şansını mı denemek istiyorsun? öyleyse, rastgele bir yazıyı okumaya ne dersin?

ELAZIĞ

TARİHİ:
http://www.elazig.gov.tr/tr/elazig/images/harput/IMG_6854.jpg
Doğu Anadolu Bölgesini batıya bağlayan yolların kavşak noktasında bulunmaktadır. İl Sınırları içindeki en önemli akarsu Fırat ve kollarıdır. 86 Km2 yüzölçümü olan Hazar Gölü, İl merkezine 30 Km. mesafededir. İlimiz Keban, Karakaya, Kralkızı ve Özlüce gibi baraj gölleri ile çevrilidir. Geçmişte karasal iklimin hüküm sürdüğü Elazığ, yapılan ve yapılmakta olan barajların etkisi ile ılıman bir iklime geçiş yapmıştır.
Elazığ kent merkezinin geçmişi yeni olmakla birlikte yerleşim olarak bölgenin tarihi oldukça eskidir. Bu nedenle Elazığ’ın tarihinin, devamı durumunda olduğu Harput’un tarihi ile birlikte ele alınması gerekir.
Harput ve yöresi, Anadolu’nun en eski yerleşme birimlerinden biridir. Nitekim, Fırat Irmağı’nın çizdiği büyük yay içinde, sulak ve verimli bir ova üzerinde bulunması, doğal kaya sığınakları, kara ve su hayvanlarının bolluğu nedeniyle yöre, Paleolotik (Yontma Taş Devri M.Ö. 10.000) dönemden beri, yerleşme alanıdır.
Elazığ ve yöresinin yazılı tarihinin Hitit tabletlerindeki bilgilerle aydınlatıldığı görülmektedir. M.Ö. 2000’lerde yörenin İşuva adıyla anıldığı belirlenmiştir.
M.Ö. 12. – 7. yüzyıllar arasında yöreye merkezi Van (Tuşpa) olan Urartular hakim olmuştur. Urartu dönemi ile ilgili olarak, Harput Kalesi başta olmak üzere, Altınova Norşuntepe’de ortaya çıkarılan Urartu yerleşmesi, Palu Kalesi, Karakoçan (Bağın) ve İzoli (Kuşsarayı)’ndaki çivi yazılı kitabeler yöredeki Urartu hakimiyetini açıkça ortaya koymuştur.
Daha sonra bölgede Medler, Persler, Romalılar, Bizanslılar ve Arapların değişik dönemlerde egemen oldukları görülmektedir.
Büyük Selçuklu hakimiyetinin Anadolu’ya kayması ile Harput’un Türk Yurdu olmasında en önemli savaşın Malazgirt Meydan Muharebesi olduğuna şüphe yoktur.
1085 yılında Çubuk Bey tarafından fethedilen Harput’ta Çubukoğulları Beyliği kurulmuştur. Türkler tarafından alınmasına kadar sadece müstahkem bir kale hüviyetinde kalan Harput, Türklerle beraber büyüyen bir şehir haline gelmiştir.
Çubukoğulları Beyliği’nin ömrü uzun sürmemiş, 1110 yılında Artuklu Belek Behram Harput ve yöresini ele geçirerek Artukoğulları dönemini başlatmıştır. Belek Gazi, Haçlı seferlerine karşı büyük mücadeleler vermiştir.
Artuklu hanedanına, 1234 yılında I. Alaaddin Keykubad tarafından son verilmiş, Harput bu tarihten itibaren Türkiye Selçuklu Devleti’nin hakimiyeti altına girmiştir.
Kösedağ Savaşı’ndan sonra Harput, 1243’te İlhanlılar tarafından zaptedilmiş, 1363’te Dulkadiroğullarının, 1465’te Akkoyunluların ve nihayet Çaldıran Savaşı’ndan sonra 1516 yılında Osmanlıların eline geçmiştir.
Coğrafi konumu itibariyle tarihin hemen her döneminde önemli bir yerleşim merkezi olan Harput, 1834’te doğu eyaletlerini ıslah etmek üzere görevlendirilen Reşid Mehmed Paşa, ovada yer alan Agavat Mezrası’nı merkez haline getirince, Elazığ Vilayeti’nin merkezi buraya taşınmıştır.
Yeni kurulan şehir önceleri eyalet ve bilahare vilayet merkezi olmuş, bir ara Diyarbakır Vilayeti’ne bağlı bir sancak haline gelmiştir. 1875’te müstakil mutasarrıflık, 1879’da tekrar vilayet olmuştur. Osmanlı İmparatorluğu’nun son yıllarında Malatya ve Dersim sancakları da buraya bağlanmış, 1921’de bu iki sancak Elazığ’dan ayrılmıştır.

http://www.elazig.gov.tr/tr/kulturturizmvecevre/images/ulucamii_hkalesi.jpg
Tarihte bir kültür şehri olarak bilinen Harput ve onun devamı olan Elazığ’da 2004 yılı içerisinde başlatılan ve yürütülen faaliyetler
Tarihi Harput şehrinin bir devamı olan Elazığ 1834 yılında kurulmaya ve esas gelişmesini ise 1920'li yıllardan sonra göstermeye başlamıştır.
Harput – Elazığ, Arkeolojik kazı sonuçlarına ve yazılı kaynaklara göre Paleolitik çağdan itibaren iskan edilmiştir. Harput, 1085 yılında Çubukoğulları tarafından fethedilerek Türk Hakimiyetine girmiştir.
Tarihin her döneminde önemli bir yerleşme merkezi olan Harput, son derece önemli tarihi kalıntılara ve eserlere sahiptir. Artuklu dönemi eserleri yoğun olduğundan Harput tipik bir Artuklu Kenti özelliğini taşımaktadır. 1516 yılında Osmanlı İmparatorluğuna katılan ve İmparatorluğun gözde şehirlerinden birisi olan Harput, bölgesinin bir ilim ve irfan yuvası olmuştur. Türk Kültürünün şeçkin bir örneği olan Harput kültürü yetiştirdiği aydın, sanata kıymet veren, özü sözü bir, çalışkan, hoşsohbet, vatansever insan tipi ile haklı bir şöhrete sahip olmuştur.
Elazığ şehrinin kökenini oluşturan Harput’un, mazisine yaraşır bir şekilde her yönü ile yeniden ülke gündemine taşınması için Valiliğimizce son derece önemli çalışmalar başlatılmıştır. Bu çalışmaların başında Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın da çok önemli destek ve katkıları ile kısaca Harput’un yeniden ihyası diye nitelendireceğimiz çok önemli projeler uygulamaya konulmuştur. Bu kapsamda Harput’un Kültür ve Turizm Koruma ve Geliştirme Bölgesi ilanı için çalışmalar başlatılmıştır. Harput’un Kültür ve Turizm Koruma ve geliştirme alanının haritasının çıkarılması ve ilgili kurullara sunulması, sokak sağlıklaştırması, tarihi mekanların onarılması gibi son derece önemli çalışmalar başlatılmıştır. Valiliğimizce Harput’ta, son 50 yılın hayat tarzının yaşanarak sergileneceği Yaşayan Açık Hava Müzesi çalışmalarında önemli mesafe alınmıştır. Bunlarla paralel olarak kültürümüzü, şehrimizin gelişmesine ve kültür hayatına katkıda bulunan insanlarımızı ve tarihi şahsiyetlerimizi, kültürel zenginliklerimizi gençlerimize tanıtmak amacıyla önemli çalışmaları da başlatmış bulunuyoruz.
1- Tarihe tanıklık etmiş, ülkemizin eski ve çok önemli kültür merkezlerinden olan Harput’u, her yönü ile yeniden ihya etmek suretiyle kültürümüze kalıcı bir hizmet vereceğimize inanmaktayız. Harput’un korunması, geliştirilmesi, ilimizin turizm alanındaki potansiyelini artırmak açısından da önem verdiğimiz konuların başında gelmektedir. Harput’un ihyası için Kültür ve Turizm Bakanlığı ile iş birliği içerisinde Tarihi Kentsel Sit Alanı olan Harput’un; Bakanlar Kurulu Kararı da alınmak suretiyle Kültür ve Turizm Geliştirme ve Koruma Bölgesi olarak ilan edilmesi için başta HARVAK olmak üzere ilgili tüm resmi ve sivil kuruluşlarla işbirliği halinde çalışmalarımız yürütülmektedir. Bu kapsamda Harput’un Koruma ve geliştirme sahası daha da kapsamlı tutularak Kent Planı hazırlanacaktır. Kültür ve Turizm Bakanlığı’ nın 2004 yılı Programında Harput’un Planlama çalışmaları yer almış, bütçe ayrılmış, Tarihi Kentsel Koruma Amaçlı İmar Planı hazırlık çalışmaları için Valiliğimizce İl Özel İdaresinden yetki alınmıştır.
2- Harput Kalesinin Restorasyonu için 2004 yılında 300 Milyarlık bir kaynak sağlanmıştır. İhale işlemleri tamamlanarak anılan iş ihale edilmiş ve restorasyon çalışmaları başlatılmıştır.
3- Harput’ta büyük eksikliği duyulan yerli ve yabancı turistlere hizmet verecek Harput’a yaraşır tuvaletler bulunmamaktadır. Bu kapsamda Valiliğimizce yasal izinler alınmış, keşif özetleri çıkarılmış ve Mimar Mithat ÇOŞKUN tarafından projeleri hazırlanmıştır. Başkanlığını Elazığ Valisi Muammer MUŞMAL'in yaptığı HARVAK ile Belediye Başkanlığımızın iş birliği ile tuvaletlerin yapımına hava şartları elverdiği oranda devam edilecektir.
4- Çok önemli projelerin başında Yaşayan Açık Hava Müzesi vardır. Son yüz yılın köy hayatını konu alan proje kapsamında köy evleri, değirmen, harman yeri, tandır başı, okul ve geleneksel el sanatlarının yapıldığı dükkanlar gibi ortak kullanım alanları ile birlikte son yüzyılın köy hayatı bütün özellikleri ile birlikte yaşatılmak suretiyle hayata geçirilecektir. Açık Hava Müzesi Fethahmet Baba Türbesi önünden akarak gelen Kurey Deresinin oluşturduğu vadi içerisinde kurulacaktır. Bu amaçla 240 dönümlük arazinin tahsis işlemleri gerçekleştirilmiş, tasviri projesi hazırlanmıştır. Mimari projeler için uzmanlar ile görüşmeler yürütülmektedir. Açık Hava Müzesinde kullanılacak olan, harman makinesi, gem, boyunduruk, karasaban, şilkem taşı, soku taşı, el değirmeni gibi bazı malzemeler temin edilerek Elazığ Müzesinde toplanmıştır.
5- Valiliğimiz tarafında yaptırılan içerisinde müze, kütüphane geleneksel Kürsübaşı odası gibi birimlerinde yer aldığı Harput Evi 2005 yılı içerisinde tamamlanarak hizmete açılacaktır.
6- Harput’da Gülsan Şirketler Topluğu tarafından aslına uygun olarak örnek bir Kültür Evi yaptırılmaktadır. Ulu Caminin batısında yaptırılan bu ev 2005 yılında tamamlanarak kültürel amaçlı olarak kullanılacaktır.
7- İlimizi her yönü ile tanıtacak olan İl Yıllığı’nın hazırlanması çalışmaları devam etmektedir. İl Yıllığı 2005 yılı içerisinde tamamlanacaktır.
8- Harput’un Elazığ’a taşındığı yıllarda zamanın Valisi Enis Paşa tarafından 1896 yılında yaptırılan o yılların mimari üslubunu yansıtan tescilli Eski Hükümet Konağı, şehrimizin kimliğini yansıtan ender binalardan birisidir. Halen Mehmet Ali ÇAKIR Polis Merkezi olarak kullanılan bu bina, 2005 yılında Vilayet Müzesi olarak tanzim edilerek hizmete sunulacaktır. Elazığ’ın tarihini, kültürel özelliklerini ve gelişimini yansıtan eserlerin yer alacağı, sanat faaliyetlerinin gerçekleştirileceği, Eski Hükümet Konağının Vilayet Müzesi olarak tanzim edilmesi için, 23 kişiden oluşan bir komite teşkil edilmiştir. Bu komite Vilayet Müzesinde yer alması gereken unsurları tespit ederek binanın kültürel anlamda kullanımı hakkında rapor hazırlayacaktır.
9- Öğrencilerimiz arasında milli şuur, birlik ve beraberlik duygusunun daha da gelişmesine vesile olmak, bize ülkemizi canı pahasına emanet eden atalarımızı bir kere daha anmak, hayatta olan gazilerimizin bilgilerinden istifade etmek ve onları tanımak, tanıtmak amacıyla ilimiz dahilindeki ilköğretim okulları öğrencileri arasında Seferberlikteki Dedem ve Ninem konulu ödüllü bir mülakat yarışması düzenlenmiştir. Birinci Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı yıllarında atalarımızın kıtlığa, yokluğa, açlığa rağmen canları pahasına savaşarak ülkemizi bize emanet eden ve dünyayı hayrete düşüren kurtuluş mücadelesi asla unutulmamalıdır. Halk arasında Seferberlik olarak bilinen bu mücadele yıllarına tanıklık etmiş kişilerin dede ve nineleri veya yakınları ile görüşerek, o yılları bu güne aktaracak biçimde mülakat yapacak ve bu derlediklerini yazıya aktararak yarışmaya katılacaklardır. Dereceye girsin veya girmesin uygun görülen eserler Valiliğimizce bastırılacak olan kitapta katılanların ismi ile yayınlanacaktır. Ödül olarak birinciye birinci esere 1.000 YTL, ikinciye 750 YTL, Üçüncüye 500 YTL ve Mansiyonlar verilecektir. Eserler en geç 28 Şubat 2005 tarihinde okul idarelerine teslim edilecektir. Yarışmanın şartları okul idarelerinden temin edilecektir.
10- Halk kültürümüz içerisinde önemli bir yeri olan unutulmuş ve unutulmaya yüz tutmuş geleneksel çocuk oyunlarının ortaya çıkarılması, tanıtılması amacıyla İl genelinde İlk öğretim okulu öğrencileri arasında “ Dedemin, Ninemin Oyunları ve Oyuncakları” konulu ödüllü bir yarışma düzenlenmiştir. Öğrenciler en az 40 yıl öncesine ait çocuk oyunlarının isimlerini öğrenerek, oynama şekillerini, oyuncaklarının neler olduğunu, nerede, nasıl ve kaç kişiyle oynandığını, oyunda yer alan kişilerin rolleri ile edindikleri diğer tüm bilgileri derleyecek, günümüzde oynadıkları oyunları da dikkate alarak bir kompozisyon yazacaklardır. Dereceye girsin veya girmesin uygun görülen eserler Valiliğimizce bastırılacak olan kitapta katılanların ismi ile yayınlanacaktır. Ödül olarak birinciye birinci esere 1.000 YTL, ikinciye 750 YTL, Üçüncüye 500 YTLve Mansiyonlar verilecektir. Eserler en geç 28 Şubat 2005 tarihinde okul idarelerine teslim edilecektir. Yarışmanın şartları okul idarelerinden temin edilecektir.
11- İlimizde, Kurtuluş Savaşına katılan, Cumhuriyetin kurulduğu yılları gören, asker ve sivil tüm büyüklerimizin o yıllardaki konumu ile birlikte öz geçmişi ve fotoğraflarının yer alacağı bir albüm hazırlanacaktır. Son Şahitler ismi altında yapılacak olan belgesel albümün hazırlıklarına Valiliğimizce teşkil edilen komisyon ilk toplantısını yaparak başlamıştır.
12- Valiliğimizce, İlimizde hizmetleri, renkli kişilikleri ile unutulmaz isimler arasında yer alan şahsiyetlerle, ülke genelinde Elazığlı olarak tanınan hizmet ve eserleri ile iz bırakan; bilim adamı, asker, devlet adamı, yönetici, spor adamlarının yer alacağı bir albümde toplanarak insanlarımıza tanıtılacaklardır. Bu amaçla oluşturulan komisyonumuz çalışmalarına başlamıştır. İz Bırakanlar isimli çalışmamız 2005 yılında tamamlanacaktır.
13- 2023 yılında Elazığ isimli bir ödüllü kompozisyon yarışması düzenlenmiştir.Yarışma tüm öğrencilere ve halkımıza açıktır. Katılımcılar İlimizin 2023 yılında tüm yönleri ile gelebileceği seviyenin ne olacağı ve nasıl bir Elazığ düşündüklerini tasavvur ederek kompozisyonlarını yazacaklardır. Yarışmaya katılmak isteyen öğrenci ve vatandaşlar eserlerini en geç 28.02.2005 tarihinde teslim edeceklerdir. Ödül olarak birinciye 1.00. YTL , ikinciye 750 YTL, Üçüncüye 500 YTL ve Mansiyonlar verilecektir. Dereceye girsin veya girmesin uygun görülen eserler Valiliğimizce bastırılacak olan kitapta yer alacaktır.
14- Türk Musikisi içerisinde kendisine has özellikleri ile tanınan Harput Musikisi ilimizin en önemli kültür unsurlarının başında gelmektedir. Harput Musikisini eserlerin özüne zarar vermeden alt yapısını ve enstrümanları çeşitlendirerek gençlere sevdirmek, ülke sathında daha da yaygınlaştırılmasını sağlamak, ülke genelinde şöhret olmuş Elazığlı yada diğer sanatçılarla birlikte mahalli sanatçılarında katılımı ile CD’ler hazırlamak amacıyla bir çalışma başlatılmıştır. Bu çalışmayı yürütmek üzere komisyon oluşturulmuştur. 2005 yılı içerisinde bu çalışmamızda sonuçlandırılacaktır.
15- İlimiz Cumhuriyet döneminde kurulmuş yeni bir şehir olmasına rağmen yeşil alanları oldukça sınırlıdır. Şu anda Çevre ve Orman Müdürlüğünün kullanımında olan Fidanlık Üretim Sahası, Doğa ve Kültür Alanı olarak tanzim edilerek vatandaşlarımızın hizmetine sunulması planlanmaktadır. Bu amaç doğrultusunda bir komisyon oluşturulmuş ve komisyon çalışmalarına başlamıştır. Elazığ’ın sosyal ve kültürel hayatında son derece önemli tesirleri olacağına inandığımız bu çalışma çok yönlü olarak sürdürülmektedir.
16- Valiliğimizce Özel İdare Bütçesinden İl Halk Kütüphanesine, insanlarımızın istifadesine sunulmak üzere 5 adet bilgisayar alınarak internet ağına bağlanmıştır. Ayrıca Kütüphane kitaplarını güncelleştirmek amacıyla her ay, bir komisyon marifetiyle seçilen kitaplar alınmıştır. Bu uygulama 2005 yılında da devam edecektir.
17- Uluslararası Hazar Şiir Akşamları’nın XI.si Bakü’de, XII.si İlimizde başarıyla gerçekleştirilmiştir. Bu faaliyetlerle ilgili olarak bir belge niteliğinde 11. ve 12. Uluslar arası Hazar Şiir Akşamları Güldestesi isimli eserler hazırlanmıştır.
18- Valiliğimizin öncülüğünde Belediye Başkanlığı, Fırat Üniversitesi Rektörlüğü, Elazığ Ticaret ve Sanayi Odası Başkanlığı, HARVAK, ÇEKÜL ve diğer ilgili Sivil Toplum Kuruluşları ile birlikte; Elazığ-Harput Vilayet Arşivi oluşturulması için bir Proje hazırlanmıştır. Proje kapsamında Vilayet sınırları ile birlikte Harput Kültürü’nün etki alanında kalan sahada, daha ziyade kağıttan yapılmış, mektup, fotoğraf, afiş, secere, nüfus cüzdanı, dergi,mecmua gibi her türlü malzemenin derlenmesi suretiyle gerçekleştirilecektir. Proje doğrultusunda çalışmalar, 2004 yılı itibariyle başlatılmıştır.
19- İlimizin kültür hayatında kendine has yapısı ve özellikleri ile son derece önemli bir yeri ve yapısı olan musikimizi ülke genelinde tanıtmak ve sevdirmek amacıyla Mahalli Sanatçılarımızın seslendirdiği CD ve Kaset çalışmaları 2004 yılı sonunda tamamlanacaktır.
Mağaranın tarihinin, Harput’un tarihi kadar eski olduğu, Harput’un ilk sahipleri olan Urartular dönemine kadar uzandığı salnamelerden bilinmektedir.
1990 yılında merdiven basamakları ve aydınlatılması yapılan mağara, Türkiye’de gezilebilen on mağara arasında yer almaktadır. Buzluk Mağaraları, çevresinin doğal güzelliği yanında tarihi Harput beldesinde bulunması, tarih ve doğanın iç içe bulunduğu nadir turistik yörelerimizden biridir. Yılda yaklaşık 15-20 bin kişi mağarayı gezmektedir.

KONUMU:
Elazığ ili Doğu Anadolu Bölgesinin güneybatısında, Yukarı Fırat Bölümünde yer almaktadır. Yüzölçümü 8.455 Km2 si kara, 826 Km2 si baraj ve doğal göl alanları olmak üzere toplam 9.281 Km2 dir. Denizden yüksekliği 1.067 metre olan Elazığ, yeryüzü şekilleri açısından topraklarını dağlık alanlar, platolar ve ovalar oluşturmaktadır. Türkiye topraklarının % 0,12’sini meydana getiren il sahası, 40º 21’ ile 38º 30’ doğu boylamları, 38º 17’ ile 39º 11’ kuzey enlemleri arasında kalmaktadır. Bu çerçeve içinde şekil olarak kabaca bir dikdörtgene benzeyen Elazığ ili topraklarının D-B doğrultusundaki uzunluğu yaklaşık 150 km. K-G yönündeki genişliği ise yaklaşık 65 km. civarındadır.
Coğrafi konumu itibariyle, Doğu Anadolu Bölgesini batıya bağlayan yolların kavşak noktasında bulunmaktadır. İli, doğudan Bingöl, kuzeyden Keban Baraj Gölü aracılığıyla Tunceli, batı ve güneybatıdan Karakaya Baraj Gölü vasıtasıyla Malatya, güneyden ise Diyarbakır illerinin arazileri çevrelemektedir.
İl Sınırları içindeki en önemli akarsu Fırat ve kollarıdır. 86 Km2 yüzölçümü olan Hazar Gölü, İl merkezine 30 Km. mesafededir. Ayrıca İlimiz Keban, Karakaya, Kralkızı ve Özlüce gibi önemli baraj gölleri ile çevrilidir.
Geçmişte karasal iklimin hüküm sürdüğü Elazığ, yapılan ve yapılmakta olan barajların etkisi ile ılıman bir iklime geçiş yapmıştır.

CAMİ VE TÜRBELER:
Ulu Camii :
http://www.elazig.gov.tr/tr/kulturturizmvecevre/images/ulucamii.jpg
Harput’ta Artuklu Hükümdarı Fahrettin Karaaslan tarafından H.551 (M.1156-1157) yılında yaptırılan camii, Anadolu'daki en eski ve en önemli yapılardan birisidir. Cami; dikdörtgen planlı, dışa kapalı görünümlü olup, minaresinin eğri durumda oluşu ve tuğlalarının süsleme öğesi olarak kullanılması bakımından ilgi çekicidir. Harim son cemaat ve avlu olmak üzere üç bölümden yapılmıştır. Caminin iç duvarları kemerlerle birbirine bağlanmıştır. Cami halen ibadete açıktır.

Sarahatun (Sarayhatun) Camii :
http://www.elazig.gov.tr/tr/kulturturizmvecevre/images/sarahatun_camii.jpg
Akkoyunlu devrine ait cami, Akkoyunlu Hükümdarı Bahadır Han’ın (Uzun Hasan) Annesi Sara Hatun tarafından 1465 yılında mescid olarak yaptırılmıştır. 1585 yılında tamir edilmiş, 1843 yılında da yapılan onarımla da bugünkü halini almıştır. Cami, kare planlı olup orta kısmının üzeri dört kalın sütuna dayanan kubbe ile kenarları ise tonozla örtülüdür. Mihrap sade bir iniş halindedir. Minberi, taş işçiliğinin güzel örneklerindendir. Minaresi iki renk kesme taştan yapılmıştır.

Kurşunlu Camii :
http://www.elazig.gov.tr/tr/kulturturizmvecevre/images/kursunlu_camii.jpg
Harput’ta Osmanlı devri camilerinin en güzel örneklerinden biridir. 1738 - 1739 yıllarında yapılmıştır. Cami, kare yapılı, üzeri büyük bir kubbe ile örtülü ve kubbeye giriş trompludur. Kubbe kasnağında dört penceresi olup, mihrabı sade bir niş biçimindedir. Son cemaat mahalli üç kubbelidir. Kubbelerin üzeri kurşunla kaplıdır. Harim kapısı yonca şeklinde olup, minaresi kesme taştan yapılmıştır.

Alacalı Camii :
http://www.elazig.gov.tr/tr/kulturturizmvecevre/images/alacali_camii.jpg
Harput’ta Kitapçıgil parkının girişinde bulunan camide çeşitli yapı devirlerinin izleri görülmektedir. Küçük ebatta ve dikdörtgen planlıdır. Artukoğulları döneminde yapılmasına karşılık, XIX. Yüzyılda büyük bir onarım görmüştür. Tavandaki ahşap işçiliği, bu devirin onarımına aittir. Cami kapısı batıda yer almakta olup, bir yonca yaprağı şeklindedir. Kapı üzerinde merdiven ve minare bulunmaktadır. Minare, şerefeye kadar sıra ile siyah-beyaz taşla, şerefe ise dama şeklinde, siyah-beyaz kesme taşla örülüdür.

Ağa Camii :
http://www.elazig.gov.tr/tr/kulturturizmvecevre/images/aga_camii.jpg
Harput’a girişte ana yolun solunda yer alan cami’nin kubbesi çökmüş olup, yalnızca zarif minaresi ayaktadır. Minare kare kaideli ve sekizgen gövdelidir. Harput Müzesindeki kitabesine göre 967 H. (1559 M.) yılında Pervane Ağa tarafından inşa edilmiştir. Cami aslına uygun olarak restore edilerek ibadete açılmıştır.

Merkez Camii :
Palu ilçesindedir. Dikdörtgen planlı ve düz damlıdır. İçten sütunlarla ve payelerle üç nefe ayrılmıştır. Mihrap taş işçiliği yönünden ilgi çekicidir.Yeşil sırlı tuğla ile örülmüştür.

Arap Baba Mescidi ve Türbesi :
http://www.elazig.gov.tr/tr/kulturturizmvecevre/images/arapbaba_turbesi.jpg Selçuklu hükümdarlarından IV. Kılıçarslan’ın oğlu, III.Gıyaseddin Keyhüsrev zamanında H. 678 yılında inşa edilmiştir. Minaresi dıştan türbe ile mescidin tam orta kısmına gelen bölümde yapılmıştır. Kapısı mescidin içindedir. Kaidesi alttan beş sıra taş üstünde alçı ve sıva izi görülen ve hemen hiçbir Selçuklu Mescidinde bulunmayan, emsalsiz sırça bordürlüdür. Mescit kare planlıdır. Selçuk üçgenleri ile kubbeye geçilir. Kubbe içinin kornişlerinin çinili olduğu bilinmektedir. Korniş ve çinilerle düzenlenen mihrabın üst kısmı, beş dişlidir. Büyük kemeri vardır. Arabesk plament ve su yolludur.
Türbenin alt kısmında ise yüzyıllara rağmen bozulmamış naaşı ile Arap Baba türbesi mevcuttur. Halk arasında Arap Baba diye anılır. Arap Baba ile ilgili çeşitli rivayetler anlatılmaktadır.

Fetih Ahmet Baba Türbesi :
http://www.elazig.gov.tr/tr/kulturturizmvecevre/images/feti_ahmet_baba_turbesi.jpg
Harput’a 2 Km. uzaklıkta olup, kaya üzerine inşa edilmiş türbenin yanında mescidi bulunmaktadır. Türbe altıgen planlı, üst kısmı sonradan yapılmış, yalnız cenazelik kısmı mevcuttur. İçinde büyük bir sanduka bulunmaktadır.

Mansur Baba Türbesi :
http://www.elazig.gov.tr/tr/kulturturizmvecevre/images/mansurbaba_turbesi.jpg Harput’t a kaleye giden yolun solunda bulunan türbe, sekizgen planlı olup, kesme taşlardan yapılmış kaide kısmı vardır. İki katlı anıtsal bir yapı olduğu bilinen türbenin üst örtü sistemi sonradan yapılmıştır. İçerisinde Mansur Baba, zevcesi, oğlu ve kızına ait olduğu bilinen dört sanduka bulunan türbenin Artukoğulları devrine ait olduğu ihtimali kuvvetlidir.

SAĞLIK TURİZMİ:
Golan Kaplıcaları: http://www.elazig.gov.tr/tr/kulturturizmvecevre/images/golan_kaplica.jpg İlimiz Karakoçan İlçesi Yoğunağaç Köyü mevkiinde bulunan Golan Kaplıcaları 1991 yılında Metin BOZVEL adlı şahsa ihale edilerek resmi olarak işletmeye açılmıştır.
Sıcak su kaynakları ( Termal ) Ülkemizin önemli bir yer altı zenginliğini oluşturmaktadır. Söz konusu kaynakların verimli bir şekilde kullanılmasından da İl Özel İdareleri sorumlu olduğundan; Karakoçan İlçesi Golan Kaplıcalarını daha verimli ve sağlıklı bir şekilde kullanılabilmesi için ilgili yerde sondaj çalışması yapılmasına ve tesisler kurulmasına gerek duyulmuştur.
İl Daimi Encümeninin 09.10.2001 tarih ve 354 sayılı kararı ile Golan kaplıcaları alanında gerekli etüdün yapılarak, jeotermal sondaj kuyusu açılmasına karar verilmiştir.
Alınan bu karar gereğince MTA Genel Müdürlüğü ile Valiliğimiz arasında yapılan Protokol doğrultusunda ilgili yerde gerekli çalışmalar yapılmış ve jeotermal kuyu sondajı 27.09.2002 tarihinde sona ermiştir.
Açılan kuyunun derinliği 400.60 metre, çıkan suyun sıcaklığı 43 derece olup, artaziyen debisi 25 lt/sn' dir. Söz konusu kaplıca halkımızın hizmetine sunulmuştur.
Mürüdü Suyu (Sarılık Çeşmesi) :
Elazığ’a 7 km. uzaklıkta ve kuzeyinde bulunan, çevresi bağlık ve bahçelik olan bir yerde kaynayan Mürüdü Suyu bir çeşmeden akmaktadır. Suyunun soğuk, kireçli ve karbonhidratlı oluşu nedeniyle birçok hastalığın yanısıra özellikle sarılık hastalığına iyi gelmektedir.
Yurtbaşı (Hoğu) Maden Suyu :
Elazığ’a 19 km. uzaklıkta ve Yurtbaşı beldesinin yakınlarında bulunan su, birçok gözeden oluşmuştur. Maden suyunun sıcaklığı 17.5 o C olup, saniyede 1 litre akmaktadır. Özellikle böbrek, İdrar yolları ve mide hastalıklarına iyi gelmektedir. Özel bir kuruluş tarafından işletilen içmecenin yol, elektrik v.b. altyapıları yaptırılmıştır.
Akçakiraz (Perçenç) Suları :
Elazığ’ın 7 km. Güneydoğusunda bulunan Akçakiraz (Perçenç) beldesi yakınlarında Hoşrik adıyla bilinen ve bir ağacın altından çıkan sudan, yöre halkı tarafından çamur yapılıp vücuda sürülerek faydalanılmaktadır.
Bir dere kenarında saniyede 5 litre kaynayan ve sıcaklığı 12 o C olan Perçenç Acı Suyundan ise içme ve banyo uygulamalarıyla yararlanılmaktadır.

Harput Dabakhane Suyu :
http://www.elazig.gov.tr/tr/kulturturizmvecevre/images/dabakhane.jpg
Elazığ’a 5 km. uzaklıkta bulunan Harput’ta kalenin kuzeyindeki dere içerisinde yer alan ve turistik bir görünüm arzeden Dabakhane binası, 1988 yılında daha önceki ne zaman ve kim tarafından yapıldığı bilinmeyen ahşap binasına uygun bir şekilde yapılarak hizmete açılmıştır. Üç kurnası mevcut olup kurnalar birbirleriyle ilişkilidir. Kurnalar içerisindeki sular sürekli yenilenmektedir Sıcaklığı 5o C olan su renksiz, kokusuz, berrak, içme suyu kriterine uygun olup, iletkenliği 410 mg. ve PH 7.9 dur. İçerisinde sodyum, potasyum, karbonat, sülfat, klorür, iyodür, amonyak, nitrat ve nitrit bulunur.
Dabakhane suyunun, mide, bağırsak, karaciğer, hastalıkları ile ruhi depresyonlara iyi geldiği bilinmektedir.
Yukarıda belirtilen içmece ve kaplıcalardan başka İlimizde, Etminik Maden Suyu, Kumbariş Şoş Maden Suyu, İçme Müshil Suyu, Palu ilçesinde Buban Hame Kaplıcası ve Çelebi Şorik Maden Suyu gibi şifalı sular da bulunmaktadır.

Hoca Hasan Hamamı :
Zamanımıza kadar ulaşabilmiş klasik Osmanlı tipi hamamlardan biridir.Soyunma ,ılklık ve yıkanma yerlerinden meydana gelmiştir. İki giriş kapısı bulunur. Batı kapısının sade olmasına rağmen Doğu kapısının kubbeli oluşu dikkat çekicidir. Soyunma yeri kare planlı ve üzeri kubbe ile örtülüdür. Günümüzde tamamen yıkılmış olan ılılıktan , yıkanma yerine geçilir.

Cemşit Bey Hamamı :
http://www.elazig.gov.tr/tr/kulturturizmvecevre/images/cemsithamami.jpg

Sarahatun Camii bitişiğindeki klasik tipte bir Osmanlı yapısıdır. Soyunma yeri kare planlı üzeri kubbe ile örtülü olup, iki kapısı mevcuttur. Yıkanma yeri Sarahatun Camiine dayanır. Bu yapı Yavuz Sultan Selim'in Sipahi Beylerinden Cemşit Bey tarafından 16.asrın ilk yarısında yaptırılmıştır. Günümüzde restore edilerek kullanılır hale getirilmiş ve hizmete açılmıştır.

HARPUT MUTFAĞI:

Elazığ mutfağı oldukça zengin yemek çeşitlerine sahiptir. 150’ye yakın yemek çeşidi olan Elazığ’da, üç öğün yemeğin dışında kuşluk yemeği ve özellikle yatsılık denilen pestil, ceviz, orcik, meyve gibi yiyeceklerin bulunduğu sofralar açılır. Geleneksel Elazığ (Harput) mutfak kültürü, Türk mutfak kültürünün izlerini taşır. Sofra adabından yemek çeşitlerine kadar halen geleneksel özelliklerini koruyabilen Elazığ mutfağında; tarihi Oğuzlara kadar uzanan tutmaç, umaç aşı anamaşı, kara kavurma gibi yemekler halen varlığını sürdürmektedir.
Mevsime, yörenin özelliklerine ve ürettiği ürünlere göre şekillenen yemek çeşitlerinin bir çoğu yalnızca Elazığ’a hastır. Özellikle kırsal kesimde hatta şehirde bile yöreye özgü çok güzel ekmekler yapılır. Bu ekmeklerden en ünlüsü ve en lezzetlisi güz mevsiminde yapılan ve bütün bir kış hiç bozulmadan kalabilen tandır ekmeğidir.
Yemekler çoğunlukla yer sofralarında yenilir. Büyük başlamadan ve besmele çekilmeden yemeğe kaşık vurulmaz. Eskiden aile içinde bile kadın erkek ayrı ayrı sofraya otururdu. Günümüzde yabancı biri olmadıkça sofraya kadın ve erkekler birlikte otururlar.
Eskiden bütün yemeklerde tereyağı kullanılırdı. Günümüzde ise hem köylüler hem de şehirliler çoğunlukla nebati yağ kullanmaktadırlar. Bazı özel yemeklerde mutlaka tereyağı kullanılır. Yemeklerde salça ve soğaraç çoğunlukla kullanılır ve bu karışım sos vazifesi yapar.
Kış mevsimi için yapılan hazırlıkların başında taze meyve ve sebzelerin hemen hepsinin kurutulması gelir. Turşu ve salamura yapılır, şehriye ve erişte kesilir, kurut ve tarhana hazırlanır; tandır ekmeği yapılır; kavurma hazırlanır, orcik, pestil, tutunu yapılır.
Düğün ve sünnetlerde özel eğlence törenlerinde ziyafet çekilir, özel yemekler çıkartılır. Bütün bu işler komşu ve akrabaların yardımı ile topluca yapılır. Günümüzde geleneksel yemeklerimiz halen yapılmakla birlikte yeni yemek çeşitleri de Elazığ mutfağına girmiştir. Keban barajını yapılmasından sonra oluşan göl sahasında ve Hazar gölünde yetiştirilen tatlı su balıkları Elazığ mutfağına girmiş ve balık yemekleri sıkça yapılır olmuştur.
Yemek Sofraları :
Yer sofraları:Sofra bezleri eskiden Harput’ta yerli beyaz bezden yapılırdı. Çitçilerin (baskıcılar) açık pembe zemin üzerine siyah motiflerle süsleyerek bastıkları sofra bezleri çok yaygındı. Bu sofra bezleri (dest-i hunlar) odanın ortasına serilir üzerine bir sini ve sininin içerisinde yemek takımları ve malzemeleri konulur ve sofra bezinin etrafında küçük yer minderleri bulunurdu.
Bazen de sofra bezi üzerine 50-50 cm yükseklikte özel yapılmış küçük bir masa konulur ve bunun üzerine sini konularak sofra oluşturulurdu. Bu sofralarda yemek daha kolay yenilirdi.
Günümüzde de Elazığ ve çevresinde çoğunlukla yer sofrası tercih edilir. Ancak özellikle kentte hemen her evde yemek masası bulunmakla birlikte ekseriyetle bu masalar misafir olduğunda kullanılır.
Geleneksel mutfak kültürümüzün önde gelen araçlarından birisi olan sofra bezleri yerini naylondan yapılmış sofra bezlerine bırakmıştır. O güzelim çiçekli, kuşlu, “hoş geldiniz” li sofra bezleri günümüzde kimi evlerde sandıklarda birer hatıra olarak saklanmaktadır.
Eskiden çok yaygın olan sofra bezi baskıcılığı talep azlığı nedeniyle unutulmakta iken Kültür Müdürlüğü’nce açılan kurslarda on beş civarında usta öğretici yetiştirilmiştir.
Harput, Elazığ ve çevresinde özellikle düğünlerde kurulan 3-4 metre uzunluğunda sofralar kurulurdu ki buna da Somat denilirdi. Bu tür ziyafetlere de “Somat Çekme” denilirdi.
Mutfak ve Kilerler :
Mutfak ve kiler iç içe olduğu gibi ayrı ayrı da olurdu. Eski Harput evleri de sofalara çıkmadan evvel yan kapılardan birisi mutfak (mutbah) diğeri de kiler kapılarıdır.
Kiler 7-8 aylık zahireyi barındırırdı. Başta pilavlık ve köftelik bulgurlar, çorbalık keşkeklik döğme (kendüme) ler, mercimek, fasulye lovik ve nohutlar, ağızları beyaz ve nakışlı örtülerle kapalı, kırmızı topraktan yapılmış yerli büyük küpler veya peteklerde; sıra sıra dizili sırlı yeşil çinilerde ise unlar, pekmezler, ballar, peynirler, salçalar, turşular; tenekelerde yağlar, kavurmalar, kıymalar, tarhanalar; muhaşır, erişte gibi şeyler ise büyük kamış sepetler içerisinde, sebze kuruları, yine kilerde tavana asılı ekmek salıncağı üzerinde tandır ekmekleri bulunurdu. Tandır ekmeklerinin üzerine çok temiz hasavanlar örtülür ve kışlık ekmek ihtiyacı karşılanırdı. Kilerin en güzel yiyecekleri olan orcik, meyve kuruları daha bir özenle saklanırdı.
Günümüzde bazı köylerde zahire küp ve petekleri ve tandır ekmeği için yapılan iskeleler halen kullanılmaktadır. Kent hayatında ise evleri müsait ve köyleri ile bağlantısı olan sınırlı sayıdaki evlerin dışında bu kiler geleneği ve malzemeleri vardır.
Mutfaklar ise ocağın içerisinde bulunduğu yemek pişirilen, içerisinde mutfak araç ve gereçlerinin bulunduğu temiz ve ferah mekanlardan seçilirdi.
Çorbalar :
Tarhana çorbası, erişte çorbası, dövme çorbası, ayranlı çorbalar, kurutlu çorba, pirinç çorbası, un çorbası, anamaşı, lobik çorbası, bulgur çorbası, mercimek çorbası, şehriye çorbası, kabaklı çorba, tutmaçlı çorba, fasulye çorbası Elazığ’da en çok pişirilen çorbalardır.
Kurut :
Çökeleğin kurutulmuşudur. Yeterince ayran bir tencereye bırakılır. Zaman içerisinde ayranın üzerinde oluşan su devamlı surette alınır. Dibe çöken yağ ve yoğurt tortuları tam bir macun katılığına ulaşınca ele alınarak bir patates büyüklüğünde iyice sıkıldıktan sonra temiz bir bez veya tahta üzerine dizilerek güneşte kurumaya terk edilir. Kış mevsiminde sert zeminli bir üsküre (kase) de sıcak su içerisinde bu kurutlar ezilir ve ayran olarak kullanılır. Ayrıca bu kuruttan çorba da yapılır. Özellikle ava meraklı aileler kuruttan bol bol yaparlar. Eskiden bir çok evde kurut ezme taşı vardı ve kurut bu taşlarda ezilirdi. Bunun ağaçtan yapılmış olanına tepir adı verilirdi.
Kurutlu Çorba :
Döğme haşlanır, soğuduktan sonra kurut ayranına karıştırılarak üzerine kızartılmış tereyağı, nane ve toz biber ilave edilerek servise hazır hale getirilir.
Kelecoş :
Salçanın ve soğanın yağda kızartılmasıyla soğaraç elde edilir. Soğaraca kurut ayranı ilave edilir. Bu karışıma tandır ekmeği doğranır ve üzerine dağlanmış tereyağı dökülerek servise sunulur.
Lobik Çorbası :
Pamuk ve bostan tarlalarının civarına ekilen lobik, fasulye gibi olup küçük tanelidir. Bir tencerede önceden zifiri (soğaraç) yapılır, üzerine su ilave edilip kaynatılır. Lobik ve döğme temizce yıkanır, tencereye bırakılır, 1-2 kaynar geldikten sonra çorba servise hazır hale gelir.
Et Yemekleri :
Kaburga, kavrakavurma, kızartma, tas kebabı, kaplama, güveç, tava, kuzu kızartması, ciğer kebabı, paça, işkene, taraklık, çoban kebabı, tandır kebabı vs.
Köfteler Dolma ve Sarmalar :
Bulgur köftesi, içli köfte, kındık köfte, yalancı köfte, ekşili köfte, kadın budu köfte, ayar köftesi ile kebabı, ayranlı köfte, harput köfte (iri köfte), mercimek köfte, ocak köftesi, lüle kebabı, küncülü köfte, muhaşerli köfte, keklik köftesi, lahana sarması, yaprak sarması, bumbar dolması, dilim dolma, domates dolması, sapan dolması, biber dolması, kabak dolması, kofik dolması (kurutulmuş biber dolması), kibe dolması.
Harput Köfte (İri Köfte) :
Dilinmiş kuru soğan, maydanoz, toz biber, tuz, yağsız kıyma, ufak bulgur biraz suyla bir leğende iyice yoğrulur. Fındıktan biraz büyük parçalara bölünerek bir kaba, başparmakla işaret parmağı arasında sıkıştırılarak tek tek tekerlek şeklinde dökülür. Ayrı bir tencerede kaynayan yağlı ve salçalı suya katılarak pişirilir.
Sebze Yemekleri ve Salatalar :
İlimizde hem bizzat yetiştirilen hem de doğal ortamda derelerde ve su kenarlarında kendiliğinden yetişen sebzelerin hemen hepsiyle yemek yapılır. Yörede yetişmemekle birlikte ilimize getirilen sebzelerle de yemekler yapılır.
Doğal ortamda yetişen ışkın, pirpirim (semizotu) tahtik, yemlik kuzukulağı, dağ pancarı, kenger vb. gibi sebzeler yemeklerde ağırlıklı olarak kullanılır ve bu isimlerle anılan yemekler pişirilir.
Fasulye, kabak, domates, patlıcan, patates, biber, soğan, ıspanak gibi sebzeler, sebze yemeklerinin temel malzemesini oluşturur.
Patlıcan yemeği (karnıyarık, imambayıldı, söğürtme), taze fasulye, kabak kızartma, kabak oturtma, soğanlı yahni, nohut yahnisi, türlü, güveçbamya, musakka, badem, çaypalası, ışkınlı yumurta, pirpirim, boranı, kengerli, yemlikli; pancarlı pilav; sebze yemeklerinin başında gelir.
İlimizde salatalar da çok çeşitlidir. Özellikle doğal bitkilerden yapılan; kereviz, acice pirpirim salataları sirke ile tatlandırılarak ve zeytinyağı ilave edilerek yapılır. Çoban salata, patates salatası, yumurta salatası ilimizde en çok sevilen salataların başında gelir.
Pirpirim (Semizotu) Boranı :
Pirpirim bostanlarda, sebzeliklerde kendiliğinden yetişen bir bitkidir. Pirpirimin sebzeli yemeği yapıldığı gibi boranısı da yapılır.
Pirpirim güzelce yıkanıp bir kaba doğranır. Tekrar yıkandıktan sonra başlanır. Kevgirde süzülerek avuç içinde topaklar halinde sıkılır. Sade yağda biraz kızartıldıktan sonra üzerine önceden hazırlanan sarımsaklı yoğurt ve dağlanmış tereyağı dökülür.
Av ve Kümes Hayvanları :
Tavuk, piliç, keklik, kaz, bıldırcın, tavşan; av ve kümes hayvanlarından yapılan yemeklerin başında gelir. Tavuktan hem kızartma hem de dolma yapılır. Yörede içi doldurularak haşlama suretiyle yapılan tavuk çok sevilir. Uzun kış günlerinde avcıların en büyük tutkusu olan tavşan avından sonra avcılar yorgunluklarını tavşan yemeğinin başında atarlar. Tavşan üfelemesi, keklik üfelemesi ve köftesi çok sevilir.
Yumurtalı ile Yapılan Yemekler :
Yağda yumurta, domatesli yumurta (menemen), mıhlama, pestilli-ışkınlı yumurta, gaygana, yumurta haşlaması yumurtalı yemeklerdir.
Pilavlar :
Pilav, Elazığ çevresinde son derece sevilen yemek çeşididir. Başlı başına yemek olarak yenildiği gibi, sebze yemeklerine destek yemek olarak da yapılır.
Bulgurla yapılan pilavlar oldukça çeşitlidir. Bulgur pilavı, sulu pilav, bulgur tiridi, pancarlı pilav, yoncalı pilav, muhaşerli pilav, simit pilav, kırmanlı pilav, pirinç pilavı keşkek, mercimekli pilav.
Ekmek ve Ekmekle Yapılan Yemekler :
Elazığ mutfağında ekmeğin çok önemli bir yeri vardır. Elazığlılara sorulduğunda “ekmeksiz pilav bile yenilmez” derler. Gerek ekonomik şartlar gerekse damak zevki Elazığ mutfağında ekmeğe büyük önem verilmesine neden olmuştur.
Tandır ekmeği, saç ekmeği, fetir ekmeği (yufka), top ekmeği, nohut ekmeği il’e has ekmeklerin başında gelir.
Yağlı ekmek (yufka ve saç ekmeği ile yapılır) fodula, zarafat, sırın, patila, gömme, taş ekmeği, peynirli ekmek ise ekmekle yapılan yemeklerin başında gelir.
Sırın :
Taze yufka (yuha) ekmeği rulo haline getirilip 3 cm eninde parçalar haline getirilerek bir tepsiye dizilir. Tepsiye dizilen ekmeklerin kesik tarafı tepsiye dik gelecek şekilde ve sıkıca dizilmesine dikkat edilmelidir.
Üzerine daha önce hazırlanmış bolca sarımsaklı yoğurt dökülür ve eritilmiş tereyağı eklenerek hazırlanır.
Taş Ekmeği :
Un, süt veya suyla karıştırılarak maya hale getirilir. Elde edilen sıvı haldeki hamurun içerisine yeterli miktarda yumurta kırılarak iyice çırpılır. Bu hamur ateş üzerindeki sacın üzerine yayılır. Pişen ekmeğin üzerine yağ ve şeker sürülür. Artık taş ekmeği servise hasırdır.
Tandır Ekmeği :
Kışa hazırlık olarak sonbaharda, 3-4 ay yetecek miktarda ve imece usulüyle yapılır. Tandır ekmeği yapımı geleneksel kültür hayatımızda önemli uygulamalara sahne olmuştur. Erkeklerin hamurunu yoğurduğu kadınların ise pişirdiği tandır ekmeği, eskiden adeta bir şenlik halinde yapılırdı. Köylerde tandır ekmeği halen yapılmaktadır.
Tandır ekmeği adını yapıldığı yerden alır. Ekmeğin en büyük özelliği 4-5 ay bozulmadan kalabilmesidir.
Tandırlar özel olarak yapılmış büyük küplerin toprağa gömülmesiyle hazırlanır. Üzeri örtülü genişçe bir alanın ortasında bulunur. Başlarında usta bir pişirici kadınla birlikte üç yardımcısı tarafından yapılır. Erkekler özellikle gece hasavan içerisine çuvallarla dökülen unun içine su dökerek harç haline getirilen daha sonra hasavanlarla hamurun üzerine örterek yalınayak hamuru yoğururlar. Yoğurma işlemi saatlerce sürer. Elde edilen hamur kadınlara teslim edilir. Ekmeği tandıra vurmak için mutlaka bu işten anlayan kadınlara ihtiyaç vardır. Kadınlar ayrıca Pişirik denilen su ve unla hazırlanmış bir sıvıyı yufka halinde açılan ekmeğin üzerine adeta bir sır kaplama gibi sürerek tandırın duvarlarına yapıştırırlar. Pişen ekmekler alınarak tavana asılı olan ekmek askılığına dizilir.
Börekler :
Su böreği, tepsi böreği, bohça böreği, el böreği, bişi böreği, talaş böreği.
Elazığ’da börekler arasında en çok sevileni su böreğidir. Yapımı çok zahmetli ancak son derece zevkli ve güzel olan su böreği yörenin damak zevkini yansıtır.
Yapılışı :
Önce böreğin hazırlanacağı tepsi hafif yağlanarak bir kenara bırakılır. Daha sonra açılan yufkalar dörde bölünerek hafif ateşte kaynayan suyun içine atılarak haşlanır. Haşlanan hamurlar sudan alınarak düzenli bir şekilde tepsiye yerleştirilir. Bu suretle oluşturulan her tabakanın arasına önceden hazırlanan rendelenmiş peynir ve çok ince kıyılmış maydanozdan oluşan iç serpiştirilir. Bu işlem tamamlandıktan sonra tepsi fırına verilir. Belli bir oranda kızartıldıktan sonra kareler halinde kesilen börek, servise hazır hale gelir.
Helvalar ve Tatlılar :
Elazığ’da yaygın olarak yapılan helvaların başında un helvası gelir. Peynirli helva, irmik helvası, heside, tel helvası, künefe, ceviz helvası, kabak tatlısı, baklava, dolanger, dilber dudağı, kargaburnu, çullama, bişi, şeker böreği, kalbur hurması, hurma tatlısı, revani, sütlaç, muhallebi, hürriyet kadayıfı, zerde, aşure, gül tatlısı belli başlı helva ve tatlı çeşitleridir.
Künefe :
Elazığ’da en çok beğenilen ve yapılan tatlıların başında kadayıf gelir. Nitekim Elazığ’da kapalı çarşıda sıra sıra kadayıfçı dükkanları vardır. Kadayıftan yapılan künefe de ilimizin geleneksel tatlılarındandır.
Yapılışı :
İnce telli kadayıf alınarak bir sini içerisine didilip serilir. Her tabakanın arasına bolca ufaltılmış ceviz içi serpilir. Önceden kesilmiş ve soğutulmuş bolca şeker şerbeti, yahut bal veya pekmez şerbet kadayıfın üzerine gezdirilerek dökülür. Şıranın iyice çekmesi beklenir. Sonra tekrar ceviz serpilir. Pişirilmeden yenilir.
Hoşaf, Şerbet ve Diğer İçecekler :
Üzüm, vişne, erik hoşafları, bal, pekmez, koruk ve nar şerbetleri ve halen yaygın olarak yapılan hoşaf ve şerbetlerdir. Eskiden bilan ve demir hindi şerbetleri de yapılırdı.
Geleneksel Kuru Tatlılar :
İlimiz ve çevresinde çok yaygın olan pestil; dut, ceviz ve erik ile yapılır. Üzüm ile yapılana “bağ bastuğu”, dut ile yapılana “dut bastuğu”, erik ile yapılana ise “eşgili bastuk” adı verilir.
Ayrıca belki de dünyada en güzelinin Elazığ ilinde yetiştiği dutun, döğülmesi suretiyle elde edilen tutunu, ile dünyada ilk yapılan yerin Elazığ olduğunu sandığımız Orcik, pilit geleneksel kuru tatlılarımızın başında gelir.
Kurutulmuş Meyveler :
Elazığ’da kurutulmuş meyveler oldukça yaygındır. Hatta eskiden Harput’ta çerez odası diye bilinen odalar bulunurdu. Orcik, pestil, kuru dut, kuru üzüm, ceviz içi, badem; yörede gah adıyla bilinen başta elma ve armut olmak üzere kurutulmuş meyveler yatsılıkların vazgeçilmez yiyecekleridir.
Eskiden tavana iplerle asılan dayanıklı üzümler, ayva, armut ve elmalar; özel yöntemlerle saklanan kavun ve karpuzların bulunduğu çerez odalarına bugün dahi rastlamak mümkündür.
Elazığ’da yatsılık diye bilinen bu yiyecekler günümüzde de misafirlere ikram edilen önemli yiyecekler arasındadır.

BUZLUK MAĞARALARI:
http://www.elazig.gov.tr/tr/kulturturizmvecevre/images/buzluk.jpg
Tarihi Harput beldesinin kuzeydoğusunda Elazığ’a 11 km. uzaklıktadır.
Buzluk mağarası, jeomorfolojik yapısı nedeniyle burada gerçekleşen klimatolojik şartlar ve hava sirkülasyonu özelliğinden dolayı yaz ayları içinde doğal olarak tabakalar, sarkıt ve dikitler halinde hatta bazı kısımlarında bal peteğini andıran buz tabakaları oluşturmaktadır. Kış aylarında ise tam tersine içerisinde sıcak hava oluşmaktadır.
Mağaranın tarihinin, Harput’un tarihi kadar eski olduğu, Harput’un ilk sahipleri olan Urartular dönemine kadar uzandığı salnamelerden bilinmektedir.
1990 yılında merdiven basamakları ve aydınlatılması yapılan mağara, Türkiye’de gezilebilen on mağara arasında yer almaktadır. Buzluk Mağaraları, çevresinin doğal güzelliği yanında tarihi Harput beldesinde bulunması, tarih ve doğanın iç içe bulunduğu nadir turistik yörelerimizden biridir. Yılda yaklaşık 15-20 bin kişi mağarayı gezmektedir.

0 yorum: