Bursa ve İznik erken Hıristiyanlık ve Osmanlı döneminin eşsiz eserleri ile süslüdür.
Türkiye'nin kış turizmi merkezi olan Uludağ Kayak Merkezi Bursa'ya 40 dakika uzaklıktadır ve kış turizminin bütün olanaklarına sahiptir.
Marmara Denizi kıyıları uzun yıllardan beri bütün Türkiye'nin tercih ettiği tatil yöreleridir.
Uludağ Milli Parkı günübirlik turizm, kampçılık ve trekking için ideal bir ortamdır. Uludağ etekleri özel araçları ve cip safari ile geziye çıkanlara sihirli güzelliklerini sunar. Pek çok keşfedilecek yer arasında Bursa ilçelerinin tabii güzellikleri, çağlayanları, mağaraları ve otantik Osmanlı köyleri yer alır.
Bursa kaplıcaları Roma Dönemi'nden beri kullanılan sağlık merkezleridir. Bursa içinde Çekirge semti bir kaplıcalar merkezidir. Bursa ilçelerinin çoğunda da kaplıcalar yılın her döneminde büyük rağbet görür.
İznik ve Uluabat (Apolyont) gölleri yüzme, kano ve sörf gibi su sporları için ideal alanlardır. Bursa'yı tanımak için kent içinde en az iki gün konaklamak gerekir. Tabiat güzelliklerini tanımak tamamen arzuya bağlıdır. İlk ve Orta çağın en önemli merkezlerinden biri olan İznik'e bir gün ayırmak gerekir. Bursa bütün zenginliklerini keşfe çıkan Türkiye ve Dün ya insanlarını ünlü konukseverliği ile ağırlamaktan gurur duyan insanların yönettiği her zevke hitabeden konaklama tesislerine sahiptir.
    
http://http://img254.imageshack.us/img254/703/bursagv8.jpg (http://imageshack.us)

COĞRAFİ KONUM:
40 derece boylam ve 28 - 30 derece enlem daireleri arasında Marmara Denizinin güneydoğusunda yer alan, toplam il nüfusu 2000 Yılı Genel Nüfus Tespit sonuçlarına göre 2.125.140 ile Türkiye'nin 4. büyük kentidir.
Bursa ili doğuda Bilecik, Adapazarı, kuzeyde İzmit, Yalova, İstanbul ve Marmara Denizi, güneyde Eskişehir, Kütahya, batıda Balıkesir illeriyle çevrilidir.
Denizden yüksekliği 100 metre olan Bursa, genelde ılıman bir iklime sahiptir. Ancak, iklim bölgelere göre de değişiklik göstermektedir. Kuzeyde Marmara Denizinin yumuşak ve ılık iklimine karşılık güneyde Uludağ'ın sert iklimi ile karşılaşılmaktadır.
İlin en sıcak ayları Temmuz - Eylül, en soğuk ayları ise Şubat - Mart'tır. 52 yıllık gözlem süresi itibarı ile yıllık ortalama yağış miktarı 706 mm.dir. İlde ortalama nispi nem % 69 civarındadır.
İlin yüzey şekilleri, birbirlerinden eşiklerle ayrılmış çöküntü alanlarıyla, dağlar halindedir. Çöküntü alanlarının başlıcalarını İznik ve Uluabat gölleriyle Yenişehir, Bursa ve İnegöl ovaları oluşturmaktadır.
Toplam yüzölçümü 10.891 km2 olan Bursa ili topraklarının % 17'sini ovalar oluşturmaktadır.

En Önemli Ovalar
Ova
Yüzölçümü ( km2 )
Bursa
365
Mustafakemalpaşa
193
Karacabey
537
İnegöl
150
İznik
76
Orhangazi
97
Yenişehir
152

İl sınırları dahilinde Uluabat (1.134 km2) ve İznik (298 km2) gölleri bulunmaktadır.
İlin önemli akarsuları; Mustafakemalpaşa Çayı, Uludağ'ın güney yamaçlarından doğan ve gene Uludağ'dan kaynaklanan birçok küçük dere ile beslenen Nilüfer Çayı, Göksu Çayı, Koca Dere, Kara Dere, Aksu Deresidir.
İl'in sahip olduğu 135 km. kıyı bandının 22 km.lik kısmı kullanıma uygun olup, diğer kısmı değerlendirilememektedir.
Bursa ili topraklarının yaklaşık % 35 ini dağlar kaplamaktadır. Dağlar genellikle doğu-batı yönünde uzanan sıradağlar şeklindedir. Bunlar; Orhangazi'nin batısından Gemlik körfezinin batı ucunda bulunan Bozburun'a doğru uzanan Samanlı Dağları, Gemlik Körfezinin güney yüzünü kaplayan ve Bursa ovasını denizden ayıran Mudanya Dağları, İznik gölünün güneyi, ile Bursa ovasının kuzey kesimleri arasında yer alan Katırlı Dağları, Mudanya Dağlarının uzantısı olan Karadağ ve Marmara Bölgesinin en yüksek dağı olan Uludağ'dır (2.543 m).

MÜZE:
972 yılında Kültürpark içindeki binasında açılan Arkeoloji Müzesi, Bithynia ve Mysia bölgesinde bulunmuş, MÖ. 3000 yılından Bizans devri sonuna kadar ele geçen buluntuları sergilemektedir.
1. Salonda Altınoluk (Antandros) antik kenti nekropolünden ele geçen çeşitli formdaki kaplar, figürinler ve bronz eserler ile Eski Tunç Çağına ait eserler sergilenmektedir.
2. Salonda Hellenistik ve Roma devri taş eserleri sergilenmektedir. Kybele heykelleri ile bronz Apollon heykeli ve Athena büstü nadir güzelliktedir.
3. Salonda MÖ. VII. yüzyıldan Bizans devri sonuna kadar geçen zamana ait eserler sergilenmektedir. Cam eserler, altın takılar, çeşitli kaplar ve üst katta Roma devrine ait bronz eserler ile Bizans eserleri görülebilecek yapıtlardır.
4. Salonda tümülüs mezar odası, savaş arabası canlandırılmıştır. Müze bahçesinde çeşitli mimari parçalar, lahitler ve mezar stelleri yer alır
http://www.bursa.gov.tr/turizm/muze/arkeoloji03.jpg http://www.bursa.gov.tr/turizm/muze/arkeoloji04.jpg http://www.bursa.gov.tr/turizm/muze/arkeoloji05.jpg Müzede sergilenen eserlerden örneklerMezar steli

ULUDAĞ MİLLİ PARKI:

Bursa'nın 32 kilometre güneyinde, karayolu ile Bursa'ya 40, havaalanına 60 dakikadır. Antik dönemde Olympos Misios adıyla tanınan Uludağ, Troya Savaşı'nı tanrıların izlediği yer olarak ta mitolojideki yerini almıştır. 2543 metreye ulaşan doruğu ile Batı Anadolu'nun en yüksek dağıdır.

Olağanüstü tabii yapısı, flora ve faunasının zenginliği ile 1961 yılında Milli Park ilan edilmiştir. Türkiye'nin en önemli Kış Sporları ve kış turizmi merkezidir.
Kayak tesislerinin yeterliliği ile konaklama imkanları Uludağın vazgeçilmez bir tatil yöresi olmasını sağlamaktadır. Yaz aylarında kampçılık, trekking ve günübirlik piknik alanı olarak yararlanılması Uludağ'ı her mevsim çekici kılmaktadır. Uludağ 20 Aralık - 20 Mart tarihleri arasında 120 gün/yıl süreli kayak mevsimine sahiptir. Merkezde 5 telesiyej, 7 teleski ve 1 adet teleferik vardır.
Ulaşım Bursa’dan Uludağ Milli Parkı giriş kapısına (Karabelen) 22 km.lik asfalt yol ile ulaşılabilmektedir. Buradan oteller yöresi ve kayak merkezine 10 Km.lik asfalt + parke yolla ulaşılmaktadır. Ayrıca Bursa’dan 20 dakikalık bir teleferik yolculuğu ile Uludağ Milli Parkı Sarılan kamp ve kullanım alanına ulaşılabilmektedir.

KAPLICA-HAMAMLAR:
Bursa, Roma döneminden beri şifalı sularında sağlık arayan insanların ilgisini çekmiştir. Roma imparatorları Trajanus (98 - 117) ve Hadrianus (117 - 138) dönemlerinde Bursa'da çeşitli yapıların yapıldığı ve Justinianus (527-565) zamanında Çekirge'de hamamlar yapıldığı bilinmektedir. Bizans döneminde hamam ve şifa kaynağı ılıcaların yapımına devam edilmiştir.
Bursa'nın kaplıca suları şehrin batısındaki Bademli Bahçe ve Çekirge yörelerinden çıkmaktadır. Her iki bölgeden çıkan suların kimyasal analizleri farklı sonuçlar verir. Osmanlı döneminde Bizans devrinden kalan hamamların tamiri yapılmış ve yeni kaplıcalar inşa edilmiştir. Bu kaplıcaların en tanınmışları Kükürtlü, Eski Kaplıca, Yeni Kaplıca ve Koca Mustafa Paşa Kaplıcalarıdır.
Yeni Kaplıca
Çelik Palas'ın önünden sağa dönen yol bu kaplıcanın yanından geçmektedir. Kaplıca Kanuni Sultan Süleyman'ın veziri Rüstem Paşa tarafından 1552 yılında yaptırılmıştır. Bina emini Kerim Bey'dir. Yapı malzemesi Demirtaş Hamamından satın alınmıştır.
Soğuk kısmı geniş ve iki büyük kubbe ile örtülüdür. Buradan tek kubbe ile örtülü ılıklık kısmına geçilir sıcaklık kısmı ortasındaki büyük havuz ile görülmeye değer . Bu havuzda yüzmek mümkündür. Kaynak su aslan ağızından ufak bir havuza ordan da büyük havuza akmaktadır. Sıcaklığa girişte sağlı sollu ufak kubbelerle örtülü odalardan sağdakine halk arasında "Eşek Terleten" denilmektedir. Buradaki havuza bırakılan bir yumurta hemen pişmektedir. Kaplıcanın duvarlarında ve yerlerdeki mozaikler ile çiniler devrin en güzel örnekleridir.
http://www.bursa.gov.tr/turizm/kaplica/yenikaplica1.jpg http://www.bursa.gov.tr/turizm/kaplica/yenikaplica2.jpg Yeni Kaplıca genel görünüm Yeni Kaplıca iç mekanı
Kükürtlü Kaplıcaları
Çekirge yolu üzerinde Kükürtlü Bahçesi'nin arkasında kalmaktadır. Kaplıcanın erkekler kısmını I.Murad Hüdavendigâr, kadınlar kısmını II.Bayezıd yaptırmıştır. İlk yapılan bölümlerden birinde çapraz, diğerinde düz tonozla örtülü iki eyvan vardır. Ufak bir halveti ve helası mevcuttur. II. Bayezıd'in yaptırdığı kısım daha büyük boyutlardadır. Üstü kiremitlerle örtülüdür. Bu kısmın duvarları ve kubbe kasnağı kesme taşla yapılmıştır. Uludağ Üniversitesi birimlerine geçen kaplıca aslına uygun şekilde geniş çaplı onarıma tabi tutulmuştur.
Eski Kaplıca
Çekirge meydanında, cadde seviyesinden aşağıda Kervansaray'ın bünyesinde Bursa'nın en büyük ve en eski kaplıcasıdır.
Yerinde Bizanslılara ait bir hamam kalıntısının bulunmasından dolayı Eski Kaplıca ismi verilmiştir.
Kaplıca I.Sultan Murad tarafından çift hamam olarak yapılmıştır. 1511, tarihinde de II.Bayezıd soğukluğu ilave ettirmiştir.
Soğukluk kısmı iki kubbe ile örtülüdür. Ortadakinde ufak bir havuz vardır. Bunun iki yanına yarım kubbeler kullanılmıştır.
llıklık kısmında sekiz sütun üzerine bindirilmiş yuvarlak kemerler kubbeyi taşımaktadır. Merkezinde ufak şadırvanı, sağında ufak bir odası mevcuttur.
Sıcaklık kısmında mermer aslan ağızından boşalan sıcak su ufak havuza ordan da yedi metre çapındaki havuza akmaktadır. Aslan ağızının bağlandığı yerde, 1675 yılına ait kitabeli bir ayna taşı vardır.
Havuzun etrafında yer alan sekiz sütun ve başlıkları Bizans devrine aittir. Hamamın yapımını hızlandırmak için başka yerden getirilip burada kullanılmıştır.
Çatı ilk yapıldığında kurşunla kaplı iken 1612 yılında kurşunlar sökülerek kiremitle kaplanmıştır.
Oylat Kaplıcaları
İnegöl'ün 27 kilometre güneyinde Uludağ eteklerindeki Oylat çam ağaçları arasında şifa kaynağı bir kaplıca ve mesire yeridir. Günübirlik olarak da büyük ilgi çeken bir tabiat köşesidir. Oylat Kaplıcaları özellikle Ağrılı sinir hastalıkları için bir şifa kaynağıdır. Kaplıca civarında Otel ve Motel gibi konaklama tesisleri bulunmaktadır.
http://www.bursa.gov.tr/turizm/kaplica/eskikaplica1.jpg http://www.bursa.gov.tr/turizm/kaplica/eskikaplica2.jpg Eski Kaplıca genel görünümEski Kaplıca iç mekanı

İPEKÇİLİK:
http://www.bursa.gov.tr/ekonomi/ipek/ipekcilik.jpg
http://www.bursa.gov.tr/alph/b.gif

ursa ipekçiliğinin tarihi Bizans devrine kadar inmektedir. Anavatanı Çin olan ipekböcekçiliği ve ipekçilik, 522'de Bizans'a Çin'den gizlice getirilen ipekböceği kozaları ile başlar. İpekböceğinin yetişmesi için uygun bir iklime sahip olan Marmara kıyıları ve Bursa civarında ipekçilik gelişir. Osmanlı devrinde ipekçiliğin geliştiği ve İpek Yolu'nun Bursa'ya kadar uzandığı belgelerden anlaşılmaktadır. Bursa'da ipekçilik ve dokumacılık XV ve XVI. yüzyılda en yüksek düzeye ulaşmıştır. Seraser, Bursa Çatması, Bursa Kadifesi, Atlas, Kutnu, Futa Bürümcük ve Abani gibi Bursa dokuma ve ipeklileri Osmanlı döneminde çok itibar görmüştür. Bursa ipeklileırinin en önemli müşterisi Osmanlı Sarayı idi. Cenovalılar, Floransalılar ve Venedikliler Bursa ipeklerinin en büyük alıcısıydılar.

http://www.bursa.gov.tr/turizm/eser/kozahan4.jpg
Bursa'nın en büyük hanı ipekçiliğinin ticari merkezi tarihi Koza Han (http://www.bursa.gov.tr/turizm/eser/hanlar.htm)'dı. Osmanlı döneminin ünlü ipekli üreticisi Bursa, XVIII. yy'dan sonra bir hammadde satıcısı durumuna gelmiştir. Bursa tekstil sanayinin günümüzdeki gelişimi böyle bir temel üzerlne yükselmiştir. Bursa bugün dünya ve Türkiye pazarı için ipekliler üretmeye devam etmektedir.

TARİHİ ESERLER:

http://www.bursa.gov.tr/turizm/eser/kozahan1.jpg Koza Hanıhttp://www.bursa.gov.tr/turizm/eser/kozahan2.jpg Koza Han Mescidi http://www.bursa.gov.tr/turizm/eser/kozahan3.jpg Koza Hanı genel görünüş http://www.bursa.gov.tr/turizm/eser/kozahan4.jpg Koza Hanı iç mekanı http://www.bursa.gov.tr/turizm/eser/ipek.jpg İpek HanıKoza Hanı

http://www.bursa.gov.tr/alph/u.gif
lucami ile Orhan Cami arasındaki geniş sahadadır. 1492 yılında II. Bayezıd İstanbul'daki cami ve medresesine gelir temin etmek için yaptırmıştır. Hanın mimari Abdül-ula bin Pulad Şah'dır. İki katlıdır. Üst katta 50, alt katta 45 olmak üzere 95 odası vardır. Kuzeydeki taç kapı büyük taştan kabartma süslerle yapılmış olup muhteşem görünüşe sahiptir. Üst katta güneye açılan bir kapısı, avludan ilave kapılara açılan geniş kapı ve buradan da Orhan Cami tarafına açılan bir kapısı vardır. Hanın iç kısmındaki geniş avlunun merkezinde mescid yer almaktadır. Mescid sekiz cephelidir, köşelerdeki ve ortadaki bir ayak üzerine oturmaktadır. Alt kısmı şadırvan şeklindedir. Günümüzde ünlü Bursa ipekçiliğinin merkezi durumundadır.
Fidan Hanı
Bursa'nın önemli hanlarından biridir. Sadrazam Mehmed Ağa'nın oğlu İbrahim Paşa tarafından XV.yüzyılda yaptırılmıştır. Eskiden Mahmut Paşa Hanı olarak bilinmekteydi. Koza Han'ın kuzey doğusundaki han iki avluludur. Ahırların ve diğer yardımcı tesislerin bulunduğu kısım şimdi yeni yapılan dükkanlarla dolmuştur.
Ortada bir havuz ve üzerinde mescid yer almaktadır.İki katlı revakın ayakları ve kemer yüzleri tuğla ve moloz taş ile örülmüştür. Üç sıra kirpi saçaklıdır. Birinci avlu üzerindeki esas hanın altta 48, üstte 50 olmak üzere 98 odası vardır. Alt kattaki odalar dairevi tonozlu, revakları ise devamlı tonozludur. Üst kattaki revaklar kubbeli, odalar ise tonozla örtülüdür.
Pirinç Hanı
II.Bayezıd tarafından İstanbul'daki cami ve İmaretine gelir temin etmek maksadı ile 1508 yılında yaptırılmıştır. Mimari Yakup Şah bin Sultan Şah ve Ali bin Abdullah'tır. Bina emini Ecebey bin Abdullah ve Nazır Muhiddin'dir.
Hanın üst katı önemli şekilde tahribata uğramıştır. Doğuya açılan kabartma motiflerle dekore edilmiş muhteşem kapısı vardır. Yıkılmadan önce alt katta 38, üst katta 40 olmak üzere toplam 78 odalıydı. Avlunun ortasında bir mescid bulunmaktaydı.
Han sadece ticaret gayesi ile inşa edilmiştir. Odalar tonozludur. Damdaki kurşun kaplamalar XVII. asırda sökülüp yerine kiremit konulmuştur. Hanın restorasyonu devam etmektedir.
İpek Hanı
Bursa'daki en büyük handır. Son yıllarda restorasyonu yapılmış olan hanın sadece batı kısmı ayaktaydı. Zemin kat ta 39, üstte 42 olmak üzere toplam odası 81'dir.
Yontma taş ve tek sıra tuğla ile işlenmiş duvarları ve yuvarlak kemerleri vardır. Girişi yeniden yapılmış olup orjinal değildir. Çelebi Sültan Mehmed tarafından Mimar Hacı İvaz Paşa'ya Yeşil Külliyesi'ne gelir temin etmek maksadı ile yaptırılmıştır.
Emir Hanı
Orhan Bey tarafından yaptırılmıştır. 1522 yılına kadar Eski Bezazistan olarak bilinen han daha sonra Emir (Bey)Han'ı ismini almıştır.
Bu han şehir içi ticaretin bütün şartlarına uygun olarak inşa edilmiştir. Alt katlar revaklı, penceresiz eşya depoları olarak, üst kattaki odalar ise pencereli ve ocaklıdır. İkametgâh ve büro olarak kullanılmıştır.
Bina kesme taş ve tuğla ile örülmüştür. Fil ayaklara oturan, tonozla örtülü iki katlı revak ve revaklara açılan tonozlu odalardan meydana gelmektedir. Hanın alt bölümünde 36, üstte 37 olmak üzere 73 odası vardır.
http://www.bursa.gov.tr/turizm/eser/emir1.jpg http://www.bursa.gov.tr/turizm/eser/emir2.jpg Emir Hanı
Geyve Hanı
XV. yüzyılda Hacı İvaz Paşa tarafından Yeşil Cami'ye gelir temini için yaptırılıp Çelebi Sultan Mehmed'e hediye edilmiştir. Demirkapı çarşısındadır. Eskiden Lonca Hanı da denilmekteydi.
Han tuğla ve moloz taş ile inşa edilmiş olup kirpi saçaklıdır. Ayakları ve kemerleri tuğladan yapılmıştır. Odalar dairevi tonozla kaplıdır. İki katlı olan hanın altında 26, üstünde 30 odası vardır. Dört cephesinde iki giriş kapısı mevcuttur. Batıdaki giriş kapısı iki tarafı kemerli beşik tonozludur.

İNEGÖL TARİHİ:

İLK VE ORTAÇAĞLARDA İNEGÖL
İnegölde yapılan Arkeolojik kazılarda çıkarılan tarihi eserlerden İnegöl ve civarında M.Ö. 3000 yılından itibaren yerleşme olduğu anlaşılmaktadır.

Bölgemiz M.Ö. 2000-1900 yılları arasında Anadolu’ya ilk gelen Etiler’in ( Hititler ) hakimiyetinde kalmıştır. 5000 yıl önce yerleşim olduğu anlaşılan bu topraklarda sırasıyla ; Lidyalılar, Persler, Bitinyalılar yaşamışlardır. Bölgemiz M.Ö. II. Y.Y.’ın sonlarında Bergama Krallığı ile beraber Romalılar’ın hakimiyetine girmiştir.
M.S. 395 yılında Roma İmparatorluğu’nun ikiye ayrılmasıyla bölge Doğu Roma İmparatorluğuna kalmış, daha sonra da Bizans İmparatorluğuna geçmiştir. Bizans döneminde kuzeyden Got’lar ve Hun’ların, güneyden de Arap’ların akınları sonucu bölgemiz uzun süre çeşitli devletlerin hakimiyeti altında kalmıştır.

TÜRKLER ZAMANINDA İNEGÖL
Uzun süre Bizanslıların elinde kalan bölgemiz Anadolu Selçuklu Devletinin kurucusu Kutalmışoğlu Süleyman Şah’ın ( 1075-1081 ) İznik’i alarak Başkent yapmasıyla da Anadolu Selçuklular’ının hakimiyetine girer. Türkler çok kısa zamanda orta ve batı Anadolu’nun hakimi olurlar. Doğuya doğru fetihler yapmak amacıyla yola çıkan 1. Kılıçarslan Malatya kuşatmasını sürdürürken Haçlılar Anadolu’ya geçerek İznik’i kuşatırlar. Yapılan savaşlar sonunda İznik, Bursa ve çevresi 1097 yılında Bizanslılara bırakılır. Anadolu Selçuklular’ı İznik, Bursa ve çevresini tekrar alarak Çanakkale Boğazına kadar ilerlerler. Güçlenen Bizans kuvvetleri Türkler’i birdaha İç Anadolu’ya doğru çekilmek zorunda bırakır. Batı Anadolu tekrar Bizanslılar’ın eline geçer.( 1143 )

http://www.inegol.bel.tr/images/iresim2.jpg
İnegöl’ün Osmanlılar tarafından fethine kadar da Bizans egemenliği bölgemizde devam eder. İstanbul’un 1204 yılında Haçlılar tarafından alınıp bir Latin Krallığı kurulması üzerine Bizanslılar yönetim merkezlerini İznik’e taşırlar. Selçuklu Sultanı Alaattin Keykubat, Ertuğrulgazi’ye Söğüt ve dolaylarını kışlak Domaniç ve Ermeni Dağlarını da yazlık olarak verir. Ertuğrulgazi yaşadığı bölgedeki komşu Rum Beylerine ve Tekfurlarına karşı iyi geçinme politikasını uygulayarak Aşiretini maddi ve manevi yönden güçlendirir. Bir süre sonra yaşlanan Ertuğrulgazi Beyliğini oğlu Osmanbey’e devreder. Osmanbey de babası gibi Bursa, Bilecik ve civar Tekfurlarla iyi geçinme politikasını sürdürür.

Lakin Angelacoma ( İnegöl ) Tekfuru Nicola, Osmanlı Beyliğinin gelecekte bir tehlike olduğunu düşünerek Osman Bey’e karşı da düşmanca tavırlar sergiler. Osmanlı Aşiretinin her yıl Uludağ’a Domaniç Yaylasına gidiş gelişlerinde çok defa yol keserek zarar vermekten geri kalmaz. Meydana gelen üzücü olaylar karşısında Osmanbey baba dostları Abdurrahmangazi ve Akçakoca kendi arkadaşları Turgut Alp, Konur Alp ve Aykut Alp’in katıldığı bir değerlendirme toplantısı yapar. Bu Tarihi toplantıda İnegöl’ün Fethi kararlaştırılır. Osman Bey’in bir ilkbahar gecesi Angelacoma Kalesine saldıracağı haberini alarak Tekfur Nicola Ermenibeli denilen yerde pusu kurar. Yapılan savaşta Osman Bey’in genç yeğeni Bay Hoca Şehit olur. ( 1284 – 1286 ) Kardeşi Savcı Bey’in oğlunun şehit olması Osman Bey’i çok üzer. Bu üzücü durumun ardından 300 kişilik bir kuvvet ile Angelacoma’ya çok yakın Kolça ( Kulaca ) Kalesini alır. Bu olay Osmanlı Tarihine ilk Kale Fethi olarak geçer. ( 1286 )

Osman Bey İnegöl Tekfuru Nicola’nın tüm çalışmalarını uzun yıllar bu kaleden takip eder.
Bu süre içinde Karacahisar ( İnönü Kalesi ), Bilecik ve Yarhisar Kalelerini alır. Böylece Angelacoma’nın ( İnegöl ) Tekfurluğunun birçok dostu Tarih sahnesinden silinmiş olur. Yapayalnız kalan Nicola’nın da bertaraf edilmesi için kapsamlı ve planlı bir hazırlıktan sonra Osman Bey çok sevdiği dostu Turgut Alp’i Ancelacoma’nın Fethi için görevlendirir. Turgut Alp, 14 yıl akıllıca uygulanan plan sayesinde çevresi iyice daralmış olan Ancelacoma’nın fethini gerçekleştirir. ( M.1299 ) Bu fetih ile Osman Bey Burussa kapısına dayanmış olur. Zaman bir miktar durarak düşünme, planlama ve sorumlulukları paylaşma zamanıdır diyerek, Devlet Kuruluşlarının oluşmasını arzular. Bu amaçla da bugüne kadar alınan toprakların yönetimlerini yakın çalılşma arkadaşlarına devreder. İnegöl ve çevresinin yönetimi Turugut Alp’e verilir. Turgut Alp, bir yanda savaşlara katılırken bir yanda da yaptığı güzel hizmetlerle bölgesine “Turgut İli” damgasını vurur. Orhangazi ile Bursa’nın fethine katılır. 36 yıl İnegöl ve çevresini yönetir. Yapılan araştırmalar bu yüce insanın kabrinin Turgut Alp ( Gence ) Köyü mezarlığında olduğunu göstermiştir. Aziz hatırasına da 1986 yılında Kabrine güzel bir Türbe ve çevre düzenlemesi yapılmıştır.
İNEGÖL ADININ KAYNAĞI

İnegöl’ün Bizanslılar dönemindeki adı ; ANGELACOMA’dır. İlk Osmanlı Eserlerinin birçoğunda Şehrin ismi genellikle İne-göl ( Ayna-göl ) şeklinde yazılmıştır. Ayrıca Osmanlı döneminde, refah, huzurlu, mamur yahut konumu itibarı ile ayrıcalığı olan şehir veya yerlerin adlarının başına “İne” kelimesi getilrilerek vurgu yapılmıştır. İnebahtı,İnebolu,İneçay,İneoba gibi. Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nde ise şöyle açıklama yapılır. İnegöl “Ezinegöl”den türeme bir isimdir.
Bu şehir fethedildiğinde Ezine Günü yani Cuma günü imiş. Türkler bu isimdeki “Ez” harfini kaldırarak İnegöl derler. Hala bu diyarlarda Camilere “İnedamı” yani Cuma Camii derler. Önceleri Göl kenarında Cuma Kılındığı için de İnegöl derler. İnegöl isim kaynağı için ; Efsanelere dayandırılarak farklı yorum ve değerlendirmeler de Halk arasında anlatılır.
İnegöl 6 EYLÜL 1922 tarihinde ise düşman işgalinden kurtarılmıştır.
www.inegol.bel.tr

İNEGÖL MEHTERİ:
KURULUŞ:
İnegöl’de mehter takımı kurma çalışmalarına, Sabri Erçoban’ın önderliğinde Kemal Özkan (Belediye Başkanı)’ın yardımlarıyla 1959 yılı başlarında, Osmanlı İmparatorluğu zamanındaki esnaf mehteri örnek alınarak girişimlere başlanmıştır. Yapılan araştırmalarda yaklaşık 133 yıl sivil mehter takımları müzik tarihinde görülmemiştir. Bu boşluğu biraz olsun doldurabilmek amacıyla bir araya gelmiş olan bir avuç topluluğun milli kültürlerine ruh vererek yapmak istedikleri şey İnegöl’de hemen algılanır ve herkesten destek görür.
Zamanın Belediye Başkanı Kemal Özkan’ın, bu kabına sığmayan mehter musikisi aşıklarını kucaklayarak İnegöl Belediyesi himayesi altına almasıyla, İnegöl’ün ilk müzik topluluğu oluşturulur. Yüreklerindeki mehter musikisi potansiyelinin şiddetini çalışmalarına aktarırlar. Çok kısa zamanda mükemmel bir mehteran takımı oluşturulur. Yapılan çalışmalar her gün biraz daha uzaklardan yankılanmaya başlar.
15 mayıs 1969 tarihinde de Ahmet Akyollu (Belediye Başk) Mehmet Ali Sav, Nihat Uğur, Şadan Koyuncu, Gündoğdu Arıyürek, Fahrettin Özşen ve Ekrem Azaşçı tarafından “İnegöl Tarihi Mehter Derneği” kurulur. İlk sivil mehter topluluğu olmanın verdiği avantajla ünü uzaklardan duyulur. İnsanlar bu güzide topluluğu görmek ve dinlemek için mehter takımını kendi yörelerine davet ederler. Artık İnegöl’ün ismi mehteran takımıyla anılmaya başlar. 1963-1977 yılları arasında yaklaşık 15 yıl belediye başkanlığı yapan Ahmet Akyollu kurduğu Tarihi Mehter Derneği’ni müşfik kolları arasına alarak güçlenmesi için her türlü desteği vermeyi görev bilir.
İnegöl’de halkın büyük çoğunluğu Mehter müziğine adeta aşık olur.Gençlerin mehteran takımında görev alma istekleri kabına sığmayacak duruma gelir. İlk zamanlardaki 34 kişilik takım 60 kişiye ulaşır. İnegöl Mehteri, sivil mehter takımlarına örnek olur. Çalışmalarıyla da bir okul hüviyeti kazanır. Bu ekolün mimarlarından en önemlisi, yıllarca İnegöl Mehter Takımının Mehterbaşılığını tüm içtenliğiyle yapan Sabri Erçoban’dır.
Daha sonra 1978 yılında bu ata yadigarı milli görevin eşsiz bayrağını İhsan Varışlısoy alır. Yapılan çalışmalarla İnegöl Mehter’inin ününe ün katılır. Yurdun çeşitli yerlerinde sivil mehter takımları vardır ama, İnegöl Mehter Takımı’nın saygın yeri herkes tarafından tartışmasız kabul görür.Bu mutlu günler nice uzun yıllar titiz, ciddi, arzulu çalışmalarla devam edip giderken İhsan Varışlısoy’un 1991 yılında elim bir trafik kazasında hayatını kaybetmesi üzerine bu şerefli bayrağı Mehmet Semiz devralır.Mehmet Semiz 1991 yılından itibaren görevini kutsal bir mesuliyet duygusuyla halen sürdürmektedir.
1980 yılında Türkiye’deki tüm Mehter Derneklerinin faaliyetleri durdurulmuş ve kapatılmış olmasına rağmen İnegöl Tarihi Mehter Derneği, 1980-1992 yılları arasında çalışmalarını, sosyo-kültürel düzeye indirerek varlığını devam ettirmiştir. Kurulduğu yıldan günümüze kadar da Tarihi Türk Müziği ve sosyo-kültürel çalışmalar konusunda çeşitli örnekler vermiştir.
Bugüne kadar her geçen gün gelişen ve büyüyen İnegöl Mehter Topluluğu gerek İnegöl’ün gerekse Türkiye’nin en eski ve istikrarlı sivil müzik okulu olması özelliğini gururla sürdürmektedir.Bu okulda yetişenler, Ordu Mehterimizin gözbebeği elemanı olmaktadırlar. Bu güzide müzik okulumuzun öğrencileri bugün, gerek İnegöl Tarihi Mehteri, gerekse Kültür ve Turizm Bakanlığı Mehteri ile ülkemizi yurtdışında temsil edebilmenin mutluluğunu yaşamaktadırlar.
Son yıllarda ise Mehter Takımımız, kuruluşundan beri istikrarlı ve disiplinli çalışan okul olma özelliğinden taviz vermediğinden dolayı, ülkemizde ve dünyada aranan ve sevilen bir topluluk olmuştur.Bu nedenle de gerek Türkiye gerekse dünyanın çeşitli ülkelerinde tertiplenen büyük sosyal ve kültürel organizasyonlara davet edilmektedir.Bu güzel ve özel Tarihi Türk Müziği topluluğumuz İnegöl Mehter Takımı, her gittiği yerde verdiği konserlerle, halkın ve milletin engin sevgi ve teveccühünü kazanmaktadır.
Yurt içinde;
Çeşitli il ve ilçelerin sosyal ve kültürel amaca yönelik kutlama, festival, fetih, kurtuluş gibi önemli günlerine davet edilen İnegöl Mehter Takımımız bugüne kadar Ardahan’dan Edirne’ye ayak basmadık yer bırakmamıştır.Buralardan kıymetli ödüller alarak halkın sevgi ve hoşgörüsünü de kazanmıştır.
Ayrıca değişik tarihlerde;
Almanya, Hollanda, Avusturya, Bulgaristan, Macaristan, Belçika, İspanya, Danimarka,… Gibi Avrupa devletlerinde, Azerbaycan, Türkmenistan, Kırgızistan, Kazakistan, …gibi Orta Asya devletlerinde, Japonya ve Amerika’da da konserler vererek Tarihi Mehter yürüyüşünü yapmış, çok değerli birincilik ödülleri alarak ülkemizi başarıyla temsil etmiştir.

www.inegolmehteri.org (http://www.inegolmehteri.org)

0 yorum: