şansını mı denemek istiyorsun? öyleyse, rastgele bir yazıyı okumaya ne dersin?

KONYA

TARİHİ VE TARİHİ YERLERİ:
Cennet Yurdumuzun, adı eski devirlerden beri değişmeyen şehirlerinden biri de Konya'dır. Konya adının "Kutsal Tasvir" anlamındaki "İkon" sözcüğüne bağlı olduğu iddia edilir. Bu konuda değişik rivayetler bulunmaktadır. Bunlardan biri; kente dadanan ejderhayı öldüren kişiye şükran ifadesi olarak bir anıt yapılır ve üzerine de olayı anlatan bir resim çizilir. Bu anıta verilen isim, "İkonion" dur.
İkonion adı, İcconium'a dönüşürken, Roma döneminde İmparator adlarıyla değişen yeni söyleniş biçimlerine rastlanır. Bunlar; "Claudiconium, Colonia Selie, Augusta İconium" dur. Bizans kaynaklarında "Tokonion" olarak geçen şehrimize yakıştırılan diğer isimler şöyledir:
"Ycconium, Conium, Stancona, Conia, Cogne, Cogna, Konien, Konia..."
Arapların Kuniya dedikleri güzel kentimiz, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde bir daha değişmeyerek günümüze kadar gelen ismine kavuşmuştur: Konya...
Konya İli, M.Ö. 7. bin yılından beri yerleşim yeri olmuş, pek çok medeniyete beşiklik etmiştir. Yazının M.Ö. 3500'de kullanılmaya başlattığı hatırlanacak olursa, Konya'nın, ülkemizin en eski yerleşim merkezleri arasında yer aldığı söylenebilir.
Çumra Çatalhöyük, sadece ülkemizin değil, Dünya ölçüsünde yemek kültürünün ilk defa başladığı, tarımın yapıldığı, ateşin kullanıldığı, yerleşik hayata geçildiği, vahşi hayvan saldırılarına karşı ortak savunmanın yapıldığı merkez olarak tanınır.
Çatalhöyük, Neolitik, Erbaba ve Karahöyük Kalkolitik, Alaeddin Tepesi, Eski Tunç Devri merkezleridir.
Tarih devirlerinde Hititler ve Lidyalılar, M.Ö. 6. yüzyılda Persler, M.Ö. 4. Yüzyılda Büyük İskender, Selevkoslar, Bergama krallığı, M.Ö. 2. yüzyılda Roma, M.S. 395'te Konya ve çevresine hakim oldular.
7. yüzyıl başlarında Sasaniler, bu yüzyılın ortalarında Muaviye komutasındaki Emeviler, şehri geçici olarak işgal ettiler.
10. yüzyıla kadar bir Bizans eyaleti olan Konya; Müslüman Araplar'ın akınlarına maruz kaldı. Malazgirt Zaferi'nden önce Konya'ya ilk gelen, Türk akıncıları Selçuklular oldu. (1069)
Büyük Selçuklu Sultanı Alparslan, 1071'de Bizans İmparatoru Romen Diyojen'i Malazgirt'te kesin bir yenilgiye uğratarak, Türkler'e Anadolu'nun Kapılarını açtı. Sultan Alparslan, zaferden sonra komutanlarına Anadolu'nun tamamen fethedilmesi görevini verdi.


http://konya.atspace.org/images/konya1.jpg

http://konya.atspace.org/images/konya2.jpg

http://konya.atspace.org/images/konya4.jpg

http://konya.atspace.org/images/konya3.jpg

ALAEDDİN CAMİİ
Anadolu Selçuklu Devri Konya'nın en büyük ve en eski camiisidir. Şehrin merkezinde yüksekçe bir hüyük olan Alaeddin Tepesi üzerine inşa edilmiştir. Selçuklu Sultanı Rükneddin Mesud I'in son zamanlarında başlanılmış, Kılıçaslan I I (1156-1192) devrinde inşatına devam edilmiş, Sultan Alaeddin Keykubad I tarafından 1221 yılında tamamlanarak hizmete açılmıştır.
Camii İslam mimarisi yapı tarzında inşa edilmiştir. Üzeri ağaç ve toprakla örtülmüştür. İçerisi Sütunlar ormanını andırmaktadır. Bizans ve klasik devirlere ait 41 taş mermer sütundan ibarettir. Camiinin en ilginç taraflarından birisi de minberidir.

Minber abanoz ağacından birbirine geçmiş olup, Anadolu Selçuklu ahşap işlemeciliğinin en güzel örnekleridir. 1155 yılında Ahlat'lı Mengum Berti tarafından yapılmış bir şaheserdir. Çinilerle süslü mihrabın önünde çini süslü kubbesiyle örtülmüş bir saha mevcuttur. Mihrap ve kubbelerin çinileri kısmen sökülmüştür.http://www.kononline.com/resimler/album/kucukalbum/alaaddineski.jpg

KARATAY MÜZESİ
Karatay Medresesi, Sultan İzzeddin Keykavus II. Devrinde Emir Celaleddin Karatay tarafından, 649 Hicri (1251 Miladi) yılında yaptırılmıştır. Mimarı bilinmemektedir. Osmanlılar Devrinde de kullanılan Medrese XIX. Yüzyılın sonlarında terk edilmiştir. Anadolu Selçuklu devri çini işçiliğinde önemli yeri bulunan Karatay Medresesi 1955 Yılında "Çini Eserler Müzesi" olarak ziyarete açılmıştır. Karatay Müzesinde, Beyşehir Gölü kenarındaki Kubad-Âbad Sarayı kazı buluntuları arasında olan duvar çinileri, çini ve cam tabaklar ile Konya ve yöresinde bulunan Selçuklu ve Osmanlı Dönemlerine ait çini ve seramik tabaklar, kandiller ve alçı buluntuları sergilenmektedir.
http://www.kononline.com/resimler/album/kucukalbum/karataymuzeeski.jpg

İNCE MİNARE MEDRESESelçuklu Veziri Sahip Ata Fahreddin Ali tarafından hadis ilmi okutulmak üzere (Hicri 663) 1254 yılında yaptırılmıştır. Mimarı Abdullah oğlu Kelük'tür. Selçuklu taş işçiliği şaheserlerinden olan taç kapısı üzerinde kabartmalı geometrik ve bitkisel bezemelerle birlikte Selçuklu sülüsüyle yazılmış "Yasin ve Fetih" sureleri vardır. Binanın iç mekanları avlu, eyvan, dershane, ve öğrenci hücrelerinden oluşur. Minare kaidesi kesme taşla kaplı tuğla malzeme kullanılarak yapılmış ve ön cephede akant yaprağı ile bezelidir. Yarı piramit formlu üçgenle ve oniki köşeli, gövde köşeleri turkuaz mavi sırlı tuğladan yapılmış çift şerefelidir. 1901'de yıldırım düşmesiyle birinci şerefeye kadar yıkılmıştır. 1956 yılında müze olarak açılmış olup Selçuklu, Beylikler ve Osmanlı dönemine ait taş ve ahşap eserler teşhir edilmektedir.http://www.kononline.com/resimler/eserler/inceminare.jpg


SAHİP ATA CAMİİ VE KÜLLİYESİAnadolu Selçuklu Devleti Vezirlerinden Sahip Ata tarafından 1258-1283 yılları arasında inşaa edilmiş olan mescid türbe, hanigâh ve hamamdan ibarettir. Mimarı Abdullah Bin Kellük'tür.http://www.kononline.com/resimler/eserler/sahipata.jpg


SIRÇALI MEDRESESırçalı Medrese 1242 yılında Bedreddin Muhlis tarafından Fıkıh ilmi okutturulmak için yaptırılmıştır. Açık Avlulu Medrese tipindedir. Sanat yönünden çok zengin Selçuklu, Beylikler ve Osmanlı devirlerine ait mezar taşları bulunmaktadır. http://www.kononline.com/resimler/eserler/sircali.jpg


KARAMANOĞULLARI DEVRİ ESERLERİHASBEY DAR'ÜL - HUFFAZIKaramanoğulları devri eserlerinden olan Hasbey Dar'ül Huffazı 1241 yılında Karamanoğlu Mehmet Bey tarafından hafızlar evi olarak yaptırılmıştır. http://www.kononline.com/resimler/eserler/hasbey.jpg


ŞERAFETTİN CAMİİCamiinin ilk banisi XIII. Yüzyılda Şeyh Şerafettin'dir. Daha sonraları 1444 yılında Karamanoğlu İbrahim Bey II. tarafından onarılmıştır. Zamanla harap olan camii, 1636 yılında Konya'lı Mehmet Çavuşoğlu Memi Bey tarafından yıktırılarak yeniden yapılmıştır. http://www.kononline.com/resimler/eserler/serafettin.jpg

OSMANLI DEVRİ ESERLERİAZİZİYE CAMİİ

Camii ilk defa 1671-1676 yıllarında Osmanlı Padişahı Sultan Mehmet IV'in Muhasibi Damat Mustafa Paşa tarafından yaptırılmıştır. 1876 yılında çıkan bir yangında camii yanmış, vakfın geliri ve Sultan Abdülaziz'in yardımları ile 1891 yılında yeniden inşa ettirilmiştir. http://www.kononline.com/resimler/album/kucukalbum/aziziye.jpg

SELİMİYE CAMİİ

Mevlana Türbesi yanındadır. Sultan Selim II. Şehzadeliği ve Konya Valiliği sırasında 1558'de yaptırılmaya başlanmış ve 1587'de bitmiştir. Klasik Osmanlı mimarisinin Konya'daki en güzel örneklerinden bir tanesidir. http://www.kononline.com/resimler/album/kucukalbum/turbegece.jpg


YUSUF AĞA KİTAPLIĞISelimiye Camiinin batı yönüne bitişiktir. 1795 yılında Kethüda Yusuf Ağa tarafından yaptırılmıştır. http://www.kononline.com/resimler/eserler/yusufaga.jpg


KONYA FUARIAlaaddin Tepesi'nin kuzeydoğu yönündedir. Konya'da üretilen malların sergilendiği standlar yer alır. Ayrıca fuar alanında çeşitli havuzlar, çay bahçeleri, restoranlar ve lunapark bulunmaktadır. 100.000 m2'lik alana yerleştirilmiştir. http://www.kononline.com/resimler/eserler/fuar.jpg

Diğer...MEVLÂNA MÜZESİ

Mevlâna Celaleddin'in Babası (Sultan-ül Ulema) Bahaddin Veled'e Selçuklu Sultanı tarafından hediye edilen gül bahçesine 1274 yılında bir türbe, 1396 yılında da Çini kaplı külah yapılmıştır. Mevlâna Celaleddin'in türbesi olan bu yer, 1927 yılında müze olarak ziyarete açılmıştır. İçinde dergah zamanından korunan Mevlâna'ya, mevleviliğe ait eserler, mevlevi musiki aletleri, hat, kumaş örnekleri, halı sergilenmektedir. 1993 yılında resmi kayıtlara göre 1.200.000 kişi ziyaret etmiştir. Anıtlar Kurulu kararı ile taban düzenlemesi 10 Aralık 1993 tarihinde gerçekleştirilmiştir.http://www.kononline.com/resimler/eserler/mevlana.jpg

ARKEOLOJİ MÜZESİ

1962 yılında ziyarete açılmıştır. Neolithik - Erken Bronz, Hitit, Frig, Grek, Roma ve Bizans devrine ait eserler teşhir edilmektedir. Çatalhüyük, Canhasan, Erbaba, Sızma, Karahüyük, Alaaddin Tepesi'ndeki kazılardan çıkan eserler sergilenmektedir. http://www.kononline.com/resimler/eserler/arkeoloji.jpg

ETNOĞRAFYA MÜZESİ

Konya giyimlerinin, el işlemelerinin, kemer, örme keseler, çeşitli etnoğrafik eserlerin, silah ve sikke kolleksiyonlarının teşhir edildiği müze, Larende caddesindedir. http://www.kononline.com/resimler/eserler/etnografya.jpg

ATATÜRK MÜZESİ

1912 yılında yapılan ev, 1928'de Konya'lılar tarafından Atatürk'e hediye edilmiştir. 1964 yılında müze olarak açılmıştır. İçinde Atatürk'e ait elbiseler, eşyalar, fotoğraflar ve belgeler sergilenmektedir. http://www.kononline.com/resimler/eserler/ataturk.jpg

KOYUNOĞLU ŞEHİR MÜZESİ

Geniş bir alan içinde 3.000 metrekare teşhir salonu bulunan müzenin birinci katında tabiat tarihi, giriş katında Anadolu Medeniyetleri, sikke bölümü ile sanat galerisi, üst katında etnoğrafya, halı, kilim ve yazma kitapları yer almaktadır. Aynı katta 20.000 ciltlik kütüphane bulunmaktadır. http://www.kononline.com/resimler/eserler/koyunoglu.jpg

BÖLGE YAZMA ESERLER KÜTÜPHANESİ

20 Temmuz 1984 yılında hizmete girmiştir. 1928 öncesinde el ile yazılan ve matbaada basılan devrin tarihini, coğrafyasını, edebiyatını, matematiğini, astronomisini, tıbbını ve dini ilimlerini içeren konularda yazılmış kitaplar araştırma yapanların hizmetine sunulmaktadır. Bu kitaplardan 4128 tanesi el yazması, 12433'ü matbudur. http://www.kononline.com/resimler/eserler/bolgeyazma.jpg

DİĞER...CamilerİPLİKÇİ CAMİİ Alaeddin Caddesi üzerindedir. Şemseddin Altınoba tarafından 1201 yılından sonra yaptırılmış, Somuncu Ebubekir tarafından genişletilmiş, yenilenmiştir. (1332) Cami İplikçiler çarşısında bulunduğu için İplikçi Camii adını almıştır.
1951-1960 yılları arasında Klasik Eserler Müzesi olarak kullanılan camii, 1960 yılında tekrar ibadete açılmıştır.SADRETTİN KONEVİ CAMİİ VE TÜRBESİKonya'nın Şeyh Sadrettin mahallesindedir. 1274 yılında yapılmıştır. Giriş kapısındaki kitabede adı geçen Sadrettin Konevi aslen Malatyalı olup, Konya'ya yerleşmiş, zamanın tanınmış bilginlerindendir. Muhiddin İbni Arabi'den tahsil ve terbiye görmüş, Konya'daki hanikâhında hadis ilimleri okutulmuştur. Mevlâna'ya derin bir sevgi ile bağlanmıştır.
Türbe, Camiinin doğusundaki avludadır. Açık türbeler tipinin ayakta kalan tek örneğidir. Türbenin şekli Selçuklu kümbetlerine benzer. Gövde açık, kaidesi mermer işleme olan türbenin üzerinde, köşeli bir tanbura oturan, kafes şeklinde ahşap bir külah vardır.KADI MÜRSEL (HACI HASAN) CAMİİHükümet konağının batısındadır. Güney duvarında bulunan kitabesine göre 812 H.-1409 M. Yılında ve Karamanoğlu Mehmet Bey zamanında Hacı Mustafa oğlu Mürsel tarafından yaptırılmıştır. Dikdörtgen planlı taş ve moloz dolgu yüksekçe bir tabana oturmaktadır. Üzeri çatı ile örülmüştür.KAPU CAMİİ Konya'da merkezde sarraflar (çıkrıkçılar) caddesi üzerindedir. Asıl adı İhyaiyye olup eski Konya Kalesinin kapılarından birinin çevresinde yer aldığından Kapı Camii adıyla anılır.
Cami ilk defa 1658 yılında Mevlevi Dergahı Postnişinlerinden Pir Hüseyin Çelebi tarafından yaptırılmıştır. Bir süre sonra yıkılan bu camiiyi 1811 yılında Konya Müftüsü Esenlilerlizade Seyyid Abdurrahman yenilemiş, 1867 yılında bir yangın, cami ile birlikte bu civarda vakıf dükkanları da yoketmiş. Bu olaydan bir yıl sonra camii üçüncü defa yeniden yapılmıştır. Bu yeni inşaasına dair 1285 H. (1868 M) tarihli kitabesi taç kapısı üzerinde yeralmaktadır.
Kapı Cami Konya'da yer alan Osmanlı Dönemi camilerinin en büyüğüdür. Kuzeyinde 10 mermer sütuna istinat eden yüksek bir son cemaat mahalli ve basık kemerli bir cümle kapısı vardır. Ayrıca doğu ve batı yönlerinde de birer kapısı bulunmaktadır.
Kesme taşlardan inşa edilen camiinin üzeri dıştan çatı, içten büyüklü küçüklü sekiz kubbe ile örtülüdür. Taş Mihrabı ve ahşap minberi sadedir.TURSUNOĞLU TAHİR PAŞA CAMİİAbdülaziz mahallesindedir. XV. Yüzyıl başlarında Konya eşrafından Tursunoğlu Mehmet Bey tarafından yaptırılmıştır. Beden duvarları taş, kubbe ise tuğladır. Camiinin kuzeyindeki kubbeli son cemaat mahallide tuğladan yapılmıştır. Tek şerefeli ve köşeli bir minaresi vardır. NAKİBOĞLU CAMİİCamii, Nakiboğlu mahallesindedir. Vakfiyesine göre Konya Müftüsü Nakib'ül Seyid İbrahim tarafından 1176 H. (1762 M.) yılında yaptırılmıştır. Kare planlı olup toptan yapılmıştır. Çatı ahşaptır. Kiremitle örtülmüştür.
Minaresi, 1178 H. (1764 M.) yılında Nakib'ül Hac Seyid İbrahim oğlu Mehmet Emin tarafından yaptırılmıştır.
Cami zamanla harap olduğu için 1926 yılında minaresi hariç, yıktırılarak yeniden yaptırılmıştır.

ÇATALHÖYÜK:
http://www.ozcivelek.com.tr/catalhoyuk_files/catal2.jpgÇatalhöyük, Konya'nın Çumra İlçesi sınırlarında olup, ilçenin 10 km. doğusunda yer almaktadır. Höyük, farklı yükseklikte iki tepe düzü olan bir tepe şeklindedir. Bu iki yükseltisi nedeniyle çatal sıfatını almıştır. Çatalhöyük 1958 yılında J. Mellaart tarafından keşfedilmiş, 1961-1963 ve 1965 yıllarında kazısı yapılmıştır. Yüksek tepenin batı yamacında yapılan araştırmalar neticesinde, 13 yapı katı açığa çıkarılmıştır. En erken yerleşim katı (1) ise M.Ö. 5500 yıllarına tarihlenmektedir. Stil kritiği yolu ile yapılan bu tarihleme, C 14 metodu ile de doğrulanmış bulunmaktadır. İlk yerleşme, ilk ev mimarisi ve ilk kutsal yapılara ait özgün buluntuları ile insanlık tarihine ışık tutan bir merkezdir.
Çatalhöyük'teki yerleşimin, yani şehirciliğin en iyi bilinen dönemi 7. ve 11. katlardadır. Dörtgen duvarlı evlerin duvarları birbirine bitişiktir. Ortak duvar yoktur, her evin kendi müstakil duvarı vardır. Evler ayrı ayrı planlanmış ve ihtiyaç duyulunca yanına başka bir ev yapılmıştır. Evlerin bitişik duvarları nedeniyle şehirde sokaklar mevcut değildir. Ulaşım düz damlar üzerinden olmaktadır. Şehri sınırlayan ve koruyan sur duvarları niteliğinde herhangi bir buluntuya rastlanmamıştır. Bina yapımında kullanılan malzeme kerpiç, ağaç ve kamıştır. Evlerin temel derinlikleri azdır. Duvarlar arasında ağaç dikmeler vardır. Bu dikmeler üzerine gelen kirişler düz tavanı taşımaktadır. Tavan üst örtüsü kamış üzerine sıkıştırılmış kil topraktır. Evler tek katlı olup, eve giriş damda açılan bir delikten merdivenle olmaktadır. Her ev bir oda ve bir depodan oluşur. Odaların içinde dörtgen ocaklar, duvarların ön kısımlarında taban döşemesinden yüksekliği 10-30 cm. arasında değişen sekiler ve duvar içinde dörtgen nişler bulunmaktadır. Duvarlar sıvalıdır, sıva üzeri beyaza boyandıktan sonra sarı, kırmızı ve siyah tonlarda resimler yapılmıştır. Kutsal odalar diğer odalara nazaran daha büyüktür. Bu evlerin içindeki duvar resimleri yanında ise orijinal boğa başı, koç başı ve geyik başlarının sıkıştırılmış kil ile konserve edilmiş trofeleri duvarlara aplike edilmiştir. Bunların yanında rölyef halinde insan figürleri ile hayvan figürleri de görünmektedir. Çatalhöyük'te duvar resimleri en erken 10. en geç 11. tabakada bulunmuştur. En güzel ve gelişmişleri ise 7. ve 5. tabakalara aittir. Bu resimler paleolitik insanın mağara duvarlarına yaptığı resimlerin bir gelenek olarak devamıdır. İnanç olarak avın bereketi için yapılan resimlerdir. Geç döneme doğru duvar resimlerinde ev sahnelerinin azaldığı ve kuş motifleri ile geometrik desenlerin ortaya çıktığı görülür.
http://www.ozcivelek.com.tr/catalhoyuk_files/catal1.jpgDuvarlara resmedilmiş olan akbabalar tarafından parçalanan başsız insan figürlerinin ölü gömme adetleri ile ilgili olduğu sanılmaktadır. Akbabalar tarafından et kısmı yenerek temizlenen kemikler toparlanarak hasırlardan yapılmış bir örtüye sarılır ve ev içindeki şekillerin altına gömülürdü. Şekiller altında yapılan araştırmalarda çok sayıda iskelet ortaya çıkarılmıştır. Ölü hediyesi olarak kemikten yapılmış aletler, renkli taşlar, kesici aletlerden taştan baltalar, deniz kabuğundan yapılmış boncuklar konmuştur. Çatalhöyük kazısında ele geçen heykelcikler bize ana tanrıça kültürünün (tapınma) başlangıcı ve zamanın inançları hakkında özgün bilgiler vermektedir. Pişmiş toprak ve taştan yapılmış bu heykelcikler 5 ila 15 cm. arasında değişen büyüklüktedir. Şişman, iri göğüslü, büyük kalçalı ve zaman zaman doğum yapar vaziyette tasvir edilmişlerdir. Bu özellikleri bolluk ve bereketi temsil etmeleri nedeniyledir. Çatalhöyük'te ele geçen alet ve malzemelerin hemen hepsi taş, pişmiş toprak, baltalar, sığ tabaklar, yüksek kabartma bereket tanrıçası motifleri ile süs eşyası olarak kullanılan bilezik ve kolyelerdir. Pişmiş topraktan iri taneli hamura sahip, çarksız siyah ve kiremit renkli kaplar ve çanaklar bulunmuştur. Ayrıca ana tanrıça ve mukaddes hayvan figürü de pişmiş topraktan yapılmıştır. Kemikten yapılmış kesici ve delici aletler ile obsidyenden yapılmış mızrak ve ok uçları Çatalhöyük'te kullanılan en önemli malzemelerdir.
Çatalhöyük'te 1996 yılına kadar kazı yapılmamış; bu yıldan itibaren İngiliz Arkeoloji Enstitüsü tarafından Ian Hodder başkanlığında kazılara devam edilmiştir. Kazı buluntuları Konya Arkeoloji Müzesi'ndedir. Bunların bir kısmı teşhir edilmiş, diğerleri ise depolarda koruma altına alınmış durumdadır.

KONYA YEMEKLERİ:
ETLİEKMEK

Konya'da bundan 60-70 yıl önce çarşıda katıkçı dükkanları ile tek tük aşçı dükkanı ve lokanta ile bol miktarda kebapçı dükkanı bulunuyor idi. Bu kebapçı dükkanları genellikle bugün Kebapçılar içi denilen yerde toplanmışlardı. Çarşı esnafı; lokanta yemeklarinden ziyade kebapçı dükkanlarında specillerle karın doyururdu. Çünkü lokantalardaki sulu yemeklerin en iyilerini evlerinde yiyebilirlerdi.
http://www.kononline.com/resimler/konya/etliekmek.gifEtliekmek, kuşbaşı köfte satılan kebapçı dükkanlarında hazırlanırdı. Bugün olduğu gibi hazırlanıp pişirilen yerde yenmezdi. Etliekmeğin içi dükkanlarda hazırlanır, çıraklar tarafından muhtelif yerlerde bulunan etliekmek fırınlarında pişirilir, dükkanda bekleyen müşterilere sunulurdu. Bu etliekmek fırınlarında bazıları Mahkeme Hamamı, Kayıklı Kahve ve Kunduracılar içinde bulunuyorlardı.

Kebapçı dükkanlarında hazırlanan etli ekmek içleri ise; kasaplardan gövde olarak gelen koyun etleri kalfalar tarafından parçalınırdı. Buna o günün deyimiyle et bozmak denilirdi. Her kebapçı dükkanının iş kapasitesine göre 10 ile 30 gövde arasında et gelebilirdi. Etler tezgahlar üzerine yatırılır, parçalama bıçaklarıyla ayrılır; kuşbaşılıklar, köftelikler ayrı bir tarafa konulur, etlerin sinirleri ayrılır ve etliekmek için ayrılan parçalar yarım metre boyundaki bir çift bıçakla kıyılırdı. Sebzeler de aynı şekilde doğranarak kıyılmış ete karıştırılırdı. Et hiç bir zaman makina ile çekilmezdi. Köfte etlerinde bile bıçak kullanılırdı. Bunun için hazırlanan bu içlere bıçakarası denilmiştir.
Normal etliekmeklerde 60 gr kıryma, 100 gr sebze (soğan, domates, biber) kullanılır. Bol etli isteyenlere ise 120 gr et, 100 gr sebze kullanılır. Onun için bu tip etliekmekler için bol deyimi kullanılırdı.
Ayrıntılarından bahsettiğimiz etliekmeğin ustalarından bahsetmemek haksızlık olur. En eski etliekmek ustaları olarak Selanikli Halil, Halepli Hasan, Kara Mustafa, Kılıcı Mustafa, Doruk Ahmet, Kebapçı Osman Vefa gibi isimleri sayılabilir.
Bugün ise önemli etliekmek lokantalarından bazıları Ali Baba, Havzan, Cemo vs. etliekmek lokantalarıdır.

FIRIN KEBABI
Koyunun muayyen yerlerinden alınan parçalar usulüyle iki aşamadan geçirilerek fırında pişirilerek hazıralanır. Yanına kuru soğan verilir.

http://www.kononline.com/resimler/konya/firinkebap.jpg
Konya'nın en ünlü fırın kebapçıları Hacı Şükrü, Gazyağcı ve Arif ustalardır. Gazyağcı Larende Caddesi'nde, Şükrü Bedesten'de, Arif usta Çarıkçılar içinde mesleklerini icra ederlerdi. Bu arada bazı aşçı dükkanlarını da unutmamak gerekir.

SU BÖREĞİ
MALZEMELER: 5 Ad.Yumurta, İki kaşık tereyağ, Yarım su bardağı su, 1 Kg Un, Biraz Tuz, 3 Baş soğan, 1 Kg Koyun kıyması, Karabiber, maydanoz
YAPILIŞI: Yumurta su ve tuz elle çırpılır. Güzelce yoğurulur. Sonra bezelere ayrılır. Onbeş;yirmi dakika dinlendirilir. Soğanlar bir kaşık veya iki kaşık zeytinyağında kavrulur. Sonra kıyma ilave edilir. Hepsi beraber kavrulur. Maydanoz incecik kıyılır içine ilave edilir. Soğumaya bırakılır. Sonra bezeler tek tek açılır biraz kurutulur bu arada ocakta kaynar su hazır bulunur. Açtığımız yufkalar tek tek içine atılır ve pişirilir. Ayrıca önceden hazırlanmış yağlanmıy tepsiye döşenir. Arasına hazırladığımız kıymalı iç yayılır. Tekrar üstüne yufkalar döşenir. En üste kuru yufka konur artık böreğimiz pişmeye hazırdır. Ocakta yavaş yavaş az ateşte pişirilir.

YOĞURT ÇORBASI
MALZEMELER: Tereyağı, 150 gr. yoğurt, 50 gr Pirinç, 80 gr mercimek, Nane, Etsuyu
YAPILIŞI: 8 kişilik tencereye, et suyunu ezdiğiniz yoğurduda katın hiç durmadan karıştırınız. Kaynayınca içine mercimek, pirinci ilave ediniz. Ve tekrar karıştırın bırakın. Çorba kaynayıncaya kadar bekleyin, kaynayınca bir iki kez daha karıştırın ve 2-3 dak. bekleyin. Çorbayı ateşten indirin ve tavanın içine tereyağı koyun iyice kızarınca tuz atın daha sonra ateşten indirin ve çorbanın üzerine naneyle birlikte dökün.

ETLİ TOPALAK
MALZEMESİ: 1 kg yağsız dana kıyması, 1 su bardağı köftelik bulgur, 1 ad. yumurta, 1 demet maydanoz, 2 yemek kaşığı un, Tuz-karabiber-kekik, 1 ad. soğan, 1 su bardağı haşlanmış nohut, 1 yemek kaşığı salça margarin yağı-etsuyu veya sıcak su
YAPILIŞI: Geniş bir kabın içine eti, bulguru, yumurtayı ince kıyılmış maydanozu, unu, soğanı, tuzu ve baharatları koyup köfte hazırlar gibi iyice yoğrulur. Macun haline gelince ufak ufak yuvarlaklar yapılır. Diğer tarafta genişçe bir tencereye iki yemek kaşığı margarini eritip içine bir kaşık un konup kavrulur. Salçasıda konduktan sonra nohutta katılarak 6-7 bardak sıcak su veya etsuyu konur. Kaynadıktan sonra diğer tarafta bekleyen etli malzememizi tencereye boşaltır. 15-20 dakika hafif ateşte pişirilir.

SAÇ BÖREĞİ
MALZEMELER: Yeteri kadar un, Tereyağı, Peynir, Ispanak
YAPILIŞI: Yeteri kadar hamur yoğrulur. Yapılacak içler hazırlanır. Hamur bezeler şeklinde hazırlanır. Hazırlanan bu bezeler yufka gibi açılır. İçine yapılacak olan (peynir veya ıspanak) konur ve saç ocağında pek gevrek olmamak şartıyla yiyecek olanın dişine göre pişirilir. Pişirilen bu brek yine yiyecek olanın kapasitesine göre yağlanır ve afiyetle yenir.

HÖŞMERİM
MALZEMELER:1 kg kaymak, Un, 1 çay bardağı su, Tuz, Pudra şekeri
YAPILIŞI: Geniş bir tavaya kaymağı koyarız. Bir bardak suyu da ilave eder. Alabildiği kadar unla karıştırılır. Hafif ateşte karıştırılarak iyice pişiririz. Tuzu da ilave edip pişince tavaya güzelce düzleriz. Hafif ateşin üzerinde kızartıp servis tabağına çeviririz. Biraz soğuduktan sonra pudra şekerini üzerine dökeriz.

BAMYA ÇORBASI
MALZEMELER: 250 gr kuşbaşı et, 150 gr kuru bamya, 3 soğan 2 kaşık margarin, 1 limon, tuz, su (et suyu), 1 kaşık salça
YAPILIŞI: Kuru bamya limonlu suda hafif haşlanır, süzülür. Bir tencerede et bir miktar su ilave edilerek yumuşayıncaya kadar pişirilir. Yağ ve ince doğranmış soğanlar konur. Kavrulur. Salça tuz limon, su (et suyu) ilave edilir. Su kaynamaya başlayınca haşlanmış bamyalar da konur. Özleşinceye kadar pişirilir. Suyu eksilirse sıcak su ilave edilir, sıcak sıcak servis yapılır.

UN HELVASI
MALZEMELER: Pemkez veya şekerden yapılmış şurup, 2 çay bardağı sıvı yağ, Yeteri miktarda un
YAPILIŞI: Pekmez kaynatılarak veya şekerden yapılan şurup kaynatılarak içine yeteri miktarda un konur. unu karıştırarak içindeki şuruba yediririz. İçinde hiç ekmez kalmayıncaya kadar karıştırılır. Sonra yağ ilave edilerek kızartılır.

ETLİ PİLAV
MALZEMELER: Nohut, Et suyu, 500 gr. Et, Tuz-Karabiber, Pirinç, Kişniş, 1 margarin
YAPILIŞI: Pirinç güzelce yıkanır. Öbür tarafta et suyu kaynar. Nohut haşlanır. Tavaya yağ konur. Eridikten sonra pirinç içine atılır. Hafif ateşte bekletildikten sonra üzerine suyu dökülür. Pişmeye bırakılır. Piştikten sonra üzerine kebap şeklinde et dökülür. Servis yapılır.

SAÇ ARASI
MALZEME: 2 yumurta, 1 çay bardağı zeytinyağı, Alabildiğine un, 1 kg kaymak
YAPILIŞI: Kaymak hariç diğer malzemeler yoğrulur. Hamur ince yufka halinde açılır. 1 yufka eritilen kaymakla yağlanır. Üzerine 2.bir yufka koyularak o da yağlanır. Dürülerek parça parça kesilir. Diğer bezelerde bu şekilde hazırlanır. Yağlanmış tepsiye döşenir. Ve kızartılır. Kızardıktan sonra üzerine pudra şekeri dökülerek servis yapılır.

YAPRAK SARMASI
MALZEMELER:1 kg ince çekilmiş koyun eti, 1 kg yaprak, bir bardak pirinç, Bir fincan ince bulgur (düğü), Bir baş irice kuru soğan, İki çorba kaşığı margarin veya tereyağ, Bir çorba kaşığı salça, Bir tutam maydanoz, Kırmızı biber ve tuz
YAPILIŞI: Etin içine yıkanmış pirinç, düğü, ince kıyılmış soğan, salça, maydanoz konulup, iyice yoğrulacak sonra tuz ve biber ilave edilerek biraz daha karıştırıldıktan sonra bir çay bardağı soğuk su ile yoğrularak öbür tarafta yıkayıp haşladığımız yaprakları, teker teker bohça şeklinde sarılarak tabanı yağlanmış tenceremize yerleştireceğiz. İki su bardağı sıcak su döküp kapağını kapattıktan sonra orta ateşte pişirilecek.

İRMİK HELVASI (6 KİŞİLİK)
MALZEMELER:1 su bardağı süt, 1 paket margarin, 2 su bardağı şeker, 1/2 paket irmik, 100 gr fındık, fıstık veya ceviz
YAPILIŞI: Margarin kısık ateşte eritilir. Üzerine irmik eklenir. Bir süre karıştırılır. Rengi buğdaysı olunca süt dökülür. İrmik kabarıncaya ve sütünü çekene kadar karıştırılır. Üzerine şeker ilave edilir.
Helvanın üzeri fındık, fıstık veya cevizle süslenir. İsteyen bu yemişleri içine katarak yapabilir.

PATATES BÖREĞİ ( 6 kişilik)
MALZEMELER:1 kg un, 1 kg patates, 250 gr peynir, Yeterince Tuz, Pakmaya
YAPILIŞI: Mayalı hamur kulakmemesi yumuşaklığında ılık su ile yoğularak kabarmaya bırakılır. Bu arada patates haşlanır. Haşlanmış patates püre haline getirilerek içine 250 gr. peynir ve tuz katılarak karıştırılır. Karışım normal bir patates büyüklüğünde top haline getirilir.
Kabarmış hamur 6 çeşit parçaya bölünerek beze tutulur. Bezeler elde biraz açılarak ortasına patates püresi konularak kapatılır. Daha sonra el arasında iki taraflı çevrilerek kullanılacak tavaya sığacak şekilde açılır. Bundan sonra kızgın sıvı yağda kızartılır. İsteğe göre içi açılarak içine tereyağ veya kaymak konur.

TERHON YAHNİSİ
MALZEMELER:1,5 kg parça kemik koyun eti, 2 yumurta, 1 servis kaşık dolusu süzme yoğurt, 1 çorba kaşığı un, Terhon, tuz, karabiber
YAPILIŞI: Eti haşlanıp suyu ayrılarak etleri didilir. Ayrıca bir kapta yoğurt yumurta ve un çırpılır. Diğer bir tencerede et suyu, etler ve terhon kaynatılarak hazırlamış olduğumuz karışım devamlı karışmak suretiyle ilave edilir. Artık servise hazırdır.

MEVLANA BÖREĞİ
MALZEMELER:1 çay bardağı yoğurt, 1 çay bardağı zeytinyağı, Biraz su, Yarım limon suyu, Biraz Tuz Alabildiği kadar un, (Ayrıca içi içir yarım kilo kadar zeytinyağı ile karışmış tereyağ)
YAPILIŞI:Bu malzemelerin hepsi konur ve güzelce yoğrulur. Küçük küçük bezeler ayrılır. Dinlenmeye bırakılır. Diğer tarafından bir iki baş soğan yarım kilo kıyma, 1 demet maydanoz, biraz karabiber. Soğanlar bir iki kaşık zeytinyağında kavrulur. Sonra kıyma da ilave edilerek kavrulur. Ateşten indikten sonra maydonozu ilave edilir. Diğer taraftan bezeler incecik açılır. Arası yağlanır tekrar açılır tekrar yağlanır. Ve bir bohça şeklinde dürülerek köşelere iç konulur ve kapatılır. Ondan sonra sıcak fırına sürülür.

ETLİ FIRIN YEMEĞİ
MALZEMESİ : 1 kg bıçak arası yağsız sığır eti, Orta-boy dört baş soğan, 5-6 diş sarımsak, tuz, biber, 1-1,5 su bardağı su, 1 kg un, 1 sana yağı, 1 ad. büyük patates
YAPILIŞI: Et tencereye konur,soğanlar doğranarak tencereye ilave edilir. Tuz ilave edilir. Bir kaşık margarin katılır. Et suyunu çekene kadar tencerenin kapağı kapanarak pişirilir.
Patates rendelenir,sarımsaklar ezilir ve tencereye ilave edilir. Patetes ezilene kadar kaynatılır. Söndürdükten sonra isteğe göre karabiber ilave edilir.
HAMURU: Undan yumuşak hamur yoğrulur ve iki eşit parçaya bölünür. Bölünen hamurlar oklava yla ayrı ayrı açılır ve eritilmiş sana yağı üzerinde gezdirilir. Açılan ve yağlanmış olan hamurlar katmer şeklinde kıvrılır. Daha sonra katmer haline getirilmiş hamur parçalarından biri alınarak fırın tepsisine serilir. Daha önce hazırlanmış olan et ,tepsinin üzerine örtülür. Bundan sonra iki hamur parçasının kenarları birbirine iyice yapıştırılır. Kızgın fırına sürülerek kızarıncaya kadar bekletilir. Kızardıktan sonra servis yapılır.

ZERDE
MALZEMESİ: 1Kğ. Pirinç, 3 litre su , yarım kğ.şeker
YAPILIŞI: Önce pirinç ile su kaynatılır .Sonra şeker atılır.Yine kaynatılır. Başka bir kaba boşaltılır. Soğuncaya kadar bekletilir ve servis yapılır.

ARABAŞI ÇORBASI
MALZEMESİ: Bir miktar su, Bir miktar un, 1 tane horoz, 1 kaşık karabiber, 1 paket yağ, 1 tane limon
ÇORBA YAPILIŞI: Bir miktar un, bol yağda kırmızılaşıncaya kadar kadar kavrulur.Daha önce pişmiş olan horoz kavrulmuş olan unun üzerine ince ince didilerek konur.Bir miktar tavuk suyu eklenir. 20 dakika kaynadıktan sonra limon ve karabiber ilave edilir. Daha sonra hamuru ile birlikte servis yapılır.
ARABAŞI HAMURU:Tencereye normal bir şekilde su konarak iyice kaynatılır.Kaynayan suyun içine azar azar un konarak tahta kaşık ile karıştırılır. Belli bir kıvama gelince un konulmadan hamur karıştırılarak iyice pişirilir.Daha sonra hamurun kolay dağılması için tepsi su ile ıslatılarak hamur tepsiye dökülerek soğutulur. Daha sonra çorba ile servis yapılır.

PAPARA (4 KİŞİLİK)
HAZIRLANIŞI: Ekmekler derin bir tabağa doğranır. ayrı bir yerde tereyağı kızartılır. Ve soğanlar düzgün birşekilde doğranıp, salça ile birlikte tereyağında kızartılır. Yeteri miktarda su ilave edildikten sonra, suyun kaynamasını bekleriz. Su kaynadıktan sonra içine ufalanmış tulum peyniri ilave edilir. Biraz daha kaynadıktan sonra tencere ateşten alınır. Ve bu oluşan karışımı daha önceden doğradığımız ekmeklerin üzerine dökülür. Üzeri karabiber ve maydanoz ile süslenir.

ÇERKEZ BÖREĞİ
MALZEMELER: Pakmaya, Tuz, Patates, Peynir
YAPILIŞI: Hamuruna pakmaya ve tuz katılır. Hamur ekşiyinceye kadar bi süre bekletilir. Hamurun ekşimesi, beklerken biryandan da içini hazırlarız. İçinin malzemesi: Patates, Peynir ve tuzdur. Patates haşlanır. Rendelenir peynir tuz katılır top şeklinde hazırlanır. Ekmek bezesi kadar hamur alınır, elde hamur kalın olarak açılır. op şeklinde hazırladığımız patatesler hamurun içine konur. Ağzı elle kapatılır. Düz bir yere konulur. elle açılır. Kızarmış sıvı yağda kızartılır. Kızardıktan sonra servis yapılır.

TANDIR BÖREĞİ
MALZEMELER: 4 kg un, 1 kg kıyma, 1 kg peynir, Yarım kg tereyağ, 4 baş soğan, Maydanoz, Kırmızı biber
YAPILIŞI: Unu mayalayıp hamur yapacaksınız. Kıymayı suyu çekilecek kadar kavuracaksınız. Soğanı doğrayacaksınız. Peynir kırmızı biber ve maydanozla karıştırarak iç hazırlayacaksınız. Hamur ekşiyinceye kadar tandır yakılıp hazırlanacak. Daha sonra hamurdan börek yapılıp tandıra yapıştırılacak.

DİLBERDUDAĞI BAKLAVASI
MALZEMELER: 1 yumurta, 1 yemek kaşığı yoğurt, 1 çay bardağı zeytinyağı, 1/2 kg süt, 1 tatlı kaşığı tuz, ceviz içi, Belli bir ölçüde un
YAPILIŞI: ılık sütün içine zeytinyağını, tuzu, yoğurdu, yumurtayı döküp karıştıracak. Daha sonra bunun içine un ilave edilir. Daha sonra elde edilen hamurdan 20 beze yapılarak açılır. Bundan sonra bezeler tepsinin içine konulup yuvarlak biçimlerde kesilir. Bunlar içine ceviz konarak fırın tepsisine yerleştirilir. Tepsinin dolmasından sonra tereyağı kızartılarak üzerine serpilir. Sonra fırına konularak kızartılır.

KAYGANA TATLISI
MALZEMELER: 5 yumurta, 1 kilo süt, Kabartma tozu, Un, tuz
YAPILIŞI: Yumurta iyice çırpılacak. Sütle karıştırılacak. İçine aldığı kadar ün, bir tutam tuz ve kabartma tosu atılarak iyice karıştırılarak kızgın yağda kaşıkla biraz biraz dökülerek kızartılacak. Hazırlanmış olan şurup tatlının üzerine dökülecek. Servise sunulacak

İSMİL KASABASI:
Kaplıcası ile gelişen beldemiz İsmil Kasabası

“İsfahan’dan çıktım, çektim besmele;
Hamd-ü sena olsun geldim İsmil’e”
Atamız yüce Mevlâna’nın Belh’ten sonraki durağı İsfahan’dan çıkıp Anadolu’yu geçerken göç güzergahında konakladığı İsmil için söylemiş olduğu bu beyit; kasabanın girişine yerleştirilen “Hoş Geldiniz” panosunda yerini almış ve oraya öylesine yakışmış ki, deyim yerindeyse İsmil’in şeref Madalyası gibi durmakta...
Konya Ovası’ında yüzyıllardır önemli bir ulaşım ve yerleşim merkezi olmuş, tarımsal potansiyeli ve zenginliğiyle ünlenmiş, günümüzde bu özelliğine kaplıcalar halkasını da eklemiş İsmil Kasabamızdan selamlar herkese. Torunu olma şerefiyle övündüğümüz Mevlâna Hazretleri başta olmak üzere, ticaret ve hac kervanlarına yüzlerce yıl ev sahipliği etme onurunu yaşamış bu ayrıcalıklı belde, gazetemizin bu ayki konuğu olacak.
2 Eylül’de ziyaret ettiğimiz İsmil için yaptığımız kaynak araştırmalarımızdan, bilgilerine başvurup çok faydalandığımız Belediye Başkanı sayın Niyazi Aslantaş’dan edindiğimiz bilgilerin ışığında; kasaba tarihinin, Türkler’in Anadolu’da yapılanmasıyla eş zamanlı olduğunu söyleyebiliriz. İsmil’in ilk kurucusunun Larende’li Hacı İsmail-i Horasani olduğu kabul edilir. “Hacı İsmail” adıyla anılan bir çiftlikle başlayan yerleşimin zaman içinde bir köye dönüştüğü ve “İsmil” şeklinde telaffuz edilmeye başlandığı, bu yerleşimi de Horasan’dan gelen Türkmenler’in oluşturduğu anlaşılmaktadır. Yazılı kaynak taramalarımızda, Fatih’in Ankara Kuyud-u Hakaniye arşivinde, Konya’nın Sahra Nahiyesi’ne bağlı İsmil’den bahisle Horasan’dan gelen Hacı İsmail’in buraya yerleştiğinden söz edildiğini öğreniyoruz. Ayrıca, tarihi vesikaların dipnotlarında; Selçuklu Sultanı Alaaddin Keykubat zamanında kasabanın orta kısmında “Menzil Han” adıyla iki tane han ve birde kuyu yapıldığı, bu hanlar ve kuyuları Hicaz’a giden yolcuların ve ticaret kervanlarının konaklama ve barınma yeri olarak kullandık larını öğrendik. Bu bilgileri biraraya getirdiğimizde, Mevlana ve Alaaddin Keykubat devrinde var olan bir yerleşim alanından ve enaz 750 yıllık bir geçmişi olan İsmil’den söz ediyoruz demektir. Bu bilgileri, İsmil’le ilgili araştırmaların yer aldığı, sayın Ali Sabri Aka tarafından hazırlanan 1998 yılı basımı “İsmil’in Monoğrafyası” adlı Selçuk Üniversitesi yayınından yararlanarak naklediyorum. Belediye Başkanımın görüş ve yorumlarından da çok yararlandı ğımı özellikle vurgulamak istiyorum. Bu araştırma çalışmasına emek verip kalıcı bir eser meydana getiren sayın A.Sabri Aka’ya ve bilgileri derlememize yardımcı olup yakın alakasını esirgemeyen değerli Başkanıma minnettarlığımızı ifade ediyor saygılar sunuyoruz...
Sözü bugünün İsmil’ine getirecek olursak, son sayıma göre tescil edilmiş 7300 nüfusu, yaklaşık %50 si sulanan 350 bin dekar tarım arazisi, 10 bin küçükbaş ve 7-8 bin büyükbaş hayvan varlığıyla bölgenin en büyük tarımsal potansiyelini oluşturan, geçimi tarım ve hayvancılığa endeksli tipik bir Anadolu Beldesi. İlimizin doğusunda 50 km mesafede kurulu, tarihte her dönem hissettirdiği önemini ve konumunu koruyan, 1956 yılından bu yana Belediye teşkilatlanmasıyla yönetilen İsmil; aslında bir kasabadan daha çok, bir şehir görüntüsü ve duruşuna sahip. Yaz aylarında nüfusun 10 bini geçtiği beldenin, ticari,sanayi ve ekonomik potansiyeliyle pekçok ilçeden büyük oluşu, yeni yapılaşma hamleleri ve alt yapısıyla; ayrıca Ülkemizin en ünlü termal tesislerinin merkezi olmaya aday özelliğiyle de geleceğin kenti olmaya hazır bir İsmil var karşımızda. 1956-57’li yıllarda Doğu Türkistan’dan ve daha sonraki yıllarda Bulgaristan ve Afganistan’dan göç eden kardeşlerimizi de bağrına basıp barındırarak ekmeğini -aşını paylaşan İsmil’imiz her daim büyüklüğüne yakışanı yapmış müstesna bir kasaba. şekerpancarı ve hububat üretiminin merkezi olarak, milli ekonomiye, bölgesine ve Ülkesine kattıklarıyla en büyükler arasında sayabileceğimiz İsmil üreticisine bu Yurdun insanları olarak bizlerde minnettarız elbette. Günümüzün ve geleceğin en büyük problemi kuraklıkla gelen su sorunu aşılabilirse, İsmil; geleceğin kenti ve bereketin pınarıolarak kaynamaya devam edecek, aşılamazsa ki Allah korusun o zaman İsmil ve bütün ovada kara günler kaçınılmaz. Yüce Yaradan bereketli yağışlarla bu sıkıntılarımızdan ve derin endişelerimizden kurtarsın hepimizi. Devletimiz, yönetenlerimiz de artık çiftçimiz ve hepimiz için bir karasevdaya dönüşen “KOP PROJESİ” ni hayata geçirsin, yoksa herşey için çok geç olacak! Bütün insanoğlu, hepimize; dengesini bozduğumuz doğa faturasını kesmeye, bedelini ağır ödetmeye başladı. Su kaynaklarımızı bilinçsiz ve aşırı kullanarak özellikle yeraltı kaynaklarını tehlikeye soktuğumuzu, Tuz Gölü Havzasının tehdidinin arttığını konunun uzmanları hemen hergün yazılı ve görsel yayınlarla duyurmanın, tedbir almanın çabası içindeler.Allah yardımcımız olsun...
Yazımızı bu karamsar ortamdan çıkarıp yeniden İsmil’e dönelim. Devlet hizmetinden gelmiş, deneyimli, eğitimli ve görgülü bir Belediye Başkanı tanıdık İsmil’de. Kasabasına kendini adayanlardan.Önce İsmilliler Derneği’nde beldesine borcunu ödemeye çalışmış anlayacağınız tam bir teşkilatçı. Buradan, bize zaman ayırıp konukseverliğini esirgemeyen mütevazi insan Niyazi Başkan’a teşekkürlerimizi sunmadan geçemiyorum. Beldesinde kendisine her konuda sorular sorup bilgi aldık. Eğitim, sağlık, sosyal ve ekonomik hertürlü temel konulardan sohbet açtık. Eğitim düzeyinin bugün İsmil’de iyi durumda olduğunu, okumuş yetişmiş pekçok insanlarının olduğunu, şu anda İsmil’li üst düzey akademik kariyerli en az 50-60 kişilik yetişmiş Devlet-Millet hizmetinde ki evlatlarıyla belde insanının gururlandığını gördük. Kasabada 1967 yılında açılan ortaokul ile atılan temelin bugün sonuçlarının alındığının altını çiziyor başkan. “Sadece tarım ve hayvancılık insanımıza yetmiyor artık. Bölüne bölüne küçülen tarım alanları,kuraklık, erezyon vb sorunlar bu yapıyı tehdit etmekte. Hergün Konya’ya günübirlik gidip gelen 300 gencimiz kalfa, çırak yada usta olarak çalışıp üretime katılır. Muvaffak olup kendi işini Vilayette kuranlarda çok” diyerek gelişen bir İsmil’den söz ediyor Başkan.Belde içinde geziyoruz,fotoğraflar çekiyoruz. Neleri başardıklarını soruyorum Başkan ve ekibine. Çarşı içinde 13 bin metrekaresi sıcak ve belde içinde de 10 km soğuk asfalt yaptıklarını, Adana yoluna birçok altgeçit yaptırdıklarını, çocuklar için birçok oyun parkı düzenlemesi, iki yeni kuyuya enerji kaynağı götürerek 1000 dekar alanı sulu tarıma kazandırdıklarını ayrıca Belediye Kaplıca Evlerine 12 tane yeni modern tesis ilave ettiklerini sıraladı. Yeni kaplıca evlerini görmeye gittiğimizde hepsinin dolu olduğunu, hizmete gireli iki ay olduğunu ve hepsinin %100 doluluk oranıyla çalıştırıldığını ve yoğun talep olduğunu tesbit ettik. İçeride aileler olduğu için sadece dışarıdan fotoğraflar çekebildik, gerçekten çok albenili ve şirin evler yapmışlar. Biz orada incelemeler yaparken, Karapınar’lı olduğunu beyan eden bir bey amca ailesiyle kaplıcada sağlık amaçlı tatil yaptığını, bu güzel yeni tesisler için Başkana teşekkürlerini iletiyordu. Kaplıcadan söz açmışken, Kasabada şu an biri Belediye tarafından diğeri de bir Holding tarafından işletilen termal tesisler var. Bilimsel araştırmalar sonucu Ülkemizin en zengin minerallerini içeren bu Allah vergisi kaynağa 1994 yılında kavuşulmuş. Hikayesi çok geniş ama benim yerim dar ve meselenin beni aşan boyutları var. İsmil’i kuzey-güney doğrultuda kesen Konya Ovası’nın Büyük Doğu Fayından çıkmış bu nimet. Neden üzerine beşyıldızlı oteller, devremülkler, yeşil alanlar kurulamadı? neden ekonomik değere dönüştürülüp İsmil ve yöresi pastadan payına düşeni alamadı? doğrusu hep merak etmişimdir. Sebepleri neler ise olumsuzluklar ortadan kaldırılmalı, İsmil’imizin tanıtımı hakettiği şekilde yapılmalı, kamuoyunun ve yetkililerin desteği alınmalı diye düşünüyorum. Bir Konya’lı olarak duygu ve düşüncelerimi ortaya koymak için yazıyorum bunları. Belediye Başkanımızın gayretleri umarız netice verir ve büyük hedeflere varılarak İsmil hak ettiği yerlere gelir...
Son ve önemli bir konuya da değinerek yazımı bitirmek istiyorum. Elimdeki bir telefon rehberine bakıyorum, 1999 yılında basımını İsmil Belediyesinin yaptırdığı ve üzerine siyah-beyaz 1970 İsmil’inin fotoğrafı basılmış. Birtane ağacın olmadığı bir İsmil Fotoğrafı. O günden bu yana çok şey değişmiş tabiki, sadece bu yıl Konya şeker Fabrikası desteğiyle ikibin ağaç dikilmiş. Belediye Başkanı gazetemiz aracılığıyla Konya şeker’in çok değerli yöneticilerine bir kere daha minnettar olduklarını belirtmemizi rica ettiler, bizde can baş üstüne koyarak bu kutsal hizmete imza koyanların Allah yolunu açık etsin diyoruz.
İsmil’liyim diyen herkese selam ve saygılarımı sunuyorum...

Ismil Kaplica ve Termal Tatil Köyü

Ismil Kaplica ve Termal Tesisleri Konya'nin dogusundadir. Eregli-Karapinar yolu üzerinde 50. km.'de Ismil Kasabasi'nin yanibasindadir. Türkiye'nin ve Dünya'nin çesitli merkezlerinden gelen insanlarin Kültür-Ticaret sanat baglantilariyla bütünlestirilecek olan kompleks hem bir kaplica ve termal tesisi olarak sifa kaynagi, hem tasarim ve dizayniyla tatil ve dinlenme merkezi, hem de bütün canliligi ile turizm merkezi konumunda, insanlarimizin tabi ihtiyaçlari ile sosyo-kültürel degerlerinin ve manevi-etik normlarinin ön plana çikarildigi termal komplekste bütün bu ihtiyaç ve degerler evlerin mimari yapilarindan ahsap lambri tasarimlarina, saglik istasyonlarinda kaplica kür merkezlerine, açik kapali termal havuzlardan tüm görsel güzelliklere yansitildi.

Belirli noktalarda kus için barinaklarin olusturulacagi ismil kaplicalari ve Termal Kompleksi fizik tedavi rehabilitasyon merkezi termal basinçli duslar, halka açik bölümler, Içme Inhilasyon, çamur terapi masaj, jimnastik salonlari, su oyunlarinin yapilabilecegi termal havuzlar, yürüyüs parkurlari, güneslenme, eglence mekanlari, marketi, otoparki, botanik bahçesi, tenis ve golf sahalari, seracilik ve tibbi bitki üretim merkezleri seklinde tasarlanan Ismil Kapilacalari gelecekte Dünyaca ünlü bir termal merkez olabilecektir

KONYA KAPLICALARI:

Ilgın Kaplıcaları (Ilgın)

Konya Ilgın ilçesinin doğusunda, Ilgın-Akşehir yolunun 2.km.sinde bulunan kaplıcanın suyu Hipertermal, hipotonik ve radyoaktif bir maden suyudur. Bikarbonat, kalsiyum, sodyum, karbondioksit içermektedir.

Suyun sıcaklığı 42 oC’dir. İçme, banyo ve inhalasyon kürü olarak yararlanılmaktadır. Kaplıca suyunun kadın hastalıkları, cilt, romatizma, sinir, karaciğer ve safra yolları ile metabolizma hastalıklarının tedavisine iyi gelmektedir.

Bu kaplıca Selçuklu Sultanı Alâeddin Keykubat tarafından ilk Türk hamamı olarak yaptırılmıştır. Döneminde şifa merkezi olarak nitelendirilmiştir.

Aşağı Çiğil Kaynak Suyu (Ilgın)

Konya Ilgın ilçesine bağlı Aşağıçiği kasabasının yakınında bulunan Kumdöken mevkiinde, çamlık içerisinde yeraltından kaynayan suyun böbrek hastalıklarına iyi geldiği bilinmektedir.

Yerköprü Karasu Ilıcası (Hadım)

Konya Hadım ilçesi Yerköprü Hidroelektrik Santrali yakınında bulunan Karasu Ilıcası’nın suyu kükürt mineralleri içermektedir. Bu ılıcanın suyunun cilt hastalıkları tedavisine iyi geldiği bilinmektedir.

İsmil Kaplıcası (Karatay)

Konya Karatay ilçesi, İsmil bucağında bulunan bu kaplıca Ereğli-Karapınar yolu üzerindedir. Kaplıcanın suyunun fizik tedavisinde önemli bir rolü bulunmaktadır. Ayrıca burada çamur terapisi de yapılmaktadır. Kaplıcanın yanında tesisler, sağlık istasyonları, kür merkezleri ve termal havuzları bulunmaktadır.

Seydişehir Ilıcası (Seydişehir)

Konya Seydişehir ilçesinin 1 km. kuzeyinde, yüksek bir yamaçta farklı yerlerden kaynaklanan Ilıca Kaplıcası MÖ. Yıllarda da kullanıldığı sanılmaktadır. Ilıcanın suyu 32 C. Sıcaklıkta olup, hidrokarbonat, kalsiyum ve bromür içermektedir.

Kaplıcanın suyunun cilt, kadın hastalıkları ve kemik tedavisine iyi geldiği söylenmektedir.

AŞAĞIÇİĞİL KASABASI:
http://img517.imageshack.us/img517/3466/a43vb2.jpg

AŞAĞIÇİĞİL'İN TARİHÇESİ:
Çiğil İsmi Orta çağda Orta Asya' da yaşayan ve Karahanlılar Devletini Karluk Türklerinin Çiğil boyundan gelmektedir.Karahanlılar önce Karluk Türklerinin Çiğil boyunun başında tarih sahnesine çıkmışlardır. Tarih kitaplarında Çiğillilerin güzellikleri ve cesaretleri ile tanındıkları,iyi huylu ve yardımsever insanlar oldukları yazılıdır. Çiğillerde hiçbir mangoloidlik ( gözleri çekik,elmacık kemikleri çıkık) izine rastlanmamıştır. Tipleri bu günkü Anadolu Türk tipi idi.
1071 Malazgirt zaferiyle Anadolu fetedilmiş ve Çiğillerde diğer Türk boyları gibi göç ederek Anadolu'nun çeşitli bölgelerine yayılmışlardır. Kahramanmaraş bölgesinde,Konya bölgesinde Çiğil adı verilen yerleşim merkezleri vardır.Ayrıca Denizli' nin Çivril ve İzmir'in Çiğli İlçelerinin,Çiğil isminin değişikliğe uğraması sonucu bu adları aldığı sanılmaktadır. Konya bölgesine yerleşen Çiğil Türkleri aynı adı taşıyan yerleşim birimleri kurmuşlar,arazinin meyilliğine göre yukarıda bulunan yerleşim birimlerine Yukarıçiğil,Aşağıda bulunan yerleşim birimine' de Aşağıçiğil adı verilmiştir. Bu gün bu iki Çiğil birleşmiş durumdadır.
Yarı yerleşik yarı göçebe olarak başlayan Aşağıçiğil' deki hayat Osmanlı döneminde köy olarak devam etmiş olup 1917 Yılında Belediyelik verilmiş olup 1926 Yılında Resmi olarak Belde Belediyesi ilan edilmiştir. Beldemizde 1954 Yıllarında Adliye,Cezaevi,Nüfus Müdürlüğü,Orman dairesi gibi resmi kurumlar kurulmuş olup 1966 Yılı ilk yarısında Nüfus müdürlüğü 1980 li yılarlıda Adliye ve Cezaevi,1994 Yıllarında Orman dairesi ve işletme şefliği çeşitli sebeplerden dolayı kaldırılmıştır. Ayrıca 1990 lı Yıllarda gelen Zaarat Bankası 2004 yılında İlçe olmadığı için beldeden alınarak Derbent' e kaldırılmıştır.

COĞRAFİ YAPISI :
Konya İli Ilgın İlçesi hudutları içerisinde,Ilgın – Beyşehir yolu üzerinde kurulmuş olan Aşağıçiğil Konya İl Merkezine 85 Km . Ilgın İlçe merkezine 33 Km . uzaklıktadır.
Denizden yüksekliği 1300 Metredir.Yüz ölçümü 84.5 km . dir.
Kasabanın dört tarafı sultan dağlarının uzantıları ile çevrilmiştir bu dağların en mühüm tepeleri bozburun tepesi (1549),Kayabaşı (1489) , Dede çamı (1558) , Çamurluk (1579) , Hamzalar (1516) , rakımlıdırlar. Dağlar arasında yer yer düzlüklere rastlanır. Bu düzlüklerde tarım arazisi olarak kullanılmaktadır.
En önemli akarsuyu Aladağ,Yukarıçiğil,Belekler kolları ile beslenen Çiğil çayı olup,Kasabanın içinden geçerek Ilgın Çavuşçu gölüne dökülür.
Aşağıçiğil bölgesinin iklimi kışın soğuk ve kar yağışlı,İlk baharda bilhassa Nisan ve Mayıs ayları yağışlı,yaz ayları ise sıcak ve kurak geçer Metre kareye Kğ.olarak ilkbaharda 35 yazın 8 Sanbaharda 64.3 kış aylarında ortalama olarak 49.54 yağış düşer En sıcak ay ortalama 30 derece en soğuk ay ortalama 12 derece En soğuk ay Ocak En sıcak ay Temmuz Ayı dır.
Bitki örtüsünün genel görünümü orman şeklindedir.Mevcut bitki örtüsü % 50 Orman,%5 Mera,% 44 Ekili alan ve % 1 tarım dışı yerleşim alanıdır.
Aşağıçiğil Çevresi meyveciliğe ve bağcılığa çok elverişlidir.
Sınırları güneyinde Dığrak,Gökbudak,Gökçekuyu ve Karaali, Güney doğusunda Yassıören,
Doğusunda Derbent, Belekler,Yukarıçiğil, Kuzeyinde Çatak
Kuzey batısında Balkı,Başköy bulunmaktadır.

NÜFUSU:
Kasabamız Nüfusu 2000 Yılı Nüfus sayımına göre 10.960 Nüfusa sahip büyük bir belde Belediyesidir.

İDARİ YAPISI:
Kasabamız katma bütçe ile idare olup 1 Adet Belediye Başkanı, 11 Adet Belediye Meclis üyesi, 25 Adet Memuru ve 12 Adet geçici işçi ile hizmet vermektedir.Kasabamızda 6 adet Mahalle olup her mahallede 1 muhtar olmak üzere 6 adet muhtar bulunmakta Belediyemize ait 1 adet Reault 19 hizmet aracı, 2 adet M 29 İveco ve 1 Adet V 8 Mercedes yolcu otobüsü ile haftanın her günü sürekli Ilgın İlçesine ve Konya İline yolcu taşıması yapılmakta,Belediyemiz hizmetlerini ürüten 2 adet Kepçe ,1 Adet Grayder,1 adet Mercedes koyman,1 adet AS 900 kamyon ile İmar hizmetleri yürütülmekte,1 adet 50 NC,BMC,Ştayır Traktör ve Çöp konteyneri ile Temizlik işleri yürütülmekte. 2 adet İtfaiye aracı ve 1 adet sondaj kamyonu bulunmaktadır.
a) Belediyemizce yaptırılan tam otomatik 4 Wals 60 ton kapasiteli un fabrikası Kasabamız ve etrafındaki yerleşim yerlerine hizmet vermektedir.
b) Belediyemizce Kasabamız gençlerini futbol oynamaları için futbol sahası ve soyunma odaları 2004 Yılında yapılmış olup şu anda hizmet vermektedir.
c) Belediyemizce Kasabamız elmalı dere mevkisinde bulunan sanayi sitesi belediyemiz tarafından yapılarak sanayicilere satışı yapılmış olup; Su anda hizmet vermektedir.
d) Belediyemizce Kasabamız elmalı dere mevkisinde sanayinin bulunduğu yerde Kum eleme, Yıkama ve Kırma tesisi kurulmuş olup Belediyemizin, Kasabamız halkının kum ihtiyacını karşılayarak civar beldelere kum satılmaktadır.

SOSYAL YAPI:
Aşağıçiğil halkı bir birine bağlı bir topluluktur. Dayanışmanın en güzel örnekleri görülebilir. Zenginle fakir arasında derin uçurumlar yoktur.Ailelerin gelir seviyeleri bir binine yakındır.Bu bakımdan zengin.fakir veya patron işçi gibi gruplaşma yoktur. Misafir perver, örf ve adetlerine bağlı kalmakla beraber,çağdaş gelişmelere her zaman açıktırlar.Hemen hemen her ailenin en az bir ferdi kamu ve özel kuruluşlarda görevli olduğundan Türkiye'nin çoğu Vilayeti ile irtibat kurmuştur.Bu sebeple Türkiye' deki gelişmeleri yeterince takip etmektedir.
Çiğil halkı Tarihi örf ve adetleri itibari ile hemojen bir topluluk arz eder.Buna karşılık yukarıda belirtildiği gibi gelişmelere açıktır.Çağdaş gelişmeler Türk İslam sentezine geçilerek yorumlanır.

EĞİTİM:
Kasabamızda 2 adet ilkokul bulunmakta bu okullarda 800 yakın öğrenci bulunmakta, 1 adet sekiz yıllık İlköğretim okulu olup bu okulda 600 öğrenci bulunmakta ve 1 adet lise'de 200 öğrenci bulunmaktadır. Ayrıca Kasabamızda 1 adet Erkek öğrenci pansiyonu 1 adet Kız öğrenci pansiyonu bulunmaktadır.

SAĞLIK:
Kasabamızda Sağlık kuruluşu olarak 1 adet Sağlık ocağı binası ve 4 adet Lojmanı 1 doktur 1 adet Ebe,1 adet hemşire,1 adet hizmetli ve 1 adet tam donanımlı Ambulansı bulunarak Kasaba halkına hizmet vermektedir.

TURİZİM:
Aşağıçiğil Kasabasında Turizm açısından ilginç yerler vardır. Ne yazıkki şimdiye kadar bu yöne gereği kadar değinilmemiş gerekli reklam yapılmamıştır. Kasabamızda bulunan Turistik yerleri şöyle sıralaya biliriz.
1-Kasabamızın kuzey batısında ve Kasabaya 5 Km . uzaklıkta çam ormanları arasında Kum döken su bulunmakta olup; Yıllardır var olan ve bilinen, zirvesindeki bu su halkın ve sıfa arayan hastaların daha kolay erişmesi ve Mesire alanı olarak kullana bilmesi amacıyla 2 yıl önce bu suyu Orman bölge Müdürlüğünden izin alınarak daha düzlük bir alana indirilmiş olup;buraya Piknik mesire alanı yapılmıştır.her yıl kum döken şenlikleri adı altında şenlik düzenlenmektedir.
2-Kasabamızda çok sayıda mağara bulunmaktadır.
a) Söğütlü Mağarası : Bu mağaranın Hitit uygarlığına ait olduğu sanılmaktadır.İki kat halinde olup birinci katları hayvan barınağı şeklide ikinci katta odalar mevcut olup kendisini ziyaret edecek olan yerli ve yabancı Turistleri beklemektedir.
b) İn Deresi Mağarası : Adını kendinden almış olup derenin içerisinde olup yerleşim alanının tam güney kısmında vadi yamacında iki katlı, kapısı açık içerisinde odalar mevcut olup gelecek misafirleri beklemektedir.
c) Ballı Kaya İni: Kasabanın Kuzey batısında yazı mevkisinde ballı kaya adı ile bilinen yörede olup vadi yamacında ulaşması zahmetli olan içeriği tam olarak bilinmeyen yer yer göçükler olduğundan incelenemeyen,bir yer olup keşfedileceği günü beklemektedir.
d) Ak dere Mağarası : Kasabanın Kuzey doğusunda Yukarıçiğil' e sınır mesafesinde yeni keşfedilmiş (2005) bir mağaradır.
Mağara girişi yerden düz seviyede, giriş 70- 80 Cm ..eninde 1 metre yüksekliğinde ilerledikçe yüksekliği 2 metreye ulaşan 10- 15 Metre uzunluğunda' dır. Mağara içerisine ulaşıldığında 60- 70 m2 genişliğinde oda bulunmaktadır. Bu mağarada Turistik yer olarak içindeki sırları meydana çıkaracak jeolokları beklemektedir.

EKONOMİK YAPI:
Çevrenin ekonomisi genel olarak dış ve içe bağlı tarım ve hayvancılığa dayanır.Buna bağlı olarak nakliyat ve taşıma gelişmiştir.Kasabamızda son zamanlarda büyük gelişmeler kaydedilmektedir.
Kasabamızda 1999 Yılında yapımına başlanan Aşağıçiğil Göleti bitirilerek faaliyete geçmiş olduğundan Tarım alanları sulanabilen araziler çoğalarak sulu tarıma geçilmiştir. Bol miktarda buğday,Arpa,yulaf,fiğ,Nohut,fa sulye vb. ekilmektedir .
Meyveciliğe büyük önem verilmiş olup Elma, armut, Kaysı,vişne,kiraz ve mağcılık yapılmakta olup;şu anda yetişen meyveler Kasabımız ve etrafındaki beldelerde satılarak tüketilmektedir.
Halkın Ekonomik faaliyetlerinden Hayvancılık önemli bir yer maktadır.Büyük baş ve Küçük baş hayvan besiciliği ve süt inekçiği yapılmakta olup sütler Pınar Süte, Şeker süte ve cebele gitmektedir. Tavukçuluk olarak' da yumurta tavuğu her aile yetiştirerek kendi ihtiyacını karşılamaktadır.
Çevrenin önemli özelliklerinden biride arıcılığa çok elverişli olmasıdır.yörenin balı kaliteli aranılan baldı..
Çevre jeolojik yapısı ve mevcut ormanları itibari ile önemli bir potansiyele sahiptir.

0 yorum: