GENEL BİLGİLER:
COĞRAFİ YAPI
AKARSULAR
Şanlıurfa, akarsular bakımından zengin değildir. Şanlıurfa' da ortalama yağış miktarı 462 mm; buna karşın buharlaşma 2048 mm olduğundan dolayı akarsu rejimleri düzensizdir. Bazı akarsular muvakkat rejimli akarsular şeklindedir. Kışın ve ilkbaharda akan, yazın şiddetli buharlaşma sonunda kuruyan bir özelliğe sahiptir.
Ayrıca kalkerli arazi özelliği olduğundan satıhlarda akarsu meydana gelmesi zordur. İl sınırları içinde akan akarsular şunlardır.
FIRAT NEHRİ: Siverek ilçesi, Dağbaşı Nahiyesi'ne bağlı Maktalan Geçidi civarında Şanlıurfa ili topraklarına giren Fırat nehri, Adıyaman ve Gaziantep sınırını belirledikten sonra Suriye topraklarına girer. Nehir sağ yönden gelen Göksu'yu alır. Nehrin, ülkemiz ve Şanlıurfa için büyük önemi vardır: Üzerine birçok baraj inşa edilmiştir. Atatürk Barajı, Karakaya Barajı ve Birecik Barajı tamamlanmış, Karkamış ise tamamlanmak üzeredir. Ayrıca nehrin suyu, inşa edilen iki adet tünel ile Harran Ovası ve çevresine (yıllardan beri suya hasret topraklara) suyu ulaştırmıştır. Fırat Nehri üzerinde Şanlıurfa-Gaziantep ulaşımı, 1956 yılında inşa edilen 750 m uzunluğunda 10 m genişliğinde bir köprü ile sağlanmıştır. Yer yer sallarla da ulaşım yapılmaktadır. Atatürk Barajı Gölü'nde ise ulaşım feribotla sağlanmakta, baraj gövdesinin güneyinde inşa edilen köprü ile Şanlıurfa-Adıyaman arasında kara ulaşımı yapılmaktadır.
CÜLAP SUYU: Şanlıurfa'nın Kabahaydar Bucağı'na bağlı Edene Köyü ile Diphisar Köyü'nden çıkar. Daha sonra bir iki kaynak daha aldıktan sonra Cülap Suyu adını alır. Uzunluğu 60 km'dir.
HABUR SUYU: Karacadağın güney eteklerinden doğar. Fırat nehrinin kollarındandır.
DİĞER AKARSULAR: Önemi diğerlerine göre pek fazla olmamakla beraber Karakoyun, Aligör, Yukarı Koymat, Gölpınar, Çamurlu, Belik, Cavsak, Karaköprü ve Tülmen Deresi, Direkli Suyu, Süleyman Pınarı, Anzeli Pınar, Bamya Suyu, Kerhiz Suyu, Germüş Suyu, Belih Suyu, Cülmen Suyu, Kırkpınar Suyu gibi sular bulunmaktadır. Bu akarsuların birçoğu kış ve ilkbaharda akan yaz aylarında kuruyan muvakkat rejimli akarsulardır.
BİTKİ ÖRTÜSÜ
Şanlıurfa tabII bitki örtüsü bakımından oldukça fakirdir. Çünkü yaz sıcaklığı ve kuraklığı, tabII bitki örtüsünün gelişimini engellemektedir. TabII bitki örtüsü genellikle steptir. İlkbahar yağışlarıyla yeşeren seyrek ot toplulukları yazın şiddetli kuraklık ve sıcaklardan sararır yok olurlar. Bunlar papatya. gelincik, çiğdem, kekik, devedikeni, yaban buğdayı, sarı çiçek vb. bitkilerdir.
Ağaç toplulukları genellikle akarsu boylarında görülür. (Kavak, söğüt vb.) Ayrıca Karacadağ, Siverek ve Halfeti civarlarında yer yer meşe, alıç, palamut gibi ağaç topluluklarına rastlanır.
Tektek Dağların'da ise geniş bir alanda yabani fıstık ağaçları yer alır. Bunlar zamanla aşılanarak üretime kazandırılmıştır.
Step kalktıktan sonra bir çöl manzarası ile karşılaşılır. Şanlıurfa'nın sulama yapılan alanlarında ve değişik bölümlerinde, özellikle Fırat nehri havzasında erozyonu önlemek için ağaçlandırma çalışmalarına hız verilmiştir.
DAĞLAR
KARACADAĞ: Şanlıurfa'nın en yüksek noktasıdır. Sönmüş bir yanardağ olan Karacadağ'ın yapısı bazalttır. Karacadağ'dan püsküren lavlar çok geniş bir alana yayılmıştır. Karacadağ çevresinin su kaynaklarını da beslemektedir. Siverek ve Diyarbakır sınırı arasında yer alan 1938 m yükseltiye sahip, Karacadağ'da kış aylarında kayak yapmak mümkündür.
TEKTEK DAĞLARI: Tektek Dağları, Harran'la Viranşehir ovaları arasında kuzeyden güneye doğru uzanan kıvrım dağlarıdır. (Aktepe 449 m) Genel olarak basık bir plato görümünde olup kalkerli bir yapıya sahiptir.
TAKIRTUKUR DAĞLARI: Karacadağ'ın güney batısında yer alır. Kalkerli bir yapıya sahiptir. Çevresine hakim bir konumdadır.
YILANLI DAĞ: Takırtukur dağlarının batısında yer almaktadır. Viranşehir'in güneydoğusunda Karatepe dağ sırası ile Kepezli dağları bulunmaktadır.
SUSUZ DAĞLARI: Tektek dağlarının kuzey batısında yer alan bu dağlar oldukça geniş bir kütledir. En yüksek noktası 801 metredir. Bu dağlarda su kaynağı olmadığı için, bu dağlar Susuz adını almıştır.
GERMÜŞ DAĞLARI: İl merkezinin yakınında, 771 m yükseltisi olan Germüş dağlarının güney eteklerinde çıkan akarsu kaynakları yakınında Germüş Köyü kurulmuştur.
NEMRUT DAĞLARI: Şanlıurfa'nın güneyinde yer alır. Tilki dağları da denir. Çevresine göre oldukça yüksek bir tepenin zirvesinde, sarp, geniş, düz bir kayalıktır. Burasına Nemrud'un Tahtı da denir. Yapısı kalkerdir. Yükseltisi 800 metredir.
ŞEBEKE DAĞLARI: 750 m yüksekliğinde, Şanlıurfa-Suruç yolu üzerinde yer alır. Oldukça yüksek görünümlüdür. Bu dağların arasında Şebeke Deresi ve tarihi Şebeke Köprüsü yer alır. Kalkerli bir yapıya sahiptir. Bu dağlarda 11 Nisan 1920 tarihinde Şanlıurfa’nın kurtuluş mücâdelesi verilmiştir.
ARAT DAĞLARI: 840 m. yükseltisi olan bu dağ, Birecik-Suruç yolu üzerindedir. Kıvrımlı bir yapıya sahip olup yumuşak kalkerden oluşmuştur.
DİĞER DAĞLAR: Beş Mağara Dağları, Cudi Dağı, Direkli Tepeleri, Kaşmer Dağı, Korçik Dağı, Sakızlı Dağı, Molla Ömer Dağı, Kalkan Dağı, Nohutçuk Dağı, Külaplı Tepesi.
GÖLLER
ATATÜRK BARAJI GÖLÜ: Türkiye'de sulama ve hidroelektrik üretimi için şimdiye kadar inşa edilmiş en büyük barajın, arkasında oluşan gölün toplam depolama kapasitesi 48.7x106 M3'tür. Drenaj havzası 92.338 Km2'dir. Alanı yaklaşık 817 km'dir. Fırat Nehri'nden oluşan gölden sulama amaçlı faydalanılmaktadır. Ayrıca balıkçılık yapılmakta ve GAP Şenliği kapsamında her yıl bu gölde su sporları yarışmaları yapılmaktadır. Ulaşım feribotlarla yapılmaktadır. Atatürk Baraj Gölü oluşurken 1 ilçe 34 köy 85 mezra su altında kalmıştır.
HALİL-ÜR RAHMAN GÖLÜ: Uzunluğu 150 m ve eni 30 m olan bu göl, şehrin içinde ve Gölbaşı semtindedir. İçerisinde Şanlıurfa'nın simgesi olan balıklar yaşamaktadır. Bu balıklar sazan cinsinden olup, efsanelere konu olmuşlardır.
AYNZELİHA GÖLÜ: Bu göl de Gölbaşı civarındadır 50x30m edabında olup derinliği 1-4 metre arasında değişmektedir. İçindeki balıklar, tıpkı Halil-ür Rahman Gölü'ndeki balıklar gibi efsanelerin konusudurlar.
DEV DEŞTİ SUYU: Şanlıurfa'nın kuzeybatısında Külaflı Tepesi'nin arkasında 12 m çaplı dairesel bir göldür. Günümüzde kurumuştur.
JEOLOJİK YAPI
Şanlıurfa yapı bakımından üçüncü jeolojik zamanın son katı olan Poliosen bölümünün karakterini göstermektedir. Eski dünyanın bir bölümü ile birlikte oluşmuştur. Kıvrımlar oluşumundan önce Anadolu'nun bulunduğu sahada Thitys adı verilen bir deniz bulunmaktaydı. Üçüncü Zaman’ın sonu ve Dördüncü Zaman’ın başlangıcında gerçekleşen yan basınçlar ve patlamalardan pek etkilenmeyen Şanlıurfa, üzerinde bulunduğu sert kütle üzerinde biraz yükselmiş ve yer yer kıvrılmalara uğramıştır.
Şanlıurfa'nın kuzeydoğusunda yer alan Siverek, Hilvan ve Viranşehir’de sönmüş bir yanardağ olan Karacadağ'dan fışkıran lavların oluşturduğu bazalt taşlardan yoğun olarak görülür. Şanlıurfa'nın önemli kısmı ise kalker formasyonu ile kaplıdır.
MATEMATİKSEL KONUM
Türkiye'nin Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde bulunan Şanlıurfa, 37 49' 12"- 40 10' 00" doğu meridyeni ile 36 41' 28"- 37 57' 50" kuzey paralelleri arasında yer alır.
Şanlıurfa'nın en doğu ucu olan Ceylanpınar'ın doğusunda yer alan Aşağı Hümera Köyü (37 49 12 ) ile en batıdaki ucu olan Halfeti İlçesi (40 10 00 ) arasında 2 derece 30 dakikalık meridyen farkı vardır. Bu da, 9 dakika 20 saniyelik bir saat farkı etmektedir.
En kuzey ucu Siverek ilçesi Bucak Nahiyesi kuzeyindeki Çatalpınar Köyü, (37 57 50 ) en güney ucu ise Akçakale ilçesidir. (36 41 28 ) En kuzey ucu ile en güney ucu arası 130 km'dir.
OVALAR
Şanlıurfa, Güneydoğu Toroslar'ın güneyinden başlayarak, eski kara kütlesi olan S.Arabistan platformunun kuzeyi arasında bulunmaktadır. Yani tarihte Mezopotamya diye bilinen alanın kuzeyini oluşturur. Genellikle düzlüklerin hakim olduğu bir topoğrafik özellik gösterir.
Şanlıurfa'da yurdumuzun önemli tarım sahalarını oluşturan ovalar mevcuttur. Bunlar batıdan doğuya doğru Suruç, Harran, Viranşehir ve Ceylanpınar Ovası’dır. Ayrıca Halfeti, Hilvan ve Bozova Ovaları da önemlidir.
HARRAN OVASI: Şanlıurfa'nın en önemli ovalarından biridir. Ortalama yüksekliği 375 m'dir. Harran Ovası Şanlıurfa'nın yükseltisi en az olan ovasıdır. Doğusunda Viranşehir Ovası, batısında Suruç Ovası yer alır. Toprakları yeni alivüyal toprak ile örtülü olup kırmızı renktedir. Demir-oksit, toprağa bu rengi vermiştir. 150.000 hektar genişliğindedir.
SURUÇ OVASI: Yeni alivüyal topraklarla örtülü bulunan Suruç Ovası' nın yüzölçümü 710 km2’dir. Tıpkı Harran Ovası gibi rengi kırmızıdır. Toprak tabakasının kalınlığı 50-100 cm. arasında değişir. Verimli ovalardan biridir.
VİRANŞEHİR OVASI: 1200 km2 alanı ile Şanlıurfa'nın en büyük ovasını oluşturan Viranşehir Ovası, dalgalı ve engebeli bir görünüm gösterir. Alivüyal topraklarla örtülü olup temeli kalkerli bir yapı gösterir. Karacadağ ile Tektek Dağları arasında geniş bir alanı kaplamaktadır.
HALFETİ OVASI: Fırat nehri kenarında olan Halfeti Ovası yer yer tepelerle çevrilidir.
BOZOVA OVASI: Toprağı boz olduğu için bu isim verilmiştir. Kuzeybatısından Fırat Nehri geçer. Dalgalı ve az engebeli bir yapıya sahiptir.
HİLVAN OVASI: Yer yer engebelere rastlanır. Toprağı kırmızı renkte olup verimli bir ovadır.
SİVEREK OVASI: Eski bir yanardağ olan Karacadağ'dan püskürmüş lavlarla kaplı ve yer yer dalgalı bir yapıya sahiptir. Bazaltlı yapısından dolayı siyah renkli olan taşlık bölgeleri bulunmaktadır. Siverek Ovasında bu taşların temizlendiği oranda tarım yapılabilmektedir.
YERYÜZÜ ŞEKİLLERİ
Şanlıurfa, eski kara kütlesi olan S.Arabistan platformunun kuzey bölümleri ile Güneydoğu Torosların orta kısmının güney etekleri arasında yer almaktadır. Senklinaller ve Antiklinaller arasında geniş ovalar bulunur. Şanlıurfa arazisi ı 60.4 dalgalı, ı 22 dağlık, ı 16.3 ova, ı 1.3 plato karakteri göstermektedir. Şanlıurfa'nın kuzeyinde değişik yükseltide dağ ve tepeler yer alır. Bu dağlardan en önemlisi sönmüş bir yanardağ olan ve Şanlıurfa’nın en yüksek noktası olan Karacadağ'dır. (Bay Tepe, Mirinmir Tepe 1938 m).
Karacadağ'dan güneye doğru gidildikçe yükselti azalır. Güney yarısında Şanlıurfa'nın en önemli ovaları olan Harran, Suruç, Viranşehir ovaları yer alır.
Şanlıurfa'nın güney, güneybatı, batı, kuzey kesimleri yer yer 600-800 m arasında yükseltisi olan tepelerle çevrilidir. Şanlıurfa'nın yüzey şekillerinin sade ve basitliliği hemen dikkati çeker. Karacadağ'ın püskürttüğü lavlar oldukça geniş bir alana yayılmıştır. Bazalt karakterindedir. Şanlıurfa'nın büyük bir kısmı kalkerli yapıdan oluşmuştur. Bu nedenle karst topoğrafyasına ait yüzey şekilleri bulunur. Şanlıurfa'nın etrafında çok sayıda mağara, sarnıç, polye ve dolin bulunmaktadır. (Kanlı Mağara, Dedenin Sarnıcı, Nemrud'un Tahtı vb.)
İKLİM
Şanlıurfa kontinental (kara) iklim özelliği gösterir. Yazları çok kurak ve sıcak, kışları bol yağışlı, nisbeten ılıman geçmektedir.
Şanlıurfa matematik konum itibariyle Ekvatora daha yakındır. Deniz etkisinden uzak bir bölgede bulunmaktadır. Bu nedenle Kontinental iklim özelliği ağır basmaktadır. Bu özellik sıcaklık ve yağış bakımından kendisini göstermektedir. Atmosfer yeteri derecede nemli olmadığından ve karalar daha çabuk ısınıp daha çabuk soğuduğundan Şanlıurfa'da günlük ve yıllık sıcaklık farkları şiddetlidir. Türkiye'de en yüksek sıcaklık Şanlıurfa Ceylanpınar'da 46.5 C (Temmuz) ölçülmüştür. Şanlıurfa'da en soğuk -12.4 C (Şubat) ölçülmüştür. Şanlıurfa'da yıllık ortalama yağış 462 mm olarak hesaplanmıştır. Yıllık ortalama sıcaklık 18.6 C, buharlaşma 2048 mm, rüzgâr hızı 2.8 mĞsn'dir.
Karlı ve don olan günlerin sayısı oldukça azdır. Yılda ortalama 10 günü geçmez. Şanlıurfa'da hakim rüzgarlar kuzeybatı ve batı yönlerinden eserler.
ÖZEL (COĞRAFİ) KONUM
Şanlıurfa, doğusunda Mardin, batısında Gaziantep, kuzeyinde Adıyaman, kuzeybatısında Diyarbakır illeri ile çevrilmiştir. Güneyinde ise 1921,1926,1929 yıllarında yapılan Ankara Antlaşması ve 1930 Halep protokolüyle çizilmiş bulunan Suriye sınırı ile çevrelenmiş bir sınır şehridir.
Şanlıurfa, coğrafi konumu nedeniyle üzerinde tarih boyunca bir çok devlet ve beyliğin hüküm sürdüğü, değişik kültürlerin geçiş ve kaynaşma alanı olmuştur. İlk ve Orta çağda eski uygarlık merkezlerinden olan Mezopotamya ve Arap ülkeleri ile Avrupa arasındaki bazı yollar, Şanlıurfa üzerinden geçmekteydi. Şanlıurfa, doğuyu batıya bağlayan birçok tarihi, ticari ve askeri yolların üzerinde yer almış olması nedeniyle, geçmişte ve günümüzde önemli bir il olmuştur.
Şanlıurfa, dünyanın ve Türkiye'nin en önemli bölgesel kalkınma projesi olan GAP'ın (Güneydoğu Anadolu Projesi) merkezi durumundadır.
Şanlıurfa, Güneydoğu Toroslar'ın orta kısmının güney etekleri üzerindedir. İlin kuzeyinde yer alan dağlar ve yüksek tepeler genellikle güneye doğru gittikçe alçalır. Büyük ovalar Şanlıurfa'nın güneyinde yer almaktadır. Sıra tepeler oldukça yaygın olup bunların arasında batıdan doğuya doğru sıralanan Suruç, Harran ve Viranşehir ovaları bulunmaktadır.
Şanlıurfa'nın yüzölçümü 18.584 km2’dir. (D.İ.E. 1997 Yıllığı) Bu yüzölçümüyle Türkiye yüzölçümünün yaklaşık ı 3'ünü oluşturur. Şanlıurfa bu yüzölçümü ile Türkiye' nin 7. büyük şehridir.
Şanlıurfa'nın ortalama yükseltisi ise 518 m। dir.
KÜLTÜR वे TURİZM:
KAZI VE ARAŞTIRMALAR
TARİHÖNCESİ DÖNEMİ ARAŞTIRMALARI
Şanlıurfa bölgesi tarihöncesi araştırmaları, Gautier'in 1894 yılında Birecik ilçesinin Surtepe ve Yelvez arasındaki bölgede bulduğu Paleolitik Çağ'a ait (Yontma Taş Devri: M.Ö. 600000-10000) bir el baltası ile başlar.
1946 ve 1952 yıllarında Şanlıurfa'da araştırmalar yapan Kılıç Kökten, Siverek ilçe merkezindeki hö*yükte Kalkolitik Çağ (Bakır-Taş Devri) çanak çöm*lekleri ile bazalt taşından yapılmış cilalı bir balta; Bozova ilçesi yakınındaki Gölbaşı yöresinde küçük el baltaları ve yonga aletler bulmuştur. Ayrıca Birecik bölgesini de araştıran Kılıç Kökten, Gautier'in araştırma yaptığı bölgede Paleolitik Çağ'a ait başka aletler de bulmuştur.
Kılıç Kökten, Şanlıurfa çevresinde 1952 yılında yapmış olduğu araştırmalarda 901 adet bilinen ma*ğara ve kaya sığınağının bulunduğunu, bunlardan 217'sinin yapay, 684'ünün doğal olduğunu belirtir. Kökten, ayrıca Birecik'in hemen kuzeyinde "gerçek dilgi aletler" ile Birecik kuzeyinde ve Bozova yöre*sinde çakmaktaşı yataklarının varlığını tespit etmiş*tir. Kılıç Kökten, Güneydoğu Anadolu'yu genel ola*rak ele aldığında, buradaki höyüklerden söz etmiş ve yerlerini haritada kabaca işaretlemiş ve sondaj yapılanlarla yapılmayanları ayırmıştır. Şanlı-urfa'daki çeşitli höyüklerden elde ettiği bulun*tular arasında bazı Halaf ve Amuk I ve II çanak çömlek parçalarına da değinerek bir Assur tableti ile Sultantepe'den gelme çeşitli idol tiplerinden söz etmiştir.
Şevket Aziz Kansu, William Brice'ın 1947 yılında Şanlıurfa-Siverek çevresinde birkaç Alt Paleolitik alet bulunduğunu belirtmektedir. Kansu, bu aletleri Acheut tipi bir el baltası ve Clacton tipi birkaç yonga alet olarak tanımlamaktadır.
1963 yılında İstanbul Üniversitesi'nden Prof. Halet Çambel, Chicago Üniversitesi'nden Prof. R.Braidwood başkanlığında oluşturulan "Tarihöncesi Karma Projesi" ile Şanlıurfa ili sınırları içinde 22 buluntu yeri tespit edilmiştir. Bunlardan Biris Mezarlığı ve Söğüt Tarlası yerleşmelerinde Prof. Bruce Howe yönetiminde araştırma ve kazı çalışmaları yapılmıştır.
"Tarihöncesi Karma Projesi" araştırmaları, Şanlıurfa bölgesinin tarımcı köy topluluklarının en eski bölgesi olduğunu ortaya koymuştur.
Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP) gereğince, su altında kalacak sahada yapılan Aşağı Fırat yüzey araştırmaları sonunda 60 buluntu yeri belirlenmiş*tir.
Dünyanın İlk Tapınak Tepesi: GÖBEKLİ TEPE Kazıları
Şanlıurfa merkez Örencik Köyü içersindeki dağ*lık alanda yer alan Göbekli Tepe'deki arkeolojik kazılara, dönemin Müze Müdürü Adnan Mısır baş*kanlığında ve Alman Arkeoloji Enstitüsü (DAI) Müdürü Prof. Dr. Harald Hauptmann'ın bilimsel danışmanlığında ve Alman Arkeolog Prof.Dr. Klaus Schmidt yönetimindeki bir ekiple 1995 yılında baş*lanılmış ve kazıların 10 yıl sürmesi planlanmıştır.
Neolitik Dönemin Akeramik evresine tarihlenen Göbekli Tepe'de yapılan 1995-1996 yılları kazıla*rında Anadolu'nun en eski heykel atölyesine rastla*nılmıştır. Bu atölyede bulunan kalker taşından ya*pılmış büyük boydaki insan başı, arslan başı, do*muz başı, boğa başı ve kurbağa heykelleri, çeşitli hayvan rölyefleri, kazıma tekniğinde yapılmış yatar vaziyetteki çıplak kadın figürü Anadolu'nun en eski plastik sanat eserleri olması açısından önem ta*şımaktadır.
Kazılarda avcı-toplayıcı insanların dinsel tören*ler için yaptıkları tapınaklar gün ışığına çıkarılmış ve Urfa'nın inanan insanların dünyadaki en eski merkezi olduğu anlaşılmıştır. Böylece inanç turizmi yönünden zaten önemli değerlere sahip olan Urfa, Göbekli Tepe tapınaklarıyla daha da önem kazan*mıştır. Günümüzden 11.000 yıl öncesine ait bu ka*lıntılar, bu bölgede yaşayan insanların mimari ye*teneklerinin olduğunu ve muhtelif zamanlarda bir araya gelerek dinsel törenler yaptıklarını, bu tören*lerin de yerleşik yaşama geçişe sebep olduğunu göstermiştir. Buradaki buluntular,bugüne kadar bi*linenin aksine, mimarlığın, avcı-toplayıcı topluluk*lar zamanında da var olduğunu ortaya koymuştur.
Göbekli Tepe tapınaklarında ortaya çıkartılan T biçimli kireçtaşı steller üzerinde aslan, yılan, öküz, koç, tilki, turna ve ördek gibi hayvan kabartmaları yer almaktadır. Tapınağı, ayrıca doğal boyutla*rında, taştan oyulmuş yaban domuzu, kaplumbağa ve akbaba heykellerinin süslediği görülmüştür.
Göbekli Tepe'deki en eski yapıların dairesel bi*çimli, daha yeni yapıların ise dikdörtgen biçimli ol*dukları saptanmış, bu yapıların çatılarının olup ol*madıkları tespit edilememiştir. Gün ışığına çıkarı*lan 3 metre uzunluğundaki "T" biçimli dikili taşlar*dan (stel) bazılarının çevrelerindeki duvarlardan daha alçak olmaları, kabartmalarla süslü bu stelle*rin çatılara destek amaçlı kullanılmadıklarını gös*termektedir. Bu stellerin bölgede yaşayan topluluğa veya kabilelere ait totemler olabileceği ihtimali üzerinde durulmuş, o dönem insanının doğaüstü varlıklara ve tanrı inancına sahip oldukları fikri ke*sinlik kazanmıştır.
Kazı alanında bulunmuş olan bazalttan yapılmış kaplar ve işlenmiş çakmaktaşlarından, Neolitik çağ insanlarının kalıcı olmasa bile, en azından geçici bir dönem Göbekli Tepe'de yaşadıkları anlaşılıyor. Ancak bu insanların, 300 metre yükseklikte, suyun olmadığı bu tepede neden yaşadıkları henüz bilin*miyor. Büyük bir ihtimalle Göbekli Tepe, bölgede yaşayan insanlarca dinsel tören ve tapınmalar için düzenli olarak ziyaret edilen bir buluşma yeri idi. İnsanların orada ne kadar bir zaman kaldıkları, ne*ler yaptıkları ve ne kadar insanın bu merkezde bir araya geldiği konusu ise, kazının ileri aşamalarında ortaya çıkacaktır.
Tepenin kuzeybatı yönünde ortaya çıkartılan, kuzey-güney istikametinde dikdörtgen planlı yapı*nın her iki uç kesiminde aralarında boşluk bıraka*cak şekilde aslan kabartmalı T biçiminde stellere rastlanmıştır. Kuzey uçtakı iki stelin arasındaki dö*şemeye kazınmış, yatar vaziyette, bacaklarını açmış çıplak kadın figürünün cinsel organından çocuk göbeği kordonuna benzer bir şekil çıkmaktadır. Anadolu resim sanatının en eski örneği sayılan bu çıplak kadın figürünün bir doğum sahnesini can*landırdığını ve bu yapının "güç tanrısı aslan"ın gü*vencesinde bir doğumhâne olduğunu tahmin edi*yoruz. Diğer bir tahminimiz de, bu mekânın yine "güç tan*rısı"nın huzurunda evliliklerde zifaf odası olarak kullanılmış olabileceği yönündedir.
Arkeologlara göre Göbekli Tepe, belirli bir böl*geyi denetim altında tutuyordu. Belki de bölgede yaşayan kabile, dinsel törenleri düzenleme dışında, gündelik yaşamla ilgili işleri denetim altına alıyor; aletlerin üretim ve dağıtımını düzenliyor, avcılığı denetliyor, etlerle hayvan postlarının dağıtımını üstleniyordu.
Çakmaktaşından yapılmış çok sayıda kesici ve delici aletler taş baltalar, taş boncuklar ve kolye ta*neleri Göbekli Tepe kazılarının dikkat çeken diğer buluntularındandır.
Göbekli Tepe'de bugüne kadar günışığına çıkarı*lan bulun*tular, Anadolu'nun tarihöncesi dönemine ait bili*nenleri ve kültür tarihini daha eskiye götüre*rek bu tarihin yeniden yazılmasına sebep olmuştur.
ŞANLIURFA İL SINIRLARI İÇİNDE YER ALAN SİT ALANLARI
Şanlıurfa merkez ilçe ve köylerinde 97 adet ar*keolojik sit alanı tescil edilmiştir. Bunların 92 adedi Harran ovasında bulunan höyükler, diğer 5 adedi de Şanlıurfa merkezi ile Birecik ilçesi ve Harran il*çesindeki alanları kapsamaktadır.
Ayrıca bu arkeolojik sit alanlarının dışında Şanlıurfa, Harran ve Birecik merkezlerindeki yerle*şim alanlarının bir bölümü kentsel sit olarak tescil edilmiştir. Yine Şanlıufra merkez ve Birecik ilçesi merkezinin bir kısmı da doğal sit alanı olarak ko*ruma altına alınmıştır. Şanlıurfa-Gaziantep yolu çı*kışındaki Şebeke mevkii Kurtuluş Savaşı'nın cere*yan ettiği bir alan olması nedeniyle tarihi sit olarak tescil edilmiş bulunmaktadır.
Sonuç olarak Şanlıurfa'da 97 adet arkeolojik sit, 3 adet kentsel sit, 1 adet tarihi sit, 2 adet doğal sit olmak üzere toplam 103 sit alanı Kültür Bakanlığı'nca tescil edilerek koruma altına alınmış*tır.
Şanlıurfa merkez ve Birecik ilçesi merkezinde 1 adedi askeri yapı, 27 adedi dinsel ve kültürel yapı, 278 adedi de sivil mimarlık örneği evler olmak üzere toplam 306 adet taşınmaz kültür varlığı tescil edilmiştir.
TURİZM
EYYUB PEYGAMBER VE ŞANLIURFA
Eyyub Peygamber, Hz. Yakub'un kardeşi Iys'ın (Esav) oğludur. Dedesi İshak Peygamber'dir. Annesi Hz. İbrahim ailesinden Hz. Lut'un kızıdır. Bir rivayete göre, hanımı Yakub Peygaber'in kızı Rahime, diğer bir rivayete göre ise Hz. Yusuf'un oğlu Menşa'nın kızı Rahime'dir.
Şanlıurfa'da yaşayan Eyyub Peygamber çok zengin olup, çiftçilik ve hayvancılıkla uğraşıyordu. Yüce Allah kendisini imtihan etmek için önce mal*larını, sonra çocuklarını elinden alır ve daha sonra kendisine ağır bir hastalık verir. Günlerce hasta yatağında yatar, vücudunu yaralar ve kurtlar sarar. Tüm bu musibetlere sabır ve şükür gösteren Eyyub Peygamber, Cebrail (a.s.)'in getirdiği vahiy gereği ayağını yere vurur ve yerden su fışkırır. Bu su ile yıkanan Hz. Eyyub vücudunu kaplayan yaralardan hemen kurtulur. Daha sonra içtiği bu şifalı su için*deki bütün dertleri de yok eder. Bunun üzerine Allah kendisine hem çocuklarının, hem de mallarının iki katını verir. Bunun için Eyyub Peygamber "Sabır timsali" olarak tanınır ve musibete uğramış kimse*lere "Allah Hz. Eyyub sabrı versin " duasında bulu*nulur.
Eyyub Peygamber'in hastalık çektiği mağara, yı*kanarak ve suyundan içerek şifa bulduğu kuyu Şanlıurfa'nın Eyyûbiye mahallesinde bulunmakta*dır.
Bizans döneminde M.S. 460 yılında Piskopos Nona bu kuyunun suyunun cüzzam, fil ve gut has*talıklarını iyileştirdiğini keşfedince, buraya bir has*tane ve hamam yaptırmıştır. Yine Bizans döne*minde buraya inşa edilen şifacı azizler Cosmas ve Damianus manastırlarında kuyunun şifalı sularıyla hastalar tedavi edilmekteydi.
1145 yılında Şanlıurfa'yı Haçlılardan alan İslâm komutanı İmâdeddin Zengi, Eyyup Peygamber ku*yusunun şifalı suyu ile yıkanarak romatizma hasta*lığından kurtulmuştur. İmâdeddin Zengi bu böl*gede büyük bir hayır evi yapılması için emir vermiş ve çevredeki tarlaları bu hayır evine vakfetmiştir. Ancak kısa bir süre sonra Zengi'nin ölümü üzerine bu proje gerçekleştirilememiştir.
İmâdeddin Zengi ayrıca sayıları üçyüzün üze*rinde Yahudi ailesini eşleri ve çocukları ile birlikte Şanlıurfa'ya getirerek yerleştirmiştir.
İBRAHİM PEYGAMBER VE ŞANLIURFA
Efsaneye göre Nemrud, bir gece rüyasında tah*tının yıkıldığını ve hükümdârlığının sona erdiğini görür. Müneccimleri O'nun bu rüyasını "bu yıl bir çocuk doğacak, senin krallığına ve putperest dinine son verecek ve tek tanrılı dini getirecek" şeklinde yorumlar.
Bunun üzerine Nemrud, o yıl bütün hamile ka*dınların ve doğan çocukların öldürülmesini emre*der. İbrahim'e hamile olan Nuna hamileliğini giz*lemeyi başararak İbrahim'i bir mağarada gizlice doğurur. Bir rivayete göre 15 ay, diğer bir rivayete göre 7 sene bu mağarada gizlice yaşayan İbrahim baba evine döndü. Ancak, Allah'ın bir mücizesi ola*rak İbrahim yaşının çok üzerinde bir delikanlı gö*rünümünde idi. Hiç kimse O'nun Nemrud'un ço*cukları öldürdüğü yıllarda doğmuş olabileceğini düşünmüyordu.
Politeist inanca sahip Babillerde gök cisimlerinin tanrısal gücü olduğuna inanılıyor ve gök cisimlerini sembolize eden insan şeklindeki heykellere tapını*lıyordu. İbrahim, Nemrud ve halkının taptığı bu putlarla bakarak "Ey kavmim, bu gördüklerinizi ve taptığınız putlar hep yok olan varlıklardır. Ben bun*lara Allah diyemem. Allah; yerleri, gökleri ve ka*inatta var olan her şeyi yaratandır " diyerek insan*ları gerçek Allah'a ibâdet etmeye çağırdı. Putları kırıp parçalamaya başladı. (1994 yılında Balıklıgöl çevre düzenleme projesi harfiyatında bulunan ve Şanlıurfa Müzesi'ne götürülen gözleri obsidiyenli kalker heykelin Neoltik Çağ ya da Hz.İbrahim dö*nemine ait bir tanrı heykeli olduğu tahmin edilmek*tedir). Bunun üzerine Kral Nemrud İbrahim'i yaka*latarak bugünkü Şanlıurfa Kalesi'nin bulunduğu tepeden aşağıda yaktırdığı büyük ateşe attı. O sı*rada Allah tarafından ateşe "Ey ateş, İbrahim'e karşı serin ve selamet ol" emri verildi. Bunun üzerine ateş su (Halil-ür Rahman Gölü-Balıklıgöl), odunlar da balık oldu. Hz. İbrahim salimen bir gül bahçesi*nin içerisine düştü. Allah sevgili kulu ve peygam*beri Hz. İbrahim'i bir mûcize olarak korumuş ve yakmamıştı.
Rivayete göre Nemrud'un kızı Zeliha'da İbrahim'e inandığı için kendini O'nun peşinden ateşe attı ve düştüğü yerde "Ayn-ı Zeliha" gölü oluştu.
Hz. İbrahim'in doğduğu mağara, O'nun ve Zeliha'nın düştüğü yerde oluşan Halil-ür Rahman (Balıklıgöl) ve Aynzeliha gölleri şehir merkezinde olup her yıl onbinlerce yerli ve yabancı turist tara*fından ziyaret edilmektedir. Her iki göldeki balıklar kutsal kabul edildiğinden yenilmemekte ve korun*maktadır.
Misafirleri çok seven ve misafirsiz sofraya otur*mayan Hz. İbrahim'in bu özelliği adeta günümüz*deki Şanlıurfalılara da yansımıştır. Zira, Şanlıurfa-lılar misafir ve ikram sevme özellikleriyle turistlerin büyük ölçüde takdirini kazanmışlardır.
Hz. İbrahim Şanlıurfa'dan Hicaz'a giderken bir süre Harran'da kalmış, bu nedenle Harran'a " İbrahim'in Şehri" denilmektedir. Bazı tarihi kaynak*lar Harran'da İbrahim Peygamber'in evinin ve mes*cidinin bulunduğu, O'nun otururken yaslandığı bir taşın mevcut olduğunu yazmaktadır.
Hz. İbrahim birinci evliliğini Sara ile Akçakale İlçesi yakınlarındaki su kaynağında yapmış ve bu evlilikten İshak adında bir oğlu olmuştur. Bu ne*denle günümüzde bu su kaynağına "Düğün Gözü-Düğün Pınarı" anlamına gelen Ayn El-Arus denil*mektedir. İkinci evliliğini Hacer ile yapan Hz. İbrahim'in bu evlilikten de İsmail adında bir erkek çocuğu olmuştur. Hz. İshak'ın soyundan Hz. Yakub ve İsrailoğullarına gönderilen birçok peygamber (Hz. Yusuf, Hz. Musa, Hz. Harun) gelmiştir. Hz. Hacer'den doğan Hz. İsmail'in soyundan ise İslâm Peygamberi Hz. Muhammed (a.s.) gelmiştir. Bunun içindir ki Hz. İbrahim peygamberlerin atası olarak bilinmektedir.
ŞANLIURFA'NIN DÜNYA İNANÇ TURİZMİNDEKİ YERİ
Şanlıurfa tarihte dünya kültür ve medeniyetinin merkezi kabul edilen ve arkeoloji literatüründe "Bereketli Hilal" olarak adlandırılan bölge üzerinde yer almaktadır.
Arkeolojik kazılardan elde edilen buluntular, şehir merkezindeki Balıklıgöl civarının günümüz*den 11.000 yıl önce Neolitik Çağ insanları tarafın*dan iskan edildiğini kanıtlamıştır. Bu çağ, Anadolu'da mimarlık sanatının başlangıcı sayıl*maktadır.
Mimarlık tarihi bu kadar eskilere dayanan Şanlıurfa, günümüzde de mimari eserlerinin zen*ginliği bakımından Anadolu'nun önde gelen illeri arasında yer almakta ve bu özelliğinden dolayı "Müze Şehir" adıyla tanınmaktadır.
Şanlıurfa, dinler tarihi ve inanç turizmi yönüyle de dünya kültüründe önemli bir yere sahiptir. İl merkezi yakınındaki Göbekli Tepe'de yapılan arke*olojik kazılarda, ilkel dinlere ait olan ve günümüz*den 11.000 yıl öncesine tarihlenen dünyanın en eski tapınakları bulunmuş ve Şanlıurfa'nın inanan insan*ların dünyadaki en eski merkezi olduğu anla*şılmıştır.
İlkel dinlerin dünyada bilinen en eski merkezi Şanlıurfa, çok tanrılı (politeist) dinler ile tek tanrılı (monoteist) dinlerin de önemli merkezlerinden bi*ridir.
Assur ve Babil dönemlerinde; Ay, güneş ve ge*zegenlerin kutsal sayıldığı politeist bir din olan Paganizm'in baştanrısı "Sin"in mabedi Harran'da bulunuyor ve Soğmatar bu dinin önemli bir mer*kezi şehri sayılıyordu.
Musevi, Hıristiyan ve İslâm dinleri peygamlerle*rinin atası olan Hz. İbrahim (A.S.) Şanlıurfa'da doğmuş, Nemrut ve Halkının taptığı putlarla mü*câdele ettiği için burada ateşe atılmıştır. Lut Peygamber, amcası Hz. İbrahim'in ateşe atılmasını görmüş ve daha sonra Şanlıurfa'dan Sodom'a doğru yola çıkmıştır. İbrahim Peygamber'in torunu ve İsrailoğullarının atası Yakub Peygamber Harran'da evlenmiş, Eyyub Peygamber Şanlıurfa'da hastalık çekmiş ve Şanlıurfa'da vefat etmiştir. Hz. Eyyub'u arayan Elyasa' Peygamber O'nun yaşadığı Eyyub Nebi Köyü'ne kadar gelmiş, ancak kendisini göre*meden orada vefat etmiştir. Şuayb Peygamber, Harran'a 37 km. mesafedeki Şuayb Şehri'nde ya*şamış, Musa Peygamber, Şuayb Şehri yakınındaki Soğmatar'da Şuayb Peygamberle buluşmuştur. Bu nedenle Urfa'nın bir adı da "Peygamberler Şehri"dir. İsa Peygamber, Şanlıurfa'yı kutsadığına dair bir mektubunu ve yüzünü sildiği mendile çı*kan mûcizevi portresini Şanlıurfa Kralı Abgar Ukkama'ya göndermiş, Hıristiyanlık devlet dini olarak dünyada ilk defa bu dönemde Şanlıurfa'da kabul görmüştür.
Bütün bunlardan, Şanlıurfa'nın dinler tarihi ve inanç turizmi yönünden Mekke ve Kudüs'ten sonra dünyanın önemli inanç merkezlerinden biri olduğu anlaşılmaktadır.
ŞANLIURFA MİMARİ ESERLERİNE GENEL BİR BAKIŞ
ANIT (ABİDE) MİMARİSİ
A. Harb-ı Umumi Şehitleri Anıtı
Şehir merkezinde Hükümet Konağı önündeki dört yolun birleştiği kavşaktadır.I.Dünya Savaşı'nın bütün cephelerinde savaşa katılan Urfalı şehit ve gazilerin hatıralarına 1917 yılında Urfa Mutasarrıfı Nusret Bey tarafından yaptırılmıştır.
Sekizbuçuk metre yüksekliğindeki anıt, tama*men kesme taştan olup yuvarlak bir kaide üzerine kare gövdeli olarak gittikçe daralan bir biçimde inşa edilmiştir.
Anıtın kuzey cephesindeki üst kitabede: "Bu ha*cer samit değil, iklil-i cihâdı ekberdir. 1335" (Bu taş, sessiz değil, büyük savaşın tacıdır. 1917), alt kita*bede: "Harb-ı Umumi şühedâya fatiha 1330-1332" (I. Dünya Savaşı şehitlerine fatiha. 1912-1914) yazılı*dır.
Güney cephe üst kitabede: "Cây-ı cihâda giden erlere nusret ola. 1334" (Cepheye giden erlere yar*dım ola. 1916) yazılı olup, bu cephedeki alt kitabe ise, kuzey cephe alt kitabenin aynısıdır.
Anıt üzerindeki yazıların tümü, ünlü Urfalı Hattat Ahmet Vefik Efendi (Lobut Ahmet) tarafın*dan yazılmıştır.
Daha önce, Vilâyet binası önündeki bulvarın ortasında ağaçlar ve elektrik direkleri arasına sı*kışmış bu anıt, 1983 yılında Urfa Belediye Başkanı Alaattin Turhan tarafından şimdiki yerine nakle*dilmiştir.
B. Mustafa Kemal Paşa Anıt Çeşmesi (Yol Gösteren Çeşmesi)
Birinci Dünya Savaşı'nda Çanakkale cephesinde savaşan ve bu savaştaki kâhramanlıklmarıyla ün salmış olan Urfa taburundan geriye kalan gaziler, savaş sonrası Urfa'ya döndüklerinde komutanları Mustafa Kemal'i büyük bir hayranlıkla çevrelerine anlatmışlardır. O tarihte Mutasarrıf bulunan Nusret Bey, gazilerin Mustafa Kemal paşa'ya olan bu sevgi ve bağlılıklarını bir anıtla sembolleştirmeyi uygun görmüştür. Nusret Bey, 1917 yılında şehrin kuzey kesimini Karakoyun deresi üzerindeki Hacı Kâmil Köprüsü'ne bağlayan bir cadde açtırarak buraya "Mustafa Kemal Paşa Caddesi" adını vermiş, cad*denin ortasını çiçeklerle düzenleyerek Vali Konağı'nın karşısına (bugünkü Cebeci İşhanı) bu anıt çeşmeyi yaptırmıştır.
Bu anıt, 1972 yılında Vali Turgut Sayın tarafın*dan yerinden alınarak bugünkü yeri olan Diyarbakır-Mardin-Gaziantep yolu kavşağına nak*ledilmiştir.
Beyaz kesme taşlardan inşa edilmiş olan ve dört köşesindeki zarif sütunlarla iki kata ayrılmış olan anıtın alt kısmında, bir su haznesi ve dört tarafında çeşme bulunur. Anıtın dört cephesi üzerinde yer alan kitabelerde Kafkas Yolu, Hindistan yolu, Ankara Yolu ve Mustafa Kemal Paşa Caddesi yazı*larıyla bu yolları gösteren ok işaretleri bulunmak*tadır.
Bu anıt, Mustafa Kemal Paşa, henüz Atatürk ünvanını almadan O'nun adına Türkiye'de dikilen ilk anıt olması bakımından önem taşımaktadır. Yine Türkiye'de ilk defa bir caddeye Mustafa Kemal Paşa adı Urfa'da verilmiştir.
C. Şanlıurfa Kalesi Sütunları
Kale üzerindeki korint başlıklı iki sütunun arası 10.40 m. olup yükseklikleri 17.25 ve çevresi 4.60 met*redir. Doğudaki sütunun kente bakan yüzünün 3 metre yukarısında Estrangela türündeki Süryânice kitabede: "Ben askeri komutan BARŞ[.........]' ın oğlu AFTUHA. Bu sütunu ve üze*rindeki heykeli veliaht Prens MA‘NU'nun kızı, Kral MA‘NU'nun eşi, hanı*mefen*dim ve velinimetim Kraliçe ŞALMETH için yaptım" yazılıdır. Kitabede adı geçen Edessa kralı IX. MA‘NU'nun 214-240 yıl*ları arasında hüküm sür*düğü düşünülürse, bu sü*tunların Urfa'da günü*müze ulaşmış en eski anıtlar olduğu anlaşılır.
0 yorum: