şansını mı denemek istiyorsun? öyleyse, rastgele bir yazıyı okumaya ne dersin?

ÇANAKKALE

TARİHÇE:
http://www.canakkaletravel.com/ckale%20(foto)/man2.gif
Eski çağlarda Hellespontos ve Dardanel olarak anılan Çanakkale M.Ö. 3000 yılından beri yerleşim alanı niteliğini korumuştur. Erken Bronz Dönemi’nden bu yana önemli bir yerleşim merkezi olan Çanakkale; Çanakkale Boğazı sayesinde Anadolu ile Avrupa ve Akdeniz ile Karadeniz arasındaki bağlantıyı sağlayan iki geçit bölgesinden biridir. Bu özelliği nedeniyle oldukça zengin bir tarihi vardır.Yörede yaşayan topluluklara ekonomik ve askeri üstünlük sağlamış, onlar da uygarlık alanında çağdaşlarını geçmişlerdir. Ancak bu durum, yöreyi çeşitli göç ve istila hareketlerinin hedefi yapmıştır. Değişik tarihlerde yerleşmek yada yağmalamak amacıyla bölgeye gelenler olmuş, her iki durumda belirli kültür alışverişini yoğunlaştırmıştır. Bu kültürel yoğrulma, yüzyıllar boyu kesintilerle sürmüş, bunun sonucu oldukça renkli bir kültür mozayiği ortaya çıkmıştır. Boğazın en dar yerinde Fatih Sultan Mehmet döneminde Rumeli yakasında Sestos dolaylarında Kilitbahir, Anadolu yakasında Abydos dolaylarında Sultaniye (Kale-i Sultaniye) yada Çanak Kalesi adı ile anılan kaleler yapılmıştır. Bugünkü Çanakkale İli’nin adı Anadolu yakasındaki Çanak Kalesinden gelmektedir. Yörenin en eski halkı Beşiktepe ve Kumtepe yerleşmelerinden bilinen Kalkolitik Dönemin yerli halkıdır. Bunları, İ.Ö. 3000’lerden 1200’lere kadar herhangi bir dış etki altında kalmadan yaşamlarını sürdüren Troya halkı izler. Bundan sonra sırasıyla Troya Savaşları ile Akalar, Ege göçleri ile çeşitli kavimler gelmiştir. En son olarak Sicilyalı Komutan Roger De Flor’un ölümüyle buyruğundaki Katalonyalılar bir süre etkinliklerini sürdürseler de, daha sonra Türkler’le yaptıkları bir anlaşma gereği, Çanakkale ve yöresini Türk Beylerine bırakmışlardır.M.Ö. 3000 yılında kurulan I. Troia, M.Ö. 2500 yıllarında bir depremle yıkılmıştır. Bundan önce de yörede eski yerleşmelerin bulunduğu bilinmektedir. Dardanos kentinin I. Troia'dan önce kurulduğu düşünülmektedir. Kuruluş önceliği 100-150 yıl kadardır. M.Ö. 1200'lerde kuzeyden gelen "Deniz Kavimleri"nin göçü ile bölgede ve Anadolu'da yazılı tarih açısından karanlık dönem başlamıştır. Bölge, M.Ö. 7. yüzyılda Batı Anadolu'da büyük bir güç haline gelen Lydia Krallığı'nın egemenliğine girmiş, M.Ö. 5. yüzyılda Perslerin gelmesiyle, Pers etkisi artmaya başlamış, M.Ö. 386 yılında Persler ve Spartalûar arasında yapılan "Kral Barışı" ile bölgede kesin olarak Pers egemenliği sağlanmıştır. M.Ö. 334'te Makedonya Kralı Büyük İskender'in Pers ordusunu Biga Çayı (Granikos) yakınlarında bozguna uğratmasıyla Anadolu'da Pers hakimiyeti gerilemeye başlamıştır.İskender'in Ölümünden sonra İskender'in komutanları bölgede iktidar mücadelesine girişmişlerdir. Bergama Krallığı'nın hakimiyeti ve Galat istilaları döneminden sonra, Roma'nın bölgedeki hakimiyet kurma çabaları sırasında Diktatör Sulla, Gelibolu'ya kadar gelmiştir. Bölge, Roma ve Bizans dönemlerinde limanlarıyla da önem kazanmıştır. Osmanlıların Akdeniz'de egemenlik kurma istekleri, onları Balkan Yanmadası'ndaki fetihlere, Gelibolu ve yöresinden başlamaya yöneltmiştir. Gelibolu'da bir tersanenin kurulmasıyla birlikte Çanakkale'deki Osmalı egemenliği daha da artmıştır. Boğazın Önemi Çanakkale Savaşları'nda (1. Dünya Savaşı'nda) bir kez daha gündeme gelmiş ve düşman donanması 18 Mart 1915 tarihinde bozguna uğratılmıştır
http://www.canakkaletravel.com/ckale%20(foto)/man5.gif COĞRAFYASI
Çanakkale Türkiye'nin kuzeybatısında Avrupa ve Asya kıtalarını birbirinden ayıran ve kendi adını taşıyan Boğaz'ın iki yakasında kurulmuştur.Çanakkale'nin doğusunda ve güneydoğusunda Balıkesir, batısında Ege Denizi kuzeybatısında Edirne, kuzeyinde Tekirdağ ve Marmara Denizi bulunmaktadır.Ege ve Marmara Bölgesinde toprakları bulunan ilin yüzölçümü 9737 kilometrekare,kıyı uzunlukluğu 671 kilometredir.Konumu gereği Akdeniz ve Karadeniz iklimi arasında geçiş iklimi gösterir.Yağışlar genelde bahar ve kış aylarında görülür
NÜFUSU
Çanakkale’nin toplam nüfusu, 2000 Yılı Genel Nüfus Sayımı sonuçlarına göre 464.975’tir. Toplam nüfusun 215.571’i il merkezi ve ilçe merkezlerinde, 249.404’ü köylerde yaşamaktadır. Nüfus yoğunluğu ise 48’dir. 2000 Yılı Genel Nüfus Sayımı Sonuçlarına göre Çanakkale'nin şehir nüfusu 215.571, köy nüfusu 249.404 genel nüfusu da 464.975'dir.
EKONOMİK YAPISI
İl ekonomisinde tarım en önemli faaliyet olmakla beraber son yıllarda tarıma dayalı sanayi kolları gelişme göstermekte ve buna bağlı olarak ekonomide sanayinin payı artmaktadır.2000 yılı Genel Nüfus Sayımı sonuçlarına göre istihdam edilen nüfusun 133.140’ı tarım, 21.839’usanayi, 8.470’i inşaat ve 73.563’ü de hizmetler sektöründe çalışmaktadır. İldeki işsizlik oranı ise %3.6'dır .İl yüzölçümünün % 54'ünü ormanlar, % 34'ünü tarım yapılan arazi, % 5'ini çayır ve meralar, % 7'sini kültür dışı araziler kaplamaktadır. Tarım arazisinin % 81' i tarla arazisi, % 6'sı sebze, % 2'si meyve, % 2'si bağ, % 8'i zeytinliktir. İlin toplam tarım alanı 330.337 Ha. olup, 120.000 Ha. sulanabilir arazidir. Toplam 60.711 ha.(% 50,6) alan sulanmakta olup, bu sulamanın 39.457 ha.(% 65) alanı devlet tarafından gerçekleştirilmektedir.Yetişti rilen tarım ürünleri arasında en önemli yeri gerek oransal olarak gerekse de ekim sahası olarak hububat almaktadır.
http://www.canakkaletravel.com/ckale%20(foto)/assos1.gif ASSOS
Ayvacık ilçesine bağlı Behramkale köyündedir. İ.Ö.VII.yy.’da Midilli’den gelen Methymnalılar’ın kurduğu sanılmaktadır. Hem denize, hem de karaya egemen bir tepeye kurulan Akropol, 3 km. uzunluğundadır. Birbirinden ayrı biçimlerde yapılmış kapıları ilginçtir. En yüksek yerine kurulu Athena Tapınağı, dönemin resmi yapılarının yer aldığı Agora,kürsü,heykeller ve küçük anıtsal yapılardan oluşan Bouleterion (Meclis), maalesef günümüze ulaşamayan Gymnasium,Tiyatro,Stoa ve Hellenistik- Roma dönemlerinden Nekropol,Akropol’un en önemli bölümleridir. Ayvacık İlçesi’nde ayrıca; Gülpınar Bahçeleriçi kesiminde Cyryse, Anadolu’daki, sütunları figürlü tanburlarla süslü üç tapınaktan biri olan Apollo Simintheus Tapınağı (Diğerleri Ddyma Apollo ve Efes Artemis Tapınağı), Homeros’un İlyada Destanı’nda adı geçen Adatepe Zeus Sunağı,Gülpınar Bucağı’ndaki roma köprüsü,Babakale’deki XVII.yy.’da Kaymak Mustafa Paşa tarafından yaptırılan Babakale camii, Assos yıkıntıları yakınında yüksek bir tepeye yapılan Behramkale Köyü Hüdavendigar Camii ve Tuzla Çayı üstüne kurulu yerel taşlardan yapılı Behramkale Köprüsü görülmeye değer eserlerdir. M.Ö.Vll . yüzyılda kurulan ve Aristo'nun Mantık Okulunu açtığı Assos Kenti Örenyeri'ne Çanakkale'den her zaman araç bulunmaktadır.
http://www.canakkaletravel.com/ckale%20(foto)/tahta12.gif TROIA ANTİK KENTİ
Merkeze bağlı İntepe beldesine bağlı Tevfikiye köyü yakınında, Çanakkale'ye 30 km.uzaklıktadır. İki kıta arasında ticaret yolu üzerinde yer alan bu antik yerleşim, tarihte birçok doğal afet ve savaşla karşılaşmıştır. Hisarlık Höyüğü'nde yapılan arkeolojik araştırmalar sonucunda 9 yerleşim evresinin varlığı tespit edilmiştir.İlk yerleşim M .0. 3. bine değin uzanmakta ve birbirini izleyen uygarlıklar Roma dönemine kadar devam etmektedir. Günümüzden beş bin yıl önce kurulduğu üşünülen kent, yaklaşık 3500 yıl boyunca önemli bir yerleşim merkezi olmuştur. St. Paul, Troia'yı iki kez ziyaret etmiş ve Assos'a yapacağı üçüncü misyonerlik yolculuğuna yine buradan başlamıştır. M.Ö. 3000-2500 yıllarına tarihlenen Troia 1 Erken, Orta, Geç Troia 1 olarak incelenir. Büyük ölçüde restore edilenTroia I surlarının kent kapısının doğu kulesi iyi durumdadır. Bir portikosu, büyük bir oda ve odanın ortasındaki ocağı olan uzun, dar bir yapı olan ev, bilinen en eski megaronlardan biridir. Bu dönem mimarisinde balıksırtı şeklinde Örülmüş duvarlar görülmektedir. Henüz çark kullanılmamakla birlikte bakır aletler kullanılmıştır. Troia II, birbiri üzerine yedi kattan oluşan üç ana evresiyle IIa, Ilb, IIc olarak tanımlanır. Her birinin yeni bir sur duvarı vardır. Bu dönemde çark kullanılmaya başlanmıştır. Troia IV ile V, M.Ö. 2200-1800'e tarihlenir. Bu dönemden ev ve duvar kalıntıları bulunmaktadır. Erken Helas seramiği buluntuları bu dönemde Troia'nın Yunanistan'la ilişkisi olduğunu kesinleştirmiştir. Altın, gümüş, elektrondan yapılmış süs eşyaları ve kap kaçak Toria IV'te ele geçmiştir. İthal malı Miken kapları ile Kıbrıs kapları, hem Troia Vl'da hem de Virde vardır. Büyük bir yangınla sona eren Vlla tabakası Troia savaşlarının gerçekleştiği Priamos'un Troia'sı olmalıdır. Mitolojiye göre Paris'in güzel Helen'i kaçırmasıyla başlayan Troia savaşları yıllarca sürmüştür. Troia VIII tabakasına ait en eski buluntu M.O. 7. yüzyıldan eskiye gitmemektedir. Bu nedenle Vllb 2 evresinden sonra kentin terk edildiği veya çok ufak bir yerleşme halinde 7. yüzyıla kadar sürdüğü düşünülebilir. Troia VIH'de ise, iki altar ile Athena Tapınağına ait kalıntılar bulunmuştur. Troia IX'a (Roma devri) ait bouleuterion, tiyatro, tiyatronun önündeki mozaik döşemeli yapı kalıntısı dikkati çekmektedir.
http://www.canakkaletravel.com/ckale%20(foto)/abide11111.gif GELİBOLU YARIMADASI TARİHİ MİLLİ PARKI
33.000 Hektarlık alan üzerine kurulan bölge 1973 yılında Milli Park ilan edilmiştir.Gelibolu Yarımadası Tarihi Milli Parkı, ilin en önemli gezi yerlerinden birisidir. Parkın kara sınırlarını Gelibolu Yarımadası’nın Saroz Körfezinden Ece Limanı ile Çanakkale Boğazı’nda yer alan Akbaş İskelesi arasında çizilecek bir hat oluşturur. Seddülbahir Köyü çevresinde Tekke ve Hisarcık Burunları, Ertuğrul, Morto, İkizkoyları, Alçıtepe, Kerevizdere, Zığındere ile kuzeydoğuda yer alan Arıburnu, Conkbayırı, Kocaçimen, Kanlısırt, Anafartalar ve Suvla koyları, savaşın cereyan ettiği başlıca alanlardır. Çanakkale Savaşları sırasında büyük cesaret gösteren şehit olan birlikler ve şahıslar adına bugün Gelibolu Yarımadası’nda çok sayıda şehitlik vardır. Her biri ayrı bir kahramanlık örneği olan bu şehitliklerin en önemlisi Morto Koyu’ nda, Hisarlık Tepe üzerinde tüm şehitlerimizin anısına dikilen Şehitler Adxbidesidir. Tarihi Milli Park içersinde muhtelif yerlerde 37 adet Türk anıt,kitabe ve şehitliği, İngiliz, Fransız, Avustralya ve Yeni Zelanda ülkelerine ait 33 adet anıt ve mezarlık bulunmaktadır.
DİĞER TARİHİ VE TURİSTİK YERLER
Çanakkale'ye gelindiğinde; Hamaxıtos, Alexandria Troas, Sankrea, Dardanol Tümülüsü, Abydos, sestos, Gargara ve Lamponia gibi antik kent kalıntıları dışında Kilitbahir, Babakale, Bozcaada, Seddülbahir Bigalı, Nara, Gelibolu Kaleleri, İntepe Çamlığı,Güzelyalı ile Mitoloji'de ilk güzellik yarışmasının yapıldığı Kazdağları en önemli tarihi ve turistik yerleridir.
ÇANAKKALE'YE NASIL ULAŞILIR?
Çanakkale ili'nin çevre illerle ulaşımı karayolu ile olmaktadır.Karayolu ile İstanbul-Çanakkale 310 km, Bursa - Çanakkale 260 km, İzmir - Çanakkale 320 km'dir.Şehir merkezindeki otobüs terminalinden günün her saatinde ilçelere otobüs ve minibüs seferleri yapılmaktadır. Gökçeada'ya yaz-kış Çanakkale'den ve Kabatepe'den gemi seferleri yapılmakta olup günübirlik dönüş imkanı bulunmaktadır. Bozcaada ile ulaşım Yükyeri İskelesinden yapılan gemi seferleri ile sağlanmaktadır.

ANTİK ÇAĞDAN ÇANAKKALE'YE MİRAS TROYA
İntepe Bucağı, Tevfikiye köyü yakınında, Çanakkale'ye 30 km. uzaklıktaki Hisarlık'tadır. iki kıta arasında ticaret yolu üzerinde yer alan bu antik yerleşim, tarihte birçok doğal afet ve savaşla karşılaşmıştır. Hisarlık Höyüğü'nde yapılan arkeolojik araştırmalar sonucunda 9 yerleşim evresinin varlığı tespit edilmiştir.İlk yerleşim M .0. 3. bine değin uzanmakta ve birbirini izleyen uygarlıklar Roma dönemine kadar devam etmektedir.
http://www.canakkale.gov.tr/images/truva1.gif
Günümüzden beş bin yıl önce kurulduğu üşünülen kent, yaklaşık 3500 yıl boyunca önemli bir yerleşim merkezi olmuştur. St. Paul, Troia'yı iki kez ziyaret etmiş ve Assos'a yapacağı üçüncü misyonerlik yolculuğuna yine buradan başlamıştır. M.Ö. 3000-2500 yıllarına tarihlenen Troia I yerleşkesi Erken, Orta, Geç Troia I olarak incelenir. Büyük ölçüde restore edilenTroia I surlarının kent kapısının doğu kulesi iyi durumdadır. Bir portikosu, büyük bir oda ve odanın ortasındaki ocağı olan uzun, dar bir yapı olan ev, bilinen en eski megaronlardan biridir. Bu dönem mimarisinde balıksırtı şeklinde Örülmüş duvarlar görülmektedir. Henüz çark kullanılmamakla birlikte bakır aletler kullanılmıştır. Troia II, birbiri üzerine yedi kattan oluşan üç ana evresiyle IIa, Ilb, IIc olarak tanımlanır. Her birinin yeni bir sur duvarı vardır. Bu dönemde çark kullanılmaya başlanmıştır.
http://www.canakkale.gov.tr/images/truva2.gif
........M.Ö. 2200-1800'e tarihlenir. Bu dönemden ev ve duvar kalıntıları bulunmaktadır. Erken Helas seramiği buluntuları bu dönemde Troia'nın Yunanistan'la ilişkisi olduğunu kesinleştirmiştir. Altın, gümüş, elektrondan yapılmış süs eşyaları ve kap kaçak Toria IV'te ele geçmiştir. İthal malı Miken kapları ile Kıbrıs kapları, hem Troia Vl'da hem de Virde vardır. Büyük bir yangınla sona eren Vlla tabakası Troia savaşlarının gerçekleştiği Priamos'un Troia'sı olmalıdır. Mitolojiye göre Paris'in güzel Helen'i kaçırmasıyla başlayan Troia savaşları yıllarca sürmüştür. Troia VIII tabakasına ait en eski buluntu M.O. 7. yüzyıldan eskiye gitmemektedir. Bu nedenle Vllb 2 evresinden sonra kentin terk edildiği veya çok ufak bir yerleşme halinde 7. yüzyıla kadar sürdüğü düşünülebilir. Troia VIH'de ise, iki altar ile Athena Tapınağına ait kalıntılar bulunmuştur. Troia IX'a (Roma devri) ait bouleuterion, tiyatro, tiyatronun önündeki mozaik döşemeli yapı kalıntısı dikkati çekmektedir.
Bugün Troya Ören yerinde Kültür ve Turizm Bakanlığının denetiminde kazı çalışmaları devam etmektedir.
Troya Antik Kenti Çanakkale Merkezine 30 km. uzaklıktadır. Otobüs, minibüs ve taksi günün her saatinde hizmetinizdedir.

ADALAR
BOZCAADA
http://www.canakkale.gov.tr/bozcaada.jpg
Çevresi 14 mil tutan Bozcaada, önemli bir turistik merkezdir. Etrafındaki irili ufaklı adacıklarla çevrili olan ada, Çanakkale Boğazı'na 15 mil, Limni'ye 30 mil, Midilli'ye 33 mil mesafededir. Ulaşımın sağlandığı Ezine ilçesi Geyikli beldesi Yükyeri Feribot İskelesine ise 3,4 mil uzaklıktadır.
Adada Liman Koyu, Değirmenler Koyu, Poyraz Limanı, Çanak Limanı, Çapraz Limanı, Çanak Limanı, Kocatarla Limanı, Lagor Limanı, Ayana Limanı, Ayazma Koyu, Sulubahçe Koyu, Habbeli Koyu olmak üzere on iki adet cennet benzeri koyu vardır. Bu koylara Adadaki dalış merkezi tarafından koylarında dalış turları düzenlenmektedir.
Bozcaada'ya yaklaşıldığında bir Venedik kalesi dikkat çeker. Venedik, Ceneviz ve Bizanslılar döneminde kullanılan kale, Çanakkale Boğazı'nın önemi nedeniyle Fatih Sultan Mehmet döneminde esaslı bir şekilde onarılmıştır.Adanın şarabı suyu kadar boldur; bir tur atıldığında birçok bağ ve şaraphaneler görülür. Adanın batısındaki yeldeğirmenleri adanın olduğu kadan çevrenin de önemli ölçüde elektrik enerjisini sağlamaktadır.
Adada konaklamak için her talebe uygun otel ve pansiyon bulunmaktadır.

GÖKÇEADA
http://www.canakkale.gov.tr/gokceada.jpg
Ege Denizi' nin kuzeybatısında 95 km kıyı şeridi uzunluğuna sahip Gökçeada eski adıyla İmroz, Türkiyenin en büyük adası...Kirlenmemiş denizi ve bakir topraklarında maviyi yeşili bütün tonlarıyla barındıran yeryüzü cennetlerinden biri...Dünü, bugünü ve özellikle yarınlarıyla gündemde yerini alacak olan Gökçeada yüzyılların içinden geçerek günümüze Grek kültüründen eski Rum köylerini , manastırlarını, kiliselerini taşımış, Türk ve Rum toplumlarının kaynaşarak dostluk ve kardeşlik içinde nasıl yaşanacağını göstermiştir...
Tarihi ve doğal güzelliklerini her adımda görüp hissedeceğiniz Gökçeada'nın , sessizliğini sadece denizin uslanmaz dalgalarının bozduğu koylarında ve sahillerinde berrak sularından yararlanarak yorgunluğunuzu atabileceğiniz bir ada.
Nüfus
Gökçeada'nın 22.10.2000 tarihinde yapılan genel nüfus sayımına göre ilçe merkezi 7278 (askeri birlik dahil) ,köyler 1616 olmak üzere toplam 8894'dür.İlçemizin ekonomik yapısı tarım,hayvancılık,kamu hizmetleri ve turizme dayanmaktadır.Turizme yönelik ev pansiyonculuğu gelişme göstermektedir. Tarımda en önemli faaliyet alanı zeytincilik ve hububat üretimidir.Gökçeada'da hayvancılık önemli bir potansiyele sahiptir ancak verimli olarak yapılmamaktadır. Ayrıca arıcılık ta yapılmaktadır ve 1300 adet civarinda arı kovanı bulunmaktadır..
Ulaşım
Gökçeada'ya Çanakkale'den ( cuma, cumartesi ve pazar günleri ) ya da Eceabat-Kabatepe Limanı üzerinden gelebilirsiniz. Gökçeada'ya Çanakkale'den gelmek isterseniz iskeleden Bandırma Feribotu'na binmeniz yeterli. Gemi sizi yaklaşık 2 saat 15 dakikalık bir yolculuktan sonra adanın Kuzulimanı 'na getirecek ve limanda belediye otobüsleri,ticari taksiler ile minibüsler merkez ve köylere yolcuları götürmek için bekliyor olacaktır. (merkez ilçeye,Bademli,kaleköy ve uğurlu köylerine giden minibüs ve otobüsler ) . Eğer Gelibolu yarımadası üzerinden ( İstanbul,Tekirdağ, Malkara, Keşan, Gelibolu ve Eceabat) gelmek isterseniz önce Eceabat ilçe merkezine inecek ;iskelede bekleyen Kabatepe minibüs veya otobüsleriyle Eceabat'a 10 Km mesafedeki Kabatepe limanına gelecek ve burada sizi bekleyen Kasımpaşa arabalı gemisi ya da özel tekneler ile (özel tekneler şimdilik sadece yaz aylarında hizmet veriyor ) 2 saatlik keyifli bir yolculukla Kuzulimanı'na ulaşacaksınız.

ASSOSS (BEHRAMKALE)
http://www.canakkale.gov.tr/assos.jpg
Ayvacık ilçemizin Behramkale köyündedir. İ.Ö.VII.yy.'da Midilli'den gelen Methymnalılar'ın kurduğu sanılmaktadır. Hem denize, hem de karaya egemen bir tepeye kurulan Akropol, 3 km. uzunluğundadır. Birbirinden ayrı biçimlerde yapılmış kapıları ilginçtir. En yüksek yerine kurulu Athena Tapınağı, dönemin resmi yapılarının yer aldığı Agora,kürsü,heykeller ve küçük anıtsal yapılardan oluşan Bouleterion (Meclis), maalesef günümüze ulaşamayan Gymnasium,Tiyatro,Stoa ve Hellenistik- Roma dönemlerinden Nekropol,Akropol'un en önemli bölümleridir.

..........Ayvacık İlçesi'nde ayrıca; Gülpınar Bahçeleriçi kesiminde Cyryse, Anadolu'daki, sütunları figürlü tanburlarla süslü üç tapınaktan biri olan Apollo Simintheus Tapınağı (Diğerleri Ddyma Apollo ve Efes Artemis Tapınağı), Homeros'un İlyada Destanı'nda adı geçen Adatepe Zeus Sunağı,Gülpınar Bucağı'ndaki roma köprüsü,Babakale'deki XVII.yy.'da Kaymak Mustafa Paşa tarafından yaptırılan Babakale camii, Assos yıkıntıları yakınında yüksek bir tepeye yapılan Behramkale Köyü Hüdavendigar Camii ve Tuzla Çayı üstüne kurulu yerel taşlardan yapılı Behramkale Köprüsü görülmeye değer eserlerdir
M.Ö.Vll . yüzyılda kurulan ve Aristo'nun Mantık Okulunu açtığı Assos Kenti Örenyeri'ne Çanakkale'den yada Edremit'ten Ayvacık İlçesine gelindiğinde her yarım saatte bir ulaşım için araç bulunmaktadır.
http://www.canakkale.gov.tr/images/Canakkale/Assos-H.jpghttp://www.canakkale.gov.tr/images/Canakkale/388ASOS.jpg

GELİBOLU YARIMADASI TARİHİ MİLLİ PARKI

http://www.canakkale.gov.tr/abide_.jpg
Adını Gelibolu Yarımadası'ndan alan 33.000 Hektarlık Milli Park'ın sahası doğal ve kültürel değerlerin yanı sıra Dünya Savaş Tarihi açısından büyük önem taşıyan ve Mustafa Kemal komutasındaki Türk ordu birliklerinin dünyayı şaşırtan cesaret ve kahramanlıklarının sergilendiği Çanakkale Savaşları'nın izlerini ve anılarını korumak amacıyla 1973 yılında Milli Park ilan edilmiştir.
Gelibolu Yarımadası Tarihi Milli Parkı, ilimizin en önemli gezi yerlerinden birisidir. Parkın kara sınırlarını Gelibolu Yarımadası'nın Saroz Körfezinden Ece Limanı ile Çanakkale Boğazı'nda yer alan Akbaş İskelesi arasında çizilecek bir hat oluşturur. Seddülbahir Köyü çevresinde Tekke ve Hisarcık Burunları, Ertuğrul, Morto, İkizkoyları, Alçıtepe, Kerevizdere, Zığındere ile kuzeydoğuda yer alan Arıburnu, Conkbayırı, Kocaçimen, Kanlısırt, Anafartalar ve Suvla koyları, savaşın cereyan ettiği başlıca alanlardır. Çanakkale Savaşları sırasında büyük cesaret gösteren şehit olan birlikler ve şahıslar adına bugün Gelibolu Yarımadası'nda çok sayıda şehitlik vardır. Her biri ayrı bir kahramanlık örneği olan bu şehitliklerin en önemlisi Morto Koyu' nda, Hisarlık Tepe üzerinde tüm şehitlerimizin anısına dikilen ÇANAKKALE ŞEHİTLER ABİDESİ 'dir. Tarihi Milli Park içersinde muhtelif yerlerde 37 adet Türk anıt,kitabe ve şehitliği, İngiliz, Fransız, Avustralya ve Yeni Zelanda ülkelerine ait 33 adet anıt ve mezarlık bulunmaktadır.
http://www.canakkale.gov.tr/gelibolu_.jpg
Çanakkale Savaşlarına sahne olan topraklarda dünya savaş tarihi bakımından büyük önem taşıyan, Türk Şehitlikleri yabancı anıt ve mezarlıklarla müzelerin bulunduğu, denizin ormanın ve tarihin kucaklaştığı Milli Park'a Eceabat ilçemizden günün her saatinde taksi ve dolmuşlarla ulaşılır.

ÇAN İLÇESİ

Çan'ın Tarihi...

Çan ilçesinin kuruluş tarihi hakkında kesin bir bilgi yoktur.Tarihi kaynaklarda eski çağlarda adının Gergithes olduğu görülür. İlçe sınırları içinde bazı antik kalıntılar bulunması eski dönemlerden beri yerleşim yeri oldu¤unu gösterir.Etili yakınlarındaki antik kallikolone kentinin, üç tanrıça arasında güzellik yarışması yapılan yer olduğu söylenmektedir. Homeros’ta Ares’in Troyalıları bu tepeden saldırttığıyazar. Antik çağ tarihçilerinden Strabon ve Heredot “Gergisler” in yerini belirtirken Çan yöresini göstermiştir.Scliemann’ın Trova’da bulduğu bir yazıtta tüm Gergislerin M.S.188 yılında Roma imparatorluğunun eline geçtiğini yazar. Çan 1897 yılında Bucak olarak Biga’ya bağlanmış ve 1 Ağustos 1945 yılında ilçe merkezi olmuş.) Kurtuluş savaşında 1921’ de Yunan işgaline ve ağır bir yıkıma uğrayan Çan, işgalden 23 Eylül 1922’de kurtuldu. 1 Ağustos 1945’ de çıkarılan bir yasa ile Biga ilçesinden ayrılmış, önceleri Bayramiç ilçesine bağlı olan Etili bucağı ile bugünkü Çan ilçesi oluşturulmuş ve daha sonra Çanakkale iline bağlanmıştır.

Adının Nereden Geldiği
İlçe merkezinde çok eski yıllardan bu yana Pazar kurulmaktadır. Pazarda hayvanların boyunlarına takılan ÇAN en çok satılan eşyalar arasındaydı. Kervanlarla çan gelir, Pazar yerine çan reyonları kurulurdu. Çevre köy, ilçe ve illerden pazara çan almak için gelinirdi.
ÇAN adının ilçeye buradan geldiği sanılmaktadır.

Sınırları
Çan İlçesi, Çanakkale İlinin iç kısımlarında yer alır. Çukur bir vadiye kurulmuş olup denizden yüksekliği 73 metredir. (Lise önündeki Çan'ı simgeleyen çanların olduğu yer) Doğudan Yenice-Biga, kuzeyden Biga-Lapseki, batıdan Çanakkale Merkez İlçe- Bayramiç, güneyden de Bayramiç-Yenice İlçeleri ile çevrilidir. İlçe merkezi 40. enlem ile 27. boylam üzerindedir.
Doğal Özellikleri

887 kilometrekarelik bir alanı kaplayan Çan İlçesinin toprakları genellikle engebelidir. Güneybatı bölümünde ilçenin en büyük yükseltisi Ağı Dağı(983 m.), Yangılık Tepesi (737 m.), Güneydoğuda Düzpirem Tepesi (523 m.), Doğuda Asmalı Tepesi (516 m.), Erenler Tepesi (424 m.), Kuzeybatıdaki Karadağ da Azap Tepesi (749 m.) en önemli yükseltileridir.
En çukur yeri ise Kocabaş Çayı(Tarihteki adı GRANİKOS)'nın Biga İlçesi topraklarına geçtiği yerdir.
Ovalar, su kenarlarında ve tepeler arasındadır. Karakoca Ovası, Bahadırlı Ovası, Helvacı Ovası en önemli ovalarıdır.
İlçenin belli başlıtek akarsuyu vardır. Tarihi adı Granikos olan Kocabaş Çayı90 km. uzunluğundadır. Bu çay İlçenin güney kısmındaki dağlık bölümde olan Türkmen Deresi'nden doğar. Çan-Biga İlçelerinin topraklarını sulayarak Karabiga'dan Marmara Denizi'ne dökülür. Gölcük Deresi, Dereoba Deresi, Kaz Dere, İnce çay Deresi, Yuvalar Deresi, Soğuksu (Altıkulaç) Deresi önemli kollarıdır.
İlçede genellikle Akdeniz İklimi ile Karadeniz İklimi arasında geçiş iklimi hakimdir. Kuzey rüzgarları daha etkilidir. Yıllık yağış miktarı600 850 mm kadardır. Yağışlar daha çok sonbahar, kış, ilkbahar mevsiminde görülür. En yüksek sıcaklık +38,7 °C, en düşük 11,5 °C'dir. İlçenin %58'i ormanlıktır. İlçe sınırları içindeki ormanlarda daha çok akçam, karaçam, köknar, meşe, k ayın, gürgen, kestane ağaçları görülür. Son yıllarda dikimlerle yeni orman alanları meydana getirmektedir.

Jeopolitik Durum
Çan İlçesi'nin tabanı volkanik ve sedimanter oluşumdadır. Kuzeyindeki yamaçlar andezittendir. Batısının Neojen Çağına ait killi linyit oluşumlu toprağı vardır. Ovalar alüvyonerdir.

Madenleri
Çan İlçesi maden bakımından çok zengindir. Çan İlçe Merkezi, Çomaklı, Yeniçeri, Helvacı, Etili, Yaya, Büyükpaşa köyleri çevresinde linyit kömürü çıkarılmaktadır. Çan Linyitlerini devlet, diğerlerini özel sektör işletmektedir. Linyitlerin en kalitelisi İlçe merkezine yakın olan linyittir. İlçe merkezine yakın olan linyittir. Linyit ocakları açık işletme olarak çalışmaktadır.
İlçe sınırları içinde kaolen, kuvars, kil feldispat...gibi madenlerde bulunmaktadır. Bunların büyük bölümü Çanakkale Seramik Fabrikaları'nca çalıştırılmakta ve işlenmektedir.

Nüfus
İlçede yıllık nüfus artış hızı binde 8 dolaylarındadır. Nüfus artışı ilçeye olan göçlerden olmaktadır. İlçede geleneksel aile planlamas ıvardır.
Tarım arazisi az ve verimsiz olan köyler ilçe merkezine ve Çanakkale'ye göç etmekte fakat bunlar çok azdır. Genellikle emekliler, maddi durumu iyi olan aileler Altınoluk'a, Küçükkuyu'ya, Çanakkale'ye göç etmektedirler.

Eğitim Öğretim
Çan'da önceleri Sar ıCamii (YukarıCamii) yanında mahalle mektebi açılır. Öğretmenin ücreti banyoların gelirinden verilirdi.
II. Meşrutiyetin ilanından sonra Maarif Nezaretine bağlı3 sınıflı Mekteb-i İptidaiye açılır. I. Dünya Savaşı başlarında Rüştüye binası1921 yılında Yunanlılar tarafından yakılır. Cumhuriyetin ilanından sonra 4 derslikli, 5 sınıflı şimdiki Atatürk İlkokulunun üst bahçesine Pazarköy İlkokulu adıyla yeni bir okul yapılır, öğretime başlar. Bu okul daha sonra 18 Eylül (Biga'nın kurtuluşu) ilkokulu adını alır. İlçede ortaokul ise 1952 yılında açılır. 1966 yılında lise açılınca Çan Lisesine dönüşür. Daha sonra Lise ile ortaokul birbirinden ayrılarak gayrı müdürlükler olur. İlçemizde okur-yazar oranı%97'dir. Eğitim-öğretim Türkiye ortalamasının çok üzerindedir.
http://www.can.bel.tr/ilce_files/Photos/DSC_0069_edited.jpg
http://www.can.bel.tr/ilce_files/Photos/DSC_0060_edited.jpg
http://www.can.bel.tr/ilce_files/Photos/DSC_0087_edited.jpg

BİGA
YERİ VE KONUMU
Biga, yurdumuzun Marmara Bölgesi'nin Güneybatı bölümünde yer alan Çanakkale İline bağlı bir ilçedir. İlin Kuzeydoğu yönündeki ilçe toprakları, Çanakkale Boğazı'nın başlangıç yeri olan, Marmara Denizi'ne kıyıdır. Genel yüzölçümü 1331 km2 olup, en batısı olan Bakacak Bucağı'na bağlı Ahmetler Köyü'nün batısında kalan Kocaçay (Eşelek-Kıratlı) Çayı ile Araeneci Deresi'nin birleştiği yerden 26 derece, 53 dakika, 21 saniyelik doğu boylamı ile 40 derece, 03 dakika, 57 saniyelik kuzey enlemi; en doğusu olan Sinekçi Bucağı'na bağlı Kepekli Köyü'nün doğusundaki Taşlıyalak Sırtı'nın, Marmara Denizi'ne ulaştığı Gümrük adı verilen Gönen İlçesi Denizkent yerleşim biriminin hemen yanında 27 dece, 31 dakika, 22 saniyelik doğu boylamı ile 40 derece, 09 dakika, 07 saniyelik kuzey enlemi geçmektedir. Bu en doğu ile en batı noktalar arasındaki uzaklık, kuş uçuşu 69 km'nin biraz üzerindedir.
http://www.bigabelediyesi.com/images/biga/829_small.jpg
İlçenin en güneyi olan Ilıcabaşı Köyü'nün güneyindeki Mağara Dağı'ndan, 40 derece, 30 dakika, 57 saniyelik kuzey enlemi ile 27 derece 15 dakika 00 saniye doğu boylamı, en kuzeyi olan Karabiga Bucağı'nın kuzeyinde Marmara Denizi kıyısındaki ince Burun (Kara Burun)'dan 40 derece, 28 dakika, 33 saniyelik kuzey enlemi ile 27 derece,18 dakika,13 saniyelik doğu boylamı geçmektedir. İlçenin en güneyi ile en kuzeyi arasındaki noktalar arasındaki uzaklık kuş uçuşu 43 km.'ye yakındır. İlçe merkezi ise; 27 derece, 15 dakika doğu boylamı ile 40 dece,13 dakikalık kuzey enleminin kesiştiği yerdedir. Greenwich ile Biga arasında 1 saat 49 dakikalık saat farkı vardır.
Çanakkale ilinin en büyük ilçelerinden biri olan Biga, kendi adı ile adlandırılan Biga Yarımadası üzerinde kurulmuştur. İlçenin doğusunda Balıkesir'in Gönen İlçesi, batısında Çanakkale İli Lapseki İlçesi, güneyinde Çanakkale İli Çan ve Yenice ilçeleri, kuzeyinde ise Marmara Denizi bulunmaktadır.
Biga İlçe merkezi, Çanakkale-Bursa İlleriyle Çan İlçesi karayollarının kesişim merkezindedir. Çanakkale ilinin en büyük ve tarihi akarsularından Kocabaş(Granikos) Çayı'nı ortasına alıp, Balıkkaya Tepesi eteklerine doğru yaslanmış, son zamanda Şirintepe'ye doğru büyük bir gelişme göstermiştir. Denizden yüksekliği; Balıkkaya'da 196 metre, Hükümet Meydanı'nda 50 metre, Kocabaş Çayı boyunca 24 metre, Şirintepe'de 60 metre civarındadır. İlçe toprakları Marmara Denizi'ne kıyı ise de ilçe merkezi denizden 15 km., güneyde iç kısımdadır.
Biga, il merkezi Çanakkale'ye Lapseki üzerinden 84 km., Çan üzerinden 107 km.'dir.
http://www.bigabelediyesi.com/images/biga/831_small.jpg
ARAZI VE TOPRAK YAPISI
İlçe topraklarının oluşumu, tüm jeolojik zamanlara yayılmıştır. Birinci Zaman Devon ve Karbon Devri'nde killi ve katmerli mermerler, mermerleşmiş kalkerler, kum ve taşlar; İkinci Zamanda deniz depoları, Tebeşir Devri'ne ait alacaklı killer, yine 2. ve 3. Zamanda volkanik bir yapıya; 4. Zamanda kalkerlere ve çökmeler sonucu kıyılardaki taraçalar, yer çatlaklarıyla oluşan ılıcalardan oluşmuştur.
Kocabaş Çayı ve kolları yüksek yerlerde, dere yataklarında birikinti ovaları meydana getirmiştir. Güneyden kuzeye doğru az bir bolünde sert de olsa büyük bir bölümde toprak deniz seviyesine tatlı bir meyil ile inerek, denize kadar uzanan alivyonlu, tarıma elverişli, Biga Ovası'nı meydana getirmiştir.
http://www.bigabelediyesi.com/images/biga/DSCN0019_small.jpg
KIYILAR
Biga ilçesinin, kuzeyindeki Marmara Denizi'ne olan kıyıları Gönen İlçesi Denizkent Köyü'nün 5 km güney batısında son bulur. İlçe sahillerinin uzunluğu kuş uçuşu 58 km., girinti ve çıkıntılar gözönüne alındığında 72 km. civarındadır. Kıyılar Kepekli köyü kuzeyindeki mevkiinden başlar, Karabiga Beldesi'ne kadar genellikle düz olup, doğu-batı doğrultusunda uzanır. Bu uzantı kumsal bir kıyı şeridi oluşturur. Karabiga Beldesi'nde kuzeye ve hafif doğu'ya kıvrılarak, doğal bir liman oluşturur. Kale Burnu'ndan, İnce Burun'a kadar güney-kuzey yönüne uzanan kıyı daha sonra doğu-batı doğrultusunda Aksaz, Papaz ve Sarı Burun çıkıntıları ile göze çarpar. Daha sonra gelen Kemer Burnu'nda Güney'e kavis veren kıyı kuzey rüzgarlarına karşı-doğal ve tarihi Kemer Limanı'nı oluşturur. Karabiga-Kemer arası kıyı oldukça girintili, çıkıntılı olup, yer yer kıyı kordonu ve yer yer de küçük koylara rastlanır.
Bu koylar Fırıncık, Şahmelek, Papaz Bağı, Uzundere, Ayıtiçi, Armutlu'dur. Ayrıca bu kıyıda Yumurta Adaları, Değirmincik Adaları, Büyük ve Küçük Ada kıyıya çok yakın olup kayalıktır. Bu adalar küçük olup, önemsizdir. Kemer'den Güneybatıya yönelen kıyı Armutlu Burnu'ndan sonra Lapseki ilçe sınırına ulaşılır.
Karabiga'nın doğusundaki kıyı oyası özelliğindeki kıyılarda, sahil suyu pek derinlik göstermez. Bu kısım hem kuzey hem de güney rüzgarlarına açık olup, Karabiga Limanı dışında deniz araçlarının barınabileceği yer yoktur. Karabiga'nın batısından, Kemer Köyü'nün yakınına kadar sitrükturün hazırladığı yüksek kıyılar olup, girintili ve çıkıntılıdır. Bu kısımda Poleozoik devre ait kristalin veya şistli kütlelerin aflöre ettiği sarp falazlar vardır. Katmanların eğim doğrultuları da felazların şekli üzerinde detay bakımından etki yapar. Kıyı boyunca kuatarnerdeki trangresyon ve reğresyon sonucu meydana gelen çeşitli yüksekliklerde taraçalar vardır. Bu taraçalar, 10-15 ve kimi yerde 30-35 m'yi bulur. Taraçaların içinde bulunan fosillerden bunların dördüncü jeolojik zamanın Pleistoren devrine ait oldukları belirlenmiştir.

DAĞLAR
Biga ve ilçe sınırlarının Güneydoğu ile Batı sınırını, Kazdağı ile kolu olan Katran Dağı ve bunun yükseltileri Armutçuk, Dikmen ve Karadağ Dağları çevreler. İlçenin en yüksek yerleri, Kocabaş Çayı doğusunda, kuzeyden güneye uzanan Gönen-Yenice sınırlarına yakındır. Bu dağ sırası, Marmara Denizi'nden itibaren başlayan yükseltiler Kanibey Köyü'nün kuzey doğusunda Keltepe (129 m), Ambaroba Köyü'nün kuzeyindeki Kurttepe (108 m) ve Savaştepe (173 m) ile başlar. Akkayrak Köyü'nün doğusunda Dedeler Tepe (388 m). Işıkeli Köyü'nün doğusunda Abdaltepe (602 m), Arabaalan Köyü güneyinde Sivriçataltepe (699 m), Elmalı ile Arabaalan Köyleri arasında Damlarcatepe (700 m), Arabaalan ile Sarnıç Köyleri arasında Erikliçataltepe (580 m), Kaynarca Köyü'nün güneyinde kalan Mağara Tepe (548 m), yine Kaynarca Köyü'nün kuzeyinde Taşlı Tepe (615 m), Sarnıç Köyü'nün doğusunda Baltaoluk Tepe (772 m), Yolindi Köyü'nün doğusunda Makinabaşı Tepesi (758 m) ile İlçenin en yüksek yeri plan Armutçuk Tepesi (871 m) Biga-Gönen İlçeleri sınırına yakındır.
Kocabaş Çayı batısında Balıkkaya Tepesi'nden (196 m) başlayan yükseltiler, Havdan Köyü'nün güneyinde Asar Tepe (412 m), Kokarca Tepe (410 m), Dikmen Köyü'nün doğusunda Dikmen Korusu Tepesi (474 m) ile devam eder. İlçenin Batı bölümündeki yükseltiler Biga-Çanakkale yolunun güneyinden başlar ve giderek yükselir. Bu bölümün en yüksek yerleri ise; Kazmalı Köyü ile Karaağaç Köyü arasında Tepetarla Tepe (461 m), Ramazanlar Köyü yakınında Zambak Tepe (394 m), Eşelek Köyü'nün kuzeybatısında Kocasapantepe (445 m) ile Büyüktepe (413 m) ve Küçüksapan Tepe (403 m), Ahmetler ile Paşaçayı Köyleri arasında Yahşitepe (334 m), Gürçeşme Köyü ile Harmanlı Köyü arasında Sivri Tepe (343 m)'dir.
İlçe topraklarının kuzeyi genelde alçak bir görünrnciedır. Karabiga'dan Batı'ya doğru 100 -200 m.tik ve yer yer 200 m'yi geçen tepeler vardır.
Karabiga'nın kuzeybatısında İsmailtepe (185 m), Çakırlı Köyü'nün yakınında Bakırtepe (244 m), Eskibalıklı Köyü'nün kuzeyinde Hızırilyastepe (265 m) bu yörenin yükseltileridir. Vörenin en yüksek noktası Örtülüce Köyü'nün kuzeyinde Hacıdede Tepesi (269 m)'dir.


OVALAR
Akarsu yataklarında meydana gelen küçük birikinti ovaların dışında, en geniş ve verimli ova, Biga Ovasfdır. İlçe alanının yaklaşık 1/3'ünü kapsayan ova, çevresindeki yer adlarıyla Karabiga, Gümüşçay, Gerlengeç, Güvemalan, Çavuşköy, Kaldırımbaşı, Güleçköy vb. gibi çevre halkı tarafından adlandırılmaktadır. Bu ovaları gruplandırma yaptığımızda;
1 - Biga Ovası (1500 hektar).
2 - Karabiga Ovası (2000 hektar).
3 - Dereköy-Bakacak Ovası (500 hektar).
4 - Pekmezli-Danişment Ovası (500 hektar).
5 - Bahçeli-Osmaniye Ovası (600 hektar) diye adlandırabiliriz. Ayrıca Bekirli Köyü altındaki ovaya da Kadı Ovası adı verilir. Bu güne kadar akarsulardan su motoru ile santrifüj kullanılarak ve artezyen açarak yeraltı sularıyla sulanan ova toprakları, yapımı devam etmekte olan, Bakacak ve Taşoluk Barajlarının bitirilmesiyle, sulama problemini ortadan kaldırarak aliüvyonlu Biga Ovası sulu tarım yapan verimli ve modern hale getirilecektir.
İlçe sınırındaki Akyaprak ve Kozçeşme Göletleri ile Lapseki ilçe sınırındaki Nusretiye Göleti'nin de tarımı önemli ölçüde etkilediği bir gerçektir.

AKARSULAR

KOCABAŞ ÇAYI : Biga İlçesi'nin en büyük ve adı tarihte Granikos ve Barenos olarak geçen Kocabaş Çayı'nın uzunluğu 80 km. civarındadır. Biga Ovası'ndan geçerek, Kara-biga yakınlarında Marmara Denizi'ne dökülen akarsu 3 büyük koldan oluşur.
1. Kol, Şapçı Dağı'nın Doğu sırtlarından çıkarak, kuzeydoğu yönünde dağlık araziyi aşarak, sağdan ve soldan aldığı kollarla beslenip, ilçe kuzeyinde güney-batıdan bir kolla beslenerek ana kola karışır.
2. Kol, Ala Dağı'nın kuzeydoğu ve güney sırtlarından İnen kollarla beslenerek, Kocabaş Çayı'na karışır.
3. Kol, Salat Dere, Kocabağ Dere, Çan Deresi veya Granit Çayı olarak adlandırılan akarsulardan oluşur. Asıl ana kol, Ak Dağ'da granitti yerden doğar. (Ak Dağ, Kaz Dağı'nın tarihi ismiyle İda Dağı'nın ilk güzellik yarışmasının yapıldığı yerin hemen yakınındadır.) Çan deresi ile Güllüçay adlarını alarak ve çeşitli kollarla beslenerek, Çan İlçesi'nden Biga'ya kadar derin bir vadiden geçerken, Akkayrak Köyü yakınlarında doğu yönünden Kırkgeçit Deresi'ni, Abdiağa Köyü yakınlarında da yine doğu yönünden Gürlek Deresi'ni alarak ilçe mezkezine ulaşır. Biga İlçe merkezinden sonra oyada durgun bir akış gösterir. Güleçköy ile Adliye Köy yakınlarında Kıratlı Çayı, Çınarköprü Köyü yakınlarında Hoşap Çayı ile birleşerek, Karabiga'ya 3 km. yakınında delta yapmadan Marmara Denizi'ne dökülür.
Kocabaş Çayı'nın yatağında, zamanla değişiklikler olmuş ve çay yatak değiştirmiştir. Yağışlara bağlı olarak, yazın azalan su miktarı kışın çoğalır. Hatta, taşkınlara neden olarak önemli zararlar yapar. .Taşkınları önlemek amacıyla, 1966 yılında, İlçe merkezinde 600 m. uzunluğunda bir set yapılmıştır. Kocabaş Çayı'nda su derinliği ortalama ilkbaharda 1 m. civarında olup, yazın 20-25 cm.ye kadar İner. Debisi, en az 15-20 m3, en çok 1345 m3'tür.
HOŞAP ÇAYI : Yenice İlçesi'nin Sazak Köyü yakınından doğar. Bu bölgede adı Pança Çayı'dır. Doğu tarafından Kuzgun Dere'yi, Batı tarafından da Çaldere ile Tomrukdere'yi Hoşaba Köyü yakınında alarak, Hoşap Çayı adını alır. Bahçeli Köyü İle Gümüşçay Beldesinin kenarından geçerek Çınarköprü Köyü yakınlarında Kocabaş Çayı'na ulaşır. Uzunluğu 50 km. olan akarsuyun; 30 km.si Biga İlçe sınırları içinde kalır.
KIRATLI (Eşelek-Kocaçay-Bakacak) ÇAYI : Çan İlçe sınırlarındaki Karadağ ormanlarından doğar. Eşelek ve Gürçeşme Köyleri ile Bakacak Bucağı'ndan geçtikten sonra, güneyden Kaynarca Deresi'ni kuzeyden de Kozçeşme Deresi'ni aldıktan sonra, Akköprü Köyü yakınlarında Kocabaş Çayı'na ulaşır.
Kemer Deresi de İlçenin küçük ama önemli akarsularından biridir. Çataltepe'den doğar. Kadı Ovası'nı bölerek Kemer Köyü'nde denize ulaşır.


GÖLLER
ECE GÖLÜ : Yeniçiftlik Beldesi ile Güleç, Adliye ve Tokatkırı Köyleri mülki sınırları arasında yer alır. Gölün yüzölçümü 10.000 hektar civarında olup, içinde biri 700 hektar, diğeri de 15-20 hektar büyüklüğünde iki ada vardır.
Göl, adını çevresinin Türklerin eline geçmesinde önemli rol oynayan Halil Ece komutandan aldığı sanılmaktadır.
Göl arazisinin mülkiyeti Hazine'ye, içindeki 700 dekar büyüklüğündeki adanın mülkiyeti de Yeniçiftlik Köyü (Beldesi) tüzel kişiliğine ait olup, tapusu vardır.
Ece Gölü, Çakırlı Köyü çevresinden Çakırlı Deresi ile Balıklıçeşme Beldesi çevresinden gelen Balıklı Deresi ile beslenir. Gölün, Yeniçiftlik mülki sınırlarını geçtikten sonra, Dutluk Çiftliği topraklarına giren ve buradan Kocabaş Çayfna ulaşan bir ayağı vardır.
Jeolojik ve coğrafi yönden bakılırsa, Ece Gölü bir birikinti gölüdür. Tabanı killi olan, su geçirmez bir toprak tabakasıyla kaplıdır. Marmara Denizi'ne 10 km. uzaklıkta olup, yüksekliği deniz seviyesinden alçaktır. Göl eskiden Kayaaltı Çiftliği arazisi İçinde kaldığı ve 19. yüzyılın sonlarında çiftlik sahiplerinin adına kaydı yapılmıştır. Çiftlik sahipleri o yıllarda geçerli olan yoklama harcını devlete ödediklerinden tapusu da bunlar adına çıkarılmıştır.
1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı'ndan (Rumi 1293 olduğundan halk arasında 93 diye geçer) sonra Balkanlar'dan göç başlayınca, Yeniçiftlik Köyü'nün Bulgaristan'dan gelen ilk kurucu halkı da, Ece Gölü ile birlikte 43 parça tapudan oluşan Kayaaltı Çiftliği'ni 5500 altın liraya çiftlik sahiplerinden Rumi 1311, Miladi 1895 yılında satın almışlardır. Yeniçiftlik Köyü halkının eline geçene kadar, Ece Gölü'nün tapusu üç defa e! değiştirmiştir. Köy halkı gölü de içine alan çiftliği aldıkları sırada, çiftiğin tümünün bir payı Yenişehirli İsmail Zühtü Bey ve üç payı da ingiliz uyruklu Vildin Vital adlı bir şahsın üzerinde tapulu bulunuyordu. Başlangıçta çiftlik arazisi ve gölün tapuları köy halkınca ve köy halkı arasından seçilen dört kişi üzerine yapılmıştır. Daha sonra, Ece Gölü dışında kalan kara arazisi, verdikleri para oranında köy halkına paylaştırılarak tapuları verilmiştir. Göl içinde sürekli su olmasından paylaştırma işlemi yapılamayıp, yıllık geliri köy işlerinde kullanılmak üzere köy tüzel kişiliğine bırakılmıştır. 1935-1986 yılları arasında, arazi vergisi yönünden ilçede yapılan kayıtlarda da Ece Göl Yeniçiftlik Köyü'nde ve öze! kişiler adına vergilendirilerek, yıllarca vergisi ödenmiştir. Hatta, 1937 yılında göl, köy halkının kendi olanaklarıyla kurutulması planlanmışsa da, başarılı olunamamıştır. 1960'lı yılların başına gelindiğinde, Yeniçiftlikli Mustafa SAVAŞKAN Paşa Köyü'ne ve köylülerine yardım ve hizmet amacıyla, Ece Gölü'nün kurutulması girişiminde bulunmuştur. Devletten de yardım sağlanarak (400.000.-TL), Toprak ve Su Müdürüğü'nün denetiminde, 1965 yılında, 14 m. genişlikte, 3 m. derinlikte Kocabaş Cayı'na ulaşmak üzere bir kanal açılmıştır. Ancak kanal açma işlemi Dutluk Çiftliğı'ne gelindiğinde, çiftlik sahiplerince kamulaştırma işlemi yapılmadığı için karşı çıktığından, kanal Kocabaş Çayı ile birleştirilememişse de göl suyu akarak, tamamen kurumuştur. Kurutulan göl arazisinden yazlık ürünler elde edilmiştir. Uzun yılların birikimi olarak, göl arazisinin tabanında 3-4 m. kalınlığında bir alüvyon tabakası oluştuğundan; fosfat, potas ve azot yönünden çok zengindir. Bu ekim işlemi de Kayaaltı Çiftliği arazisi satın alınıp, paylaşttrılmasındaki pay oranı üzerinden köy halkına bölüştürülerek yapılmıştır. Bir süre sonra, bir bölüm köy halkı, bu paylaşmayı beğenmeyerek, kanal açılırken bu kanalda çalışanlar da gözönüne alınarak, yeniden paylaştırılmasını istemiştir. Bu,nedenle halk arasında bir anlaşmazlık doğar. İşte bu sırada, Yeniçiftlik Köyü'ne tapulama giderek, Ece Gölü'nün hukuki durumunu belirlemek üzere Tapulama Mahkemesine götürür. Mahkeme sonuçlanmadan göl arazisi, Köy Muhtarlığı ve Köy Tüzel Kişiliği adına 10'ar dekarlık parsellere ayırarak, köydeki hane sayısı üzerinden icara vermeye başlar.
Göl davası sonuçta; göller, sazlıklar Medeni Kanun ve ondan önceki Mecelle Ahkamı'na göre devletin hüküm ve tasarrufu altında olan yerlerden sayıldığından, dava Yargıtay'dan da onaylanarak, 1970'li yılların sonunda, Hazine lehine sonuçlanmıştır. Bundan sonra İlçe Malmüdürlüğü, göl arazisini Yeniçiftlik köylülerine icara vermeye baslar. Ancak, kana! temizlenmediğinden, her geçen yıl göl arazisinde su kapladığından, ekilebilen alanlar azalmıştır.
Şurasıda bir gerçektir: Ece Gölü'nün kurutulmasıyla, çevrenin ekolojik dengesi de bozulmuştur. Özellikle yeraltı suları yönünden önemli bir olgudur. Daha önceleri, göldeki sazlardan yararlanılmakta ve balıkçılık yapılarak (yılanbalığı ünlüdür), çevreye ekonomik katkı da sağlamaktaydı. Yaban hayatı da gözönüne alınarak bazı kişi, kurum ve örgütlerce gölün kurutulmasına karşı çıkılmaktadır.
HOYRAT GÖLÜ : İlçenin kuzeydoğusunda, Marmara Denizi kenarında ve Güvemalan ile Gerlengeç köyleri arasında bulunmaktadır. Yüzölçümü 110 dekar olan Hoyrat Gölü'nün, Güvemalan yönünden gelen Mağara Deresi ve Koruoba Köyü yönünden gelen Böcekli Deresi ile beslenir. Gölün Marmara Denizi'ne bağlı küçük bir ayağı vardır.
Jeolojik ve coğrafi yönden bir Lagün Gölü özelliğindedir. (Lagün gölleri, deniz kıyılarında bulunan küçük ve eski körfezlerin, zamanla deniz yönünde kalan ağızlarının toprak veya diğer artıklarla dolması sonucu oluşurlar.) Deniz ile bağlantılı olan bu gölde, çeşitli balıklar bulunup, yuvalanmaktadır. Balıkçılık ve kış aylarında kara avcılığı için, Hazinece icara verilmektedir. Hoyrat Gölü'nün batı yanı Gerlengeç Köyü tarafındaki kıyısında, antik çağlarda kurulduğu sanılan, Harpagion veya Harpagia adlı kent olduğu sanılmaktadır. (Bak. Tarihi Yerler) Göl adını da bu antik kentten aldığı söylenmektedir.
NİLÜFER GÖLLERİ : Kalafat Köyü'nün hemen yakınlarında olan göl kümeleri, doğanın bakir gölü özelliğindedir. Biga'nın Abarttı da denilebilir. Yüzeyleri nilüfer çiçekleriyle kaplı olduğundan, bu adın verilmesi uygundur. Yaz ve kış kurumayan bu göllerin güzelliğinin katledilmemesi için, şimdiden yörenin koruma altına alınması gerekir.


BARAJLAR VE GÖLETLER
BAKACAK BARAJI : Bakacak Çayı üzerinde Gürçeşme Köyü'nün kuzeybatısında yapılmış, sulama kanallarının yapımı devam etmektedir. 139 milyon m3 su depolayan olan Bakacak Barajı ile 9000 h. arazinin sulanması gerçekleştirilecektir. Bakacak Barajı 300 h. yer kapsamaktadır. Gövde yüksekliği 50 metredir.
TAŞOLUK BARAJI : Hoşap Çayı üzerinde Hacıköy'ün Güney tarafında yapımı devam etmektedir. Temeli 19.02.1995 tarihinde 9. Cumhurbaşkanımız Sayın Süleyman DEMİREL tarafından atılmıştır. Taşoluk Barajı'nda baraj ile 88 milyon m3 su depolanarak 8177 h. tarım arazisinin sulanması planlanmıştır. Taşoluk Barajı'nın kapsadığı alan 380 h.'dır. Gövde yüksekliği 65 m.'dir. Yapımı devam etmektedir.
AKYAPRAK GÖLETİ: Akyaprak Köyü'nün Güneydoğusundaki Havdan Deresi üzerine yapılmıştır. Sulama amacıyla yapılan gölette balık üretimi de yapılmaktadır. 1992 yılında tamamlanan gölette 1,5 milyon m3 su depolanarak, 319 h. arazi sulanacaktır. Gölet, 200 dekar alanı kapsamaktadır. Gövde yüksekliği 21,5 m.'dir.
KOZÇEŞME GÖLETİ: Kozçeşme
Beldesi'nin kuzeyinde olup, 1997 yılında tamamlanmıştır. Sulama amacıyla yapılan gölette, balık üretimi de yapılacaktır. 4,9 milyon m3 su depolanarak, 566 h. arazi sulanması planlanan göletin alanı 80 h.'dır. Gövde yüksekliği 23 m.'dir.
Balıklı çeşme Beldesi'nde kuru l uçak Organize Sanayi Bölgesi'ne su verecek olan Ayıtdere Barajı ile Bakacak Ovası'nı sulayacak olan Cihadiye Barajı ek 1998 programına alınmıştır.


HAVA DURUMU (İKLİMİ)
İlçe Akdeniz ve Karadeniz iklimleri arasında bir geçiş iklimine sahip ise de, kıyıdan 30-40 km. sonra arazinin yükselmesiyle kara ikliminin etkisinde kalır. Yazların sıcak ve kuraklığı Akdeniz ikliminin, kışların kar yağışlı ve soğukluğu kara iklimini, ilkbaharın yağmurları ve nem fazlalığı Karadeniz ikliminin özelliklerini taşır.
Yağış yılda ortalama 650-850 mm. arasında olup, % 851 kışın ve ilkbaharda olur. Genellikle yazlar kurak geçer, yağış oranı da 20 mm.'ye kadar düşer. Kışın karlı günlerin sayısı 15-20 gün arasındadır. Kar kalınlığı, ortalama ilçe merkezinde 10-15 cm., yükseklerde 1 m.'ye yakın, denize yakın yerlerde ise 5-10 cm. arasında değişir. İlkbahar yağışları, rüzgar ve şimşek gök gürültüsüyle birlikte sağanak olarak olur. Yağmur ve kar yağışının dışında, bazan dolu da yağar. Dolunun zaman zaman çevreye zararı olduğu görülmüştür.
En soğuk günler Ocak ve Şubat aylarında görülür. Isı kışın ortalama 5 derece olup, -9 dereceye kadar düşerek, kış mevsiminin serinliğini ve soğukluğunu tattırır. Yazın ortalama 25 derece olan sıcaklığın, Ağustos ayında 37-39 dereceye kadar çıktığı görülür. Ancak yüksek kesimler yazın daha serin, kışın daha soğuk olur. Kışın genelde hava bulutlu olup, Staratüs ve Nimbus bulutları hemen hiç eksik olmaz.
Ortalama nem oranı, 30 ile 85 arasında değişkendir. Nispi nem oranı % 71'dir. Bitki örîüsü, akarsular, gölet ve deniz nem oranını yükseltir. Bu nem ve ısı farklılıkları, sonbahar ve kış mevsiminde çiğ ve sis şeklinde ortaya çıkar.
İlçede, rüzgarsız günler pek azdır. Özellikle kuzey yönden esen Yıldız ile kuzeydoğu'dan esen Lodos rüzgarları nemli olup, yağışlara neden olur.
Rüzgarlar sık sık yön değiştirir. Kışın, genelde Karayel rüzgarı kar yağmasına yol açar. Bundan başka, kıyı kesimlerde deniz ikliminin özelliği olan meltem rüzgarı, sabahları denizden karaya, akşamları da karadan denize doğru esmektedir, l. derecede hakim rüzgar kuzeydoğu, II. derecede ise güney yönden esmektedir.
Genel olarak iklim Marmara Bölgesi iklim kuşağı içerisinde yer almakta olup, yazları serin, kışları ılık ve yağmurlu geçmektedir. Biga "cesi'nin ortalama sıcaklığı 14 oC ve toplam yıllık yağış miktarı 766,4 mm.'dir.


BİTKİ ÖRTÜSÜ
İklimden ve doğal şartlardan kaynaklanan bitki örtüsü, ilçe sınırlarında denizden iç kısımlara, yükseklere doğru değişiklik gösterir. Yüksek kısımlarda çoğunlukla meşe, az kızılcam ve kayın ormanlarıyla kaplıdır, ilçenin güney, doğu ve batısı ormanlıktır. Eski çağlarda ilçe çevresinin orman alanlarıyla kaplı olduğu, bu ormanlarda arslanların yaşadığı, Parion (Kemer) kenti efsanesinde anlatılır. Biga'daki ve köylerdeki eski binaların ağaç ihtiyacının kuruldukları yerden sağlandığı söylenmesi, topraklarının büyük oranının ormanlarla kaplı olduğunu gösterir.
Günümüzde, ilçe topraklarının % 43'ü ormanlıktır. Ancak bu ormanlık alanlarının büyük bölümü, makilik ve baltalık bozuk ormanlıktır. Ekonomik değeri yüksek ormanlar (kerestelik) yok denecek kadar azdır. Bu ormanlar, Armutçuk Dağı ve Ahmetler Köyü çevresindedir. Biga ormanlarının en yaygın ağaç türü meşedir. Koru alanları dışında kalan yerlere baltalık denir ve yakacak olarak değerlendirilir.
Alçak tepelerde çalılıklar ve fundalıklar yaygındır. Sulak alanlarda ve akarsu boylarında söğüt, çınar, kavak ağaçları vardır. Son zamanlarda gelir sağlamak amacıyla sulak arazilerde ve akarsu boylarında Kanada Kavağı ekimi yaygınlaşmıştır. Endüstride çeşitli alanlarda mobilya, kibrit, kürdan ve sunta yapımında .... vb.) kullanılmaktadır. İç ovalarda ahlat, armut vb. ağaçlar göze çarpar. Yakın zamana kadar oldukça çok olan ceviz ağaçları da, mobilya yapımı nedeniyle kesilerek oldukça azalmıştır. Kıyılarda kısa bodur ağaçlarla zeytin, defne ve kocayemişe rastlanır.
Orman Müdürlüğü'nün yoğun çalışmaları sonucu, iklim ve toprak yapısı göz önüne alınarak, fundalık, pırnal ve pirenlik gibi makilik alanlar ıslah edilerek, ekonomik değeri yüksek kızılcam, sahilçamı, fıstıkçamı, selvi dikimi yapılmış ve dikilmesi planlanmıştır.
Yapay olarak bugüne kadar 9130 hektar ağaçlandırma yapılmıştır. Bunun 8060 hektarı Karabiga, 100 hektarı Biga ve 970 hektarı da Sava bölgesine dikilmiştir.


DEPREMLER, YANGINLAR, SU BASKINLARI
Biga İlçesi ve çevresi 1. derece deprem kuşağı içinde bulunmaktadır. Bunun nedeni, yer kabuğunun büyük levhaları arasında bir sıkışma kuşağı üzerinde yer alan Türkiye, yalnız Alp Dağları'nın oluşum döneminde kvrılmalara uğramış, yakın jeolojik zamanlarda toptan yükseldiğinden atimi ı yırtılma fayları oluşmuş, bu faylarla da yer yer parçalanmıştır. Genç kabuk hareketlerinin yol açtığı basınç ve gerilmeler devam ettiğinden, ülkemizden ve ilçemiz Biga'dan İznik-Gemlik kolu fay hattı Akyazı - İznik - Gemlik - Bandırma - Biga -Çan - Bayramiç - Ezine uzantısında olup 260 yıldır enerji toplamakta Ulubat-Manyas kolu fay hattı da Akyazı - Osmandı - Bursa - Ulubat Gölü - Manyas Gölü - Gönen - Yenice fay hattı da İlçemiz yakınından geçip 47 yıldır enerji toplamaktadır.
Biga'mızdan geçen fay hattı, diriliğini korumakta ve zaman zaman yatay ve.düşey doğrultuda oynamaktadır. Bu nedenle, İlçemiz Biga, Türkiye'de ve Dünya'da deprem riskinin yüksek olduğu yerdedir, ilçemizde 1064, 1739, 1894, 1953 ve 1983 yıllarında çeşitli şiddette depremler olmuştur. Bu depremlerde çok önemli can kaybı ve maddi hasar meydana gelmemiştir.
İlçede bilmen iki önemli yangın olmuştur. 1900 yılındaki yangın Kurşunlu Camii çevresinde olmuş, ikinci ve en büyük yangın, 1935 yılında olmuş, kent oldukça zarar görmüş ve yangından sonra önemli ölçüde yenilenmiştir. Bu yenilenme olayında, inşaat mühendisi yerine bir demiryolu mühendisinin görev yapması nedeniyle, yenilenen bölümlerdeki yol ve caddeler, birbirlerine tren yolu makası gibi keserler.
Biga İlçe merkezi ve Kocabaş Çayı yatağı yakınındaki köyler, sık sık su baskınlarına uğramaktadır. 1966 yılında yapılan setten sonra, İlçe merkezi belirli bir oranla su baskınından kurtulmuştur. 1980 -1993 ve 1997 yıllarındaki su baskınları can kaybına yol açmamışsa da mal ve hayvan kaybına neden olmuşlardır.
Özellikle Aralık 1997 tarihinde, hatalı çevre yolu inşaatının neden olduğu su baskını sonucu, okullar üç gün tatil edilmiştir.
1975 yılında, Karabiga Beldesi'nde hortumun yol açtığı su baskını da, büyük zarara neden olmuştur.


KONUTLAR
ISINMA VE AYDINLATMA:
Köylerde, çevre olanaklarına göre taş, kerpiç, bağdadi (ağaç direkler üzerine çakılmış çıtalara sıva vurularak yapılır) evler yapılmıştır. Evlerin çoğu tek katlıdır. Köylerdeki iki katlı eski evlere, "Hanay" denir. Halk Türkülerinde bu sözcüğe sıkça rastlanır. Bu hanayların iç ye dış görünüşleri oldukça güzeldir. Özellikle, iç kısımlarda ince ağaç işleri, göze çarpan sanatsal değerdedirler. İlçe merkezindeki eski evler de bu evlere benzer özellik taşırlar.
Ancak, uygarlık geliştikçe konutlarda da önemli değişiklikler yapılmış olup, taş, tuğla ve betonarme binalara dönüşüm başlamıştır. Diğer bir deyimle, beton yığınları oluşmaya başlamıştır.
Özellikle, Şirintepe Mahallesi'nde yapılan kooperatif binaları, modern bir yerleşim birimi oluşturmuştur. Bu binalar kaloriferli ve asansörlüdür. Buna benzer kooperatifleşmeyle konut yapımları ilçenin değişik yerlerinde devam etmektedir. İlçe merkezinin toplam alanını 123,95 ha., İmar alanı 6,8 ha.lık konut alanı ise toplam yapı alanının % 53'ünü oluşturmaktadır. Belediye Numarataj cetvellerinden alınan bilgilere göre, toplam 5929 konut mevcuttur. Yerleşmede, konutların çoğunluğu betonarme olup, ortalama kat adedi 1.96'dır. Yüksek katlı bahçesiz yapılar, trafik akışı ve otopark problemlerini yaşatmaktadır.

Belde Konutları
Konutların ısıtılması için, kalorifer sistemine dönüşüm hızlı bir şekilde devam etmektedir. Genelde soba kullanılır. Yakacak olarak kullanılan odun, ilçe ormanlarından, linyit kömürü de Çan İlçesi'nden temin edilir. Ancak, bir ara buradan temin edilen linyitler haya kirliliğine neden olduğu gerekçesiyle yasaklanma yoluna gidilmiş, belediye ve ticarethanelerce kaliteli linyit, Tunçbilek ve Soma'dan getirilmeye başlanmışsa da, daha sonra bundan vazgeçilmiştir. Çok az da olsa, kaloriferlerde yakacak olarak fuel oil kullanılmakta olup, bazı binalarda elektrik, likitgaz ve gaz yakıtlı elektrik sobaları da kullanılır.
Aydınlatma, elektrik enerjisi ile yapılmaktadır. Elektrik enerjisi, ev araçlarının çalıştırılmasında ve sanayide de kullanılır.
İlçemizde ilk elektrik santrali, 1929 yılında, zamanın Belediye Başkanı Raşit Bey tarafından kurulmuştur. Ancak, bugün, motor gücünün ne kadar olduğunu gösterir bir belge yoktur. Elektrik santrali kurulduğu zaman makinist, Ruşen Bey adlı kişidir. Bu kişi, Rus asıllı olup, Vrangel Ordusu ile Türkiye'ye gelmiş, bu ordudaki rütbesi Albay olup, asıl adı Roskof'dur. Türkiye Uyruğuna geçip, Müslüman olduktan sonra, Ruşen ismini almıştır. Daha sonra santralin motor gücü arttırılarak ilçenin bazı bölümlerin, kesinti zamanlarında elektrik verilmekte idi. Ancak bu da kaldırılmıştır.
Tüm belde ve köylere, elektrik enerjisi verilme çalışmaları 1984 yılında tamamlanmıştır. Elektrik üretim ve dağıtımı, Türkiye Elektrik Kurumu (TEK) tarafından karşılanmışsa da özelleştirme yapıldığından, dağıtım ve ücret toplama işi Türkiye Elektrik Dağıtım A.Ş. (TEDAŞ)'a devredilmiştir. Hastane yolu üzerindeki trafo merkezinden köy, belde ve merkez mahallelerdeki trafolara iletilen elektrik enerjisi, buradan, meskenlere dağıtılmaktadır.
İÇME VE KULLANMA SULARI
Biga'nın ilçe merkezi, belde ve köylerinde sağlık yönünden kullanım ve içimi uygun sular vardır. Ancak, bazı köylerde özellikle yaz aylarında, ekolojik denge bozulduğundan (Ece Gölü'nün kurutulması, Derin sondaj kuyularının çok açılması, bitki örtüsünün yok edilmesi vb.) su sıkıntısı çekilmektedir, içme suyu, tüm yerleşim birimlerinde yeterli değildir.
Biga merkez, Gümüşçay, Karabiga, Kozçeşme, Balıklıçeşme, Yeniçiftlik Belediyeleri ile 25 köyde kanalizasyon şebekesi vardır. İlçe mermezinde ve diğer belediye bulunan beldelerde çöp toplama işi, belediyelerce yapılmaktadır. İlçe merkezinde toplanan çöpler, Imam-Hatip Lisesi'nin arkasında, Havdan Köyü yoîu üzerindeki alana dökülerek, büyük bir çevre kirliliği oluşturmaktadır. Ancak, yeni bir çöp atım merkezi bulunarak bu durumun önüne geçjlmeye çalışılmaktadır.
İlçe merkezine dört merkezden kullanım suyu gelmektedir. Bunlar; Panço suyu, Yolindi Köyü'nün 5 km. güneyi ile, Sarnıç Köyü'nün 1 km. güneydoğusundan, yazın saniyede 40 litre, kişsn saniyede 75 litre olarak gelir. Hoşoba Köyü yakınındaki Derinkuyu suyu 3 kaynaktan gelmektedir: Bu kaynaklardan saniyede 18+45+30=93 litre su gelir. Akpınar suyu, Akpmar Köyü yakınlarından saniyede 5 litre olarak, Ören Kavağı suyu da, İlçe merkezi yakınlarındaki Uyluk ile Balıkkaya arasında saniyede 2 litre olarak gelmektedir. Bu sular, yaz aylarında ihtiyaca cevap vermeyince, Biga Ovası'ndaki (Kadı Ovası) derinkuyu artezyen sulan da ilave edilerek, mevcut su şebekesine takviye edilir. Ancak, bu su çok tortulu olduğundan, terketilme yoluna gidilmişse de, ihtiyaç duyulduğunda kullanılmaktadır.
Tüm bu sular iki adet depoda toplanarak, oradan ilçeye dağıtımı yapılmaktadır. Bu sular kullanım suyu olarak verilse de içme suyu olarak da kullanılabilir.
Tatlı su ise, ilçe merkezine, Akkayrak Köyü ile Bakacakçiftliği Köyleri arasından saniyede 2 litre olarak gelmektedir. Bu tatlı su Biga'daki 30 tatlı su çeşmesine verilerek, halkın içme suyu ihtiyacı karşılanmaktadır. İlçenin, çevrede en iyi suyu sayılan ve sertliği 4 derece olan "Abdal Suyu" Işıkeli Köyü yakınlarındaki "Abdal Dağı" eteklerinden çıkar. Bu su tankerlere doldurularak, başta ilçe merkezi olmak üzere çevreye belirli bir ücret karşılığı satılmaktadır. Karabiga Beldesi'nde Hacı İmam suyu, Hacıköy, Kaşıkçıoba, Abdiağa ye Sarıkaya Köyü suları da iyi, sağlıklı ve içimli sulardır.

KARABİGA (PRİAPOS)
Çanakkale'ye bağlı, Biga ilçesinin 20 km kuzeydoğusunda, Marmara denizinin güneyinde, Karabiga yarımadasının, 3200 (1995 sayımı) nüfuslu bir sahil beldesi.
Belde 1910 yılında belediye teşkilatına kavuşmuş. Ancak 1982 yılından kalma belediye mühürü, kuruluş yıllarını, dahada ötelere götürüyor. 1920 yılında yeniden kurulur ve Mehmet İSTANBULLU ilk belediye başkanı olur.
Belde, deniz yolu ile yük ve yolcu taşımacılığına, yat turizmine, özellikle balık üreme yatakları konumuna oldukça uygundur.Ancak bu yataklar, Kocabaş çayından gelen atıklardan; bilinçsiz, kaçak ve yasak teknikler ile avlanan balıkçılardan olumsuz etkilenmektedir.
Karabiganın ekonomik yapısında balıkçılık, çiftçilik ve hayvancılık ön plandadır.Bu yapının diğer bölümünüde memurlar-esnaf ve işçiler oluşturur.
Bugün Karabigada 'Karabiga Kaleleri' diye bilinen kalıntıların, milattan önce VII. yüzyılın ilk yarısında kurulan 'Milet' kolonisi olduğu sanılmaktadır.Bu kalıntılar adını Kır Tanrısı PRİAPOS 'tan almıştır.Şehir kalıntıları merkezden 3 km uzaklıktadır.Bölge sit alanı ilan edilmiş olup, Arkeolojik kazı yapılmamıştır.
Deniz, kum, güneş, balık, mitoloji ve dinlenme...........

BAYRAMİÇ İLÇESİ
http://img70.imageshack.us/img70/4605/bayramicze7.jpg

Bayramiç, Çanakkale (http://tr.wikipedia.org/wiki/%C3%87anakkale_%28il%29)ilinin (http://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0l) bir ilçesidir (http://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0l%C3%A7e).
Bayramiç ve yöresinin geçmiş çağlarda Troia krallığının sınırları içersinde olduğu bilinmektedir. İlçe merkezinin bu dönemlerine ilişkin bilgiler, bugün ilçe sınırları içinde kalan bazı eski yerleşim merkezlerinden elde edilmektedir. Bunlardan en önemlileri arasında Troas bölgesinde, bugünkü Kurşuntepe yakınları ve Skamondros (Eski menderes) çayı vadesindeki eski bir Aiolya yerleşim yeri olan Skepsis'Evciler) ve Akpınar, Çaldağ köyünde bulunan Kiemalılar'ın kurduğu bir koloni olan Kebren (Akpınar) bulunmaktadır. Pers egemlenliğine ve daha sonra da sparta istilasına uğrayan kent, halkının Alexandreia -Troas'a göç etmesiyle boşalmıştır. 1356 yılında Osmanlılar, bugün Kültür Bakanlığı tarafından koruma altına alınan. Restorasyonu yaptırılan ve halk arasında "Hadımoğulları konağı" olarak tanınan binayı yaptırmışlardır.
Harita üzerinden seçiminizi yapın . .

Akpınar Çaldağ köyünde, adını Priamos'un oğlu Kebrianos'tan aldığı söylenen, M.Ö. V.yüzyılda büyük ün kazanan ancak M.Ö.III. yüzyılda tamamen boşalan, Kebren Antik şehri ile Kurşunlu köyündeki, yazılı kaynaklara göre etrafı yüksek surlarla çevrili bir kale ve Athena Tapınağı'nın olduğu bildirilen Skepsis kentinin kalıntıları, ilçemizdeki antik yerleşme merkezleridir.Ancak yörede yeterli bir araştırma yapılmadığı için önemli bir antik yerleşim bölgesi olan Bayramiç ve civarı hakkında başka bir bilgi bulunmamaktadır.Osmanlı dönemi yapıları arasında Tepe Camii, Taşköprü Camii, Hadımoğlu Konağı ve taş köprü sayılabilir

http://img412.imageshack.us/img412/2325/turkev16pa4.jpg

HADIMOĞLU KONAĞI
17. yüzyılda Konya'nın Hadim kasabasından gelerek, Bayramiç'e yerleşen Mustafa ve Ahmet isimli iki kardeş burada dabaklık yapmaya başlamışlardır. Kısa bir sürede zengin olan kardeşler, zamanın hükümetinden Bayramiç sancaktarlığı'nı almışlardır. Hadimoğlu konağı, bu sancakta kardeşlerden kalan ve günümüze kadar fazla tahrip olmadan gelebilen en güzel sivil mimarlık örneklerinden binidir. Binanın bazı yerlerinde Bayramiç ilçesine 14.km. uzaklıkta yer alan Kurşunlu tepe üzerinde Skepsiz Antik kentinden gelen mimari parçalar dekorasyon unsuru olarak kullanılmıştır. İç ve dış cepheler tamamen resim, fresk, alçı süsleme ve ahşap oymalarla tezyin edilmiştir. 1973 yılında, bina, varislerden hazinece satın alınmış, bilahare Kültür Bakanlığana devredilmiştir. 1996 yılında Bayramiç Kaymakamlığına tahsis edilen konak, "Türk Evi-Etnografya Müzesi" olarak Çanakkale Valiliğince gösterime arzedilip, Bayramiç halkına armağan edilmiştir.

http://img50.imageshack.us/img50/1755/ayazmabayramicnm3.jpg

KAZDAĞI (AYAZMA) Bayramiç ilçesi, Evciler köyünden sonra 5 km. mesafededir. Kazdağına özgü uzun ağaçları, gürül gürül akan soğuk suları ve piknik yerleri ile ilimizin en güzel mesire yerlerinden birisidir. Kazdağında (Ayazma) her yıl Ağustos ayı içinde geleneksel Kazdağı güzellik yarışması düzenlenmektedir. Troya bölümünde geniş ayrıntıları ile incelediğimiz Antik mitolojiye sahne olan Kazdağı ile ilgili güzel bir efsane anlatılır. Edremit'in Güre köyünde Sarıkız adında çok güzel, iyi yürekli yardımsever bir kız yaşardı. Onu çekemeyenlerin iftiraları sonucu babası Sarıkız'ı 5-10 kazla birlikte Kazdağına bırakır. Uzun bir zaman sonra baba kızını görmeye gelir. Dağta abdest almak için kızından su ister. Sarıkız dağın tepesinden elini körföze uzatarak tasını doldurunca kızının erdiğini anlar. Sırrı anlaşılınca Sarıkız oracıkta can verir. Buna çok üzülen babası da başka bir tepede can verir. Bu rivayete göre İda dağı, Kazdağı, dağın doruğu Sarıkız tepesi, babasının öldüğü yer de baba dağı diye anılır. KÜLCÜLER KAPLICASI Bayramiç ilçesinin 18 km. doğusundadır. Kapılacada kür için banyo ve havuzlar vardır. Kaplıca suları sodyum sülfatlı, kükürtlüdür. 29 derece ile 34.5 derece sıcaklıkta olan kaplıca da, 8.7 ile 14.1 oran değerinde radyoaktivite bulunmaktadır. Romatizmal, cilt, nefrit, kadın, solunum yolu hastalıkları ile felçlerde olumlu etki yapar.

KAZ DAĞI (İDA)
http://www.kazdaglari.org/kalbum/albums/resim/thumb_k24.jpg http://www.kazdaglari.org/kalbum/albums/resim/thumb_k14.jpg

Adı Nereden Geliyor? Kaz Dağı’nın eski çağlarda ve mitolojideki adı “İda Dağı”dır. Efsaneye göre; “İda” adını “İdaios”tan alır. İdaios; Çanakkale Boğazı’na (=Dardanelles) adını veren Dardanos’un iki oğlundan ilkidir. “İda” adı, Anadolulu şair Homeros’a göre “Bin pınarlı, çok pınarlı, hayvanı ve bitkisi bol olan yer” demektir.
“Kaz” kelimesi; “Tahtacı” dediğimiz Türkmenlerce kutsal sayılan bir hayvandır. Çember veya üçgen içine çapraz iki kazayağı olarak işlenen, ilahi ve uğur getiren bu sembol; her Türkmen’in iş elbisesinden mezarına kadar her yerde kullandığı bir simgedir. İşte bu nedenle de İda Dağı’nın adı “Kaz Dağı” olmuştur.
Önemi: Kaz Dağı; yalnız hava, toprak ve su değildir. Geçmişten günümüze Biga Yarımadası’nın (=Troas) karasal, eko-sistem kompleksinin en önemli ve vazgeçilmez unsurudur.
Kaz Dağı doğal, ekonomik, tarihsel ve kültürel kaynak değerleri açısından oldukça zengin bir potansiyele sahiptir. Bu değerler, Kaz Dağı kütlesinin tümüne dağılmış durumdadır.
Kaz Dağı; Çanakkale’nin kültürel, toplumsal, ekolojik ve ekonomik açıdan geleceğe bırakacağı en önemli mirasıdır.
Kaz Dağı; yerüstü ve yeraltı su rezervleriyle, sıcak ve soğuk su kaynaklarıyla, Biga Yarımadası’nın yaşam kaynağıdır.
Kaz Dağı; Dünyanın oksijen üretimi bakımından en önemli üç bölgesinden biri olup; ayrıca doğal bitki örtüsünün önemli bir bölümünü oluşturan ormanları, endemik türlerce zengin biyo- çeşitliliği, gen kaynakları ve doğa koruma alanlarının varlığı ile de dünyamızın en önemli bölgelerindendir.
Çevreyle uyumlu, doğal ve geleneksel sosyo-kültürel yaşamla içi içe geçen, yöresel bitki örtüsünü ve yaban hayatını koruyan Kaz Dağı’nda turizm alt yapı yatırımlarının gerçekleştirilmesi eko-turizm için önemlidir.
Su kaynakları: Akdeniz ve Ege denizi üzerinden gelen lodos rüzgarları, Kaz dağı’nın coğrafi konumu ve doğal bitki örtüsüne bağlı olarak bu bölgeye her zaman yağış getirir. İşte bu nedenle yöre adeta su deposudur. Son onbeş yıldır ilimiz sınırları içinde içme ve sulama amaçlı bir çok gölet, rezervuar ve baraj yapılmaktadır. Bunları planlayanlar; yöre insanını sulu tarıma, hatta organik tarıma geçirerek, yöre insanının gelir düzeyini ve yaşam kalitesini yükseltmeyi hedeflemektedirler.
İklim: Genel olarak; Türkiye’nin batı ve güney bölgelerinde, subtropikal karaların batı bölümlerinde, yazları sıcak ve kurak, kışları ılık ve yağışlı büyük Akdeniz iklimi egemendir. Coğrafi olarak Akdeniz ile Karadeniz iklimleri arasında bir geçiş özelliği taşıyan yöre iklimi, geleneksel sınıflandırmaya göre yarınemli Marmara geçiş iklimine girer.
Bu yarınemli durum ve arızalı topoğrafya, dağda,endemik türlerce zengin bir orman vejetasyonunu karşımıza çıkartır. Tarih boyunca bu bölge; hem halk tababeti için gerekli olan şifalı bitkileri , hem de gemi yapımı ve diğer gereksinmeler için kereste gereksinimini sağlar.
Flora ve Fauna: Kaz Dağı, Avrupa-Sibirya, Akdeniz ve İran-Turan flora bölgelerinin de kesişim alanında yer almaktadır. Doğu–batı istikameti uzantısı içinde, güney-kuzey cephelerinde farklı coğrafi özellikler, çok farklı flora ve faunayı karşımıza çıkarır. Kaz Dağı, flora ve fauna bakımından, Biga Yarımadası’nın en zengin alanıdır.
Kaz Dağı, endemik ve nadir bitki türlerini barındıran önemli doğal yaşam alanıdır. Bu alanlar, aynı zamanda gen koruma ve yönetim alanlarıdır. Kaz Dağı masifi üzerinde onyedi alanda Dünya Bankası katkılı çalışmalar halen devam etmektedir. Kaz Dağı’ndaki bitki örtüsünün zenginliği ve ormanların büyük alan kaplaması yaban hayatını da güçlendirmektedir. Tarım ve Ormancılık: Karasal habitatların başında ormanlar gelmektedir. Kaz Dağı’nın alçak kesimlerinde görülen kızılçam, çınar, orta yükseklikte kestane, meşe,karaçam, doruklar da ise, kayın ve göknar toplulukları zaman zaman saf halde, ekseriyetle de karışık görülmektedir. Kaz Dağı, ayrıca yapacak ve yakacak odun ve keza Orman dışı tali ürünler bakımından da zengindir.
Beş bin yıldan beri Biga Yarımadası’nda yaşayan halkın en önemli geçim kaynağı tarım ve orman ürünleridir. Günümüzde sadece Kaz Dağı’nın su kaynaklarının korunamaması bile Yarımada’daki tarımın ve yöre halkının felaketi olacaktır.
Hayvancılık: Kaz Dağı’nın kuzey kesiminde Yenice ve Bayramiç ilçelerinde süt ve süt ürünleri önemli bir yer tutar.
Su Ürünleri: Tatlı su balıkçılığı üretimi arasında alabalık ön plandadır. Bayramiç, Yenice, Çan ve Biga ilçelerinde yetiştiricilik yapılmaktadır.
Milli Park: Kaz Dağı kütlesinin esas olarak Balıkesir il sınırları içinde kalan güney yüzü, Zeytinli Çayı’ndan Altınoluk Beldesi’nin batısına kadar olan bölümü ile bu bölümün doruklara kadar olan yükseklikleri, 17.04.1993 tarih ve 21555 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 93/4243 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile Milli Park kabul edilerek, koruma altına alınmıştır.
Orman İşletme Müdürlükleri: Milli Park sınırları dışında kalan bütün alanlar; Ayvacık, Bayramiç, Yenice, Kalkım ve Edremit Orman İşletme Müdürlükleri’nin kontrolü altındadır.
Dağın bir yüzünün Milli park, diğer yüzünün Orman işletme Müdürlükleri’nde olması bir çelişkidir. Biyo-çeşitlilik yönünden kuzey yüzünün, güney yüzünden daha zengin olması, kuzey yüzünün önemini daha da artırmaktadır. Bu amaçla yapılan ve yapılacak olan bilimsel çalışmalar artıkça Kaz Dağı’nın önemi daha iyi anlaşılacak; KTVKK tarafından koruma altına alma çalışmaları başlatılacaktır.
Kaz Dağı İle İlgili Mitoloji ve Efsaneler: Kaz Dağı’na yönelik mitolojiler oldukça fazladır. Tanrılar ve Tanrıçalar arasındaki ilişkiler ile insanlarla Tanrı ve Tanrıçalar arasındaki ilişkilerin geçtiği mekân; hep Kaz Dağı’dır. Mitolojilerin ana kaynağı Homeros’ tur. Kaz Dağı’nın kuzeyinde yaşanan “Zeus-Ganymedes”; “Afrodit - Anchises”; “Paris – Oinone” ve “Paris-Üç güzeller-Helena” en ünlülerindendir.
Türkler’in Anadolu’ya ayak basıp, buralara yerleşmeleriyle efsaneler daha da çeşitlenir. İda Dağı’nın adı da Kaz Dağı’na dönüşür. Yörede örneğin; Kaz Dağı'nın güneyinde yaşanan bir efsanenin kahramanı olan Sarıkız’ın ve Sutüven Şelalesi'nde boğulan, aşık olduğu kıza kavuşmak için sırtında kocaman bir çuval tuzu dağa çıkaran Hasan'ın öyküsünün çok değişik versiyonlarını dinleyebilirsiniz.
Doğal, Tarihi ve Kültürel Değerler: İnsanlığın doğal ve kültürel evrensel değeri, efsanelerin kutsal dağı İda Dağı’dır. Coğrafi bölge olarak Biga Yarımadası’nı oluşturan İda Dağı, uygarlığın temellerinin kurulduğu TROİA’nın ev sahibidir. Athena’nın tapınağı, Aristo’nun okulu, Hümanizmin merkezi de İda Dağı’nın en batı ucunda bulunan Assos’dadır. Dağın etrafı Troia başta olmak üzere; Adramyteion, Antandros, Gargaria,Lemponia, Assos, Aleksandria Troas, Kebrene, Skepsis.. gibi antik yerleşimlerle çevrilidir.
Bunlardan Küçükkuyu-Adatepe (Gargaron Tepesi), tanrılarına kurbanlar sunmak üzere yapılmış bulunan Zeus Sunağı’na ev sahipliği yapar. Ayvacık -Gülpınar’da Apollon smintheion kutsal tapınağı, Tuzla Köyü’nde bulunan M.Ö. II yy.’dan sonra yapıldığı düşünülen Roma köprüsü; 1366 yılında yapılmış olan Hüdavendigar Külliyesi, Çanakkale ve yöresindeki ilk ve orta devir eserlerinden, kitabesi olan önemli bir eserdir. Hüdavendigar Camii halen kullanılmaktadır.
Bayramiç’teki Hadimoğlu Etnografya Müzesi, yapılacak restorasyonla yöre yaşamını gözler önüne serecektir. Ayrıca 1357-1365 yıllarında yapıldığı düşünülen Hacı Bali Camii ve 1792 tarihinde yaptırılan Camii- Cedid (Karşıyaka Camii) ile Taş köprü görülmeğe değer eserlerdir. Evciler-Ayazma yakınlarındaki Serhat Köyündeki özel müze ve çınarlar; Yenice İlçesindeki Etnografya müzesi, Pazarköy’deki Mültezim konağı, Yenice-Hamdibey’de Kuvvâ-yi Milliye Kahramanı Köprülülü Hamdi Bey’in heykeli görülmeğe değer yerlerdir. UNESCO’ dan özel ödül almış, Türkmen kültürünün iş aletlerinden giysilerine, çadırlarından ev gereçlerine kadar yüzlerce ürünün sergilendiği Tahtakuşlar Etnografya Müzesi emekli öğretmen Alibey Kudar tarafından kurulmuştur. Kaz Dağı’nda halen geleneksel dokularını hiç bozmadan yaşantılarını devam ettiren Türkmen köylüleri, her sene Ağustos ayının son onbeş günü Sarıkız tepe’de geleneksel Sarıkız şenliklerinin yöresel kıyafet ve adetlerine uygun olarak yayla yaşantısında çadırlar kurarak, Sarıkız Şenlikleri olarak kutlamaktadırlar.
Tarihte bilinen; altın elma verilerek seçilen ilk güzel Afrodit’in, temsili yarışmasının yapıldığı Ayazma’da, her yıl Ağustos ayında bu gelenek devam ettirilip Kaz Dağı Güzeli seçilmektedir.
Kaz Dağı; Bayramiç’te Ayazma, Çandır, Muhteşem Süleyman, Dalak suyu, Güre’de Pınarbaşı gibi ören yerleri ile Altınoluk’ta Şahindere Kanyonu, Zeytinli de Hasanboğuldu, Sutüven Göletleri ve su kaynakları gibi doğal güzellikleri, Yeşilyurt, Adatepe, Kayalar gibi taş evleri ile dikkat çeken köyleri, Tepe noktalardaki orman gözetleme kulelerinin yer aldığı manzara noktaları, şifalı suları, kaplıcaları, gibi daha bir çok zenginliklere sahiptir.
Kaz Dağı’nda yaşanan ve yaşanabilecek sorunlar: 1-Çan Termik Santrali; 2-Maden arama ve işletme etkinlikleri; 3- İkinci konut, 4-Orman yangınları; 5-Orman tahsisleri; 6- Açma ve yerleşme; 7- Meteorolojik ölçümlerin yapılmayışına bağlı olarak veri tabanı oluşturulamaması
Sorunların bir başka boyutu; madenlerin çıkarıldığı bölgede oluşacak erozyondur. Bu durum da gölet ve barajların kullanım sürelerinden önce dolması gündeme taşınacaktır. Diğer bir boyut ise; bu bölgedeki madenler için kullanılacak kimyasallarla ya da kül barajlarına bırakılan ve aktif hale gelmiş partiküller ve ağır metallerle; yer altı ve yüzey sularının kirlenmesiyle yaşanacak olanlardır. Geleceği planlamakla yükümlü olan merkezi ve yerel yönetimler, akademisyenler ve doğaya duyarlı olan herkese bu konuda düşen görevler olduğunu unutmayalım.
Eko-Turizm: Çanakkale’nin sahip olduğu doğal, tarihi ve kültürel zenginlikleri göz önünde aldığımızda, Türkiye’nin bir çok cennet köşesi gibi bu kentin de eko-turizm için eşsiz bir potansiyele sahip olduğu görülmektedir. Kaz Dağı, bu potansiyelin en önemli öğesidir.
Tüm bunların yanında eko-turizmde kullanılan ana kaynak, doğal ve korunacak alanlar içerisinde olduğundan, bu alanlardaki planlamanın iyi yapılmaması halinde ortaya çıkan bozulma, kitle turizminin getirdiği olumsuz etkilerden daha büyük olabilmektedir. Kırsal alanlarda eko-turizm ile ilgili planlama yaparken doğal yapıyı bozmamak, gelecek nesillerinde bu alanlardan yararlanmasını bilmeyi amaç edinmek ve sürdürülebilirlik ilkesinden uzaklaşmamak gerekmektedir.
Oksijen yönünden dünyanın en zengin bölgeleri arasında bulunan Bayramiç ve Yenice yöresinde yapılacak spor kompleksleriyle, gerek ulusal, gerekse uluslararası takımların yaz aylarında kamp yapmaları sağlanabilir.
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi’nin hızlı bir şekilde gelişmesi, Kaz Dağı’na yönelik yapılan ve yapılacak bilimsel toplantılar ve araştırmalara öncelik vermesi; uluslararası üniversitelerle yoğun işbirliği içinde olması, bunları teknik gezilerle zenginleştirmesi kentimizde kongre turizminin gelişmesinde önemli rol oynayacaktır.
Sonuç ve Öneriler: Kaz Dağı; güneyi, kuzeyi, doğusu, batısı ile bir bütün olarak düşünülmelidir. Çanakkale ve Balıkesir İlleri merkezi yönetimleri ve Kaz dağı çevresindeki yerel yönetimler arasında işbirliği yapılmalıdır. Bu işbirliği; bilimsel anlamda da Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi ile Balıkesir Üniversitesi ve Kaz Dağı’na yönelik çalışma yapan bilim insanlarını da arasına alarak gerçekleştirilmelidir. Yapılacak ortak toplantılarla; sürdürülebilirlik kapsamında, “Doğal çevre, tarihi ve kültürel çevreyle bir bütündür.” anlayışıyla gerçekleştirilmelidir. Bölgede açılacak yaz okulları ve kampları ile yapılacak çevre eğitimi, bilimsel araştırma, korunan ve korunması gereken alanların tespiti, planlama ve yönetimde birliktelik, Eko-turizmin geliştirilmesi için ortak projelerin yapılması ve yaşama geçirilmesi ön koşul olmalıdır.
Kaz Dağı çevresindeki kırsal alanlardaki otantik orman köyleri tespit edilip; burada yaşayan halkın turizm destekli aktiviteler konusunda eğitilmesi, desteklenmesi ve köylerde ev pansiyonculuğunun geliştirilmesi, sürdürülebilir bir yöntem olarak ele alınmalıdır. Ayrıca bu köylerde; organik tarım ağırlıklı çiftlik turizmi aktiviteleri de desteklenmelidir.
Çanakkale’nin vizyonu, tarım ve tarıma dayalı sanayi olarak çizilmiştir. Yalnız bugünü değil, küresel ısınmayla beraber önümüzdeki elli yılları düşünmek ve gelecek kuşakların yaşamlarını planlamak zorunda olduğumuzu unutmamalıyız. Bugün için yeterli görülen kaynaklar; sürdürülebilirlik ilkesi göz önünde bulundurulmadan tüketilmesiyle, gelecek kuşakların bu topraklarda sağlıklı yaşama haklarını da ellerinden alacağımızı unutmamalıyız.

http://www.kazdaglari.org/kalbum/albums/resim/normal_k14.jpghttp://www.evciler.com/galeri/0030.jpg
http://www.burasicanakkale.com/burasicanakkale/extra_pages/cnk_reh/images/ayazma_bayramic.jpg
http://www.evciler.com/galeri/0028.jpg http://www.evciler.com/galeri/0031.jpghttp://www.evciler.com/galeri/0016.jpg

ÇANAKKALE'DE NE YENİLİR, NE İÇİLİR
Sardalye Balığı:Çanakkale ve çevresinde en bol çıkan balık. Sardalye her mevsim yenen bir balıktır. Özellikle Haziran Temmuz ve Ağustos
aylarında yağlanır, bu aylarda sardalyenin ızgarasına doyulmaz. (Hele "Boklu Kebabını" yiyenler bilir.)
benim tercihim ise asma yaprağında sardalye dir.
Peynir Helvası:Taze peynir(Teleme) ve şeker ile yapılır. Normal ve fırınlanmış olmak üzere iki türü vardır.en güzel peynir helvasını KADİR USTA(TRT belgeselini yaptı ) ve BABALIK ta bulabilirsiniz.
Benim tercihim fırınlanmış ise kadir ustadan yanadır.dondurmalı yersem BABALIK ta fırınlanmış helva üzeri sade dondurma dır.

Çavuş üzümü:Ülkemizde yalnız Bozcaada'da yetişir. Sofralık üzümdür. Çoğu ihraç edilir. İri, sarımsı yeşil taneli, bol sulu ve tatlıdır. Ağustos sonu çıkar, Eylül en bol olduğu zamandır.

Benim tercihim: YUNATÇILAR marka kırmızı şarap olaraktır :)

Bayramiç Tahin Helvası:Bayramiç ilçesinde geleneksel ustalar tarafından yapılır. Kışlık helva diye de bilinir. Susam ve şekerden yapılır.

Ezine Peyniri:Bir şey yazmaya gerek yok zaten tüm türkiye biliyor. orjinali koyun peyniridir.Çanakkale Ticaret ve Sanayi Odası bugünlerde Ezine peynirini tescil etme çalışmaları başlatmış durumda.

Benim tercihim : Çok marka var ve birbirinden güzel peynirler yapıyorlar. Mayıs ayında yapılmış ve 3-4 ay soğuk ortamda dinlendirilmiş ise tadına doyulmaz.Çanakkale merkezde kim iyisini satar bilmiyorum ama ezinede Dedeoğlu (şu an faaliyettemidir?) en iyilerinden. bir de ayazmanın girişinde küçük bir yer var o çok güzel yapar.

Asma yaprağında sardalye
Malzemeler:
iri boy saros sardalyesi
Taze asma yaprağı
1/2 su bardağı rafine yağ
1 tatlı kaşığı tuz
1 çorba kaşığı limon suyu
1 adet limon (dörde bölünmüş)

Hazırlanışı:
Asma yapraklarının her iki tarafı yağlanır. Balıklar tuzlanıp üzerine limon suyu ve yağ dökülür. Sardalyeler birer asma yaprağına yerleştirilip, balıkları örtecek şekilde rulo yapılır. Beş dakika kadar ızgarada pişirilir. Dörde bölünmüş limon ile süslenerek servis yapılır.

Peynir Helvası
Malzemeler:
1 kg. koyun sütünden yapılmış peynir
200 gr. irmik
3 adet yumurta sarısı
1.5 kg. şeker
200 gr. peynir

Hazırlanışı:
Peynir, irmik ve yumurta sarıları bir tencerede karıştırılarak hafif hararetli ateşte eritilir. Piştikten sonra 200 gr. peynir daha eklenerek biraz daha ateş üzerinde tutulur. Soğuyunca üzerine toz şeker konup karıştırılır. tepsiye dökülerek fırına verilir.

FOTOĞRAF
http://img405.imageshack.us/img405/4747/11cs8.th.jpg (http://img405.imageshack.us/my.php?image=11cs8.jpg)http://img177.imageshack.us/img177/7/21va5.th.jpg (http://img177.imageshack.us/my.php?image=21va5.jpg)http://img368.imageshack.us/img368/2979/31zd0.th.jpg (http://img368.imageshack.us/my.php?image=31zd0.jpg)
http://img368.imageshack.us/img368/671/41xo5.th.jpg (http://img368.imageshack.us/my.php?image=41xo5.jpg)http://img219.imageshack.us/img219/4817/51gv4.th.jpg (http://img219.imageshack.us/my.php?image=51gv4.jpg)http://img75.imageshack.us/img75/2432/61bo5.th.jpg (http://img75.imageshack.us/my.php?image=61bo5.jpg)

BOZCAADA
http://www.bozcaada.info/uydu1a.jpg http://www.bozcaada.info/uydu3.jpg
Ada'da yaşamak kolay değildir. Tatil yapmak da. Yirmibeş dakika uzaklıktaki anakaradan Ada'ya yaklaşırken feribotta insana "Keşke tatil tercihimi başka bir yer lehine yapsaydım." diye düşündürür.
Çünkü ilk görünen Ada'nın adını aldığı kel ve boz tepelerdir. İstanbul'dan yaklaşık 400km uzaklıktaki Ada'ya ayak bastıktan ve yaklaşık 2000 kişinin yaşadığı merkezi (başka bir yerleşim yeri yoktur) şöyle bir dolaştıktan sonra, (çok detaylı dolaşsanız da 45 dakikanızı alır) olumsuz olan ilk izleniminiz pekişir; hele bir de profesyonel anlamda restaurant, otel hizmeti bekleyenlerdenseniz, geri kalkacak ilk feribotu sormaya başlarsınız.
Oysa Ada, genç ve nazlı bir kız gibi saklar kendini. Onu anlamanızı, sevmenizi bekler, herşeyini bir çırpıda dökmez önünüze. Çaba, emek bekler. Alıştığınız çok yıldızlı bir tatil köyü değildir O.
Servisini yadırgadığınız garsonla bir çift laf etmenizi, dünyanın en temiz denizinde yüzmenizi, dalmanızı, göz alabildiğine uzanan bağlarının içinde bisiklete binmenizi, "Bu koy benim!" diye seçebileceğiniz onlarca bomboş koydan birini sahiplenmenizi, ister kıyıdan, ister hoşsohbet bir balıkçının teknesiyle tutacağınız balıklarıyla tanışmanızı, kuzey rüzgarı ile güney rüzgarı arasındaki farkı öğrenmenizi, bağbozumu yaşamanızı, kalamarının, balıklarının, şarabının lezzetine varmanızı, pazar sabahı eşsiz kilisesinde veya 1700'lerden kalma tarihi camiini ziyaretinizi bekler.
İlk feribotla dönmeyip de kalmayı göze almışsanız, bir de bakmışınız Ada sizi yavaş yavaş kollarının arasına almaya başlamış, bir de bakmışsınız kendi kentinizde tanıdığınız kadar bakkal, garson, otelci,balıkçı banka ve posta memurunu adıyla tanıyorsunuz. İşte o zaman hapı yuttunuz ! İlk olarak hemen karşı kıyıdaki Troya antik kentini gezi planından çıkarırsınız. Sonra 40km uzaklıktaki Assos - Behramkale'yi. Sonra...
Amaç; bir gün, bir saat, bir an daha fazla Ada'da kalmaktır. Çünkü Ada'da tatil yapılmaz, yaşanır...

http://www.tatilium.com/gezi/images_b/bozcaada-3.jpg http://www.tatilium.com/gezi/images_b/bozcaada-2.jpg http://www.tatilium.com/gezi/images_b/bozcaada-5.jpg http://www.tatilium.com/gezi/images_b/bozcaada-4.jpg http://www.deepnature.com/bozcaada.jpg

GELİBOLU SAVAŞ ÖNCESİ VE SONRASI RESİMLER
Gelibolu 1915
http://www.worldwar1.com/special/gtan/09vbeao.jpg

Gelibolu 2003
http://www.worldwar1.com/special/gtan/10vbean.jpg

Gelibolu 1915

http://www.worldwar1.com/special/gtan/11wb1o.jpg

Gelibolu 2003

http://www.worldwar1.com/special/gtan/12wb1n.jpg

Gelibolu 1915
http://www.worldwar1.com/special/gtan/14wb2o.jpg

Gelibolu 2003
http://www.worldwar1.com/special/gtan/13wb2n.jpg
http://www.gallipolidigger.com/2004.site/002f.gel.sav.komutanlar.turk/Kom.008.jpg
http://www.gallipolidigger.com/2004.site/002f.gel.sav.komutanlar.turk/Kom.009.jpg
Enver Paşa

Osmanlı Ordusu Başkomutan Vekili ve Harbiye Nazırı, Önce tuğ, sonra korgeneral. Harp Akademisini 1902 yılında yüzbaşı olarak bitirdi. 1904’te kolağası (önyüzbaşı), 1906’da binbaşı oldu. O yıl Osmanlı Hürriyet Cemiyeti’ne, 1907 yılında Osmanlı İttihat ve Terakki (Birleşme ve İlerleme) Partisine girdi. Rumeli’de komiteci ve eşkıya takiplerinde başarılı oldu. II. Abdülhamit’i meşrutiyetin ilanına zorlamak için dağlara çıktı. 1909 yılında Berlin Ataşesi’ydi. 31 Mart Vakası (13 Nisan 1909) üzerine İstanbul’a dönerek Hareket Ordusu’na katıldı. İtalyanlar Trablusgarp’a saldırınca buraya gitti. Cephe komutanı oldu. Başarılı savunma savaşları verdi. Yarbaylığa yükseltildi.Balkan Savaşı’nın son safhasında Trablusgarp cephesindeki komutanlık görevinden ayrılıp İstanbul’a döndü. Balkan Savaşı’na katıldı. Edirne’nin kurtarılışında katkısı oldu (23 Temmuz 1913). Üç yıllık bir kıdem aldı. Önce albaylığa sonra tuğgeneralliğe yükseltildi. Mahmut Şevket Paşanın öldürülmesinden sonra Sait Halim Paşa kabinesinde Harbiye Nazırı (Savaş Bakanı) oldu. (Ocak 1914). Orduyu gençleştirmeye ve ona milli bir şuur vermeye çalıştı. Sultanlardan biriyle evlenerek de Saray’a damat oldu. Elinde bulundurduğu yetkiler ve sıkı Alman sempatizanlığı, 1914 yılının ortalarında, Osmanlı Devleti’nin Alman İmparatorluğu saflarında savaşa girmesinde çok etkili oldu. Savaş sonrasında diğer İttihatçı ileri gelenleri gibi Alman gemileriyle Türkiye’den kaçtı. Divan’ı Harp’te gıyaben yargılandı. Korgenerallik rütbesi geri alındı. Askerlikten çıkarıldı, bir yıl sürgün ve medeni haklardan mahrumiyet cezasına çarptırıldı. Rusya üzerinden gittiği Tacikistan’da oluşturduğu milis güçleriyle Rus askerlerine karşı çarpışırken vurularak öldü.

Bronsart Paşa (Tuğg. Bronsart von Schellendorf)
Osmanlı Ordusu Genelkurmay Birinci Başkanı, Alman İslah Heyeti mensubuydu. Enver’in üzerindeki etkisi büyüktü ve onun da gücünü kullanıyordu. Sarıkamış yenilgisini ikisi birlikte yaşadılar. Bu yüzden von Sanders’le sürekli bir çatışma içindeydi. 1917 yılının sonlarına doğru Alman genelkurmayı tarafından görevden alındı.

http://www.gallipolidigger.com/2004.site/002f.gel.sav.komutanlar.turk/Kom.003.jpg Mareşal Liman von Sanders

1855-1929 - 1913-1918 arasında Türkiye’de bulunan Alman İslah Heyeti Başkanı. Alman süvari tümgenerali, Türk Mareşali. Pomeranya’nın Stolp kentinde 1855’te doğdu. Almanya’da bir Süvari Tümeni Komutanı iken korgeneralliğe yükseltildi. Türk ordusunun yeniden teşkilatlandırılması ve eğitimi için yapılan anlaşma uyarınca 42 subaydan oluşan Alman İslah Heyeti’nin başkanı olarak 23 Aralık 1914’te İstanbul’a geldi. Türkiye’ye gelmesi Ruslar’la diplomatik bir krize neden olunca, Almanlar rütbesini orgeneralliğe yükseltti. Bunun üzerine Osmanlı Hükümeti de kendisini Mareşal yaptı. 25 Mart 1915’te 5. Ordu Komutanlığına atandı ve Gelibolu’ya geldi. 18 Mart 1916’da 5. Kolordu komutanlığının teşkilattan çıkarılması üzerine İstanbul’daki 1. Ordu Komutanlığına atandı. Filistin ve Suriye cephelerinde Osmanlı ordusuna komuta etti. Mart 1918’de, Falkenhayn yerine Yıldırım Ordular Grubu Komutanlığına atandı. Türk Ordusunun Allenby yönetimindeki İngiliz ordusu karşısında yenilgisinin kesinleşmesi üzerine 31 Ekim 1918’de (Mondros Mütarekesi ertesinde) Yıldırım Orduları Grup Komutanlığı’nı Mustafa Kemal Paşa’ya devrederek İstanbul’a döndü. Ateşkes Antlaşması sonunda Türkiye’de görevli Alman subay ve erlerin toplanması ve anavatanlarına gönderilmesi ile görevlendirildi. Alman askerlerini Almanya’ya götüren, kendisinin de içinde olduğu gemi, uğradığı Malta Limanı’nda İngilizler tarafından alıkonuldu ve harp suçlusu olarak 5,5 ay Malta’da tutuldu. “Türkiye’de Beş Yıl” isimli hatıratını bu esareti sırasında yazdı. Almanya’ya dönünce 1920 yılında bastırdı. 1929 yılında öldü. Ardılları tarafından Yahudi kökenli oluşu (babası Yahudi banker Isaac Liepmann’dı) nedeniyle bu görevlere layık olmadığı öne sürülmüştü. Asalet belirten von ekini ve soyadını, erken yaşta ölen ve soylu bir aileye mensup olan karısına olan saygısı nedeniyle kendine soyadı olarak almıştı.

Amiral Guido von Usedom
1914-1918'de Osmanlı Ordusu'nda çalıştı. Türk Boğazları Müstahkem Mevkii Komutanlığı yaptı. Emrinde 280 Alman deniz topçusu ve mayın uzmanından oluşan bir kadro vardı. “Kiautschau Kahramanı” olarak anılıyor, Çin’de yaşadığı deneyimlere güveniliyordu. Ne var ki, meslektaşları arasında “geçimsiz, kibirli, bu nedenle de güç uzlaşılabilir” bir insan olarak tanınıyordu.

Amiral Souchon

1864-1946. Alman Donanması Akdeniz Filosu Komutanı olan Souchon, Türkiye’ye, İngiliz gemileri önünden kaçarak Boğazlar’a sığınan ve sonra Türk mülkiyetine geçen Goeben ve Breslau zırhlılarıyla gelmiş; Almanya ile yapılan anlaşma gereği Türk Donanması Komutanlığı’na atanmıştı. Fakat o, diğer Alman subayları gibi bir Türk subayı olmayı istemedi; Alman amirali olarak kalmakta direndi. 29 Ekim 1914’te tatbikat bahanesiyle de Karadeniz’e açılarak Rus limanlarını bombaları, ardından Rusya’nın Osmanlı devletine savaş ilan etmesine ve Osmanlı devletinin de hızlı bir şekilde savaşa girmesine neden oldu. Osmanlı donanmasının gelişimine pek bir fayda sağlamayan Souchon, 1917 Eylülü’nde Almanya’ya döndü ve Kuzey Denizi’ndeki filoya katıldı. Denizcilik kariyeri de, Kiel’deki Alman donanmasının isyan etmesiyle olumsuz bir olayla kapandı. Souchon, o sırada Kiel deniz üssünün yöneticisiydi.

Korg. Merten
Alman amirali, Türk Birinci Feriki, 1914-1918 yıllarında, Başkomutanlık delegesi olarak Osmanlı Ordusu'nda görev yaptı.

Weber Paşa
Alman albayı, Türk mirlivası (Tümg.) 1910-1917 yıllarında Osmanlı Ordusu'nda, Alman Islah Heyeti Üyesi. Çanakkale’de Güney Grubu Komutanı,

Tuğg. Yanyalı Esat Paşa (Korg. Bülkat) – 1862-1952, Birinci Ferik
1890’da Harp Akademisi’ni yüzbaşı olarak bitirdi. Askeri eğitim maksadı ile Almanya’ya gönderildi. Orada muhtelif karargah ve birliklerde çalıştıktan sonra 1894’te yurda döndü. O yıl binbaşı, 1895’te yarbay, 1897’de albay oldu. O yıl Türk-Yunan Savaşı'na Alasonya Ordusu ile katıldı. 1901 yılında tuğgeneral, 1906’da tümgeneral rütbelerine yükseldi. Rütbe indirimi kanunu gereğince rütbesi 1909’da tuğgeneralliğe düşürüldü. 1911’de Yanya komutanlığına atandı. Yanya’nın 16 Şubat 1913’te Yunanlılar tarafından işgaline kadar bütün muharebeleri sevk ve idare etti. Ellas’ta 9 ay 12 gün süren esaret yaşantısından sonra Ocak 1913’te İstanbul’a döndü. 08 Mart 1913’ten 09 temmuz 1915’e kadar Çanakkale’de 3. Kolordu Komutanlığı yaptı. Çanakkale Muharebesi‘ne savaşın sonuna kadar katıldı. Burada Kuzey Grubu Komutanlığı’na atandı. Korgeneralliğe ve sonra da orgeneralliğe yükseltildi. 08 Haziran 1918’de 3. Ordu Komutanlığına atandı. 1919’da kendi isteği ile emekliye ayrıldı.

Vehip Paşa (Tuğg. Kaçi) 1877-1940, Ferik
Yanyalı Esat Paşa'nın kardeşi. Balkan Savaşı'nda Yanya müstahkem Mevki Komutanı, Birinci Dünya Savaşı'nda Çanakkale'de Güney Grup Komutanı, Kafkas Cephesi'nde 3. Ordu Komutanı ve Şark Ordular Grup Komutanı, İtalya Savaşı'nda (1935) Ordu Komutanı.

Yb. Fahrettin (Org. Altay) – 1880-1974
Birinci Dünya Savaşı'nda Çanakkale’de 3. Kor. Kurmay Başkanı, İstiklal Savaşı'nda 12. sonra 5. Süvari Kolordusu Komutanı. 1920'de Mersin, 1923'de İzmir, 1946'da Burdur milletvekili.

Mirliva Fevzi Paşa (Mareşal Çakmak)
1876-1950, Güney Grubunda, Seddülbahir cephesinde 5. Kolordu Komutanı

Mirliva (Tuğg.) Cevat Paşa (Org. Çobanlı) –1871-1938
Çanakkale Müstahkem Mevkii Kom. Savaşın devamında Galiçya'da kolordu, Filistin'de ordu komutanı savaş sonunda Harbiye Nazırı ve Genelkurmay Başkanı, İstiklal Savaşı sonunda Elcezire cephesi komutanı.

Yb. Selahattin Adil
Müstahkem Mevkii Kur. Bşm.

Alb. Halil Sami – 1866-1925

Balkan Savaşına İzmir Redif Alay Komutanı ve 31. Tümen Komutan vekili olarak katıldı. Çanakkale Muharebeleri'nin ilk gününde (25 Nisan 1915) hem Arıburnu hem de Seddülbahir bölgelerine çıkarma yapan düşmana ilk karşı koyan 9. Tümen’in komutanı. Ordu komutanı Liman Paşa ile sürtüşmesi üzerine 10 Haziran 1915'de görevden alındı; bir süre sonra da emekliye sevkedildi.

Yb. Mustafa Kemal
Liman von Sanders komutasındaki 5. Ordu’nun ihtiyat tümeni 19. Tümen’in Komutanı… Çanakkale’deki düşman çıkarması, Anafartalar, Conkbayırı gibi savaşlarda üstün yönetimi ve kahraman direnişi sayesinde “Çanakkale Kahramanı” oldu. Bu unvan, daha sonra onu “Kurtuluş Savaşı Gazisi” ve “Türkiye Cumhuriyeti”nin kurucusu mertebesine çıkardı.

Alb. Ahmet Fevzi
Önce Saros Grup Komutanı, ardından Anafartalar Grup Komutanı, taarruz emrine uymayınca von Sanders tarafından görevden alındı.

Bnb. Ohrili Kemal (Yb. Kemal Ohri)
3. Kor. Harekat Şb. Bşk., P.Kur. 1317 (1902)-18, Ö-1957. 24 Mayıs ateşkesinde, görüşmeci olarak gözleri bağlanarak düşman karargahına götürüldü.

Alb. von Sodenstern
Güney Bölge Komutanı, Alman İslah Heyeti üyesi… Bölgedeki başarısız taarruzları ve kötü yönetimi sonucu von Sanders tarafından görevden alındı.

Bnb. Carl Mühlmann
Güney Bölge Kur. Bşk., Alman İslah Heyeti üyesi

Alb. Hans Kannengiesser

1914-1918 arası Alman İslah Heyeti mensubu, Alman binbaşısı Türk yarbayı, sonra albayı, harp başlayınca da mirlivası. Tümen ve Kolordu Komutanlığı yapar. Çanakkale’de önce Güney bölge Danışmanı, sonra 9. Tümen Komutanı

Bnb. Hüseyin Avni
Binbaşı Avni olarak tanınır. Çanakkale Muharebeleri'nin en şanlı alayının komutanıdır. Alayın tamamı bu muharebelerde şehit olmuştur. Muharebenin başladığı günkü mevcudundan sağ kalan yoktur. Alay Komutanı Avni de yarbay rütbesi ile 13 Ağustos 1915'de bir top mermisiyle şehit oldu.

Alb. Nicolai
Türkiye'de 1913-1918 arası Alman İslah Heyeti üyesi; Almanya'da yarbay, Türkiye'de albay, Çanakkale Kumkale ve Seddülbahir muharebelerinde 3. Tümen Komutanı

Alb. Hasan Askeri
Çanakkale muharebelerinde, özellikle 19 Mayıs taarruzunda büyük kayıp veren 2. Tümen Komutanı. Teşkilat-ı Mahsusa başkanlarından.

Yb. Wilhelm Willmer
Alman İslah Heyeti mensubu, süvari. Çanakkale’de 5. Tümen Komutanı

Yb. Wassilio
Alman İslah Heyeti üyesi. Topçu subayı. Hamidiye Tabyası Topçu komutanı

Bnb. Lierau
1914-1918 Türkiye'de, Alman İslah Heyeti üyesi, Anafartalar Ağır Topçu Komutanı, sonra yarbay olarak Filistin'de Yıldırım Ordusunda görev yaptı.

Alb. Heuck
Alman İslah Heyeti üyesi, 12. Tümen Komutanı, daha önce 13. Tümen K., Çanakkale muharebesinden sonra mirliva-paşa

Yb. Wehrle
Alman İslah Heyeti’nden, Almanya'da Binbaşı, 1914-1918 Türkiye'de, 18 Mart zaferinde Erenköy Ağır Topçu Bölge Komutanı, harp sonuna doğru Mirliva

Yb. Geehl
Alman İslah Heyeti mensubu, Mayın Uzmanı, 18 Mart’ta Mayın Grup Komutanı. Nusret’in Erenköy Limanı’na mayın dökmesini öneren Alman uzman.

Mehmet Çavuş
Bigalı. 18 Mart Boğaz muharebesinden önce, kıyılardaki Türk savunmasının durumunu öğrenmek için Seddülbahir kıyısına bir keşif çıkarması yapan düşman, tüfeğinin mekanizması işlemez hale gelince taşla, kürekle denize kadar kovalamıştı. Bu olayda yaralanan Mehmet Çavuş’un bu kahramanlığı, Çanakkale Muharebeleri'nde Mehmetçiğe örnek olması için Mustafa Kemal tarafından taltif edilmişti.

DUR YOLCU
Dur yolcu!!! (Gurur verici)

Dur yolcu! Bilmeden gelip bastığın,
Bu toprak, bir devrin battığı yerdir.
Eğil de kulak ver, bu sessiz yığın,
Bir vatan kalbinin attığı yerdir.

Bu ıssız, gölgesiz yolun sonunda,
Gördüğüm bu tümsek, Anadolu’nda,
İstiklal uğrunda, namus yolunda,
Can veren Mehmed’in yattığı yerdir.

Bu tümsek, koparken büyük zelzele,
Son vatan parçası geçerken ele,
Mehmed’in düşmanı boğuldu sele,
Mübarek kanını kattığı yerdir.

Düşün ki, hasrolan kan, kemik, etin
Yaptığı bu tümsek, amansız, çetin,
Bir harbin sonunda, bütün milletin,
Hürriyet zevkini tattığı yerdir

http://img104.imageshack.us/img104/4128/532334sc.jpg
http://img122.imageshack.us/img122/6339/532346rb.jpg


ŞEHİTLİKTEN RESİM

http://img383.imageshack.us/img383/7315/image343jr8.jpg (http://imageshack.us)
buresimde hayret verici bir olayvar güllere dikkatli bakın görürsünüz
http://img254.imageshack.us/img254/4615/image332fn2.jpg (http://imageshack.us)
http://img160.imageshack.us/img160/7888/image342bf7.jpg (http://imageshack.us)
http://img515.imageshack.us/img515/7705/image344fe0.jpg (http://imageshack.us)
http://img251.imageshack.us/img251/5626/image334ny2.jpg (http://imageshack.us)

KAZDAĞLARI

Son günlerde güzellikleriyle değil, altın arama tartışmalarıyla gündeme gelen Kaz Dağlarındaki altın rezervinin 250-300 ton olduğu sanılıyor. Bunun karşılığında altın madeni işletecek firmalar devlete çıkarılan altının yüzde 2'si kadar vergi verecek. Uzmanlar, 10-15 yıl faaliyet gösterecek madenlerin yaptığı tahribatı gidermek için harcanacak paranın, altının getirisinden çok daha fazla olacağı görüşünde.
Eğer devlet, 'Altın çıkarabilirsiniz' derse, Kaz Dağlarından geriye çorak, siyanüre bulanmış toprak yığını kalacak. 2000'den itibaren Kaz Dağlarında altın, bakır, kurşun, çinko gibi madenleri aramak için 36 noktada ruhsat alan 10 firma, yakına kadar sessiz sedasız toprağın altında çalışmalarına devam ediyordu. Ne zaman köylünün içme suyu çamurlu akmaya başladı, o zaman işin ciddiyeti anlaşıldı.
Şimdi Kaz Dağlarının her tarafında sondaj çalışmaları var. Bazı firmaların arama ruhsatlarının süresi dolmuş durumda, bazılarınki devam ediyor. Çıkarılan numuneler analizlere gönderilip sonuçların gelmesi bekleniyor. Eğer firmalar 'Burada altın var, çıkaralım' derse, Çevre Etki Değerlendirme (ÇED) sürecine girilecek. ÇED raporuna olumlu sonuç verilip, bakanlık firmalara işletme ruhsatı verirse, Kaz Dağlarının her yeri şantiye alanına dönecek.
Bu durumda Kaz Dağlarının dünyada tek olma özelliği taşıyan 47 çeşit endemik bitki türünün, milyonlarca ağacın, zengin doğal örtüsünün yok olma tehlikesi var. Bölgedeki 1.5 milyon insan, dağların sağladığı tertemiz oksijenden mahrum kalacağı gibi, altın arama sırasında kullanılan siyanürün yeraltı sularına ve baraj sularına karışma riski de bulunuyor.
Kazdağlarında altın arama çalışmalarında zarar görecek bu güzel yerlerden biriside Başdeğirmen Şelalesi'dir. Başdeğirmen Şelalesi Çanakkale Ayvacık ilçesinin Küçükkuyu sınırlarında yer alan bu güzel piknik alanını yok olmadan görmenizi isterim.
http://img139.imageshack.us/img139/6248/kkuyu7et1.bmp
http://img89.imageshack.us/img89/8041/kkuyu6rd0.bmp
http://img147.imageshack.us/img147/3109/kkuyu8jd1.bmp
http://img508.imageshack.us/img508/2707/kkuyu5ou4.bmp
http://img508.imageshack.us/img508/6382/kkuyu1ow4.bmp
http://img508.imageshack.us/img508/6533/kkuyu2jx5.bmp
http://img137.imageshack.us/img137/4350/kkuyu4uo2.bmp
http://img139.imageshack.us/img139/6060/kkuyu3ta6.bmp


MÜZE
Çanakkale müzesi artık bir tık ötenizde...
Çanakkale müzesinde sergilenen silahları ve kişisel eşyaların fotoğraflarını görebilirsiniz...

BURDA (http://www.canakkalemuzesi.com/)

0 yorum: