TARİHİ YERLERİ:
Kurşunlu Cami:
http://www.eskisehir-bld.gov.tr/esk_taniyin/images/img/kursunlu.jpg
Odunpazarı semtinde, Paşa Mahallesi' ndedir. Merdivenli kapıdan girildiğinde ortada şadırvan, sağ tarafta menzilhane, sol tarafta aşhane, karşıda cami görülür. Bu cami, Veziri-sanî Mustafa Paşa tarafından 1525 yılında yaptırılmıştır.
Cami 1961-1962 yıllarında yenilenmiştir. Caminin arkasındaki büyük kubbeli semahane, medrese odaları ve ön taraftaki sütunlu açık mekân, buranın bir Mevlevi tekkesi olduğunu kanıtlamaktadır.
Seyyit Battal Gazi Külliyesi:
http://www.eskisehir-bld.gov.tr/esk_taniyin/images/img/seyit.jpg
Seyitgazi İlçesinde, 150 metre yüksekliğinde Üçler Tepesi' nin doğuya bakan yamaçları üzerindedir. Bu külliye Seyyit Battal Gazi' ye ithafen yaptırılmıştır (1207 - 1209). Anadolu'nun Bizans İmparatorluğu egemenliği altında bulunduğu M.S. 700 yıllarında, İslamiyet henüz Anadolu içlerine yayılmamıştı. İslamiyeti kabul etmiş olan Emeviler doğudan sık sık Bizans'a karşı Anadolu' nun içlerine akın yaparak Anadolu' yu ele geçirmek ve İslamiyeti yaymak istemişlerdir. 720-740 yıllarında sıklaşan bu akınlardan birinde Seyyit Battal Gazi lakabı ile anılan bu efsaneleşmiş halk kahramanı, bugünkü Seyitgazi ilçesinin bulunduğu (antik adı Nakolea) Mesih Kalesi olarak bilinen bölgede 740 yılında şehit düşmüştür. Bizans'a karşı yapılan savaşlarda büyük kahramanlıklar gösteren ve İslamiyetin Anadolu' da yayılmasında büyük katkısı olan, yıllar yılı nesilden nesile kahramanlıkları anlatılan Seyyit Battal Gazi adına 1207-1208 yıllarında Anadolu Selçuklu Sultanı 1. Alaattin Keykubat' ın annesi Ümmühan Hatun tarafından türbe ve cami yaptırılmıştır. Daha sonra Ümmühan Hatun için de burda iki katlı eyvan biçiminde bir türbe eklenmiştir. Osmanlı Devleti'nin kuruluş ve gelişme dönemlerinde; onarım, yeniden yapım eklemelerle yapılan topluluk külliye halini almıştır. Osmanlı Devleti döneminde vakıflaştırılmış Cumhuriyet Dönemi' ne kadar dini eğitim, tören ve toplantıların yapıldığı medrese ve tekke olarak kullanılmıştır.
Bugün mülkiyeti Vakıflar Genel Müdürlüğüne ait olan ve 1954 yılına kadar harap bir durumda bulunan külliye, bu tarihte yapılan geniş bir restorasyon çalışması ve çevre düzenlemesi ile bugünkü durumuna getirilmiştir. Yapılan ışıklandırma sistemi ile geceleri aydınlatılmakta, etkileyici görünümü, turistik ve dini amaçlı ziyaretçileri ile Seyitgazi ilçesine canlılık kazandırmaktadır.
Şeyh Edebali Türbesi:
Şeyh Edebali, Osmanlı Devletinin kurucusu Osman Beyin kayınpederidir. Şeyh Edebali' nin türbesi şehrin Odunpazarı semtindeki Odunpazarı mezarlığı' nın içindedir. Türbe, II. Abdülhamit tarafından restore edilmiştir.
Şeyh Şahabattin Türbesi:
İçinde iki sanduka bulunan ve yeni bir dikdörtgen yapı olan türbe, Kurşunlu Camiisi' nin batısında yer almaktadır
Yunusemre Külliyesi ve Türbesi:
http://www.eskisehir-bld.gov.tr/esk_taniyin/images/img/yunusemre.jpg
Eskişehir Mihalıcçık ilçesi Yunusemre beldesinde (Sarıköy) dir. Eskişehir-Ankara demiryolu yakınından geçmektedir. Yunusemre bu dünyada yaşayan insanları sevgiye, birlik ve beraberliğe çağıran bir hak aşığıdır.
Mezartaşının ön cephesinde yazılı olan "Gelin Tanış Olalım, İşi Kolay Kılalım, Sevelim Sevilelim, Bu Dünya Kimseye Kalmaz" sözlerinde Yunus Emre'nin yaşam felsefesi özetlenmektedir.
Nasrettin Hoca'nın Evi:
Ünlü mizah ustası Nasrettin Hoca, 605 (1208-1209) yılında Sivrihisar'ın Hortu köyünde doğmuştur. İlk bilgilerini köy imamı olan babasının yanında öğrenmiştir. Daha sonra Akşehir' e giderek Seyyid Mahmud Hayrani ve Seyyid Hacı İbrahim gibi devrin tanınmış alim ve ariflerinden bilgi öğrenmiş, nasip almıştır.
Hocanın ayrıca Konya Medresesi' nde okuduğu, Akşehir' de, Sivrihisar' da ders okutup imamlık ve hatiplik yaptığı sanılmaktadır. Bundan başka hocaya ait olduğu ileri sürülen eski bir mezar taşı üzerindeki vefatı 683 (1284) dür. Mezarı Konya ili Akşehir ilçesindedir.
Nasrettin Hoca adı, zekası ve fıkralarıyla dünyaca tanınmış bir halk filozofudur. Hoca' nın hayat, tabiat ve cemiyet içindeki insanı, keskin görüşler ve zeki söyleyişlerle karikatürize eden nükteleri yalnız bir milleti değil, bütün insanlığı tatmin edecek değerde olduğundan bu Türk zekası başka milletler arasında da tanınmış ve sevilmiştir. Türk halk zekası ise, bu nüktelerde kendi mizah dehasını bularak onları sevmiş, yaymış, bütünlemiş ve çoğalmıştır. Nasrettin Hoca Fıkraları batı dillerine de çevrilmiştir. Nasrettin Hoca İran, Mısır, Irak gibi ülkelerde, Kafkaslarda, Balkan ülkelerinde ve Avrupa ülkelerinde de tanınan ünlü bir mizah ustasıdır.
Doğanlı Kale:
Bu kale, Seyitgazi ilçesinin Çukurca Köyü yakınındadır. Kalenin üst kısmındaki kaya "doğan" a benzediğinden bu ismi almıştır. Bir Frig eseri olan Doğanlı Kale'nin iç kısmına, Bizans ve Roma çağlarında, yeraltı geçitleri ve mezar ilave edilmiştir.Yapı, içindeki merdivenler ve odalarla delik deşik bir görünüm sergilemektedir.
Gerdek Kaya Anıtı:
http://www.eskisehir-bld.gov.tr/esk_taniyin/images/img/grdkayasi.jpg
Çukurca Köyü'nün 500 m. güneybatısında bulunan bir 'mezar anıtıdır. Dor stili bir tapınak cephesi taklit edilerek oyulmuş bu mezar anıtında, içerlek iki kapı ile iki ölü odasına girilmektedir.Cephesi doğuya bakan bu anıt, Yunan-Roma Çağı'nı anlatmaktadır. Alınlığın üstündeki kaya çıkıntısı üzerinde, başsız bir aslan figürü de görülmektedir.
Yazılıkaya (Midas Kenti):
http://www.eskisehir-bld.gov.tr/esk_taniyin/images/img/ykaya.jpg
Çiftelere 39 km. uzaklıkta bulunan Yazılıkaya, binlerce yıl önce kayalık bir platform üzerine kurulmuştur. 1315 metre yükseklikte, dikdörtgen şeklindeki, Frigya yaylası üzerinde bulunmaktadır.
Roma devrindeki yazarlar, bu bölgenin havasının sağlıklı ve toprağının bereketli olduğundan söz etmişlerdir.Bardakçı Suyu da bu bölgeden geçmektedir. Midas Anıtı, Frigya sanatının tipik bir örneğidir. Bu anıt, bir mezar anıtı olmayıp, Frigya'da pek çok kaya anıtı örneğinde görüldüğü gibi, bir Kybele (Ana Tanrıça) heykeli koymak üzere yapılmıştır. Anıtın üzerinde Frig yazıları olduğundan "YAZILIKAYA", yazılarda ise "MİDAS" adı geçtiğinden "MİDAS AMİTİ" denmiştir. Kült anıttır. Midas Anıtı'nın M. Ö. 550 yıllarında yapıldığı sanılmaktadır. Kaya üzerinde, bir tapınağın cephesi biçiminde işlenmiştir. Cephesi doğuya bakmaktadır. Anıtın en ilginç yönü, üzerinde henüz çözülememiş olan ve ilk kez 1839 yılında Ch. Texiker tarafından yayınlanan, üç yazıtın bulunmasıdır.
Birinci Yazıt:
Alınlığın üzerindeki kaya çıkıntısı üzerinde bulunan 11 m. uzunluğunda ve 45 cm. büyüklüğündeki harflerin yazılı olduğu bir yazıttır. Frig dili ile ilintili "ATEŞ" ve "MİDAİ" sözcükleri belirgin olarak okunmaktadır. Ateş, Frigliler'in bir tanrısıdır. Midai, efsanelere göre Kral Midas'ın annesi ve ürünlerin koruyucusudur.Aynı zamanda, demirin keşfi de bu tanrıçayla ilgilidir. Bu yüzden, bu anıt ile demir endüstrisi kökeni arasında bir bağlantı vardır.
İkinci Yazıt:
Midas Anıtı' nın iki ucunda dikdörtgen şeklindeki bir girintinin, dip duvar ve yan duvarı üzerinde, 45 cm.lik harflerle işlenmiş bir yazıttır.
Üçüncü Yazıt:
Kuzey taraftaki dikdörtgen dikmenin üzerinde, yukarıdan aşağı 25 cm. büyüklüğündeki harflerle yazılmıştır. Yazıtın başındaki "BABA" sözcüğü belirgin olarak okunmaktadır.
Küçük Yazılıkaya:
Midas Anıtı'nın, 210 metre güneybatısında yukarıdan aşağıya işlenmeye, oyulmaya başlanmış; ancak alt kısmı işlenilmeden kalmış bir anıttır. Midas Anıtı ile benzer yönleri vardır. Üstte süslü bir alınlık, iki yanda geometrik motifler yine üstte yatay bir motifle birleşir. Anıtın işlenmiş kısmı, 180 metredir. Bu anıtın da Midas Anıtı gibi, dinsel törenlerde kullanılmak için yapılmaya başlanmış olduğu sanılmaktadır.
Kümbet Asar Kalesi:
Kümbet Vadisi'ndeki bu kale, Frig Çağı'nın özelliklerini taşır. Kayaya oyulmuş merdivenler, yeraltı geçitleri, kaya yüzlerine işlenmiş geometrik süslemeler, tipik Frig Kaya Kalesi'nin en güzel örneklerini oluşturmaktadır.
Yapıldak Asar Kale:
Kümbet Vadisi'nin güneyinde, Yapıldak Köyü'nün kuzeybatısındadır.
Ballık Kale:
Kümbet'in doğusun-dadır. Tipik bir Frig yerleşim yeri ve gözetleme kalesi örneğidir.
Keskaya:
Karacaalan Köyü'nün batısındadır. 1953 yılında, taş blokları buradan Eskişehir'e taşınarak, Merkez Bankası'nın inşasında kullanılmıştır.
Arezastis Anıt:
Midas Kenti'nin 1500 m. kuzeyindeki bir kayanın içi oyularak yapılmış bir anıttır. Bu anıtın alınlığının sağ üstündeki yazıtta, "Arezastis" sözcüğü okunabildiği için bu isim verilmiştir. Anıt 7 m yükseklikteki dik bir yüzeyin üstündedir. Bu anıtın, en ilginç yönü de Frig yazıtlarını çok iyi taşımasıdır. Bu anıtın 674 yılından önce yapıldığı ve dinsel törenler için kullanıldığı sanılmaktadır.
Bahşayiş Anıt:
Bahşayiş Köyü yakınındadır (Kümbet'in 7 km. güneyinde). Motiflerle süslenmiştir. Bu anıtın da diğerleri gibi dinî törenler için kullanıldığı varsayılmaktadır. Anıtın arkasında, kayaya oyulmuş bir mezar odası bulunmaktadır.
Salon Mezar:
Yazılıkaya kabartmasının batısında, kayaya oyulmuş bir Frig eserdir. Kapısının üzerinde, karşılıklı iki aslan kabartması görülmektedir.
Alemşah Kümbeti:
Sivrihisar'da bulunan bu kümbet, Selçuklular tarafından, 1321 yılında. Melik Şah'ın kardeşi Sultan Şah adına yapılmıştır. Çatısı, piramit tarzındadır. Tarihî bir yapı olan bu kümbet, biri mescit, diğeri mezar olmak üzere iki katlıdır.
Ulucami (Emineddin-i Mikail Camii):
Sivrihisar İlçesi'nde bulunan ve kervansaray olarak kullanılan bu eser, 1257 yılında E. Mikail tarafından camiye çevrilmiştir. En ilginç yönü, düz çatısını 67 adet ağaç sütunun taşımasıdır.
Pessinus Şehri:
Sivrihisar ilçesinin 16 km. güneyindeki Ballıhisar köyünde, "Tanrıça Kybele" adına, Frigyalı'lar tarafından kurulmuştur. Helenizm Çağı'nda, bu bölgeye akın eden Galatlar'ın bir kabilesi olan Tolistoboglar, bu yöreye yerleşmişler ve Pessinus, başkentleri olmuştur. Pessinus, Bergama Krallığı döneminde en parlak dönemini yaşamıştır. Bergama Krallığı, eski Pessinus Tapınağı'nın yerine Grek stilinde bir mermer tapınak yaptırmış ve süslemiştir. Bu tapınak, her yıl dini bayramlar sırasında kurulan panayıra, büyük bir canlılık getirmiştir. Grek hakimiyetinde iken şehrin planlan yeniden düzeltilmiş, meclis binası, yolları, kanalı, çarşı ve tiyatrosu kurulmuştur.
COĞRAFİ YAPISI:
Eskişehir İli, İç Anadolu Bölgesinin Kuzeybatı bölgesinde yer alır. Kuzeyden Karadeniz, Kuzeybatıdan Marmara, Batı ve Güneybatıdan da Ege coğrafi bölgeleri ile komşudur.
Eskişehir, Güneyden Afyon, Güneydoğudan Konya, Doğudan ve Kuzeyden Ankara, Kuzeybatıdan Bolu, Batıdan Bilecik ve Kütahya illeri tarafından çevrelenmiştir. İlimizin yüzölçümü 13.652 km² dir.
İlin Kuzeyini, Batı - Doğu yönünde Bozdağ, Sündiken dağları kaplar; İlin Güneydoğu köşesinde, Sakarya dirseği içinde başlayan Sivrihisar dağları Güneydoğuda -Kuzeybatı yönünde İl’ii ortadan katederler. Türkmen dağının doğu etekleri İl’in Batı ve Güneybatı köşesinde yer alır ve yukarı Sakarya ovasına kadar dayanır.
İlimiz içindeki başlıca ovalar, Porsuk Ovası, Yukarı Sakarya Ovası, Sarısu Ovası ve Seyitgazi Ovasıdır. Porsuk Ovasının yüzölçümü ise 1.500 km² dir.
Türkiye’ nin en önemli akarsularından olan Sakarya, aynı zamanda ilinde başlıca akarsuyudur. Çok sayıda kola sahiptir. En önemli kolu Porsuk çayıdır. Bundan başka Sakarya’nın ilimizdeki kolları ise Sarısu, Seydisuyu, Bardakçı suyudur.
Porsuk çayınında il içinde ayrı kolları vardır. Bunlar Kargın deresi, Ilıcasu’yu, Mollaoğlu Deresi, Sarısu, Keskin Suyu ve Pürtek Çayıdır. Sakarya’ nın toplam uzunluğu 627 km, İl içindeki uzunluğu ise 400 km dir. Porsuk Çayının toplam uzunluğu 255 km, İl içindeki uzunluğu 225 km dir.
İlimiz içinde 6 adet baraj bulunmaktadır. Bunlar Porsuk Barajı, Gökçekaya Barajı, Musaözü Barajı, Kunduzlar Barajı, Çatören Barajı, ve Kaymaz Barajıdır. Porsuk Barajı sulama, taşkın koruma, içme ve kullanma suyu temin etme amaçlıdır.
Eskişehir iklim yönünden İç Anadolu’nun tüm karakterini bünyesinde toplamıştır. Yazları sıcak ve kurak, kışları soğuk ve yağışlı geçmektedir. Yıllık yağışın % 70‘i Ekim - Mart arası soğuk dönemde olmaktadır. Ortalama yıllık yağış miktarı 379-553 mm arasındadır. İl’ de gerçekleşen en yüksek ve düşük sıcaklık değerleri 39.1 C ve -26.3 C dir.
ÇEVRESİ VE ORMAN:
http://www.eskisehir.gov.tr/images/orman1.jpg
İlimizde Orman Teşkilatı; 1951 yılında Eskişehir Orman Bölge Baş Müdürlüğü adıyla Eskişehir, Afyonkarahisar ve Kütahya illerini kapsayan bir alanda kurulmuştur. 1991 Yılında yapılan bir değişiklikle Kütahya İlinin ayrılması soncu Afyonkarahisar ve Eskişehir illerini içine alarak Eskişehir Orman Bölge Müdürlüğü adıyla çalışmalarına devam etmektedir. Ayrıca Çevre ve Orman Bakanlıklarının birleştirilmesiyle ilimizde İl Çevre ve Orman müdürlüğü kurulmuş fidan üretimi, ağaçlandırma, milli parklar ve av yaban hayatıyla ilgili görevler üstlenmiştir.
Orman Genel Müdürlüğüne bağlı olarak çalışan Orman Bölge Müdürlüğü de 4 Adet Orman İşletmesi, 23 Adet Orman İşletme Şefliği ile hizmete devam etmektedir.
77.348.408 Hektar alana sahip olan ülkemizde, 20.703.122 Hektar Orman alanı bulunmaktadır. İlimiz Eskişehir'de ise 1.413.165 Hektarlık alanın 360.000 hektarı ormanlıktır.Bu da genel yüzölçümün %26'sına tekabül etmektedir.Ancak bu ormanlık alanın yarısı verimsiz, korunan alanlardan oluşmaktadır. Verimli olan diğer yarısında ise üretime dönük her türlü ormancılık çalışmaları yapılabilmektedir.
Eskişehir'i diğer illerden ayıran bir özellik olarak da, İlimiz kuzey Anadolu'dan, İç Anadolu bozkırına geçiş noktasında bulunmaktadır. Kritik bir iklim kuşağındadır. Kuzey ve güney bölgelerinde nadide güzellikte ormanlar mevcut iken, doğu yönü adeta bozkır görünümündedir. Bu yüzden ilimiz, ormancılık faaliyetlerinin çok hassas ve titizlikle uygulanması gereken bir coğrafi yapıya sahiptir.
http://www.eskisehir.gov.tr/images/orman2.jpg
Mevcut Ormanlarımız kuzeyde Sündiken, Güneyde Türkmen dağlarının zirvelerinden sarıçam ağaçları ile başlayıp, aşağıya ve şehre doğru karaçam ve meşelik alanlarla devam etmektedir. YEŞİL KUŞAK Projelerinin hayata geçirilmesi sonucunda da hemen ilimizin bitişiğinde KOCAKIR, BOZDAĞ ve İMİŞEHİR ağaçlandırmaları ile de şehir insanı ve sanayi tesisleri ile neredeyse iç içe yeni orman alanları kazanılmaktadır.
500 bin insanın yaşadığı şehrimizde, gelişmiş sanayisi ve hareketli iş hayatı ile, Üniversiteli genç nüfusunun artan doğa ihtiyacı dikkate alındığında; Kocakır ağaçlandırması ve içindeki Kent Ormanının, İmişehir -Kanlıpınar ağaçlandırmasının, Muttalip beldesine kadar inen Bozdağ ağaçlandırmasının, her köşeye hatıra ormanı kurma çalışmalarının ne denli büyük bir hizmet olduğu DAHA İYİ ANLAŞILIR.
İlimizde Ormanlık alan miktarı her yıl artmaktadır. Ağaçlandırma çalışmalarının yanı sıra şehre hızlı göçler nedeniyle boşalan eski tarım alanları ve daha önce hayvancılık yapılan orman içi açıklık ve meralar civardan gelen tohumlarla doğal olarak tekrar orman alanları haline dönüşmektedir. Ormanlarımızda bu güne kadar yaklaşık 30.000 hektar dolayında orman içi ve orman dışı ağaçlandırma çalışması bitirilmiş olup, teşkilatımızca bu yeni yetişen alanlar yapılan bakım ve seyreltme çalışmaları ile verimli ormanlar haline dönüştürülmektedir.
Mevcut orman varlığımız 445.000 metreküp servet artırımı yapmaktadır. Ormanların daha kaliteli hale gelmesi için teşkilatımızca kötü ve bozuk ağaçların ormandan çıkarılması, ağaçların yaşlarına uygun teknik müdahalelerle seyreltilmesi gibi bakım çalışmaları ile her yıl 90.000 metreküp civarında endüstriyel, 140.000 Ster civarında da yakacak odun üretilmektedir.
Üretilen bu orman ürünlerinden orman köylülerimizin yapacakları ev samanlık inşaatlarında kullanılmak üzere 1600 metreküp tomruk ile, 80.000 Ster de yakacak odun her yıl sembolik bir fiyat karşılığı kendilerine verilmektedir. Orman köylülerinin 6831 Sayılı Orman Kanunundan doğan hakları çerçevesinde köylü Pazar satışı ve diğer indirimli satışlarla, ayrıca yapılan bu üretimler ve diğer işleri karşılığında yöre halkına 1994 fiyatları ile ortalama her yıl 8 Trilyon lire ödenmektedir.
Yer altı zenginliklerimizden olan maden cevherlerinin %90 'nı Ormanlık alanlarda olup, ilimiz ormanlarında 2 noktada Boraks, 5 noktada Krom, 46 noktada mermer, 31 noktada Manyezit, 2 noktada Demir ve 1 noktada da talk maden ocağı işletilmektedir.
http://www.eskisehir.gov.tr/pixel.gif http://www.eskisehir.gov.tr/images/orman3.jpg http://www.eskisehir.gov.tr/pixel.gif http://www.eskisehir.gov.tr/images/orman4.jpg
Bütün bunların yanında asıl önemli olan ormanların ekonomik faydalarının dışında ve bunların kat, kat üstünde olan fonksiyonel faydalarıdır.Ormanlarımız;
http://www.eskisehir.gov.tr/pixel.gif- Fotosentez yaparak karbondioksit tüketip, oksijen üretir,
http://www.eskisehir.gov.tr/pixel.gif- Havadaki toz zerreciklerini emerek çevre temizliğine katkı sağlar,
http://www.eskisehir.gov.tr/pixel.gif- Perdeleme vazifesi yaparak gürültü kirliliğini azaltır,
http://www.eskisehir.gov.tr/pixel.gif- Erozyonu önleyerek verimli toprakların denizlere taşınmasını engeller,
http://www.eskisehir.gov.tr/pixel.gif- Temiz ve kaliteli içme suları sağlar,
http://www.eskisehir.gov.tr/pixel.gif- Yaban hayvanlarına barınaklık yapar,
http://www.eskisehir.gov.tr/pixel.gif- Dinlenme eğlenme anlamında rekreasyon hizmeti verir.
Yapılan araştırmalarda ormanların ekonomik değerlerinin 2000 katı kadar da fonksiyonel değer ürettikleri tespit edilmiştir. İlimizdeki ormanların her yıl ortalama 445.000 M³ artım yaptığından bahsetmiştik bunun parasal karşılığı 44.500.000 YTL.- ye denk gelmektedir. Fonksiyonel değeri ise 89.000.000.000 YTL. dir. Yani bir başka deyişle 66 milyar dolardır. Bize hem ekonomik, hem de fonksiyonel fayda sağlayan ormanlarımızın hayatımızdaki önemini inkâr edemeyiz.
Bu kadar önemli olan akciğerimiz ormanlarımızı, yangınlardan korumak için Eskişehir ilinde 17 ayrı noktada Yangın gözetleme kuleleri kurulmuştur.9 Adet Yangın ilk müdahale ekibi, 9 Adet söndürme Arazözü mevcut olup, yaz aylarında 85 işçi ile yangınlar söndürülmektedir.Uzun yıllar ortalamalarına bakıldığında yangın adedi başına düşen yanan alan miktarı gittikçe azalmaktadır.Bunda teşkilatımızın teknik imkanlarının artmasının yanı sıra halkımızın da bilinçlenmesi önemeli rol oynamaktadır. Orman yangınına herkesten önce koşan köylüsüyle, eğitim düzeyi yüksek kentli insanıyla Eskişehir bir çok konuda olduğu gibi orman yangınlarının çıkmadan önlenmesi konusunda da diğer illere örnek olma yolundadır.
http://www.eskisehir.gov.tr/images/orman5.jpg
Yaban hayatı açısından da zengin olan ilimizde ayı, kurt, tilki, tavşan, sansar, domuz, keklik, şahin kartal ve göçmen kuşlar ile çeşitli sürüngenler bulunmaktadır.Bunların dışında 1940 'lı yıllarda sayıları 5-10 adet iken koruma altına alınan ve şimdi sayıları 2000'e ulaşan geyikler teşkilatımızın bir başarısı ve yüz akı olarak ön plana çıkmaktadır.Çatacık ve Kalabak Ormanlarında özgürce yaşayan geyikler artık komşu illere de yayılmaya başlamıştır. Yaban hayatı konusunda ilimizi ön plana çıkaran diğer bir türde nesli tükenme tehlikesi içinde bulunan kara akbabalardır. Yapılan araştırmalarda Ankara Kızılcahamam'dan sonra Eskişehir Kalabak ormanlarında yaşadığı tespit edilen kara akbabaları belgelemek için de 2005 Yılında TRT ile işbirliği halinde 30 Ay sürecek bir belgesel çekimlerine başlanacaktır.
Kentli insanımızın dinlenme eğlenme ihtiyacını karşılayan Fidanlık, Musaözü, Şelale ve Karataş mesire alanlarının yanı sıra Odunpazarı belediyesine tahsis edilen alan ve Muttalip belediyesine tahsis edilen bir alan da bulunmaktadır. 2004 Yılında bir ilke daha imza atılmış ve kentin hemen bitişiğindeki meşelik ormanın bir bölümü KENT ORMANI olarak yeniden düzenlenmiştir. Burayı diğer mesire yerlerinden ayıran özellik ise; Piknik amaçlı olmayıp, değişen modern dünya insanının ihtiyaçlarını karşılamak üzere gezi, spor ,sağlık ve sanatsal etkinlikler alanı olarak hizmet verecek olmasıdır.
Orman Teşkilatı olarak ilimizi örnek kılan bir kurumumuz da fidanlıktır. Ülkemizin en büyük fidanlığı Eskişehir'dedir. 1937 Yılında kurulan fidanlığımız yaptığı üretimlerin yanı sıra diğer illere kurulan fidanlıklara da personel yetiştiren ve ekipman sağlayan bir okul olmuştur. Yıllık ortalama 30 Milyon adet fidan üretim kapasitesine sahiptir. 2004 Yılında toplam 13.197.000 Adet fidan ve süs bitkisi üretilmiştir. Çam türleri ağırlıklı olmak üzere 200'ün üzerinde türle çalışılmaktadır. Karasal Anadolu iklimine uygun fidanlar yetiştirilen fidanlığımızdan civar illerin yanı sıra Sivas, Erzurum ve Muş'a kadar fidan gönderilmektedir.
http://www.eskisehir.gov.tr/images/orman6.jpg
Kurulduğu 1940'lı yıllarından beri fidanlığımızda Toplam 800 Milyon adet fidan üretilmiş ve ormanlık alanlara ekilmiştir. Bu da 400.000 Ha.lık bir alanın ağaçlandırılması demektir.Eskişehir ilimizin toplam orman varlığının neredeyse 2 katı kadar bir alan, ülkemizin çeşitli yörelerinde fidanlığımızda yetiştirilen fidanlarla orman haline dönüştürülmüştür.
Gelişen teknolojiye ayak uyduran fidanlığımızda 1992 yılında Finlandiya ile işbirliği halinde 4 adet dev fidan seraları kurulmuş daha sonra 1989 yılında kendi imkanları ile sera sayısı 10'a çıkmıştır. Şimdi fidan üretimin büyük bir kısmı bu seralarda daha kısa sürede yapılmaktadır.2005 yılı programı 20.500.000 adet fidandır.
Orman sadece odun hammaddesi, sadece oksijen, sadece yaban hayatı demek değildir. O kendi içinde denge halinde başlı başına bir ekosistemdir. Küresel ısınmanın gündemde olduğu, iklimlerin değiştiği günümüzde doğal ve temiz kaynaklara her zamankinden daha çık ihtiyacımız var. Sürdürülebilir bir ormancılık anlayışı ile teşkilatımız gelecek nesillere daha çok ve verimli ormanlar bırakacaktır.
KAPLICA VE TERMALLERİ:
Şifalı Su Bazı hastalık ve rahatsızlıkların nitelikli sıcak sularla tedavi edilmesi yaklaşımı, tarihin çok eski dönemlerinden beri kullanılmaktadır. Tarihçi Herodot (M.Ö. 484-425) ve hekim Hipokrat'ın (M.Ö. 460-370) yaşadığı çağlarda deneysel biçimlerde bu tedavi yönteminden yararlanıldığı bilinmektedir. Yurdumuzun değişik bölgelerinde çok eski tarihlerden beri kullanılan şifalı sıcak su işletmeleri bulunmaktadır. Türkiye, (şifalı sıcak suları da içine alan) sağlık turizmi açısından, uluslararası uzmanlık çevrelerinde bir cennet olarak kabul edilmektedir. Günlük konuşma dilinde çermik, girme, ılıca, içme, içmece, kaplıca, kaynarca gibi değişik isimler verilen şifalı doğal sular, bilim alanında maden suları olarak anılmaktadır. Termal maden suları bazı ortak özelliklere sahiptir:
http://www.eskisehir.gov.tr/pixel.gif1- Bu suların sıcaklıkları 20°C'ın üzerindedir.
http://www.eskisehir.gov.tr/pixel.gif2-Bünyelerinde erimiş halde değişik tür ve oranlarda madensel tuzlar içerirler.
http://www.eskisehir.gov.tr/pixel.gif3- Bileşimlerinde karbon dioksit ve kükürtlü hidrojen gibi gazlarla bazı radyoaktif elemanlardan oluşan bir çeşitliliği bulundururlar. Merkez Hamamlar
http://www.eskisehir.gov.tr/images/kaplica1.jpg
Eskişehir il merkezinde, Porsuk Nehrinin güney kısmında bulunan termal su kaynakları, tıbbi amaçlı olduğu kadar mevcut konaklama imkanları ile turizm amaçlı da kullanılmaktadır. 45 derece sıcaklığındaki termal sular, böbrek taşları, safra kesesi, gut ve cilt hastalıklarına iyi gelmektedir. Bu Hamamlardan bazılarının adları Has Otel Termal, Yeni Hamam, Erkekler Hamamı, Bahçeli Hamam v.b.dir.Sakarılıca Kaplıcaları Eskişehir'in 32 km. kuzeyinde yer alan Sakarıılıca Kaplıcaları, Mihalgazi ilçesinde ve Sakarıılıca Köyü sınırları içinde, ormanlarla kaplı bir alan içerisindedir. Sakarıılıca Kaplıcaları sularının sıcaklığı 18-56 derece arasında değişmekte olup, bikarbonatlı, magnezyumlu ve hipertermal özellikler göstermekte ve mide hastalıkları, romatizmal hastalıklar, kadın hastalıkları, kırık ve çıkıklar, sindirim ve beslenme bozukluğu hastalıklarına iyi geldiği bilinmektedir. İl Özel İdaresine ait termal bir otelin yanı sıra Sakarıılıca Belediyesine ait değişik konaklama imkanları da bulunmaktadır.Hamamkarahisar (Çardak) Kaplıcası Sivrihisar'a 15 km. uzaklıktaki Hamamkarahisar Köyünde bulunan kaplıca, romatizma, sindirim sistemi hastalıkları, böbrek, idrar yolu hastalıkları, metabolizma bozuklukları ve sinir sisteminin uyarılmasında yararlıdır. Hamamkarahisar Kaplıcasında İl Özel İdaresine ait bir konaklama tesisi yer almaktadır.Kızılinler
http://www.eskisehir.gov.tr/images/kaplica1.jpg
Eskişehir'e 13 km. uzaklıkta Kızılinler Köyünde bulunan Kızılinler Kaplıcasının su sıcaklığı 38 derece olup, mide, böbrek, bağırsak, romatizma, kadın hastalıkları ve cilt hastalıkları tedavisinde yararlıdır.Yarıkçı Hamamı Mihalıççık İlçesi, Yarıkçı Köyünün, Hamam Dağı'nın eteklerinde, Hamam Deresi kenarında bulunan Yarıkçı Hamamı suları 39 derece olup, kalsiyum karbonatlı ve kükürtlüdür. Romatizma, yara ve felçlere iyi gelmektedir.
Şifalı Suların Tedavi Amaçlı Kullanımı Çeşitli üniversiteler ve araştırma kuruluşları tarafından yapılan çalışmalarda söz konusu termal kaynakların romatizma türleri, mide-bağırsak-böbrek ve safra kesesi rahatsızlıkları, cilt hastalıkları, kısırlık ve kadın hastalıkları, kalp ve damar rahatsızlıkları, sinir ve baş ağrıları, şeker hastalığı, kırık-çıkık, nefes darlığı, astım, bronşit, sinirsel gerginlikler ve diğer bazı metabolizmik rahatsızlık ve hastalıkların tedavisinde değişen oranlarda iyileşme sağladığı görülmüştür. Doğal olarak termal kaynağın niteliklerine bağlı olarak sağladığı tedavi yararları farklıdır. Termal kaynak kullanımını içeren tedavilerden başarılı sonuç alabilmek için söz konusu tedavilerin doktor önerisi ve denetimi altında yapılması son derece önemlidir. Şifalı termal sulardan, kullanılan kaynağa ve doktor tarafından gerek görülen tedavi biçimine göre yararlanma biçimleri değişir. Bazı sular ile banyo yapılırken bazıları içilir. Çamur ve buhar banyoları olarak kullanım biçimleri de vardır. Kaplıca, ılıca vb ile iklim olanaklarından tedavi ve dinlenme amaçlı olarak yararlanma eylemine kür adı verilir. http://www.eskisehir.gov.tr/pixel.gif http://www.eskisehir.gov.tr/images/duyuru_ok.gif Termal sularla ilgili belli başlı kürler için tıklayınız. http://www.eskisehir.gov.tr/pixel.gif http://www.eskisehir.gov.tr/images/duyuru_ok.gif Eskişehir'deki Kaplıcalar ve Tedavi Edici Özellikleri için tıklayınız.
Eskişehir'de Sıcak Su Kültürü Eskişehir gibi su kentlerinin kendilerine özgü su kültürleri olması son derece olağandır. Hamam geleneği, hamam folkloru da su kültürünün vazgeçilmez parçalarıdır. Pek çok yörede olduğu gibi Eskişehir'de de hamamla ilgili folklorik gelenekler giderek unutulmaktadır. Eskişehir'in yerli ahalisi için hamamlar yalnızca yıkanmaya, temizlenmeye yarayan mekanlar değildir. Hamamlar geçmişte ve kısmen de olsa günümüzde bir sosyal boyut taşırlar. Kent merkezinde yer alan çok sayıdaki hamam eş, dost ve akraba hanımların düğün, kırk uçurma ve benzeri gerekçelerle bir araya geldikleri, kimi zaman müstakbel gelin adaylarının belirlendiği, beğenildiği sosyal mekanlardır.... Gün gelir hamamlar, hanımların eğlendikleri, dinlendikleri bir yer haline geliverir. Geleneğin yaşanmakta olduğu 1970'lerin sonlarına kadar sadece düğün ve benzeri gerekçelerle değil; yıkanmak, temizlenmek için bile hamama gitmek bir tören, bir ritüeldi. Hamam için günler öncesinden hazırlıklar başlar, ipekli hamam bohçalarına en az üç parçadan oluşan havlu takımları, gümüş tas, gümüş kakmalı fildişi taraklar, sedef veya gümüş kakmalı nalınlar, en güzel kokulu sabunlar konur... hamamın soyunma bölümünde giyinirken kerevetlerin üzerine sermek için su bezi denilen yaygılar hazırlanırdı.Daha eski zamanlarda bavul kullanılmadığından hamama bohça ile gidilirdi. Bohçalar atlas ve değişik türde ipek kumaştan yapılır; üstü işlemeli olurdu. En az üç parçadan oluştuğu belirtilen havlu takımları sarı veya beyaz sırma işlemeli ya da mahrama adı verilen hesap işli olurdu. Hamama giderken . çoğu kez evlerde dolmalar, börekler hazırlanır veya evin erkekleri öğleye doğru hamama çarşı fırınların¬da pişirilmiş güveç gönderirlerdi. Yıkanmaya çıplak gidilmediğinden hamama girerken fıta veya futa adı verilen ipekten yapılmış peştamallarla sarınılır, yıkanma çoğu kez bir defileye dönüşürdü. Eğer ... gelin hamamı gibi bir nedenle hamama gitmek söz konusu ise düğün evi genellikle en popüler hamamlardan birini o gün için kiralardı. Hamama yalnızca düğün evi tarafından çağrılı olanlar giderdi.... hamam takımlarının en güzelleri böylesi günlerde ortaya çıkartılır, en gösterişli giysiler o güne saklanırdı. Hamama gelen kadınlar tüm takılarını takarlardı. Hamama giren ve hamamdan çıkan konuklara yiyecekler, içecekler ikram edilirdi. ... Gelin de en gösterişli peştamalıyla hamama girer, yaşlıların ellerini öper, yaşıtlarıyla kucaklaşır, bekar olanlarına 'darısı senin de başına' temennisinde bulunurdu. Gelin ve genç kızlar hamamda kurna başında türküler, şarkılar söyler ve oynayıp eğlenirlerdi. Hamama payton (fayton) veya landon adı verilen bir veya iki atın çektiği mevsime göre açık veya kapalı arabalarla gidilirdi. Bu arabalar ya hamam önünde bekletilir veya çıkış saatinde arabacıların yıkananları gelip almaları tembihlenirdi. Daha sonraki yıllarda faytonların yerini taksiler aldı; ekonomik duruma bağlı olarak hamamdan eve taksiyle dönme alışkanlığı hala sürmektedir. Gelin hamamı dışında bir de loğusa hamamı geleneği vardır. Doğumun kırkıncı gününü takiben doğum yapan kadın, akrabaları ve yeni doğmuş çocuk hamama götürülürdü. Loğusa hamamında cıngıl adı verilen bir ipe dizili anahtar, kilit, delik para gibi nesneler son yıkanma suyunun içine konur, nazara karşı koruması için anne ve çocuğun başından aşağı ..." üç kez "...dökülürdü." Doğuma ilişkin sağlık hizmetlerinin yaygın olarak yerel ebeler tarafından verildiği dönemlerde; doğum günü geçen (doğumu gecikmiş) kadınlara"... ebeler hamama gitmelerini ve sıcak havuz içinde oturmalarını önerirdi, doğum günü yaklaştıkça hamama gidilirse doğumun kolay olacağına inanılırdı. ..." XX. yüzyılın başlarında (özellikle Sarısungur Suyu kente ulaştırılmadan önce) yerel hamamların yıkanma dışında bir diğer fonksiyonu da çamaşırhane olmalarıydı. Birkaç ailenin bir araya gelmesiyle belli zaman aralıklarında bir hamam kiralanarak uzun süreli birikmiş çamaşır veya benzeri eşyaların yıkanma işlemi gerçekleştirilirdi. Ayrıca söz konusu tarihlerde Yukarı Mahalle Debboy'da, Akarbaşı'nda, Yediler'de üstü kapalı çamaşırhaneler bulunmaktaydı. Bir su kenti olan Eskişehir'de şifalı sıcak su kaynakları ve hamamların önemi, tarihsel ve kültürel düzeydedir. Hamam ve sıcak su olgusu türküler, maniler ve deyişlerle kendini kentin tarihine kazımıştır. Bu kentte yaşayanların sıcak su tutkusu, "Eskişehir'in kızı anam der ağlar, hamam der ağlar" deyişiyle ifade edilmiştir.
ÖREN YERLERİ VE SİT ALANLARI:
Yazılıkaya Frig Vadisi
http://www.eskisehir.gov.tr/images/sitalani1.jpg
Dağlık Frigya Bölgesi içinde kalan Yazılıkaya Frig Vadisi, bugün Seyitgazi ve Han İlçeleri sınırları içindedir. Vadi, Arkeolojik Sit alanı ve egzotik görünümlü tüm çevresi ile Doğal Sit Alanı olarak tescil edilerek koruma altına alınmıştır.
http://www.eskisehir.gov.tr/images/sitalani2.jpg
Yazılıkaya Frig Vadisi, Prehistorik Çağlardan günümüze kadar iskan görmüştür. Arkeolojik çalışmalar ve tarihi kaynaklar, tarihin çok eskilere, Paleolitik Çağ' a değin uzandığını ortaya koymaktadır. Vadi M.Ö. 3 binde Erken Tunç çağı yerleşimi, M.Ö. 2 binde Hitit yerleşimi görmüştür, M.Ö. 8 inci yüzyıldan sonra Hellenistik, Roma, Bizans, Selçuklu,Osmanlı çağlarına ait anıtsal eserler günümüze kadar ulaşmıştırAntik Yazılıkaya Kenti
http://www.eskisehir.gov.tr/images/sitalani3.jpg
Bölgemizde önemli yapıtları olan Frigler, dini merkez olarak Antik Yazılıkaya Kentini seçmişlerdir. Yazılıkaya, Eskişehir İli, Han İlçesi, Yazılıkaya Köyündedir. Kayalık bir platform üzerinde olup, Erken Tunç Çağlarında yerleşim görmüştür. Antik şehirde, Hitit Kültürüne ait kendi stilleri ile yaptıkları kaya kabartmaları ele geçmiştir. Hititlerden sonra bir Frig kenti olarak gelişen Yazılıkaya' da, Frig Kültürüne ait kale duvarları, yerleşim yerleri, kaya kabartmaları, kaya anıtları, su sarnıçları, sunak yerleri, karlıklar, kaya mezarları, basamaklı anıtlar, nişler, antik yollar, tabiat şartlarından etkilenmişlerse de günümüze ulaşabilmişlerdir. Yoğun Frig yazıtlarını bu bölgede görmekteyiz. Roma ve Bizans Çağlarında Frig yapıtları, dini amaçlarla genelde tahrip edilmiş, kaya barınakları ve kaya mezarları ilave edilmiştir. Dünya Kültürel ve Doğal Mirası listesine dahil edilmek üzere aday gösterilmesi uygun görülen Yazılıkaya Örenyerinin Dünyada eşi e benzeri yoktur.
http://www.eskisehir.gov.tr/images/sit1.jpg
http://www.eskisehir.gov.tr/images/sitalani4.jpg
Frig Kaya Anıtları (Açık Hava Tapınakları) Tanrıçalarının çıplak yarlarda olduğuna inanan Frigler; Tapınak cephesi biçiminde işledikleri kayalar önünde dinsel törenlerini yaparlardı. Yazılıkaya (Midas Anıtı)
http://www.eskisehir.gov.tr/images/sitalani5.jpg
Antik Yazılıkaya Platformunun kuzeydoğu yamacında, 17.00 m. yüksekliğinde ve 16.50 m. genişliğinde, doğuya bakan anıt üzerinde yazılar olması nedeniyle "Yazılıkaya" olarak isimlendirilmiştir, Frig Kralı Midas' a dayandırılarak "Midas Anıtı" da denmektedir. Antik şehir ismini bu anıttan almıştır. M. Ö. 6. yy. ilk çeyreğine tarihlenmektedir. Frig Kaya Anıtlarının en görkemlisi, bölgenin ve dünyanın önemli, ünik yapılarındandır. Üzerindeki çatlakları ile yıkılma tehlikesi arz eden anıtı kurtarabilmek için bilimsel inceleme ve araştırma yapılmaktadır. Bitmemiş Anıt
http://www.eskisehir.gov.tr/images/sitalani6.jpg
Antik Yazılıkaya Platformunun batı yamacında, Yazılıkaya Anıtının yaklaşık 200 m güneybatısında yer almaktadır. Tamamlanmayarak yarım bırakıldığından arkeolojide "Bitmemiş Anıt" olarak adlandırılır. Tamamlanmamış olması bize Frig Kaya Anıtlarının yapımındaki çalışma metotlarını anlamamızı sağlar. Böylelikle anıtların oluşturulan doğal terasta, iskele kurulmadan yapıldıklarını düşünebiliyoruz. Anıtın batıya bakması ayrı bir özellik arz eder. Frig Kaya Anıtlarının özünü teşkil eden niş, bitirilmemiş olmasından dolayı, anıt yüzeyine işlenmemişse de anıtın sol alt kısmına işlenmiştir. Frizinde lotus - palmet motifi bulunmaktadır. .Bitkisel Motifli Anıt (Sümbüllü Anıt - Damalı Anıt) Antik Yazılıkaya Platformunun doğu yamacında yeralan bu anıtsal niş, stilize bitkisel motifli akroterinden dolayı Arkeolojide Hyacinth Anıtı olarak adlandırılır. Anıtsal niş içinde dama motifleriyle dikkati çeker, diğer anıtlardan ayrıcalıklı olarak, üçgen alınlık altında sadece niş olmasıyla sanki niş'in Friglerce ne denli kutsal olduğunu vurgulamak ister.Küçük Yazılıkaya (Arezastis) Anıtı Yazılıkaya Köyünün 2 km. kuzeyinde, Yazılıkaya - Çukurca yolunun 100 m. batısındadır. Anıtın üst cephesindeki Frigçe yazıtlardan dolayı Arezastis Anıtı olarak da bilinir. Frig Kaya Anıtlarının tüm özelliklerini taşıyan bu anıt, tam olarak bitirilmemiştir. Tanrıça Kybele' nin Frigleri gözlediği inancıyla ufak da olsa anıt yüzeyine, muhakkak bir niş yapılmıştır. Bahşeyiş Anıtı (Bahşeyiş - Bahşiş Anıtı)
http://www.eskisehir.gov.tr/images/sitalani7.jpg
Seyitgazi İlçesi, Kırka Bucağı, Gökbahçe Köyünün hemen yanında ,Kurtkoca Deresi ağzında bulunmaktadır. Üç boyutlu olan Anıt; Frig Kaya Anıtlarının genel özelliklerini taşıması yanında, kapı nişinin ortasında bulunan oyuğun, arkada üçgen alınlığın üstünden aşağı inen bir oyuk ile birleşmesi, "Sıvı Sunak", "Kült Anıtı" olduğunu anlamamıza yardım eder. Frigler bu anıtı yapmakla; "Kybele" in kendilerine bahşettiği nimetleri tekrar Kybele'ye sunarak, şükran duygularını dile getirmek istemiş olabilirler.Anıtsal Frig Kaya Mezarlığı
http://www.eskisehir.gov.tr/images/sitalani8.jpg
Antik Yazılıkaya Kentinde, platformun kuzeybatı yamacında, 1970'de tespit edilen Anıtsal Frig Kaya Mezarı, Frig ahşap mimarisini en güzel şekilde temsil etmektedir .Frig mimarisinin iç yapısının en ince detayına kadar işlenmiş olan bu kaya mezarı anakayaya yekpare oyulmuştur, girişi kuzeydendir, yastıklı iki klinesi vardır. 1990 ve 1998'de Eskişehir Müze Müdürlüğünce restore edilmiştir.Gerdekkaya Mezar Anıtı
http://www.eskisehir.gov.tr/images/sitalani9.jpg
Bölge halkının "Kızlar Manastırı" olarak adlandırdığı bu anıt, Seyitgazi, Çukurca Köyünün 500 m. kadar batısındadır. Grek mimarisi içinde Dor Mimari stilinde, iki sütunlu bir tapınak cephesi biçiminde, volkanik tüf kayalığa oyularak, yekpare bir şekilde işlenmiş arcosoliumlu iki mezar odalı anıtsal bir kaya mezarıdır. Dor mimarisinin en ince detayları kayaya işlenmiştir.
Hellenistik Çağ'a tarihlenen anıtın üçgen alınlığının altında triglif-metop sıraları bulunmaktadır. 1991 yılında Eskişehir Arkeoloji Müzesi tarafından restore edilmiştir. Hamamkaya Seyitgazi İlçesi, Çukurca Köyündedir. Mezar kapı nişi altında zor seçilen küçük kabartma figürler vardır. Ancak anıt tahribat görmüştür.Aslanlı Mabet http://www.eskisehir.gov.tr/images/sitalani10.jpg
Seyitgazi İlçesi, Kümbet Köyü içerisindedir. Frizinde aslanlar olduğu için Aslanlı Mabet olarak bilinir. Mezar odasında "solon" kelimesi okunduğundan "Solon Mezarı" denilmektedir.
Dış cephe ve iç mezar odası tahribata uğramıştır. Frizinde; ortada krater (vazo) ve iki yanında karşılıklı birer aslan figürü kabartma olarak betimlenmiştir. Tepe ve yan akroterleri stilize bitki motifli olup, üçgen çatıyı kaplamaktadır. Giriş tahrip olduğundan, iki yanda bulunan kabartma figürler belirlenememektedir. Hellenistik Çağa ait olmalıdır. Büyükyayla (Seyircek) Nekropolü Kırka - Afyon Karayolu üzerinde Büyükyayla Köyü' nde, ormanlık alanda, Roma ve Bizans çağlarına tarihlenen, anakayaya oyulmuş oda ve büyük lahit tipi mezarlar bulunmaktadır.Frig Kaleleri Kaya yüzeyine tapınak cephesi biçiminde işlenen kaya anıtları ve kaya anıt mezarları yanında, askeri soylular sınıfının yaşadığı, kayalıklar üzerine kurulmuş, tahkimli Frig kaleleri bölgemizde yoğunluk kazanmaktadır.
Genellikle bölgeye hakim tepelere kurulan Frig Kalelerinde, örülmüş sur duvarları yanında, doğal kayaya oyulmuş mazgal delikli sur duvarları, kale girişleri, gizli merdivenler önemli geçitler, dinsel amaçlı anıtsal nişler, kaya mezarları, anıtsal basamaklar, kaya anıtları, kaya rölyefleri, sunaklar, sosyal amaçlı sarnıçlar, karlıklar, ahşap mimari izleri ile Frig kaya işçiliğinin bütün detaylarını görebilmekteyiz. Ufak çaptaki kaleler ise haberleşme kuleleri olarak kullanılmış olmalıdır.
http://www.eskisehir.gov.tr/images/sitalani11.jpg
Frig Kaleleri, Hellenistik, Roma ve Bizans Çağlarında, orijinal kullanımları yanında, zamanının kültürünü yansıtan değişik tipte kaya mezarları, kaya anıtları ve kaya barınakları ile kayaya oyulmuş irili ufaklı kiliselerin yapılması ile değişikliklere uğramışlardır. Buna rağmen Frig kaya işçiliğinin detaylarını Frig kalelerinde gözleyebiliriz. Seyitgazi, Çukurca Köyünde; Doğanlı Kale, Çukurca-Yazılıkaya arasında sıralanan, Antik Yazılıkaya' nın kuzeyinde bulunan: Akpara Kale, Gökgöz Kale, Pişmiş Kale, Kocabaş Kale, Seyitgazi Kümbet Köyünde: Kümbet Vadisi, Kümbet Asar Kale ve Berberini Kaya Kilisesi, Körestan Nekropolü, Delik Kaya, Seyitgazi Yapıldak Köyünde:Yapıldak Kale ve İnli Yayla, Seyitgazi Göcenoluk Köyünde: Zahran Yeraltı Şehri ile Eskişehir Merkez Gökçekısık Köyü Gökçekısık Kale, Han İlçesi Akhisar Köyünde; Akhisar Kale, Dübecik Kale, Sivrihisar Zey Köyü' nde Zeykale, Merkez Uluçayır Köyü' nde Keskaya önemli Frig Kale ve yerleşimlerindendir. Han Antik Kenti
http://www.eskisehir.gov.tr/images/sitalani12.jpg
İl Merkezinin güneydoğusundadır. Çifteler İlçesi üzerinden ve tamamı asfalt olan yoldan 104 km., Seyitgazi İlçesi üzerinden 72 km.dir. İlçe Merkezinde 1992 yılında Eskişehir Müzesi tarafından kazı ve araştırma yapılmıştır. Han yeraltı yerleşimi: Doğal kayalıklarda, yeraltına oyularak yapılmıştır. Yeraltına yapılan kat kat mekanlar ile mekanları birbirine bağlayan koridorlar, en alt seviyede, kuzeyden gelen bir temiz su kanalına bağlanmaktadır.
Yapılan araştırmalarda, bugünkü ilçe merkezinde, kayalıklara oyularak yapılmış gömü ve benzeri mekanların yerleri saptanmıştır. Yeraltı şehrinin yakınındaki mezar odası 1992 yılında Eskişehir Müzesi tarafından temizlenmiştir. Gömü odasının girişi güneydoğudandır. Yeraltına oyularak yapılmış üç odadan oluşmaktadır. Odalarda arcosoliumlu sandukalar bulunmaktadır. Oda duvarının özellikle üst seviyesinde ve tavanda rozet, baklava dilimi, fiyonk, yaprak ve fırıldak motifleri bulunmaktadır. Bu bölgede bilinen tek örnektir.
Ayrıca ilçe merkezinde kolosal gömü taşları bulunmaktadır. Seyitgazi Kervansarayı ( Eski Han ) Seyitgazi İlçe Merkezi, Derebenek Mahallesindedir. 1635 yılında Erivan Seferine giderken, IV.Murat tarafından yaptırılmıştır. Dikdörtgen planda, kargir olarak inşa edilmiştir. Tamiratlar nedeniyle orijinal görünümünü kaybetmiştir.Develik Han Seyitgazi İlçe Merkezi ,Derebenek Mahallesindedir. Seyit Battal Gazi Külliyesinin yaklaşık 150 m. güneyinde yer almaktadır. Kareye yakın dikdörtgen planda, kargir olarak inşa edilmiştir. Selçuklu Dönemi mimari özellikleri taşıyan Han harabe halindedir. Bugünkü haliyle sadece dış duvarlar görülebilmektedir.Selçuklu Hamamı
http://www.eskisehir.gov.tr/images/sitalani13.jpg
Seyitgazi İlçe Merkezi, İkiçeşme Mahallesindedir. Selçuklular Devresinde; 1207-1208 yıllarında Ümmühan Hatun tarafından yaptırılmış, Cumhuriyet Döneminde restore edilmiştir. Bugünkü görünümüyle; kesme taş malzemeden, kubbeli, kubbe kasnağı dıştan çokgendir.Sücaattin Hamamı Seyitgazi İlçe Merkezine 7 km. uzaklıkta Arslanbeyli Köyündedir. 1515 yılında Osmanlılar devrinde yapılmıştır. Bir sıra taş, bir sıra tuğla malzemeden, dikdörtgen planlı, üzeri tuğla kubbe örtülüdür. Giriş kapısı kuzeybatı tarafta, yuvarlak kemerli, tuğla örgülüdür. Soğukluk, sıcaklık, külhan bölmeleri ihtiva eder. Hamam harap durumdadır.Gavur Hamamı Seyitgazi İlçe Merkezindedir. Bizanslılardan kalmıştır. Metruktur.Uyuz Hamamı Seyitgazi İlçe Merkezine 15 km. toprak yolla bağlı Aşağısöğüt Çiftliği Karaağıl Mevkiindedir. Kükürtlü suyu bulunan hamam harap vaziyettedir.Alpanos Hamamı Seyitgazi İlçe Merkezine 15 km. asfalt yolla bağlı Sarayören Köyündedir. Bizanslılardan kalmadır. Haraptır.Çırçır Çeşmesi Seyitgazi İlçe Merkezi, Çarşı içindedir. Osmanlı Dönemine aittir.Menimhane ( Ulupınar ) Çeşmesi Seyitgazi İlçe Merkezi, Çarşı içindedir. Osmanlı Dönemine aittir.Santabaris Antik Kenti Bugün antik şehir üzerinde Seyitgazi İlçesine bağlı Bardakçı Köyü yerleşmesi vardır. Güneye inen antik yol üzerindedir. Roma çağında kurulmuş olup, Bizans çağında da önemini muhafaza etmiş piskoposluk merkezi olmuştur. Daha sonra önemini kaybetmiştir.Fethiye Örenyeri Seyitgazi İlçesi, Kırka Bucağına bağlı Fethiye Köyü sınırları içindedir. Fethiye Köyünden Büyükyayla Köyüne giden toprak yolun sağ tarafında, Örenlik Mevkiindedir. Fethiye Köyüne 2,5 km. kadar uzaklıkta olup, güneybatısındadır. Özellikle Roma ve Bizans Çağına ait kaya mezarları ile bir kiliseye ait kalıntılar mevcuttur.Midaion / Karahöyük Midaion/Karahöyük Eskişehir İlinin 30 km doğusunda ve ünlü Phryg kralı Midas adına kurulmuş, oldukça büyük ve iyi korunmuş bir höyüktür. Alpu ovasına hakim bir alanda kurulan höyük Tunç Çağından Bizans Çağına kadar kesintisiz yerleşim görmüştür. Yerleşim alanı höyüğün eteklerinde yaklaşık 500 m. Çapında bir alana yayılmakta ve kuzey doğu eteklerinde nekdopolle son bulmaktadır. Anadolu Üniversitesi Rektörlüğü'nün maddi ve manevi destekleri ile Doç.Dr.A.Nejat Bilgen başkanlığında 18.06.2004-12.07.2004 tarihleri arasında Karahöyük(Midaion) yüzey araştırması yapılmıştır.
Çalışmalar sırasında höyükte kaçak kazı çukurları tespit edilmiştir. Bu çukurların en büyüğünün höyüğün doğu eteklerinde ve höyüğün yanındaki türbenin batısında yer aldığı görülmüştür. Buradaki kaçak çukurda Roma Dönemine ait bir yapının mimari elemanların dağıtıldığı görülmüştür. Höyükte ve çevresinde daha önceki yıllarda yapılan kaçak kazılar sırasında çıkarılan eserlerden; Rama dönemine ait Asklepios Heykeli olarak da tanınan Erkek Portresi Heykeli, iki adet Asklepios heykelciği, steller ve sikkeler Eskişehir Arkeoloji Müzesinde, grifon röliefli ortostat ise Antalya Arkeoloji Müzesinde sergilenmektedir.
Phryg kralı Midas adına kurulmuş bir şehir olarak bilinen Midaion/Karahöyük, Eskişehir ilinin en büyük ve ünlü höyüklerinden biridir. Roma ve Bizans döneminde de yazılı belgelere göre bölgenin en büyük yerleşimi olan Midaion'a yerli ve yabancı bilim adamları ve üniversiteler de ilgi göstermektedirler Pessinus Arkeolojik Siti Pessinus Antik Kenti, Eskişehir İli, Sivrihisar İlçesi, Ballıhisar Köyü yerleşimi altındadır. Antik Pessinus kenti, antik Kral Yolu üzerinde olup, ticareti yanında Kybele ve Attis için yapılan ayinleri ile de ün salmıştır. Pessinus, çok eski çağlardan beri Kybele Kültünün en önemli merkezidir. Ana Tanrıça Kybele'nin başında kuleye benzer yüksek bir taç vardır; Bu taç, onun, kentlerin ve tarımsal ürünlerin tek egemeni sayıldığının simgesidir. Aynı zamanda genç kızların da koruyucusudur. Kybele kültünün Frig Krallığının ilk zamanlarına, çok masraflı bir ilk tapınağın yapılmasını hatta şehrin kuruluşunu Frig Kralı Midas'a bağlayan geleneğe rağmen, şehrin kuruluşu daha eski çağlara dayanır. Söz konusu tapınak etrafında bir baş rahip tarafından yönetilen bir "Rahip Prensliği" gelişmiştir. M.Ö.205'ten itibaren I. Attalos'la Pessinus baş rahibinin arasında dostluk bağları kurulmuştur. Sibil kehanetinden sonra M.Ö.205/4 yıllarında Roma'yı Annibal'dan kurtarmak için Palatin'deki zafer tapınağına konulmak üzere Kybele'nin heykelini almak üzere bir Roma heyeti Bergama kralı aracılığı ile Pessinus'a gelmiştir.
http://www.eskisehir.gov.tr/images/sitalani14.jpg
Helenistik Çağda(M.Ö.3.asırda) Grek hakimiyeti altına giren Pessinus şehrinin yapı ve planları Yunan anlayışına göre düzenlenir. Mabet tamamen onarılır. Meclis binası, stoa, yollar, kanal ve tiyatro kurulur. Pessinus, M.Ö.25 tarihinde Augustus zamanında Roma hakimiyeti altına girerek, şehir bu çağda çok gelişir ve büyür. Şehrin içinden geçmekte olan su kanalı mermerlerle onarılarak iki yanı heykellerle süslü muhteşem bir duruma getirilir. Hatta şehrin iç kısmandaki kanal tamamen mermer döşenerek içine merdivenlerle girilen bir havuz havasına bürünür. Şehir kendi adına para basma imtiyazına sahip olur. Mahalli Kybele dini inanç ve ayinlerine saygı daha da artar. Bizans Çağında şehir çok bakımsız kalır. Yeni bir şey yapılmaktan ziyade, eski yapılar sökülerek basit iskan malzemesi olarak kullanılır. Şahane sanat eserleri kırılarak temellerde yapı malzemesi olarak kullanılır. M.S. 800 yıllarından sonra ise şehir bütün vasıflarını kaybeder. Bundan faydalanan Jüstinianapolis (Sivrihisar) üstünlüğü ele alır.
Antik Pessinus Kenti'nde ilk kazılar 1967-1973 yılları arasında Prof.Dr,Pierre Lambrechts başkanlığında Belçika Gent Üniversitesi tarafından gerçekleşmiştir. Ara verilen arkeolojik araştırma ve kazılara, 1983 yılından bu yana Prof Dr. John Devreker başkanlığında devam edilmektedir. Kazıdan çıkan buluntuların taşınabilir olanları Eskişehir Arkeoloji Müzesinde, büyük buluntular, mimari parçalar da Pessinus Depo ve Açık Hava Teşhirinde yer almaktadır.
Kurşunlu Cami:
http://www.eskisehir-bld.gov.tr/esk_taniyin/images/img/kursunlu.jpg
Odunpazarı semtinde, Paşa Mahallesi' ndedir. Merdivenli kapıdan girildiğinde ortada şadırvan, sağ tarafta menzilhane, sol tarafta aşhane, karşıda cami görülür. Bu cami, Veziri-sanî Mustafa Paşa tarafından 1525 yılında yaptırılmıştır.
Cami 1961-1962 yıllarında yenilenmiştir. Caminin arkasındaki büyük kubbeli semahane, medrese odaları ve ön taraftaki sütunlu açık mekân, buranın bir Mevlevi tekkesi olduğunu kanıtlamaktadır.
Seyyit Battal Gazi Külliyesi:
http://www.eskisehir-bld.gov.tr/esk_taniyin/images/img/seyit.jpg
Seyitgazi İlçesinde, 150 metre yüksekliğinde Üçler Tepesi' nin doğuya bakan yamaçları üzerindedir. Bu külliye Seyyit Battal Gazi' ye ithafen yaptırılmıştır (1207 - 1209). Anadolu'nun Bizans İmparatorluğu egemenliği altında bulunduğu M.S. 700 yıllarında, İslamiyet henüz Anadolu içlerine yayılmamıştı. İslamiyeti kabul etmiş olan Emeviler doğudan sık sık Bizans'a karşı Anadolu' nun içlerine akın yaparak Anadolu' yu ele geçirmek ve İslamiyeti yaymak istemişlerdir. 720-740 yıllarında sıklaşan bu akınlardan birinde Seyyit Battal Gazi lakabı ile anılan bu efsaneleşmiş halk kahramanı, bugünkü Seyitgazi ilçesinin bulunduğu (antik adı Nakolea) Mesih Kalesi olarak bilinen bölgede 740 yılında şehit düşmüştür. Bizans'a karşı yapılan savaşlarda büyük kahramanlıklar gösteren ve İslamiyetin Anadolu' da yayılmasında büyük katkısı olan, yıllar yılı nesilden nesile kahramanlıkları anlatılan Seyyit Battal Gazi adına 1207-1208 yıllarında Anadolu Selçuklu Sultanı 1. Alaattin Keykubat' ın annesi Ümmühan Hatun tarafından türbe ve cami yaptırılmıştır. Daha sonra Ümmühan Hatun için de burda iki katlı eyvan biçiminde bir türbe eklenmiştir. Osmanlı Devleti'nin kuruluş ve gelişme dönemlerinde; onarım, yeniden yapım eklemelerle yapılan topluluk külliye halini almıştır. Osmanlı Devleti döneminde vakıflaştırılmış Cumhuriyet Dönemi' ne kadar dini eğitim, tören ve toplantıların yapıldığı medrese ve tekke olarak kullanılmıştır.
Bugün mülkiyeti Vakıflar Genel Müdürlüğüne ait olan ve 1954 yılına kadar harap bir durumda bulunan külliye, bu tarihte yapılan geniş bir restorasyon çalışması ve çevre düzenlemesi ile bugünkü durumuna getirilmiştir. Yapılan ışıklandırma sistemi ile geceleri aydınlatılmakta, etkileyici görünümü, turistik ve dini amaçlı ziyaretçileri ile Seyitgazi ilçesine canlılık kazandırmaktadır.
Şeyh Edebali Türbesi:
Şeyh Edebali, Osmanlı Devletinin kurucusu Osman Beyin kayınpederidir. Şeyh Edebali' nin türbesi şehrin Odunpazarı semtindeki Odunpazarı mezarlığı' nın içindedir. Türbe, II. Abdülhamit tarafından restore edilmiştir.
Şeyh Şahabattin Türbesi:
İçinde iki sanduka bulunan ve yeni bir dikdörtgen yapı olan türbe, Kurşunlu Camiisi' nin batısında yer almaktadır
Yunusemre Külliyesi ve Türbesi:
http://www.eskisehir-bld.gov.tr/esk_taniyin/images/img/yunusemre.jpg
Eskişehir Mihalıcçık ilçesi Yunusemre beldesinde (Sarıköy) dir. Eskişehir-Ankara demiryolu yakınından geçmektedir. Yunusemre bu dünyada yaşayan insanları sevgiye, birlik ve beraberliğe çağıran bir hak aşığıdır.
Mezartaşının ön cephesinde yazılı olan "Gelin Tanış Olalım, İşi Kolay Kılalım, Sevelim Sevilelim, Bu Dünya Kimseye Kalmaz" sözlerinde Yunus Emre'nin yaşam felsefesi özetlenmektedir.
Nasrettin Hoca'nın Evi:
Ünlü mizah ustası Nasrettin Hoca, 605 (1208-1209) yılında Sivrihisar'ın Hortu köyünde doğmuştur. İlk bilgilerini köy imamı olan babasının yanında öğrenmiştir. Daha sonra Akşehir' e giderek Seyyid Mahmud Hayrani ve Seyyid Hacı İbrahim gibi devrin tanınmış alim ve ariflerinden bilgi öğrenmiş, nasip almıştır.
Hocanın ayrıca Konya Medresesi' nde okuduğu, Akşehir' de, Sivrihisar' da ders okutup imamlık ve hatiplik yaptığı sanılmaktadır. Bundan başka hocaya ait olduğu ileri sürülen eski bir mezar taşı üzerindeki vefatı 683 (1284) dür. Mezarı Konya ili Akşehir ilçesindedir.
Nasrettin Hoca adı, zekası ve fıkralarıyla dünyaca tanınmış bir halk filozofudur. Hoca' nın hayat, tabiat ve cemiyet içindeki insanı, keskin görüşler ve zeki söyleyişlerle karikatürize eden nükteleri yalnız bir milleti değil, bütün insanlığı tatmin edecek değerde olduğundan bu Türk zekası başka milletler arasında da tanınmış ve sevilmiştir. Türk halk zekası ise, bu nüktelerde kendi mizah dehasını bularak onları sevmiş, yaymış, bütünlemiş ve çoğalmıştır. Nasrettin Hoca Fıkraları batı dillerine de çevrilmiştir. Nasrettin Hoca İran, Mısır, Irak gibi ülkelerde, Kafkaslarda, Balkan ülkelerinde ve Avrupa ülkelerinde de tanınan ünlü bir mizah ustasıdır.
Doğanlı Kale:
Bu kale, Seyitgazi ilçesinin Çukurca Köyü yakınındadır. Kalenin üst kısmındaki kaya "doğan" a benzediğinden bu ismi almıştır. Bir Frig eseri olan Doğanlı Kale'nin iç kısmına, Bizans ve Roma çağlarında, yeraltı geçitleri ve mezar ilave edilmiştir.Yapı, içindeki merdivenler ve odalarla delik deşik bir görünüm sergilemektedir.
Gerdek Kaya Anıtı:
http://www.eskisehir-bld.gov.tr/esk_taniyin/images/img/grdkayasi.jpg
Çukurca Köyü'nün 500 m. güneybatısında bulunan bir 'mezar anıtıdır. Dor stili bir tapınak cephesi taklit edilerek oyulmuş bu mezar anıtında, içerlek iki kapı ile iki ölü odasına girilmektedir.Cephesi doğuya bakan bu anıt, Yunan-Roma Çağı'nı anlatmaktadır. Alınlığın üstündeki kaya çıkıntısı üzerinde, başsız bir aslan figürü de görülmektedir.
Yazılıkaya (Midas Kenti):
http://www.eskisehir-bld.gov.tr/esk_taniyin/images/img/ykaya.jpg
Çiftelere 39 km. uzaklıkta bulunan Yazılıkaya, binlerce yıl önce kayalık bir platform üzerine kurulmuştur. 1315 metre yükseklikte, dikdörtgen şeklindeki, Frigya yaylası üzerinde bulunmaktadır.
Roma devrindeki yazarlar, bu bölgenin havasının sağlıklı ve toprağının bereketli olduğundan söz etmişlerdir.Bardakçı Suyu da bu bölgeden geçmektedir. Midas Anıtı, Frigya sanatının tipik bir örneğidir. Bu anıt, bir mezar anıtı olmayıp, Frigya'da pek çok kaya anıtı örneğinde görüldüğü gibi, bir Kybele (Ana Tanrıça) heykeli koymak üzere yapılmıştır. Anıtın üzerinde Frig yazıları olduğundan "YAZILIKAYA", yazılarda ise "MİDAS" adı geçtiğinden "MİDAS AMİTİ" denmiştir. Kült anıttır. Midas Anıtı'nın M. Ö. 550 yıllarında yapıldığı sanılmaktadır. Kaya üzerinde, bir tapınağın cephesi biçiminde işlenmiştir. Cephesi doğuya bakmaktadır. Anıtın en ilginç yönü, üzerinde henüz çözülememiş olan ve ilk kez 1839 yılında Ch. Texiker tarafından yayınlanan, üç yazıtın bulunmasıdır.
Birinci Yazıt:
Alınlığın üzerindeki kaya çıkıntısı üzerinde bulunan 11 m. uzunluğunda ve 45 cm. büyüklüğündeki harflerin yazılı olduğu bir yazıttır. Frig dili ile ilintili "ATEŞ" ve "MİDAİ" sözcükleri belirgin olarak okunmaktadır. Ateş, Frigliler'in bir tanrısıdır. Midai, efsanelere göre Kral Midas'ın annesi ve ürünlerin koruyucusudur.Aynı zamanda, demirin keşfi de bu tanrıçayla ilgilidir. Bu yüzden, bu anıt ile demir endüstrisi kökeni arasında bir bağlantı vardır.
İkinci Yazıt:
Midas Anıtı' nın iki ucunda dikdörtgen şeklindeki bir girintinin, dip duvar ve yan duvarı üzerinde, 45 cm.lik harflerle işlenmiş bir yazıttır.
Üçüncü Yazıt:
Kuzey taraftaki dikdörtgen dikmenin üzerinde, yukarıdan aşağı 25 cm. büyüklüğündeki harflerle yazılmıştır. Yazıtın başındaki "BABA" sözcüğü belirgin olarak okunmaktadır.
Küçük Yazılıkaya:
Midas Anıtı'nın, 210 metre güneybatısında yukarıdan aşağıya işlenmeye, oyulmaya başlanmış; ancak alt kısmı işlenilmeden kalmış bir anıttır. Midas Anıtı ile benzer yönleri vardır. Üstte süslü bir alınlık, iki yanda geometrik motifler yine üstte yatay bir motifle birleşir. Anıtın işlenmiş kısmı, 180 metredir. Bu anıtın da Midas Anıtı gibi, dinsel törenlerde kullanılmak için yapılmaya başlanmış olduğu sanılmaktadır.
Kümbet Asar Kalesi:
Kümbet Vadisi'ndeki bu kale, Frig Çağı'nın özelliklerini taşır. Kayaya oyulmuş merdivenler, yeraltı geçitleri, kaya yüzlerine işlenmiş geometrik süslemeler, tipik Frig Kaya Kalesi'nin en güzel örneklerini oluşturmaktadır.
Yapıldak Asar Kale:
Kümbet Vadisi'nin güneyinde, Yapıldak Köyü'nün kuzeybatısındadır.
Ballık Kale:
Kümbet'in doğusun-dadır. Tipik bir Frig yerleşim yeri ve gözetleme kalesi örneğidir.
Keskaya:
Karacaalan Köyü'nün batısındadır. 1953 yılında, taş blokları buradan Eskişehir'e taşınarak, Merkez Bankası'nın inşasında kullanılmıştır.
Arezastis Anıt:
Midas Kenti'nin 1500 m. kuzeyindeki bir kayanın içi oyularak yapılmış bir anıttır. Bu anıtın alınlığının sağ üstündeki yazıtta, "Arezastis" sözcüğü okunabildiği için bu isim verilmiştir. Anıt 7 m yükseklikteki dik bir yüzeyin üstündedir. Bu anıtın, en ilginç yönü de Frig yazıtlarını çok iyi taşımasıdır. Bu anıtın 674 yılından önce yapıldığı ve dinsel törenler için kullanıldığı sanılmaktadır.
Bahşayiş Anıt:
Bahşayiş Köyü yakınındadır (Kümbet'in 7 km. güneyinde). Motiflerle süslenmiştir. Bu anıtın da diğerleri gibi dinî törenler için kullanıldığı varsayılmaktadır. Anıtın arkasında, kayaya oyulmuş bir mezar odası bulunmaktadır.
Salon Mezar:
Yazılıkaya kabartmasının batısında, kayaya oyulmuş bir Frig eserdir. Kapısının üzerinde, karşılıklı iki aslan kabartması görülmektedir.
Alemşah Kümbeti:
Sivrihisar'da bulunan bu kümbet, Selçuklular tarafından, 1321 yılında. Melik Şah'ın kardeşi Sultan Şah adına yapılmıştır. Çatısı, piramit tarzındadır. Tarihî bir yapı olan bu kümbet, biri mescit, diğeri mezar olmak üzere iki katlıdır.
Ulucami (Emineddin-i Mikail Camii):
Sivrihisar İlçesi'nde bulunan ve kervansaray olarak kullanılan bu eser, 1257 yılında E. Mikail tarafından camiye çevrilmiştir. En ilginç yönü, düz çatısını 67 adet ağaç sütunun taşımasıdır.
Pessinus Şehri:
Sivrihisar ilçesinin 16 km. güneyindeki Ballıhisar köyünde, "Tanrıça Kybele" adına, Frigyalı'lar tarafından kurulmuştur. Helenizm Çağı'nda, bu bölgeye akın eden Galatlar'ın bir kabilesi olan Tolistoboglar, bu yöreye yerleşmişler ve Pessinus, başkentleri olmuştur. Pessinus, Bergama Krallığı döneminde en parlak dönemini yaşamıştır. Bergama Krallığı, eski Pessinus Tapınağı'nın yerine Grek stilinde bir mermer tapınak yaptırmış ve süslemiştir. Bu tapınak, her yıl dini bayramlar sırasında kurulan panayıra, büyük bir canlılık getirmiştir. Grek hakimiyetinde iken şehrin planlan yeniden düzeltilmiş, meclis binası, yolları, kanalı, çarşı ve tiyatrosu kurulmuştur.
COĞRAFİ YAPISI:
Eskişehir İli, İç Anadolu Bölgesinin Kuzeybatı bölgesinde yer alır. Kuzeyden Karadeniz, Kuzeybatıdan Marmara, Batı ve Güneybatıdan da Ege coğrafi bölgeleri ile komşudur.
Eskişehir, Güneyden Afyon, Güneydoğudan Konya, Doğudan ve Kuzeyden Ankara, Kuzeybatıdan Bolu, Batıdan Bilecik ve Kütahya illeri tarafından çevrelenmiştir. İlimizin yüzölçümü 13.652 km² dir.
İlin Kuzeyini, Batı - Doğu yönünde Bozdağ, Sündiken dağları kaplar; İlin Güneydoğu köşesinde, Sakarya dirseği içinde başlayan Sivrihisar dağları Güneydoğuda -Kuzeybatı yönünde İl’ii ortadan katederler. Türkmen dağının doğu etekleri İl’in Batı ve Güneybatı köşesinde yer alır ve yukarı Sakarya ovasına kadar dayanır.
İlimiz içindeki başlıca ovalar, Porsuk Ovası, Yukarı Sakarya Ovası, Sarısu Ovası ve Seyitgazi Ovasıdır. Porsuk Ovasının yüzölçümü ise 1.500 km² dir.
Türkiye’ nin en önemli akarsularından olan Sakarya, aynı zamanda ilinde başlıca akarsuyudur. Çok sayıda kola sahiptir. En önemli kolu Porsuk çayıdır. Bundan başka Sakarya’nın ilimizdeki kolları ise Sarısu, Seydisuyu, Bardakçı suyudur.
Porsuk çayınında il içinde ayrı kolları vardır. Bunlar Kargın deresi, Ilıcasu’yu, Mollaoğlu Deresi, Sarısu, Keskin Suyu ve Pürtek Çayıdır. Sakarya’ nın toplam uzunluğu 627 km, İl içindeki uzunluğu ise 400 km dir. Porsuk Çayının toplam uzunluğu 255 km, İl içindeki uzunluğu 225 km dir.
İlimiz içinde 6 adet baraj bulunmaktadır. Bunlar Porsuk Barajı, Gökçekaya Barajı, Musaözü Barajı, Kunduzlar Barajı, Çatören Barajı, ve Kaymaz Barajıdır. Porsuk Barajı sulama, taşkın koruma, içme ve kullanma suyu temin etme amaçlıdır.
Eskişehir iklim yönünden İç Anadolu’nun tüm karakterini bünyesinde toplamıştır. Yazları sıcak ve kurak, kışları soğuk ve yağışlı geçmektedir. Yıllık yağışın % 70‘i Ekim - Mart arası soğuk dönemde olmaktadır. Ortalama yıllık yağış miktarı 379-553 mm arasındadır. İl’ de gerçekleşen en yüksek ve düşük sıcaklık değerleri 39.1 C ve -26.3 C dir.
ÇEVRESİ VE ORMAN:
http://www.eskisehir.gov.tr/images/orman1.jpg
İlimizde Orman Teşkilatı; 1951 yılında Eskişehir Orman Bölge Baş Müdürlüğü adıyla Eskişehir, Afyonkarahisar ve Kütahya illerini kapsayan bir alanda kurulmuştur. 1991 Yılında yapılan bir değişiklikle Kütahya İlinin ayrılması soncu Afyonkarahisar ve Eskişehir illerini içine alarak Eskişehir Orman Bölge Müdürlüğü adıyla çalışmalarına devam etmektedir. Ayrıca Çevre ve Orman Bakanlıklarının birleştirilmesiyle ilimizde İl Çevre ve Orman müdürlüğü kurulmuş fidan üretimi, ağaçlandırma, milli parklar ve av yaban hayatıyla ilgili görevler üstlenmiştir.
Orman Genel Müdürlüğüne bağlı olarak çalışan Orman Bölge Müdürlüğü de 4 Adet Orman İşletmesi, 23 Adet Orman İşletme Şefliği ile hizmete devam etmektedir.
77.348.408 Hektar alana sahip olan ülkemizde, 20.703.122 Hektar Orman alanı bulunmaktadır. İlimiz Eskişehir'de ise 1.413.165 Hektarlık alanın 360.000 hektarı ormanlıktır.Bu da genel yüzölçümün %26'sına tekabül etmektedir.Ancak bu ormanlık alanın yarısı verimsiz, korunan alanlardan oluşmaktadır. Verimli olan diğer yarısında ise üretime dönük her türlü ormancılık çalışmaları yapılabilmektedir.
Eskişehir'i diğer illerden ayıran bir özellik olarak da, İlimiz kuzey Anadolu'dan, İç Anadolu bozkırına geçiş noktasında bulunmaktadır. Kritik bir iklim kuşağındadır. Kuzey ve güney bölgelerinde nadide güzellikte ormanlar mevcut iken, doğu yönü adeta bozkır görünümündedir. Bu yüzden ilimiz, ormancılık faaliyetlerinin çok hassas ve titizlikle uygulanması gereken bir coğrafi yapıya sahiptir.
http://www.eskisehir.gov.tr/images/orman2.jpg
Mevcut Ormanlarımız kuzeyde Sündiken, Güneyde Türkmen dağlarının zirvelerinden sarıçam ağaçları ile başlayıp, aşağıya ve şehre doğru karaçam ve meşelik alanlarla devam etmektedir. YEŞİL KUŞAK Projelerinin hayata geçirilmesi sonucunda da hemen ilimizin bitişiğinde KOCAKIR, BOZDAĞ ve İMİŞEHİR ağaçlandırmaları ile de şehir insanı ve sanayi tesisleri ile neredeyse iç içe yeni orman alanları kazanılmaktadır.
500 bin insanın yaşadığı şehrimizde, gelişmiş sanayisi ve hareketli iş hayatı ile, Üniversiteli genç nüfusunun artan doğa ihtiyacı dikkate alındığında; Kocakır ağaçlandırması ve içindeki Kent Ormanının, İmişehir -Kanlıpınar ağaçlandırmasının, Muttalip beldesine kadar inen Bozdağ ağaçlandırmasının, her köşeye hatıra ormanı kurma çalışmalarının ne denli büyük bir hizmet olduğu DAHA İYİ ANLAŞILIR.
İlimizde Ormanlık alan miktarı her yıl artmaktadır. Ağaçlandırma çalışmalarının yanı sıra şehre hızlı göçler nedeniyle boşalan eski tarım alanları ve daha önce hayvancılık yapılan orman içi açıklık ve meralar civardan gelen tohumlarla doğal olarak tekrar orman alanları haline dönüşmektedir. Ormanlarımızda bu güne kadar yaklaşık 30.000 hektar dolayında orman içi ve orman dışı ağaçlandırma çalışması bitirilmiş olup, teşkilatımızca bu yeni yetişen alanlar yapılan bakım ve seyreltme çalışmaları ile verimli ormanlar haline dönüştürülmektedir.
Mevcut orman varlığımız 445.000 metreküp servet artırımı yapmaktadır. Ormanların daha kaliteli hale gelmesi için teşkilatımızca kötü ve bozuk ağaçların ormandan çıkarılması, ağaçların yaşlarına uygun teknik müdahalelerle seyreltilmesi gibi bakım çalışmaları ile her yıl 90.000 metreküp civarında endüstriyel, 140.000 Ster civarında da yakacak odun üretilmektedir.
Üretilen bu orman ürünlerinden orman köylülerimizin yapacakları ev samanlık inşaatlarında kullanılmak üzere 1600 metreküp tomruk ile, 80.000 Ster de yakacak odun her yıl sembolik bir fiyat karşılığı kendilerine verilmektedir. Orman köylülerinin 6831 Sayılı Orman Kanunundan doğan hakları çerçevesinde köylü Pazar satışı ve diğer indirimli satışlarla, ayrıca yapılan bu üretimler ve diğer işleri karşılığında yöre halkına 1994 fiyatları ile ortalama her yıl 8 Trilyon lire ödenmektedir.
Yer altı zenginliklerimizden olan maden cevherlerinin %90 'nı Ormanlık alanlarda olup, ilimiz ormanlarında 2 noktada Boraks, 5 noktada Krom, 46 noktada mermer, 31 noktada Manyezit, 2 noktada Demir ve 1 noktada da talk maden ocağı işletilmektedir.
http://www.eskisehir.gov.tr/pixel.gif http://www.eskisehir.gov.tr/images/orman3.jpg http://www.eskisehir.gov.tr/pixel.gif http://www.eskisehir.gov.tr/images/orman4.jpg
Bütün bunların yanında asıl önemli olan ormanların ekonomik faydalarının dışında ve bunların kat, kat üstünde olan fonksiyonel faydalarıdır.Ormanlarımız;
http://www.eskisehir.gov.tr/pixel.gif- Fotosentez yaparak karbondioksit tüketip, oksijen üretir,
http://www.eskisehir.gov.tr/pixel.gif- Havadaki toz zerreciklerini emerek çevre temizliğine katkı sağlar,
http://www.eskisehir.gov.tr/pixel.gif- Perdeleme vazifesi yaparak gürültü kirliliğini azaltır,
http://www.eskisehir.gov.tr/pixel.gif- Erozyonu önleyerek verimli toprakların denizlere taşınmasını engeller,
http://www.eskisehir.gov.tr/pixel.gif- Temiz ve kaliteli içme suları sağlar,
http://www.eskisehir.gov.tr/pixel.gif- Yaban hayvanlarına barınaklık yapar,
http://www.eskisehir.gov.tr/pixel.gif- Dinlenme eğlenme anlamında rekreasyon hizmeti verir.
Yapılan araştırmalarda ormanların ekonomik değerlerinin 2000 katı kadar da fonksiyonel değer ürettikleri tespit edilmiştir. İlimizdeki ormanların her yıl ortalama 445.000 M³ artım yaptığından bahsetmiştik bunun parasal karşılığı 44.500.000 YTL.- ye denk gelmektedir. Fonksiyonel değeri ise 89.000.000.000 YTL. dir. Yani bir başka deyişle 66 milyar dolardır. Bize hem ekonomik, hem de fonksiyonel fayda sağlayan ormanlarımızın hayatımızdaki önemini inkâr edemeyiz.
Bu kadar önemli olan akciğerimiz ormanlarımızı, yangınlardan korumak için Eskişehir ilinde 17 ayrı noktada Yangın gözetleme kuleleri kurulmuştur.9 Adet Yangın ilk müdahale ekibi, 9 Adet söndürme Arazözü mevcut olup, yaz aylarında 85 işçi ile yangınlar söndürülmektedir.Uzun yıllar ortalamalarına bakıldığında yangın adedi başına düşen yanan alan miktarı gittikçe azalmaktadır.Bunda teşkilatımızın teknik imkanlarının artmasının yanı sıra halkımızın da bilinçlenmesi önemeli rol oynamaktadır. Orman yangınına herkesten önce koşan köylüsüyle, eğitim düzeyi yüksek kentli insanıyla Eskişehir bir çok konuda olduğu gibi orman yangınlarının çıkmadan önlenmesi konusunda da diğer illere örnek olma yolundadır.
http://www.eskisehir.gov.tr/images/orman5.jpg
Yaban hayatı açısından da zengin olan ilimizde ayı, kurt, tilki, tavşan, sansar, domuz, keklik, şahin kartal ve göçmen kuşlar ile çeşitli sürüngenler bulunmaktadır.Bunların dışında 1940 'lı yıllarda sayıları 5-10 adet iken koruma altına alınan ve şimdi sayıları 2000'e ulaşan geyikler teşkilatımızın bir başarısı ve yüz akı olarak ön plana çıkmaktadır.Çatacık ve Kalabak Ormanlarında özgürce yaşayan geyikler artık komşu illere de yayılmaya başlamıştır. Yaban hayatı konusunda ilimizi ön plana çıkaran diğer bir türde nesli tükenme tehlikesi içinde bulunan kara akbabalardır. Yapılan araştırmalarda Ankara Kızılcahamam'dan sonra Eskişehir Kalabak ormanlarında yaşadığı tespit edilen kara akbabaları belgelemek için de 2005 Yılında TRT ile işbirliği halinde 30 Ay sürecek bir belgesel çekimlerine başlanacaktır.
Kentli insanımızın dinlenme eğlenme ihtiyacını karşılayan Fidanlık, Musaözü, Şelale ve Karataş mesire alanlarının yanı sıra Odunpazarı belediyesine tahsis edilen alan ve Muttalip belediyesine tahsis edilen bir alan da bulunmaktadır. 2004 Yılında bir ilke daha imza atılmış ve kentin hemen bitişiğindeki meşelik ormanın bir bölümü KENT ORMANI olarak yeniden düzenlenmiştir. Burayı diğer mesire yerlerinden ayıran özellik ise; Piknik amaçlı olmayıp, değişen modern dünya insanının ihtiyaçlarını karşılamak üzere gezi, spor ,sağlık ve sanatsal etkinlikler alanı olarak hizmet verecek olmasıdır.
Orman Teşkilatı olarak ilimizi örnek kılan bir kurumumuz da fidanlıktır. Ülkemizin en büyük fidanlığı Eskişehir'dedir. 1937 Yılında kurulan fidanlığımız yaptığı üretimlerin yanı sıra diğer illere kurulan fidanlıklara da personel yetiştiren ve ekipman sağlayan bir okul olmuştur. Yıllık ortalama 30 Milyon adet fidan üretim kapasitesine sahiptir. 2004 Yılında toplam 13.197.000 Adet fidan ve süs bitkisi üretilmiştir. Çam türleri ağırlıklı olmak üzere 200'ün üzerinde türle çalışılmaktadır. Karasal Anadolu iklimine uygun fidanlar yetiştirilen fidanlığımızdan civar illerin yanı sıra Sivas, Erzurum ve Muş'a kadar fidan gönderilmektedir.
http://www.eskisehir.gov.tr/images/orman6.jpg
Kurulduğu 1940'lı yıllarından beri fidanlığımızda Toplam 800 Milyon adet fidan üretilmiş ve ormanlık alanlara ekilmiştir. Bu da 400.000 Ha.lık bir alanın ağaçlandırılması demektir.Eskişehir ilimizin toplam orman varlığının neredeyse 2 katı kadar bir alan, ülkemizin çeşitli yörelerinde fidanlığımızda yetiştirilen fidanlarla orman haline dönüştürülmüştür.
Gelişen teknolojiye ayak uyduran fidanlığımızda 1992 yılında Finlandiya ile işbirliği halinde 4 adet dev fidan seraları kurulmuş daha sonra 1989 yılında kendi imkanları ile sera sayısı 10'a çıkmıştır. Şimdi fidan üretimin büyük bir kısmı bu seralarda daha kısa sürede yapılmaktadır.2005 yılı programı 20.500.000 adet fidandır.
Orman sadece odun hammaddesi, sadece oksijen, sadece yaban hayatı demek değildir. O kendi içinde denge halinde başlı başına bir ekosistemdir. Küresel ısınmanın gündemde olduğu, iklimlerin değiştiği günümüzde doğal ve temiz kaynaklara her zamankinden daha çık ihtiyacımız var. Sürdürülebilir bir ormancılık anlayışı ile teşkilatımız gelecek nesillere daha çok ve verimli ormanlar bırakacaktır.
KAPLICA VE TERMALLERİ:
Şifalı Su Bazı hastalık ve rahatsızlıkların nitelikli sıcak sularla tedavi edilmesi yaklaşımı, tarihin çok eski dönemlerinden beri kullanılmaktadır. Tarihçi Herodot (M.Ö. 484-425) ve hekim Hipokrat'ın (M.Ö. 460-370) yaşadığı çağlarda deneysel biçimlerde bu tedavi yönteminden yararlanıldığı bilinmektedir. Yurdumuzun değişik bölgelerinde çok eski tarihlerden beri kullanılan şifalı sıcak su işletmeleri bulunmaktadır. Türkiye, (şifalı sıcak suları da içine alan) sağlık turizmi açısından, uluslararası uzmanlık çevrelerinde bir cennet olarak kabul edilmektedir. Günlük konuşma dilinde çermik, girme, ılıca, içme, içmece, kaplıca, kaynarca gibi değişik isimler verilen şifalı doğal sular, bilim alanında maden suları olarak anılmaktadır. Termal maden suları bazı ortak özelliklere sahiptir:
http://www.eskisehir.gov.tr/pixel.gif1- Bu suların sıcaklıkları 20°C'ın üzerindedir.
http://www.eskisehir.gov.tr/pixel.gif2-Bünyelerinde erimiş halde değişik tür ve oranlarda madensel tuzlar içerirler.
http://www.eskisehir.gov.tr/pixel.gif3- Bileşimlerinde karbon dioksit ve kükürtlü hidrojen gibi gazlarla bazı radyoaktif elemanlardan oluşan bir çeşitliliği bulundururlar. Merkez Hamamlar
http://www.eskisehir.gov.tr/images/kaplica1.jpg
Eskişehir il merkezinde, Porsuk Nehrinin güney kısmında bulunan termal su kaynakları, tıbbi amaçlı olduğu kadar mevcut konaklama imkanları ile turizm amaçlı da kullanılmaktadır. 45 derece sıcaklığındaki termal sular, böbrek taşları, safra kesesi, gut ve cilt hastalıklarına iyi gelmektedir. Bu Hamamlardan bazılarının adları Has Otel Termal, Yeni Hamam, Erkekler Hamamı, Bahçeli Hamam v.b.dir.Sakarılıca Kaplıcaları Eskişehir'in 32 km. kuzeyinde yer alan Sakarıılıca Kaplıcaları, Mihalgazi ilçesinde ve Sakarıılıca Köyü sınırları içinde, ormanlarla kaplı bir alan içerisindedir. Sakarıılıca Kaplıcaları sularının sıcaklığı 18-56 derece arasında değişmekte olup, bikarbonatlı, magnezyumlu ve hipertermal özellikler göstermekte ve mide hastalıkları, romatizmal hastalıklar, kadın hastalıkları, kırık ve çıkıklar, sindirim ve beslenme bozukluğu hastalıklarına iyi geldiği bilinmektedir. İl Özel İdaresine ait termal bir otelin yanı sıra Sakarıılıca Belediyesine ait değişik konaklama imkanları da bulunmaktadır.Hamamkarahisar (Çardak) Kaplıcası Sivrihisar'a 15 km. uzaklıktaki Hamamkarahisar Köyünde bulunan kaplıca, romatizma, sindirim sistemi hastalıkları, böbrek, idrar yolu hastalıkları, metabolizma bozuklukları ve sinir sisteminin uyarılmasında yararlıdır. Hamamkarahisar Kaplıcasında İl Özel İdaresine ait bir konaklama tesisi yer almaktadır.Kızılinler
http://www.eskisehir.gov.tr/images/kaplica1.jpg
Eskişehir'e 13 km. uzaklıkta Kızılinler Köyünde bulunan Kızılinler Kaplıcasının su sıcaklığı 38 derece olup, mide, böbrek, bağırsak, romatizma, kadın hastalıkları ve cilt hastalıkları tedavisinde yararlıdır.Yarıkçı Hamamı Mihalıççık İlçesi, Yarıkçı Köyünün, Hamam Dağı'nın eteklerinde, Hamam Deresi kenarında bulunan Yarıkçı Hamamı suları 39 derece olup, kalsiyum karbonatlı ve kükürtlüdür. Romatizma, yara ve felçlere iyi gelmektedir.
Şifalı Suların Tedavi Amaçlı Kullanımı Çeşitli üniversiteler ve araştırma kuruluşları tarafından yapılan çalışmalarda söz konusu termal kaynakların romatizma türleri, mide-bağırsak-böbrek ve safra kesesi rahatsızlıkları, cilt hastalıkları, kısırlık ve kadın hastalıkları, kalp ve damar rahatsızlıkları, sinir ve baş ağrıları, şeker hastalığı, kırık-çıkık, nefes darlığı, astım, bronşit, sinirsel gerginlikler ve diğer bazı metabolizmik rahatsızlık ve hastalıkların tedavisinde değişen oranlarda iyileşme sağladığı görülmüştür. Doğal olarak termal kaynağın niteliklerine bağlı olarak sağladığı tedavi yararları farklıdır. Termal kaynak kullanımını içeren tedavilerden başarılı sonuç alabilmek için söz konusu tedavilerin doktor önerisi ve denetimi altında yapılması son derece önemlidir. Şifalı termal sulardan, kullanılan kaynağa ve doktor tarafından gerek görülen tedavi biçimine göre yararlanma biçimleri değişir. Bazı sular ile banyo yapılırken bazıları içilir. Çamur ve buhar banyoları olarak kullanım biçimleri de vardır. Kaplıca, ılıca vb ile iklim olanaklarından tedavi ve dinlenme amaçlı olarak yararlanma eylemine kür adı verilir. http://www.eskisehir.gov.tr/pixel.gif http://www.eskisehir.gov.tr/images/duyuru_ok.gif Termal sularla ilgili belli başlı kürler için tıklayınız. http://www.eskisehir.gov.tr/pixel.gif http://www.eskisehir.gov.tr/images/duyuru_ok.gif Eskişehir'deki Kaplıcalar ve Tedavi Edici Özellikleri için tıklayınız.
Eskişehir'de Sıcak Su Kültürü Eskişehir gibi su kentlerinin kendilerine özgü su kültürleri olması son derece olağandır. Hamam geleneği, hamam folkloru da su kültürünün vazgeçilmez parçalarıdır. Pek çok yörede olduğu gibi Eskişehir'de de hamamla ilgili folklorik gelenekler giderek unutulmaktadır. Eskişehir'in yerli ahalisi için hamamlar yalnızca yıkanmaya, temizlenmeye yarayan mekanlar değildir. Hamamlar geçmişte ve kısmen de olsa günümüzde bir sosyal boyut taşırlar. Kent merkezinde yer alan çok sayıdaki hamam eş, dost ve akraba hanımların düğün, kırk uçurma ve benzeri gerekçelerle bir araya geldikleri, kimi zaman müstakbel gelin adaylarının belirlendiği, beğenildiği sosyal mekanlardır.... Gün gelir hamamlar, hanımların eğlendikleri, dinlendikleri bir yer haline geliverir. Geleneğin yaşanmakta olduğu 1970'lerin sonlarına kadar sadece düğün ve benzeri gerekçelerle değil; yıkanmak, temizlenmek için bile hamama gitmek bir tören, bir ritüeldi. Hamam için günler öncesinden hazırlıklar başlar, ipekli hamam bohçalarına en az üç parçadan oluşan havlu takımları, gümüş tas, gümüş kakmalı fildişi taraklar, sedef veya gümüş kakmalı nalınlar, en güzel kokulu sabunlar konur... hamamın soyunma bölümünde giyinirken kerevetlerin üzerine sermek için su bezi denilen yaygılar hazırlanırdı.Daha eski zamanlarda bavul kullanılmadığından hamama bohça ile gidilirdi. Bohçalar atlas ve değişik türde ipek kumaştan yapılır; üstü işlemeli olurdu. En az üç parçadan oluştuğu belirtilen havlu takımları sarı veya beyaz sırma işlemeli ya da mahrama adı verilen hesap işli olurdu. Hamama giderken . çoğu kez evlerde dolmalar, börekler hazırlanır veya evin erkekleri öğleye doğru hamama çarşı fırınların¬da pişirilmiş güveç gönderirlerdi. Yıkanmaya çıplak gidilmediğinden hamama girerken fıta veya futa adı verilen ipekten yapılmış peştamallarla sarınılır, yıkanma çoğu kez bir defileye dönüşürdü. Eğer ... gelin hamamı gibi bir nedenle hamama gitmek söz konusu ise düğün evi genellikle en popüler hamamlardan birini o gün için kiralardı. Hamama yalnızca düğün evi tarafından çağrılı olanlar giderdi.... hamam takımlarının en güzelleri böylesi günlerde ortaya çıkartılır, en gösterişli giysiler o güne saklanırdı. Hamama gelen kadınlar tüm takılarını takarlardı. Hamama giren ve hamamdan çıkan konuklara yiyecekler, içecekler ikram edilirdi. ... Gelin de en gösterişli peştamalıyla hamama girer, yaşlıların ellerini öper, yaşıtlarıyla kucaklaşır, bekar olanlarına 'darısı senin de başına' temennisinde bulunurdu. Gelin ve genç kızlar hamamda kurna başında türküler, şarkılar söyler ve oynayıp eğlenirlerdi. Hamama payton (fayton) veya landon adı verilen bir veya iki atın çektiği mevsime göre açık veya kapalı arabalarla gidilirdi. Bu arabalar ya hamam önünde bekletilir veya çıkış saatinde arabacıların yıkananları gelip almaları tembihlenirdi. Daha sonraki yıllarda faytonların yerini taksiler aldı; ekonomik duruma bağlı olarak hamamdan eve taksiyle dönme alışkanlığı hala sürmektedir. Gelin hamamı dışında bir de loğusa hamamı geleneği vardır. Doğumun kırkıncı gününü takiben doğum yapan kadın, akrabaları ve yeni doğmuş çocuk hamama götürülürdü. Loğusa hamamında cıngıl adı verilen bir ipe dizili anahtar, kilit, delik para gibi nesneler son yıkanma suyunun içine konur, nazara karşı koruması için anne ve çocuğun başından aşağı ..." üç kez "...dökülürdü." Doğuma ilişkin sağlık hizmetlerinin yaygın olarak yerel ebeler tarafından verildiği dönemlerde; doğum günü geçen (doğumu gecikmiş) kadınlara"... ebeler hamama gitmelerini ve sıcak havuz içinde oturmalarını önerirdi, doğum günü yaklaştıkça hamama gidilirse doğumun kolay olacağına inanılırdı. ..." XX. yüzyılın başlarında (özellikle Sarısungur Suyu kente ulaştırılmadan önce) yerel hamamların yıkanma dışında bir diğer fonksiyonu da çamaşırhane olmalarıydı. Birkaç ailenin bir araya gelmesiyle belli zaman aralıklarında bir hamam kiralanarak uzun süreli birikmiş çamaşır veya benzeri eşyaların yıkanma işlemi gerçekleştirilirdi. Ayrıca söz konusu tarihlerde Yukarı Mahalle Debboy'da, Akarbaşı'nda, Yediler'de üstü kapalı çamaşırhaneler bulunmaktaydı. Bir su kenti olan Eskişehir'de şifalı sıcak su kaynakları ve hamamların önemi, tarihsel ve kültürel düzeydedir. Hamam ve sıcak su olgusu türküler, maniler ve deyişlerle kendini kentin tarihine kazımıştır. Bu kentte yaşayanların sıcak su tutkusu, "Eskişehir'in kızı anam der ağlar, hamam der ağlar" deyişiyle ifade edilmiştir.
ÖREN YERLERİ VE SİT ALANLARI:
Yazılıkaya Frig Vadisi
http://www.eskisehir.gov.tr/images/sitalani1.jpg
Dağlık Frigya Bölgesi içinde kalan Yazılıkaya Frig Vadisi, bugün Seyitgazi ve Han İlçeleri sınırları içindedir. Vadi, Arkeolojik Sit alanı ve egzotik görünümlü tüm çevresi ile Doğal Sit Alanı olarak tescil edilerek koruma altına alınmıştır.
http://www.eskisehir.gov.tr/images/sitalani2.jpg
Yazılıkaya Frig Vadisi, Prehistorik Çağlardan günümüze kadar iskan görmüştür. Arkeolojik çalışmalar ve tarihi kaynaklar, tarihin çok eskilere, Paleolitik Çağ' a değin uzandığını ortaya koymaktadır. Vadi M.Ö. 3 binde Erken Tunç çağı yerleşimi, M.Ö. 2 binde Hitit yerleşimi görmüştür, M.Ö. 8 inci yüzyıldan sonra Hellenistik, Roma, Bizans, Selçuklu,Osmanlı çağlarına ait anıtsal eserler günümüze kadar ulaşmıştırAntik Yazılıkaya Kenti
http://www.eskisehir.gov.tr/images/sitalani3.jpg
Bölgemizde önemli yapıtları olan Frigler, dini merkez olarak Antik Yazılıkaya Kentini seçmişlerdir. Yazılıkaya, Eskişehir İli, Han İlçesi, Yazılıkaya Köyündedir. Kayalık bir platform üzerinde olup, Erken Tunç Çağlarında yerleşim görmüştür. Antik şehirde, Hitit Kültürüne ait kendi stilleri ile yaptıkları kaya kabartmaları ele geçmiştir. Hititlerden sonra bir Frig kenti olarak gelişen Yazılıkaya' da, Frig Kültürüne ait kale duvarları, yerleşim yerleri, kaya kabartmaları, kaya anıtları, su sarnıçları, sunak yerleri, karlıklar, kaya mezarları, basamaklı anıtlar, nişler, antik yollar, tabiat şartlarından etkilenmişlerse de günümüze ulaşabilmişlerdir. Yoğun Frig yazıtlarını bu bölgede görmekteyiz. Roma ve Bizans Çağlarında Frig yapıtları, dini amaçlarla genelde tahrip edilmiş, kaya barınakları ve kaya mezarları ilave edilmiştir. Dünya Kültürel ve Doğal Mirası listesine dahil edilmek üzere aday gösterilmesi uygun görülen Yazılıkaya Örenyerinin Dünyada eşi e benzeri yoktur.
http://www.eskisehir.gov.tr/images/sit1.jpg
http://www.eskisehir.gov.tr/images/sitalani4.jpg
Frig Kaya Anıtları (Açık Hava Tapınakları) Tanrıçalarının çıplak yarlarda olduğuna inanan Frigler; Tapınak cephesi biçiminde işledikleri kayalar önünde dinsel törenlerini yaparlardı. Yazılıkaya (Midas Anıtı)
http://www.eskisehir.gov.tr/images/sitalani5.jpg
Antik Yazılıkaya Platformunun kuzeydoğu yamacında, 17.00 m. yüksekliğinde ve 16.50 m. genişliğinde, doğuya bakan anıt üzerinde yazılar olması nedeniyle "Yazılıkaya" olarak isimlendirilmiştir, Frig Kralı Midas' a dayandırılarak "Midas Anıtı" da denmektedir. Antik şehir ismini bu anıttan almıştır. M. Ö. 6. yy. ilk çeyreğine tarihlenmektedir. Frig Kaya Anıtlarının en görkemlisi, bölgenin ve dünyanın önemli, ünik yapılarındandır. Üzerindeki çatlakları ile yıkılma tehlikesi arz eden anıtı kurtarabilmek için bilimsel inceleme ve araştırma yapılmaktadır. Bitmemiş Anıt
http://www.eskisehir.gov.tr/images/sitalani6.jpg
Antik Yazılıkaya Platformunun batı yamacında, Yazılıkaya Anıtının yaklaşık 200 m güneybatısında yer almaktadır. Tamamlanmayarak yarım bırakıldığından arkeolojide "Bitmemiş Anıt" olarak adlandırılır. Tamamlanmamış olması bize Frig Kaya Anıtlarının yapımındaki çalışma metotlarını anlamamızı sağlar. Böylelikle anıtların oluşturulan doğal terasta, iskele kurulmadan yapıldıklarını düşünebiliyoruz. Anıtın batıya bakması ayrı bir özellik arz eder. Frig Kaya Anıtlarının özünü teşkil eden niş, bitirilmemiş olmasından dolayı, anıt yüzeyine işlenmemişse de anıtın sol alt kısmına işlenmiştir. Frizinde lotus - palmet motifi bulunmaktadır. .Bitkisel Motifli Anıt (Sümbüllü Anıt - Damalı Anıt) Antik Yazılıkaya Platformunun doğu yamacında yeralan bu anıtsal niş, stilize bitkisel motifli akroterinden dolayı Arkeolojide Hyacinth Anıtı olarak adlandırılır. Anıtsal niş içinde dama motifleriyle dikkati çeker, diğer anıtlardan ayrıcalıklı olarak, üçgen alınlık altında sadece niş olmasıyla sanki niş'in Friglerce ne denli kutsal olduğunu vurgulamak ister.Küçük Yazılıkaya (Arezastis) Anıtı Yazılıkaya Köyünün 2 km. kuzeyinde, Yazılıkaya - Çukurca yolunun 100 m. batısındadır. Anıtın üst cephesindeki Frigçe yazıtlardan dolayı Arezastis Anıtı olarak da bilinir. Frig Kaya Anıtlarının tüm özelliklerini taşıyan bu anıt, tam olarak bitirilmemiştir. Tanrıça Kybele' nin Frigleri gözlediği inancıyla ufak da olsa anıt yüzeyine, muhakkak bir niş yapılmıştır. Bahşeyiş Anıtı (Bahşeyiş - Bahşiş Anıtı)
http://www.eskisehir.gov.tr/images/sitalani7.jpg
Seyitgazi İlçesi, Kırka Bucağı, Gökbahçe Köyünün hemen yanında ,Kurtkoca Deresi ağzında bulunmaktadır. Üç boyutlu olan Anıt; Frig Kaya Anıtlarının genel özelliklerini taşıması yanında, kapı nişinin ortasında bulunan oyuğun, arkada üçgen alınlığın üstünden aşağı inen bir oyuk ile birleşmesi, "Sıvı Sunak", "Kült Anıtı" olduğunu anlamamıza yardım eder. Frigler bu anıtı yapmakla; "Kybele" in kendilerine bahşettiği nimetleri tekrar Kybele'ye sunarak, şükran duygularını dile getirmek istemiş olabilirler.Anıtsal Frig Kaya Mezarlığı
http://www.eskisehir.gov.tr/images/sitalani8.jpg
Antik Yazılıkaya Kentinde, platformun kuzeybatı yamacında, 1970'de tespit edilen Anıtsal Frig Kaya Mezarı, Frig ahşap mimarisini en güzel şekilde temsil etmektedir .Frig mimarisinin iç yapısının en ince detayına kadar işlenmiş olan bu kaya mezarı anakayaya yekpare oyulmuştur, girişi kuzeydendir, yastıklı iki klinesi vardır. 1990 ve 1998'de Eskişehir Müze Müdürlüğünce restore edilmiştir.Gerdekkaya Mezar Anıtı
http://www.eskisehir.gov.tr/images/sitalani9.jpg
Bölge halkının "Kızlar Manastırı" olarak adlandırdığı bu anıt, Seyitgazi, Çukurca Köyünün 500 m. kadar batısındadır. Grek mimarisi içinde Dor Mimari stilinde, iki sütunlu bir tapınak cephesi biçiminde, volkanik tüf kayalığa oyularak, yekpare bir şekilde işlenmiş arcosoliumlu iki mezar odalı anıtsal bir kaya mezarıdır. Dor mimarisinin en ince detayları kayaya işlenmiştir.
Hellenistik Çağ'a tarihlenen anıtın üçgen alınlığının altında triglif-metop sıraları bulunmaktadır. 1991 yılında Eskişehir Arkeoloji Müzesi tarafından restore edilmiştir. Hamamkaya Seyitgazi İlçesi, Çukurca Köyündedir. Mezar kapı nişi altında zor seçilen küçük kabartma figürler vardır. Ancak anıt tahribat görmüştür.Aslanlı Mabet http://www.eskisehir.gov.tr/images/sitalani10.jpg
Seyitgazi İlçesi, Kümbet Köyü içerisindedir. Frizinde aslanlar olduğu için Aslanlı Mabet olarak bilinir. Mezar odasında "solon" kelimesi okunduğundan "Solon Mezarı" denilmektedir.
Dış cephe ve iç mezar odası tahribata uğramıştır. Frizinde; ortada krater (vazo) ve iki yanında karşılıklı birer aslan figürü kabartma olarak betimlenmiştir. Tepe ve yan akroterleri stilize bitki motifli olup, üçgen çatıyı kaplamaktadır. Giriş tahrip olduğundan, iki yanda bulunan kabartma figürler belirlenememektedir. Hellenistik Çağa ait olmalıdır. Büyükyayla (Seyircek) Nekropolü Kırka - Afyon Karayolu üzerinde Büyükyayla Köyü' nde, ormanlık alanda, Roma ve Bizans çağlarına tarihlenen, anakayaya oyulmuş oda ve büyük lahit tipi mezarlar bulunmaktadır.Frig Kaleleri Kaya yüzeyine tapınak cephesi biçiminde işlenen kaya anıtları ve kaya anıt mezarları yanında, askeri soylular sınıfının yaşadığı, kayalıklar üzerine kurulmuş, tahkimli Frig kaleleri bölgemizde yoğunluk kazanmaktadır.
Genellikle bölgeye hakim tepelere kurulan Frig Kalelerinde, örülmüş sur duvarları yanında, doğal kayaya oyulmuş mazgal delikli sur duvarları, kale girişleri, gizli merdivenler önemli geçitler, dinsel amaçlı anıtsal nişler, kaya mezarları, anıtsal basamaklar, kaya anıtları, kaya rölyefleri, sunaklar, sosyal amaçlı sarnıçlar, karlıklar, ahşap mimari izleri ile Frig kaya işçiliğinin bütün detaylarını görebilmekteyiz. Ufak çaptaki kaleler ise haberleşme kuleleri olarak kullanılmış olmalıdır.
http://www.eskisehir.gov.tr/images/sitalani11.jpg
Frig Kaleleri, Hellenistik, Roma ve Bizans Çağlarında, orijinal kullanımları yanında, zamanının kültürünü yansıtan değişik tipte kaya mezarları, kaya anıtları ve kaya barınakları ile kayaya oyulmuş irili ufaklı kiliselerin yapılması ile değişikliklere uğramışlardır. Buna rağmen Frig kaya işçiliğinin detaylarını Frig kalelerinde gözleyebiliriz. Seyitgazi, Çukurca Köyünde; Doğanlı Kale, Çukurca-Yazılıkaya arasında sıralanan, Antik Yazılıkaya' nın kuzeyinde bulunan: Akpara Kale, Gökgöz Kale, Pişmiş Kale, Kocabaş Kale, Seyitgazi Kümbet Köyünde: Kümbet Vadisi, Kümbet Asar Kale ve Berberini Kaya Kilisesi, Körestan Nekropolü, Delik Kaya, Seyitgazi Yapıldak Köyünde:Yapıldak Kale ve İnli Yayla, Seyitgazi Göcenoluk Köyünde: Zahran Yeraltı Şehri ile Eskişehir Merkez Gökçekısık Köyü Gökçekısık Kale, Han İlçesi Akhisar Köyünde; Akhisar Kale, Dübecik Kale, Sivrihisar Zey Köyü' nde Zeykale, Merkez Uluçayır Köyü' nde Keskaya önemli Frig Kale ve yerleşimlerindendir. Han Antik Kenti
http://www.eskisehir.gov.tr/images/sitalani12.jpg
İl Merkezinin güneydoğusundadır. Çifteler İlçesi üzerinden ve tamamı asfalt olan yoldan 104 km., Seyitgazi İlçesi üzerinden 72 km.dir. İlçe Merkezinde 1992 yılında Eskişehir Müzesi tarafından kazı ve araştırma yapılmıştır. Han yeraltı yerleşimi: Doğal kayalıklarda, yeraltına oyularak yapılmıştır. Yeraltına yapılan kat kat mekanlar ile mekanları birbirine bağlayan koridorlar, en alt seviyede, kuzeyden gelen bir temiz su kanalına bağlanmaktadır.
Yapılan araştırmalarda, bugünkü ilçe merkezinde, kayalıklara oyularak yapılmış gömü ve benzeri mekanların yerleri saptanmıştır. Yeraltı şehrinin yakınındaki mezar odası 1992 yılında Eskişehir Müzesi tarafından temizlenmiştir. Gömü odasının girişi güneydoğudandır. Yeraltına oyularak yapılmış üç odadan oluşmaktadır. Odalarda arcosoliumlu sandukalar bulunmaktadır. Oda duvarının özellikle üst seviyesinde ve tavanda rozet, baklava dilimi, fiyonk, yaprak ve fırıldak motifleri bulunmaktadır. Bu bölgede bilinen tek örnektir.
Ayrıca ilçe merkezinde kolosal gömü taşları bulunmaktadır. Seyitgazi Kervansarayı ( Eski Han ) Seyitgazi İlçe Merkezi, Derebenek Mahallesindedir. 1635 yılında Erivan Seferine giderken, IV.Murat tarafından yaptırılmıştır. Dikdörtgen planda, kargir olarak inşa edilmiştir. Tamiratlar nedeniyle orijinal görünümünü kaybetmiştir.Develik Han Seyitgazi İlçe Merkezi ,Derebenek Mahallesindedir. Seyit Battal Gazi Külliyesinin yaklaşık 150 m. güneyinde yer almaktadır. Kareye yakın dikdörtgen planda, kargir olarak inşa edilmiştir. Selçuklu Dönemi mimari özellikleri taşıyan Han harabe halindedir. Bugünkü haliyle sadece dış duvarlar görülebilmektedir.Selçuklu Hamamı
http://www.eskisehir.gov.tr/images/sitalani13.jpg
Seyitgazi İlçe Merkezi, İkiçeşme Mahallesindedir. Selçuklular Devresinde; 1207-1208 yıllarında Ümmühan Hatun tarafından yaptırılmış, Cumhuriyet Döneminde restore edilmiştir. Bugünkü görünümüyle; kesme taş malzemeden, kubbeli, kubbe kasnağı dıştan çokgendir.Sücaattin Hamamı Seyitgazi İlçe Merkezine 7 km. uzaklıkta Arslanbeyli Köyündedir. 1515 yılında Osmanlılar devrinde yapılmıştır. Bir sıra taş, bir sıra tuğla malzemeden, dikdörtgen planlı, üzeri tuğla kubbe örtülüdür. Giriş kapısı kuzeybatı tarafta, yuvarlak kemerli, tuğla örgülüdür. Soğukluk, sıcaklık, külhan bölmeleri ihtiva eder. Hamam harap durumdadır.Gavur Hamamı Seyitgazi İlçe Merkezindedir. Bizanslılardan kalmıştır. Metruktur.Uyuz Hamamı Seyitgazi İlçe Merkezine 15 km. toprak yolla bağlı Aşağısöğüt Çiftliği Karaağıl Mevkiindedir. Kükürtlü suyu bulunan hamam harap vaziyettedir.Alpanos Hamamı Seyitgazi İlçe Merkezine 15 km. asfalt yolla bağlı Sarayören Köyündedir. Bizanslılardan kalmadır. Haraptır.Çırçır Çeşmesi Seyitgazi İlçe Merkezi, Çarşı içindedir. Osmanlı Dönemine aittir.Menimhane ( Ulupınar ) Çeşmesi Seyitgazi İlçe Merkezi, Çarşı içindedir. Osmanlı Dönemine aittir.Santabaris Antik Kenti Bugün antik şehir üzerinde Seyitgazi İlçesine bağlı Bardakçı Köyü yerleşmesi vardır. Güneye inen antik yol üzerindedir. Roma çağında kurulmuş olup, Bizans çağında da önemini muhafaza etmiş piskoposluk merkezi olmuştur. Daha sonra önemini kaybetmiştir.Fethiye Örenyeri Seyitgazi İlçesi, Kırka Bucağına bağlı Fethiye Köyü sınırları içindedir. Fethiye Köyünden Büyükyayla Köyüne giden toprak yolun sağ tarafında, Örenlik Mevkiindedir. Fethiye Köyüne 2,5 km. kadar uzaklıkta olup, güneybatısındadır. Özellikle Roma ve Bizans Çağına ait kaya mezarları ile bir kiliseye ait kalıntılar mevcuttur.Midaion / Karahöyük Midaion/Karahöyük Eskişehir İlinin 30 km doğusunda ve ünlü Phryg kralı Midas adına kurulmuş, oldukça büyük ve iyi korunmuş bir höyüktür. Alpu ovasına hakim bir alanda kurulan höyük Tunç Çağından Bizans Çağına kadar kesintisiz yerleşim görmüştür. Yerleşim alanı höyüğün eteklerinde yaklaşık 500 m. Çapında bir alana yayılmakta ve kuzey doğu eteklerinde nekdopolle son bulmaktadır. Anadolu Üniversitesi Rektörlüğü'nün maddi ve manevi destekleri ile Doç.Dr.A.Nejat Bilgen başkanlığında 18.06.2004-12.07.2004 tarihleri arasında Karahöyük(Midaion) yüzey araştırması yapılmıştır.
Çalışmalar sırasında höyükte kaçak kazı çukurları tespit edilmiştir. Bu çukurların en büyüğünün höyüğün doğu eteklerinde ve höyüğün yanındaki türbenin batısında yer aldığı görülmüştür. Buradaki kaçak çukurda Roma Dönemine ait bir yapının mimari elemanların dağıtıldığı görülmüştür. Höyükte ve çevresinde daha önceki yıllarda yapılan kaçak kazılar sırasında çıkarılan eserlerden; Rama dönemine ait Asklepios Heykeli olarak da tanınan Erkek Portresi Heykeli, iki adet Asklepios heykelciği, steller ve sikkeler Eskişehir Arkeoloji Müzesinde, grifon röliefli ortostat ise Antalya Arkeoloji Müzesinde sergilenmektedir.
Phryg kralı Midas adına kurulmuş bir şehir olarak bilinen Midaion/Karahöyük, Eskişehir ilinin en büyük ve ünlü höyüklerinden biridir. Roma ve Bizans döneminde de yazılı belgelere göre bölgenin en büyük yerleşimi olan Midaion'a yerli ve yabancı bilim adamları ve üniversiteler de ilgi göstermektedirler Pessinus Arkeolojik Siti Pessinus Antik Kenti, Eskişehir İli, Sivrihisar İlçesi, Ballıhisar Köyü yerleşimi altındadır. Antik Pessinus kenti, antik Kral Yolu üzerinde olup, ticareti yanında Kybele ve Attis için yapılan ayinleri ile de ün salmıştır. Pessinus, çok eski çağlardan beri Kybele Kültünün en önemli merkezidir. Ana Tanrıça Kybele'nin başında kuleye benzer yüksek bir taç vardır; Bu taç, onun, kentlerin ve tarımsal ürünlerin tek egemeni sayıldığının simgesidir. Aynı zamanda genç kızların da koruyucusudur. Kybele kültünün Frig Krallığının ilk zamanlarına, çok masraflı bir ilk tapınağın yapılmasını hatta şehrin kuruluşunu Frig Kralı Midas'a bağlayan geleneğe rağmen, şehrin kuruluşu daha eski çağlara dayanır. Söz konusu tapınak etrafında bir baş rahip tarafından yönetilen bir "Rahip Prensliği" gelişmiştir. M.Ö.205'ten itibaren I. Attalos'la Pessinus baş rahibinin arasında dostluk bağları kurulmuştur. Sibil kehanetinden sonra M.Ö.205/4 yıllarında Roma'yı Annibal'dan kurtarmak için Palatin'deki zafer tapınağına konulmak üzere Kybele'nin heykelini almak üzere bir Roma heyeti Bergama kralı aracılığı ile Pessinus'a gelmiştir.
http://www.eskisehir.gov.tr/images/sitalani14.jpg
Helenistik Çağda(M.Ö.3.asırda) Grek hakimiyeti altına giren Pessinus şehrinin yapı ve planları Yunan anlayışına göre düzenlenir. Mabet tamamen onarılır. Meclis binası, stoa, yollar, kanal ve tiyatro kurulur. Pessinus, M.Ö.25 tarihinde Augustus zamanında Roma hakimiyeti altına girerek, şehir bu çağda çok gelişir ve büyür. Şehrin içinden geçmekte olan su kanalı mermerlerle onarılarak iki yanı heykellerle süslü muhteşem bir duruma getirilir. Hatta şehrin iç kısmandaki kanal tamamen mermer döşenerek içine merdivenlerle girilen bir havuz havasına bürünür. Şehir kendi adına para basma imtiyazına sahip olur. Mahalli Kybele dini inanç ve ayinlerine saygı daha da artar. Bizans Çağında şehir çok bakımsız kalır. Yeni bir şey yapılmaktan ziyade, eski yapılar sökülerek basit iskan malzemesi olarak kullanılır. Şahane sanat eserleri kırılarak temellerde yapı malzemesi olarak kullanılır. M.S. 800 yıllarından sonra ise şehir bütün vasıflarını kaybeder. Bundan faydalanan Jüstinianapolis (Sivrihisar) üstünlüğü ele alır.
Antik Pessinus Kenti'nde ilk kazılar 1967-1973 yılları arasında Prof.Dr,Pierre Lambrechts başkanlığında Belçika Gent Üniversitesi tarafından gerçekleşmiştir. Ara verilen arkeolojik araştırma ve kazılara, 1983 yılından bu yana Prof Dr. John Devreker başkanlığında devam edilmektedir. Kazıdan çıkan buluntuların taşınabilir olanları Eskişehir Arkeoloji Müzesinde, büyük buluntular, mimari parçalar da Pessinus Depo ve Açık Hava Teşhirinde yer almaktadır.
0 yorum: