şansını mı denemek istiyorsun? öyleyse, rastgele bir yazıyı okumaya ne dersin?

SAKARYA

KÜLTÜREL YAPISI:
Sakarya’ya özellikle 1864 (Rus-Kafkas Savaşları), 1877-1878 (93 Harbi), 1890-1894, 1912-1914, 1923-1924 (Büyük Mübadele), 1928-1930, 1950-1954 ve 1989 yıllarında sekiz kez dışarıdan göçle gelenlere yerleşim alanlarını açmış bir İl’dir. Ayrıca 1950’den sonra başlayan kentleşme sürecinde en fazla Karadeniz illerinden göç alan bir İl olmuştur.

Yöreye insanlar değişik yerleşim alanlarından geldiği için, gelenekler ve göreneklerde farklılıklar gözlenmektedir. Bu çoklu yapı, gelenek ve görenekler çeşitliliği de beraberinde getirmektedir. Halk oyunları da bu yapıdan etkilenmiştir. Yörede oynanan halk oyunlarını iki ana grupta incelemek mümkündür:

1. Sakarya yöresi halk oyunları

2. Göçmen halk oyunları ve dansları (Yurt içi ve yurt dışında göçle gelenler nüfus oranları ve etkinliklerine göre sıralanmıştır.)

a. Karadeniz Oyunları (Trabzon-Akçaabat, Artvin yöreleri ağırlıklı oynanmaktadır.)
b. Kafkas Oyunları ve Dansları (Gürcü, Abhaz ve Çerkes oyunları ve dansları)
c. Balkan ve Rumeli Oyunları ile Dansları (Üsküp ile Trakya ağırlıklı)
d. Doğu Anadolu Oyunları (Erzurum ve Sivas ağırlıklı)

TARİHİ:
Ülkemizdeki şehirler kronolojik sıralamaya tabi tutulduğunda Adapazarı, kuruluşları yeni olan iller arasına girer. Roma Bizans devrinde bugünkü Adapazarı havzasında hiçbir yerleşim izi mevcut değildir.

13. Asrın sonlarına doğru Osman Gazi'nin komutanlığında Konuralp, bugünkü Adapazarı havzasını fethetmiştir. İlk olarak batı Türkistan ve Azerbeycan'dan gelen göçebe Türk boyları buralarda köyler ve kentler kurmuşlardır.

Adapazarı, Sakarya'nın iki kolu arasında meydana gelen kara parçası (ada) üzerinde kurulmuştur.

1563 yılına ait bir vesika ve 1581 yılında Akyazı Ada Kadılığına yazılan ve bu yöreden nahiye diye bahseden bir ferman bugünkü şehrin mazisini aydınlatan ilk ışıklardan biridir. Evliya Çelebi Seyahatnamesinde (1648) Adapazarı'ndan Bolu'nun nahiyesi diye bahsedilmekte ve bu yörenin yerleşim alanı olduğunu göstermektedir.

Bugünkü şehrin adı, Ada köyünde kurulan pazara mahsullerini satmak üzere civar köylerden ve göçebe aşiretlerinden gelen halk tarafından ADAPAZARI olarak verilmiştir.

I.Mahmut zamanında (1837) Adapazarı kaza haline gelmiştir. 19. asrın sonlarına doğru Kocaeli Vilayeti'nin kazası olmuştur. 22 Haziran 1954 tarihinde 6419 sayılı kanunla il olmuş ve SAKARYA adını almıştır. Adapazarı ve civarının ilk Türk sakinleri, göçebeliği terk ederek yerleşik düzene geçen Türkmen aşiretleri yörüklerdir. Bugün ADAPAZARI mahalelerinin adları Türk oymaklarının adları ile anılır. (Tığcılar, Hasırcılar, Semerciler, Papuçcular, Yağcılar, Çıracılar gibi.)

Adapazarı'nın Kurtuluş Savaşında da önemli bir yeri vardır. Ali Fuat Cebesoy, Sırrı Bey, Hasan Cavit Bey, Çerkez Sait Bey, Koçzade Mahmut Bey, Cevat Bey, Metozade Hüseyin Efendi, Abdurrahman Bey, Kaymakam Tahir Bey, İbsiz Recep, Kazım Kaptan, Halit Molla gibi pek çok kahramanımız Kuva-i Milliye hareketine sağladıkları yardım ve destekle Milli Mücadelenin şerefli sahifelerinde yer almışlardır.


14 Ocak 2000 tarihinde imzalanan "Sakarya İli'inde Büyükşehir Belediyesi Kurulması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname"nin Resmi Gazetenin 06.03.2000 tarih ve 23985 sayısında yayınlanmasıyla "Adapazarı Büyükşehir Belediyesi" resmen kurulmuş oldu. Merkez, Arifiye, Bekirpaşa, Erenler, Ferizli, Güneşler, Hanlıköy, Kazımpaşa, Nehirkent, Serdivan, Söğütlü ve Yazlık belde belediyeleri olmak üzere, Büyükşehir Belediyesi 12 alt kademe belediyesi halinde örgütlendi.
SAKARYA COĞRAFYASI :

Marmara Bölgesinin kuzeydoğu bölümünde yer alan Sakarya ili, adını ünlü Sakarya nehrinden almıştır. Bu nehir Sakarya ilinin bereketli topraklarına can verir. Sakarya ili topraklarının izdüşüm alanı 4.821 km², gerçek alanı ise 5.015 km²'dir.


İL TOPRAKLARININ KULLANIM AMAÇLARINA GÖRE DAĞILIMI

İl toprakları coğrafi değerler bakımından, 29 derece, 57 dakika-30 derece, 53 dakika doğu boylamları ile 40 derece 17 dakika- 41 derece, 13 dakika kuzey enlemleri arasında yer almaktadır. İl merkezi olan Adapazarı, İstanbul'a göre 1 derece, 25 dakika doğudadır. İl topraklarının şekli, güneyden kuzeye doğru bir dikdörtgene benzer.

Yönetsel açıdan doğudan Bolu'nun; Göynük, Mudurnu, Düzce ve Akçakoca ilçeleri, güneyden Bilecik'in Gölpazarı ve Osmaneli ilçeleri, batıdan Kocaeli'nin; Kandıra, merkez ve Gölcük ilçeleri, kuzeyden ise Karadeniz ile çevrilidir.

İlin merkezi olan Adapazarı, Akova adı ile anılan düzlükte, Sakarya havzasının aşağı kısmındadır. Doğudan Çamdağı, güney ve güneydoğudan Samanlı dağları, kuzeyden Karadeniz ile sınırlanan Sakarya ilinin batıdan belirgin bir doğal sınırı yoktur. Sakarya vadisinin Kocaeli platosu ve İzmit Körfezi'nin doğusunda da süren çöküntü alanı, ilin bu bölümüne girer.

Adapazarı, adının son bölümünden de anlaşılacağı gibi bir pazar yeri olarak kurulmuştur. Adının ilk bölümüyle de söz konusu pazarın kuruluş yerini belirtir. 19. yüzyılda hızla gelişerek önce büyükçe bir yerleşim merkezi haline gelen bu pazar yeri, Cumhuriyet döneminde hızla büyüyerek bir sanayi ve ticaret merkezine dönüşmüştür.

DAĞLAR

Sakarya ilinin yüzey şekilleri sade bir özellik gösterir. Bunları üç bölümde incelemek mümkündür.

a) Kuzeydeki tepelik alan

b) Ortada Adapazarı Ovası veya Akova diye anılan düzlük

c) Güneydeki engebeli topraklar

İl alanı, güneyden kuzeye doğru uzanarak Kocaeli peneplenini yani, yarı ovalarının doğusunda Karadeniz'e açılır. Üçüncü zamanın sonları ile dördüncü zamanın başlarında oluşmuştur.

Bu jeolojik zamanda ortaya çıkan kıvrılma ve kırılma hareketleri nedeniyle Trakya'nın güneye, Kocaeli Yarımadası'nın kuzeye doğru farklı yönlerde çarpılmasına neden olmuştur.

Çarpılmanın etkisi Sakarya ilinde daha güçlü olmuş ve il alanı Karadeniz'e doğru eğim kazanmıştır. Sakarya Irmağının İç batı Anadolu platolarından taşıdığı maddeler il alanında yığılarak alüvyal ve kolüvyal ovalar oluşturmuştur.

Yüzey şekillerinin başlıca öğesini "Adapazarı Ovası" oluşturur. Elips biçimli olan ova, doğuya ve güneydoğuya doğru bir körfez gibi sokulur. Batıya doğru Sapanca Gölü'nü içine alan ve İzmit Körfezi'nin doğusundaki ova ile birleşen oluk biçimindeki bir çukurda uzanır. Güneydoğu yönünde ise, Samanlı dağlarının dik yamaçlarına dayanır. Sakarya ırmağı, Geyve Boğazı aracılığı ile bu dağlar arısından ovaya çıkar.

İlde platolar önemli bir yer tutar. Dağlar ilin güney yarısında yoğunlaşır, öbür kesimler büyüklü küçüklü taban topraklarla kaplıdır.

Kuzey Anadolu sistemine bağlı dağlar, il alanına yakın kesimlerde alçak platolara dönüşerek doğu-batı yönünde uzanır.

İlin orta ve batı kesimleri Kocaeli platosunun uzantısı durumundadır. Yer yer görülen düşük yükseltili tepeler dışında genellikle alçak ve düz bir yapıdadır.

İl topraklarının yeryüzü şekillerine göre dağılım yüzdeleri:

Dağlar %34

Platolar %44

Ovalar %22 şeklindedir.


PLATOLAR

Sakarya'da yeryüzü şekillerinin dağılımında platolar önemli bir yer kaplar. İl alanının % 44,3'ünü oluşturan platolar yer yer ormanlarla kaplıdır. İlin en önemli platosu batıdan il topraklarına girerek Sakarya Vadisine kadar sokulan Kocaeli Platosudur.

Kocaeli Platosu, 3. zamanın sonlarıyla 4. zamanın başlarında oluşmuştur. Bu jeolojik zamanlarda ortaya çıkan tektonik hareketler, kıvrılma ve kırılmalara neden olmuş ve yarımada kuzeye doğru çarpılmıştır. Bu yapı nedeniyle plato, sularını daha çok Karadeniz 'e boşaltır.

Sakarya'da Kocaeli platosu dışında kalan platolar genellikle Samanlı Dağlarıyla Çamdağı kütlesinin Hendek, Akyazı, Sapanca'ya doğru uzanan kesimlerinde dizilmiş durumdadır. Başlıcaları; Hendek-Akyazı arasında Çiğdem, Turnalı ve Gındıra Platoları, Keremali Platosu, Akyazı'nın kuzeyinde Acelle ve Karagöl, Geyve yöresinde Katırözü, Soğucak, Çataldağ, Çataltepe ve Ziyarettepe Platolarıdır.

VADİLER

İl alanının aşağı Sakarya Havzasında kalan vadiler, önemli yeryüzü şekilleridir. 3. zamanda ortaya çıkan yoğun yükselme, kırılma ve kıvrılmalarla il topraklarındaki akarsular çöküntü alanları arasındaki eşiklerde derin vadiler açmış, vadi tabanlarında da geniş ve verimli ovalar oluşmuştur. Vadi tabanlarının yükseltileri genellikle düşük olduğundan akarsuların akış hızı azalmakta bu nedenle de taşıdıkları maddeler vadi tabanına yığılmaktadır. İldeki en önemli vadi, Sakarya Vadisidir. İç Batı Anadolu Platoları üzerinde yükselen Emir ve Türkmen Dağlarından başlayan ve çeşitli kollardan oluşan Sakarya Vadisi, bölgede doğudan batıya geniş bir yay çizer. Bu arada Porsuk ve Ankara Çayı Vadileri ile birleşir.

Cambaz Boğazı'ndan sonra genişlemeye başlayan vadinin tabanında Pamukova oluşmuştur.

Pamukova'dan sonra vadi yeniden daralır ve Geyve Boğazı adıyla anılan yerde, uzun ve derin bir oluğa dönüşür. Birden genişleyerek ilin en geniş ovası olan Akova' yı oluşturur.

Daha sonra Karadeniz'e doğru yönelen Sakarya Vadisi, batıdan ve doğudan çok sayıda yan vadilerle birleşerek Karasu yakınlarında Karadeniz'e açılır.

OVALAR

Akova : İlin en büyük ovasıdır. Bir adı da "Adapazarı Ovasıdır." Aşağı Sakarya vadisinde Sapanca Gölü ile Adapazarı'nın doğusunda yer alır. Doğuda Keremali Dağının eteklerine dek uzanan Akova, Marmara Bölgesi'nin en büyük ovalarından birisidir.

Sakarya Irmağının taşıdığı kalın bir alüvyon tabakasıyla kaplı olduğundan çok verimlidir. Yükseltisi yaklaşık 30 m. olan ovaya çevredeki dağlardan sırtlar sokulmakta ve bazı alanlarda tepelikler oluşturmaktadır.

Bunların başlıcaları; Adapazarı kentinin güneyindeki Erenler tepesi ile Alibey Tepesi ve güneydoğudaki Tersiye Tepesidir.

Ovayı güneyden kuzeye doğru akan Sakarya Irmağı ve doğudan güneye doğru akan Mudurnu Çayı sulamaktadır.

Sakarya Irmağı, ovada bir çok kıvrımlar yaparak akmakta, sağanak yağışların olduğu ve karların eridiği Mart ve Nisan aylarında taşarak ovayı basmaktadır. Ovada taban suyu yüksek olduğundan taşan sular çekildikten sonra su birikintileri ve bataklıklar uzun zaman kalmaktadır.

Pamukova : Aşağı Sakarya vadisinin Akova'dan sonra ikinci büyük tarım alanı, Pamukova'dır. İl topraklarında hızla genişleyen Sakarya vadisinde alüvyonların birikmesiyle oluşmuş verimli bir ovadır.

Pamukova, Adapazarı Ovasına göre daha yüksek olduğundan, Sakarya ırmağı, burada daha hızlı akar.

Irmak derinden aktığı için yatağı değişmemektedir. Taban su Akova'ya göre daha düşüktür.

Söğütlü Ovası : Akova'nın kuzeyinde yer alan Söğütlü ovası, ilin en çukur tarım alanıdır. Taban suyunun yer yer yüzeye çıkması ve Sakarya taşkınlarıyla ovanın bazı kısımları sazlık ve bataklık durumundadır. Söğütlü Ovasında toprakların tarıma elverişli duruma getirilmesi amacıyla yoğun drenaj çalışmaları yapılmıştır.

Bu çalışmalarla ovanın kimi yerinde taban suyunun düzeyi düşürülmüş, bataklıkların bir bölümü kurutulmuştur. Sakarya ilinde bu büyük ovalardan başka Sakarya Vadisi ile bu vadinin kollarının tabanlarında kimi küçüklü büyüklü tarım alanları vardır. Bu alanlar alüvyal toprakla kaplı olduklarından verimleri yüksektir.

AKARSULAR

Sakarya Nehri : Eskişehir'in Çifteler ilçesi yakınlarından doğan Sakarya ırmağının kolları ile birlikte toplam uzunluğu 824 km.`dir. Ancak başlangıcında yer alan bazı kaynaklarının kuruduğu gözönüne alınırsa ırmağın uzunluğu 720 km kabul edilir. İlimiz sınırları içindeki uzunluğu 159,5 km.dir.

Nehir, Osmaneli'ni geçince İnegöl ve Yenişehir ovalarını sulayan Göksu kolunu alır. Osmaneli'ne varmadan aşağıdan Göynük Çayını da alarak Pamukova'ya ulaşır. Geyve ile Doğançay arasında dik yamaçlı ve dar Geyve Boğazından akarak Adapazarı Ovasına (Akova) ulaşır. Burada vadi tabanı 35 metrenin altına iner ve tam bir ova akarsu-yu halini alır.

Adapazarı şehir merkezinin 4 km. doğusundan geçen Sakarya Irmağı, ovanın kuzey kesiminde sağdan Mudurnu Çayını, daha ilerde, tepelik bir alanda soldan, Sapanca Gölü'nün fazla suyunu boşaltan Çark Suyunu alır ve Karasu ilçe merkezi Yenimahalle semtinde Karadeniz'e dökülür.

Sakarya'nın Deltası, Kızılırmak ve Yeşilırmak Deltası gibi denize doğru belirli bir çıkıntı meydana getirmez.

Tarih devirlerinde Sakarya'nın, Adapazarı ovasında birkaç defa yatak değiştirdiği sanılmaktadır.

Sakarya nehri üzerinde Sarıyar ve Gökçekaya Barajları bulunmaktadır.

Çark Suyu : Sapanca Gölü'nün ayağı olan Çark suyu, Sakarya Irmağına boşalır. Uzunluğu 45 km. olan akarsu, Sapanca Gölü' nün doğusundan çıkar ve batıdan Elmalı Deresi, Kocadere ve Söğüt Deresini alarak kuzeydoğuya yönelir. Seyifler Köyü yakınında Sakarya Nehrine katılır.

Adapazarı'nın içme kullanma suyu, uzun yıllar Çark suyundan sağlanmıştır.

Dinsiz Çayı : Uzunluğu 34 km.dir. Mudurnu çayının bir kolu olan Dinsiz Çayı, Hendek sınırı yakınında Şark Beynevit Köyü civarında doğar, daha sonra doğudan Fabrika Dere ve Balıklı Dereyi, güneyden Bıçkı ve Gürcü Derelerini alır. Akyazı, Hendek ve merkez ilçe sınırlarının birleştiği yerde Mudurnu Çayına katılır.

Mudurnu Çayı : Uzunluğu 65 km.dir. Dokurcun yakınlarında il topraklarına girer, Hendek İlçesinin kuzeybatısında Sakarya'ya karışır. Akyazı ilçesinin Taşburun Köyü civarında taşkınlar yapan ve bataklıklar oluşturan çay, yapılan ıslah çalışmalarıyla zararsız hale getirilmiştir.

Darıçayır Deresi : Uzunluğu 33 km. dir. Karasu'nun güneyinde Kocatöngel Deresi adıyla kuzeye doğru akan bu dere, doğudan ve batıdan küçük yan dereciklerle birleştikten sonra Tuzla yakınında Sakarya Nehrine katılır.

Maden Deresi : Uzunluğu 30 km. olan Maden deresi, Hendek yakınında Çataltepe' den doğar. Önce Kabalak Deresi adıyla kuzeye akar. Yayla Deresi ile birleştikten sonra Karasu adını alır ve Karasu ilçesinin doğusundan Karadeniz'e dökülür.

Melen Deresi : Uzunluğu 30 km.dir. Kocaali ilçesinin doğusunda Akçakoca sınırında bulunan Melenağzı mevkiinde Karadeniz'e dökülür.

Karaçay Deresi : Geyve ilçesinin doğusunda Mancarlı yöresinde doğar. Uzunluğu 29 km.dir. Önce Secde Dere, sonra Karaçay adlarını alarak güneybatıya doğru akar. Güneydoğudan gelen Karakaya Deresi ile birleştikten sonra Karasular mevkiinde Sakarya Irmağına katılır.

Akçay Deresi : Geyve'nin kuzeybatısındaki Eskiyayla yöresinden doğan Akçay Deresi, çok sayıda küçük dereyle birleştikten sonra Adliye Köyü kenarından Sakarya Irmağına katılır.

Yırtmaç Deresi : Kandıra ilçesinin Kuştünek mevkiinden doğar. Kaynarca-Karasu sınırındaki Acarlar Gölü'ne dökülür. Önemli kolları Büyükdere ve Kemer Deresidir.

Değirmendere : Değirmendere, Kandıra'nın doğusundaki Alabaşlar köyü yakınından doğar. Kandıra Kaynarca sınırını çizerek akar. Kaynarca'nın kuzeyinde Karaboğaz yöresinde Karadeniz'e dökülür.

Sapanca Dereleri : Sapanca Gölü'ne bazı irili ufaklı dereler dökülmektedir. Bunların en önemlisi İstanbul Deresi olup yıl boyunca faaliyet halindedir. Mahmudiye ve Kurtköy gibi Dereler yazın kururlar. Genellikle Samanlı Dağlarının karları ve mevsim yağmurları ile beslenen bu dereler, gölün su seviyesinde rol oynadıkları gibi sürükledikleri alüvyonları biriktirip bugünkü Sapanca'nın bulunduğu ovalık araziyi oluşturmuşlardır.

GÖLLER

Sakarya İl alanında pek çok sayıda göl vardır. Üçüncü zamanın sonları ile dördüncü zamanın başlarında yoğun tektonik oluşumlar geçiren il alanı yer yer çökmüş, yer yer de yükselmiştir. Kırılma ve kıvrılmalar sonucu il alanı Karadeniz'e doğru kuzey yönünde çarpılmıştır. Çarpılmadan sonra Marmara Denizi ile arada bir set ortaya çıkmıştır. Marmara Denizi ile su bölüm çizgisini oluşturan bu setin Karadeniz'e eğimli olan kesimlerindeki çöküntü alanlarının dolması ile göller oluşmuştur. Bu tektonik kökenli göller dışında, Sakarya Irmağı tarafından taşınan alüvyonların yığılması ile oluşmuş göller de vardır.

Bu göllerin yükseltileri ile derinlikleri pek fazla değildir. Yağışlı kuşakta yer aldıklarından bol sulu akarsularca beslenmekte ve fazla suları çeşitli ayaklarla boşalmaktadır. İldeki göllerin suları genellikle tatlıdır.

Sapanca Gölü : Marmara Bölgesi'nin doğu kesiminde, Adapazarı Ovasını İzmit Körfezi oluğuna birleştiren uzun bir çukurun doğu yarısında yer alan tatlı su gölüdür.

Sapanca'nın kıyıları, doğuda Sakarya ili, batı ucunda Kocaeli İlinde kalır. Havzası 252 km²'dir.Yüzölçümü 47 km²'dir.Doğu-batı uzunluğu 17 km'dir. Kuzey-güney genişliği 5 km olup yüzeyin denizden yüksekliği 31 m'dir. En derin yeri (Prof. S. ERİNÇ'in ölçmelerine göre) 61 m.dir.

Göl, adını güney kıyısında kurulmuş olan ilçeden alır. Eski Türk kaynaklarında Ayan Gölü olarak geçer. Özellikle güneyindeki dağlardan inen sellerle iyi beslenen göl, fazla suyunu, doğu ucundan Çark suyu aracılığı ile Sakarya Irmağına boşaltır.

Sapanca'yı Evliya Çelebi şöyle anlatır: "Sapanca Gölünün çevresi 24 mil'dir. Dört çevresinde kasaba gibi yetmiş altı köy vardır. Cümle halkı bu haliçin suyundan içtiklerinden yüzlerinin rengi kırmızıdır. Ürünleri çok ise de, bağları yoktur. Bahçeleri hadden aşkındır. Bu gölün kenarında bir tür kavun ve karpuz olur ki, ancak ikisini bir eşek çekebilir. Bu göl içinde seksen pare (parça) kayık ve çırnaklar (tahıl kayığı) vardır ki, köyden adam ve kereste ve eşya götürürler. Bu gölde bulunan yetmiş, seksen çeşit balıktan avlayıp kar ederler. Alabalığı, sazan balığı, turna balığı gibi tatlı su balıkları gayet lezzetli olur. Gölün derinliği ekseri yerlerinde yirmi kulaçtır. Suyu gayet saf ve berraktır. Kıyısında olan köylerin kadınları elbise yıkadıklarında asla sabun sürmezler. Bu gölün doğusunda iki saat uzaklıktan Sakarya Nehri geçer. Kocaeli'nde İrva Kasabası kenarında Karadeniz'e dökülür. Sakarya azıcık bir himmet ile bu göle akıtılabilir. Bu göl, İzmit Körfezi'ne üç saat kadar yakın olduğundan ayağı İzmit Tuzlası önünde deryaya karışır. Hatta bir asırda bu gölü İzmit Körfezi'ne katmak için yüzbinlerce kazma ve çapalı ırgat toplattırılmış ise de, İzmit halkının buna birçok hazineler ve Nuh ömrü gerektirir diye gevşeklik göstermesi işin tamamlanmasına engel olmuş. Ama Sakarya nehri bu göle, bu gölde İzmit Körfezi'ne karıştırılsa Bolu'ya kadar beş konaklık yer mamür olurdu. İstanbul gemileri ta Bolu'ya yetişir ve İstanbul'da bir tahta üç akçeye, bir kantar odun beş akçeye olup hayratı büyük olurdu".

Elektrik İşleri Etüt Dairesi tarafından yaptırılan ölçmelere göre, gölün suyu kış ve ilkbahar aylarında yükselir, sonbahara doğru alçalır. İki seviye arasında 70-90 cm, bazen 120-130 cm. fark görülür.

E-5 Karayolu gölün kuzey kıyısını, TEM Otoyolu ve demiryolu ise güney kısmından geçmektedir.

Gökçeören Gölü : İl merkezinin 7-8 km kuzeybatısındadır. Basık sırtlarla çevrelenen gölün yüzölçümü 25 hektardır. Gökçeören Gölüne, yakınındaki yerleşmelerin adlarıyla, Aralık Gölü ve Meşeli Gölü de denmektedir. Gölün kuzeyinde alçak sırtlarla ayrılmış yaklaşık 15 hektar genişlikte küçük bir göl daha vardır. Dipsiz göl adıyla anılan bu göl Gökçeören çukurluğunun devamı niteliğindedir. Göl çevresindeki hafif eğimli alanlarda yoğun tarım yapılır. Pek derin olmayan göl, yağmur ve kaynak sularıyla beslenmekte, kışın ve baharda yağışlarla genişleyip yazın çekilmektedir. Suların çekilmesiyle ortaya çıkan alanda, mısır, kavun, karpuz ve fasulye ekilir.

Poyrazlar Gölü : Adapazarı'nın 7-8 km kuzeydoğusunda, Sakarya Irmağının yakınındaki 60 hektarlık göle, doğusundaki Poyrazlar Köyü nedeniyle, Poyrazlar Gölü denir. Gölün bir başka adı da Teke Gölüdür. Sakarya Irmağının eski yatağında oluşan Poyrazlar Gölü, iki sırt arasında uzanmaktadır. Sakarya Irmağı taştığı zamanlar, fazla suları Kapaklı Barajı'ndan göle boşalmaktadır. Ayrıca, sızıntı yoluyla da gölü beslemektedir. Poyrazlar Gölü, oldukça derindir. Yalnızca güney kıyıları sığ ve sazlıktır. Kuzey ucundan bir ayakla Sakarya Irmağına boşalır. Bu gölde başta sazan olmak üzere kimi tatlı su balıkları yaşamaktadır.

Taşkısık Gölü : Poyrazlar Gölü'nün 15 km kadar kuzeybatısında, Göktepe'nin kuzeyinde, 3 km aralıkla iki küçük göl vardır. Bunlardan batıdakine Taşkısık Gölü ya da Çaltıcak Gölü denir. Göl dipten kaynayan sularla beslenir, kışın genişleyip yazın çekilmektedir. Yüzölçümü 90 hektar kadardır. Güney kesimi daha derin olan gölün kuzey kıyıları sazlık ve bataklıktır. Tatlı olan gölün suyunda sazan ve tatlı su balıkları yaşamaktadır.

Küçük Akgöl : Adapazarı'na 12 km uzaklıkta Karasu Karayolu üzerindeki bu göl, yakınındaki Çaltıcak Köyünün adıyla da anılır. Gölün kenarındaki küçük koru, piknik ve kamp yapmaya çok elverişlidir. Gölde her çeşit tatlı su balığı yaşamaktadır. Ayrıca, göl çevresinde tavşan, keklik ve yaban ördeği avlanabilmektedir.

Büyük Akgöl : Karasu karayolu üzerinde Koyunağılı Köyünden ayrılan yol sapağındadır. Daha çok balık avlamak amacıyla gidilen bu gölün kıyısında piknik ve kamp yeri de düzenlenmiştir.

Acarlar Gölü : Karadeniz'e 700 m. uzaklıktaki bu gölün çevresi bütünüyle dişbudak ormanlarıyla çevrilidir. Ağaçlar yer yer gölün bataklık kesimlerine sokulmaktadır. Buralarda sülün, çulluk ve yaban ördeği gibi hayvanlar yaşamaktadır.

İKLİM

Sakarya'nın iklimi hem Marmara Bölgesi iklimi hem de Karadeniz iklimi özelliklerini taşır. Sakarya rutubetli bir havaya sahiptir. Kışlar bol yağışlı ve az soğuk, yazlar ise sıcak geçer. Adapazarı merkezinde yıllık ortalama sıcaklık 14.1 derecedir. Bugüne kadar ölçülen en düşük sıcaklık -14.5 derece, en yüksek sıcaklık 41.8 derece olmuştur. Yıllık ortalama nem oranı %71.7'dir. Bahar aylarında bol yağış alan Sakarya ilinde yağışlı gün sayısı ortalama 116.2 gündür (1997). Yıllık yağış miktarı 813 mm'dir. Yağışın mevsimlere dağılışı ortalama olarak ilkbaharda 177.6 mm, yazın 161 mm, sonbaharda 211 mm ve kışın 263.4 mm.dir.

Merkezde ortalama kar yağışlı gün sayı-sı 7.7 dir. Kar ile örtülü gün sayısı 9.10 ve en yüksek kar kalınlığı 48cm. (1991) olmuştur.

Rüzgarlar genel olarak kuzeydoğudan poyraz, kuzeybatıdan da karayel olarak eser. Zaman zaman güneyden esen lodos, özellikle Adapazarı ovasında sıcaklığın artmasına yol açar.

BİTKİ ÖRTÜSÜ

Sakarya ili doğal bitki örtüsü bakımından oldukça zengindir. Kuzey Anadolu kıyı dağlarının uzantısı olan dağlar gür ormanlarla kaplıdır. Hemen hemen her yerde kayın başta olmak üzere gürgen, kavak, kestane, ıhlamur, çınar, akçaağaç ve meşe başlıca ağaç türlerini oluşturur. 700 m. yükselti kuşağından sonra iğne yapraklı ağaçlar yer almaya başlar. Adapazarı'nın doğusunda bol dişbudak ormanlarına rastlanır. Aynı şekilde Karasu'nun batısında Acarlar Gölü çevresinde de dişbudak ormanları vardır. Burada dişbudak ağaçlarının arasına karaağaç ve kızılağaçlar karışmıştır. Ovalık kesimlerde Aşağı Sakarya Vadisi çevresinde bitki örtüsü zayıftır.

Çayırlar ve dağ otlakları dışında dağların etekleri ile platolarda başlıca bitki türleri böğürtlen, kocayemiş ve kermes meşesi olan çeşitli maki alanları görülür.

MADENLER

İlimizde çeşitli madenler vardır. Ama bunların büyük çoğunluğu işletmeye açılmış değildir. Saptanmış olan maden alanları arasında bakır, kurşun, maden kömürü, çinko ve manganez, altın, nikel, amyant, kükürt, titan ve Sapanca Nailiye mevkiinde iyi kalitede talk madeni vardır.

Topraklarımızda ayrıca simli kurşun ve demir yatakları da saptanmıştır. Simli kurşun Karasu'da, Akçukur ve Kurudere köylerinde; bakır, Hendek-İkizce'de, demir madeni, Mağara, Akçukur, Köylerinde mevcuttur.

Sakarya İli mermer yatakları bakımından da anılmaya değer. Mermer üretimi bu bölgede Roma dönemine kadar uzanmaktadır. Önemi büyük olan mermer yatakları ise merkez, Akyazı ve Sapanca İlçelerindedir.

SAKARYA NÜFUSU

2000 Yılı Genel Nüfus Sayımı geçici sonuçlarına göre, 759.910 olan ilimiz toplam nüfusunun 472.292’si şehirlerde (%62), 287.618’i ise köylerde (%38) yaşamakta olup, yıllık nüfus artış hızı binde 12.51’dir. Nüfus yoğunluğu olarak km.2’ye il genelinde 158, il merkezinde ise 525 kişi düşmektedir. İlçeler itibarıyla nüfus durumu tabloda görülmektedir.

İLÇELER TOPLAM
NÜFUS ŞEHİR
NÜFUSU % ORAN KÖYLER
NÜFUSU % ORAN YÜZ
ÖLÇÜMÜ NÜFUS YOĞUNLUĞU
Merkez 340.953 295.058 87 45.895 13 650 525
Akyazı 77.797 22.826 29 54.961 71 593 131
Ferizli 24.846 12.818 52 12.028 48 158 157
Geyve 45.661 17.927 39 27.734 61 628 73
Hendek 64.548 28.610 44 35.938 56 590 109
Karapürçek 11.039 4.180 38 6.859 62 188 59
Karasu 55.510 25.090 45 30.420 55 458 121
Kaynarca 24.313 5.164 21 19.149 79 352 69
Kocaali 31.215 13.656 44 17.559 56 282 111
Pamukova 23.960 13.162 55 10.798 45 293 82
Sapanca 36.508 21.766 60 14.742 40 152 240
Söğütlü 14.350 7.866 55 6.484 45 143 100
Taraklı 9.220 4.169 45 5.051 55 334 28
TOPLAM 759.910 472.292 62 87.618 38 4.821 158


SAKARYA SÖZLÜ TARİH

Sapanca gölü Söylencesi
Günün birinde Sapanca’ya bir ermiş gelir.Selam verir selamını alan olmaz.Konuk olmak ister kimse konuk etmek istemez.akşama yorgun argın kasabadan dönerken uzaktan ışık sızan küçük bir kulübe görür.Bir adım daah atacak gücü kalmamıştır.Kulübeye varır,kulübede geçimini sapan yaparak sağlayan iyi yürekli bir insan yaşamaktadır.Ermişi güler yüzle karşılar:buyur eder."Hoş geldin safala rgetirdin aşı şimdi ocaktan inidirmişitim Tanrıdan bir misafir istiyordum sen geldin" der ve en rahat köşeye misafirini oturtur.izeeiti ikramda bulunur.Daha sonra da yatacak yer gösterip yatırır.Davranışı ermişi çok memnun etmiştir.

Ertesi gün erkenden kalkarlar.Ermiş teşekkür edip izin ister ve yolaö koyulur.Sapancı da karşı tepelere değin onu uğurlar.dönüşte aşağıdaki kasabayı göremez.Yerinde kocaman bir göl olmuştur.Küçük kulübesinden başka ev kandisinden başka insan kalmamıştır.

Kasaba tüm kötülükleriyle yok olmuştur.O günden sonra göle Sapancı Gölü denilir.Zamanla da bu Sapanca’ya dönüşür.


Ağaç Baba Söylencesi

Adapazarı’nın Erenler Tepesi’nde Ağaç Baba adlı bir ermiş yaşarmış.Söylenceye göre Ağaç Baba bahr gelince ormana iner,boş tarlalara fidan diker.ağaç yetiştirir.ağaç Baba’nın diktiği fidanlara el sürenin,onlara zarar verenin elleri kurur;Başına her türlü kötülük gelir.Bu yüzden kimse ormana el süremez.

Söylenceye göre Ağaç Baba ölüm döşeğinde iken "Benden sonra çocuklarınızın mutlu,topraklarınızın bereketli olmasını isterseniz ağaçlara dokunmayın benim hayır duamı alarak ,dünya ve Ahirette mutlu olmakistiyorsanız ağaç dikin" diye vasiyet eder.

Günümüzde de yörede ağaçlara zarar verenlerin kötülük görecekelerine inanılır.


Beş köprü söylencesi

Günün birinde sakar Dede adında bir ermişin yolu bu yöreye düşer.Sakarya üzerindeki Beşköprü’den durdurulup geçiş vergisi istenir.Dede parasaı olmadığını ve bu parayı ödeyemeceğini söyler.Faakt parası yoksa köprüden e geçemeyeceği kendisine söylenince ellerini açıp Tanrı’ya dua eder.Duası bitmeden nnehir yer değiştirip ovadan akmaya başlar.sakar Ded’nin gösterdiği ovadan akmaya başlamıştır.

İnanışa göre o günden sonra nehrin adı sakar diye anılmaya başlar.Bu ad zamanla Sakarya’ya dönüşmüştür.Erenler Tepesi’ndeki ermişin de Sakar Dede olduğuna inanılır.


Şeyhler Köyü'ne ilişkin Söylence

Orhan Gazi Akçakoca'ya doğru ilerlerken Şeyhler Köyü'nün biraz güneyinde mola verir;KonaklarKöyden Şeyh İsmail Askerlerin karnını doyurmayı üstlenmiştir.Karargaha gider,askerlerin önüne ,bir kişilk yemek bırakır.Orhan Gazi buna kızar ama ,askerler doymuş yemek artmıştır bile Orhan Gazi Şeyhin bu kerameti karşısında elini öper,bir dileği olup olmadığını sorar.Şeyh ezan sesinin duyulduğu alanın kendisine bağışlanmasını ister.Bu dilek yerine getirilir.

İnanışa göre "Hacet Bayramı " , her yıl o günün anısını yaşatmak için düzenlenir.Bu bayaramda yemekler ne denli az,konuklar ne denli çok olursa olsun,herkesin karnı doyar.

KAYNAK:http://www.e-sakarya.com/index.html

HALK OYUNLARI:
Yörede Manavlar tarafından oynanan oyunlardan Karşılama 9/8’lik, Zeybek 9/4’lük ölçülerde olup, diğer oyunlar 2/4’lük ölçülerdedir. Oyun adları;

1. Konak Getirme
2. Var Gel (Vama-Geme)
3. Meşeli
4. Genç Osman
5. İnce Hava
6. Geyve-Taraklı Çiftetellisi
7. Öptürmem
8. Geyve-Taraklı Zeybeği
9. Korudere Zeybeği
10. Herayi
11. Geyve-Taraklı Kasabı
12. Taraklı Karşılaması
13. Bilecik Karşılaması
14. Argat Sallaması
15. Allı Yazma
16. Karagözlüm
17. Kocakarı Kocaadam
18. Gelin Bindirme
19. Gelin İndirme
20. Kadın Karşılaması (A Meleğim)
21. Domine/Dominik
22. Nirinam
23. Pamukova Zeybeği’dir.

Yöre oyunlarında kadın ve erkekler birbirlerinden farklı yerlerde ve ayrı olarak oynarlar. “Konak Getirme” ve “Geyve-Taraklı Kasabı” oyunları düz sıralı, “Karşılama” (A Meleğim) oyunu karşı karşıya, “Karagözlüm”, “İnce Hava”, “Geyve-Taraklı Zeybeği”, “Geyve-Taraklı Çiftetellisi”, “Kocakarı Kocaadam” ve “Genç Osman” oyunları daire halinde oynanmaktadır. Ayrıca “Konak Getirme” oyunu el ele tutuşarak; “Karagözlüm” oyunu da daire halinde oynanırken, sözlü kısmına gelindiğinde kollar omuza atılır ve müziğin ritmine uygun olarak sağa-sola ayaklarda yaylanarak sallanma yapılmaktadır. “Geyve-Taraklı Kasabı”nda omuzlardan tutularak tek sıra halinde oynanır. Yörede oynanan oyunlarda komut verilmemekte ve istenilen sayıda kişi ile oyunlar oynanmaktadır. Yöre oyunları, evlenme geleneği ve düğün orijinli bir özellik arz etmektedir.

“Karşılama” (A Meleğim), kadınların kendi aralarında kına gecelerinde oynanmaktadır. “Konak Getirme”, düğüne gelen konakların misafir olarak inecekleri eve, oradan da düğün evine gelirken yolda oynadıkları oyundur. “Gelin Bindirme” oyunu seyirlik bir yapıda gerçekleştirilir ve düğün sırasında bir kez çalınan gelinin baba evinden ayrılışını anlatan hüzünlü müziği ve düğün merasimini içermektedir. “Gelin İndirme” oyununda ise, gelinin damat evine geldiğinde getirilen taşıttan inip eve girişine kadar çalınan ve seyirlik bir özellik arz eden yapıda gerçekleştirilmektedir. “Öptürmem” oyunu sözlü ve yörede kadınlar arasında eğlenme ve şakalaşma amacıyla oynanan manili bir oyundur. “İnce Hava” erkekler arasında sarhoş taklidinin yapıldığı bir oyun biçimidir.

Bu oyunların dışında kalan halk oyunları yine başta düğün olmak üzere, eğlencelerde istendiği kadar ve değişimli olarak oynanmaktadır. Tüm oyunlarda kaşık kullanılmaktadır. Ancak oyunları kimileri kaşıksız da oynamaktadır.

Geyve-Taraklı, Pamukova ve Korudere Zeybeği

Manavlar arasında oynanan Zeybekten, bugün yalnızca “Geyve-Taraklı Zeybeği” yaşayan bir halk oyunu olarak varlığını sürdürmektedir. “Pamukova Zeybeği” ve “Korudere Zeybeği” yörede yaşayan yaşlılarca yalnız isim olarak hatırlanabilmektedir. Yörede oynanan “Geyve-Taraklı Zeybeği” tahta kaşıklarla ve belli bir sayı oyuncuya dayalı olmaksızın daire şeklinde oynanmaktadır.

Yörenin Osmanlılar Dönemi’nde ilk alınan ve ilk yerleşilen yerleşim alanları arasında olması nedeniyle ve daha çok uç bir karakol özelliği arz etmesi, “zeybek” oynanmasında etkili olduğu yaşlılarca söylenmektedir.

Zeybek yöre insanına göre, Osmanlı öncü karakol mıntıkalarındaki köylerde Osmanlı Akıncıları’nın cenk yapmasını temsil etmektedir. Oyunun girişi, yapılacak olan hücum hazırlığını; oyundaki sıçramalar, at üstünde ve yaya olarak çarpışmayı, ok atma, kılıç çalma işini; sona doğru olan bölümde ise kazanılan zaferdeki gurur ile birlikte komutanın huzuruna dönüşteki mağrurluk ve saygı anlatılmaktadır.

Geyve/Taraklı Zeybeği, Ege Bölgesi’nde oynanan zeybek oyunlarının yumuşatılmış bir biçimi olarak karşımıza çıkmaktadır. Yörede oynanan zeybek oyunu sözleri bakımından analiz edildiğinde, sevdayı/aşkı; uygulama bakımından analiz edildiğinde de köyden köye gelin almaya giden güvey yanlısı, atlı davullu, zurnalı/klarnetli, silahlı ve cepken giymiş delikanlı alayını içerdiği için, bu özelliklerinden dolayı seymen oyununa daha çok benzemektedir.

1. Kara Gözlüm

Yörede yaşayan bir kız ile askerliğini jandarma eri olarak yapan bir erkeğin aşkını anlatmaktadır. Türkülü olarak oynanan bu oyun yörede yalnız kızlar tarafından oynanırken, günümüzde kız, erkek karma olarak oynanmaktadır. Dönerek oynanan oyunun bir bölümünde oynayanlar birbirine yaklaşarak ortada toplanarak türküyü söylerler:

2. Öptürmem

Giderim Karasu’ya
Elmayı soya soya
Verim benim yarimi
Seveyim doya doya.

Karpuz kestim yiyen yok
Halin nedir diyen yok
Öyle bir yar sevdim ki
Gözün aydın diyen yok.

Öptürmem, öptürmem
Al yanaktan öptürmem
Öperse yarim öpsün
Başkasına öptürmem.

Dağ başından geçilsin
Rakı şarap içilsin
Güzeller sevdiğini
Hemen alsın çekilsin

(Parçadaki karasu kaynak suyu anlamındadır “Memba”)

3. Gelin Getirme

Geyve dağlarında bir top gülüm var
Hey Allah’tan korkmaz sana bana ölüm var
Atma annem atma beni dağlar ardına
Kimsenin yoktur annem yansım derdime
Geyve dağlarında bir top gülüm var
Ölüm değil şu gençlikte zulüm var
Nakarat
Merdivenlerden tıngır mıngır inerken babam ağlasın
Yaşmağı boynuma dolanıyor severken
Nakarat

4. Kadın Karşılaması “A Meleğim”

Evlerim evlerim yüksek evlerim
Ben onun içinde gölümü eylerim
A meleğim meleğim
Saat kaçta geleyim
Oyununa pek yandım
Oyna da bir yol göreyim.
Evlerim olsa da annem olmasa
Yar bize gelse de sabah olmasa
Nakarat
Ağustosta bir su içtim buz gibi
Benim yarim on beş yaşta kız gibi
Nakarat
Gönder güzelim gönder selamın gelsin
Sana sağlık bana ömürler versin
Nakarat
Benim yarim beni delice severken
Uyuya da kalmış ak gerdanı emerken
Nakarat

5. Allı Yazma

Allı yazma başında
Yavrum kalem oynar kaşında
Ben bir yeni yar sevdim
Yavrum onüç ondört yaşında.
Vay vay vay vay vay vay aman
Ayrıda düştüm ben duramam
Allı yazma bürünür
Yavrum ucu yerde sürünür
Benim sevdiğim güzel
Acep nerelerde görünür.
Nakarat
Derenin bükleri
Yavrum ötüşür keklikleri
Hiç aklımdan çıkmıyor Yavrum yarimin dedikleri. Nakarat




SAKARYA TÜRKÜLERİ

Evlerine Varamadım Gazelden
Evlerine varamadım gazelden
Sokağına çıkamadım güzelden
Severim kız ben seni ezelden
Top zülüflüm dalgın uykulardan uyanamadım
Sürmeli gözlü yarim senden ayrılamadım
Yattım yarin dizine, baktım ela gözüne
Kulak verdim sözüne
Dalgın uykulardan uyanamadım
Sürmeli gözlü yarim senden ayrılamadım
Bir gemim var saldım engine
Kaderim yok düşemedim dengime
Şimdi rağbet güzel ile zengine.
Top zülüflüm dalgın uykulardan uyanamadım
Sürmeli gözlü yarim senden ayrılamadım
Yattım yarin dizine, baktım ela gözüne
Kulak verdim sözüne
Dalgın uykulardan uyanamadım
Sürmeli gözlü yarim senden ayrılamadım
Minarede Ezen Var
Minarede ezen var
Gül bahçede gezen var
Şu güzeller içinde
Yüreğimi ezen var
Haydi yarim mini mini maşallah
Maşallah kavuşuruz inşallah
Minarenin alemi
Kaşa çekmiş kalemi
Bu güzellik sendeyken
Yakar cümle alemi
Nakarat
Minarenin burçları
Öter yandırdı beni
Yarimin bakışları
Nakarat
Elmayı Top Top Yapalım
Elmayı top top yapalım
Kızlara bahşiş atalım
Kadifede ceketini
Dar yapalım
Ne güzel yaraşır ince bele




SAKARYA YÖRESİ HALK OYUNLARINDA KULLANILAN KIYAFETLER

Erkek Giysileri ve Aksesuarlar

İçe Giyilen Kıyafetler ve Aksesuarlar

Beyaz veya açık mavi ya da boyuna çizgili el dokumasından (Kandıra veya Şile bezinden) yapılan, boyu kalça hizasında olan üzeri işlemesiz, uzun kollu ve kolları düğmesiz, hakim yakalı önünde yukarıdan aşağıya değişik renklerden 40 adet düğmesi bulunan “Kırkdüğme Göynek/Gömlek” içe giyilmektedir.


Üste Giyilen Kıyafetler ve Aksesuarlar

Gömlek üzerine önü kapalı, koyu kahverengi/siyah depme [mevsimine göre “şayak” (Kaba dokunmuş, dayanıklı yünden dövme yoluyla elde edilen kumaş) veya “keçe” (Yapağı ya da keçi kılın dokunmadan, yalnızca dövülmesi ile elde edilen kaba kumaş)] kumaştan yapılan önden 6 düğmeli, üstünde kösteğin ve çevrenin konulduğu cepleri bulunan “Yelek” veyahut yelek yerine bordo ya da mor renkli ince keçe/kadife kumaştan, boyu kuşaktan 4 parmak yukarıda, sim işlemeli önü açık ve kolu omuzdan düz olarak inen “Kartalkanat”/“Cepken”/“Salta” giyiliyor.

Boyuna renkli, kenarları “payetli”(İşlemede kullanılan küçük pırıltılı pul) yemeni veya yazmadan “Çember” veya çok bükümlü iplikle dokunmuş ince kumaştan “Krep” ya da “Çevre” bağlanır. Çevreler (sırma işlemeli/yöre motifli mendil) 35 x 35 cm. ya da 40 x 40 cm. ebatlarında olup, yazın sıcakta başa, serin havalarda boyuna bağlanıyor.

Yelek üstünde iki adet zincirden oluşan “Köstek” (daha önceleri kısa kılıç, yakın dönemde de saatin takıldığı zincir) takılıyor. Bele ise pamuklu veya yünden turuncu, koyu yeşil, gül kurusu renklerden oluşan çizgili, kare biçiminde el dokuması “Kuşak” sarılıyor. Üçgen şeklinde katlandıktan sonra bir karış genişliğinde kalıncaya kadar katlanan kuşağın ucu sol tarafa sıkıca tutturulup, diğer ucu sağ taraftan çevrilerek bele sarılı kısmın üst tarafına sıkıştırılır.

Eskiden dört okka ağırlığında köseleden yapılmış ve yaklaşık 5 kilo ağırlığında “Silahlık” ve üzerinde “Kama” ve “Silah” takıyorlarmış.

Kuşağın üzerine, 30 x 90 cm. boyunda dikdörtgen biçiminde Kandıra/Şile bezinden dokunan, üzerine yöre motifleri ve uç kısımlarına ise kanaviçe işlenmiş ve sol ayak üzerinden aşağıya doğru sarkıtılan “Yağlık”; kimi zamanda kuşağın üzerine sağ ayak tarafından veya kuşak ortalanarak ya tek olarak ya da işlemeli “Mendil”/“Çevre” birlikte takılır.

Koyu kahverengi/siyah depme kumaştan yapılan, üstü biraz bol, paçaları dizden aşağısı ayağa kadar dar ve alt kısmı düğmeli “Külot Pantolon” giyiliyor.

Yöre oyunlarının çoğunda şimşir ağacından yapılan “Kaşık”lar iki elle çalınıyor.

Başa Giyilenler/Takılanlar ve Aksesuarlar

Baş kısmına ipekli ve saçaklı “Kefiye” ya da basma parçalarından dikilmiş “Takke” (günümüzde “Hacı Kefiyesi” ve “Fes” de) giyiliyor. Eskiden yöre insanları kadifeden ya da keçeden uzun sıfır kalıp “Fes” ve fesin üzerinde yarım arşına yakın (yaklaşık 30-35 cm.) boyunda omuzlarına kadar inen kalın bir püskül takılıyorlarmış.

Başa giyilen kefiye ya da fes üzerine renkli ince katlanan “Poşu” veya “Krep” sarılıyor. Sarıldıktan sonra uçları sağa doğru aşağıya gelecek biçimde sarkıtılıyor.

Ayağa Giyilenler ve Aksesuarlar

Ayağa yünden el örgüsü beyaz, üzeri ve yanları nakışlı “Yün Çorap” giyiliyor. Yün çorabın üzerine tabaklanmamış küçük baş hayvan derisinden yapılan ve deliklerine geçirilen şeritlerle sıkıca bağlanan ayak giyeceği olarak “Çarık” ya da yüzü yumuşak deriden yapılan, ucu oval ve topukları iki parmak yükseklikte olan çoğunlukla siyah renkli hafif ayakkabı olarak “Yemeni” giyiliyor.


Kadın Giysileri ve Aksesuarlar

İçe Giyilen Kıyafetler ve Aksesuarlar

Sarı ya da beyaz el dokumasından (Kandıra veya Şile bezinden) veya satenden yapılan, boyu kalça hizasında olan üzeri işlemesiz, uzun kollu ve kolları düğmesiz, dik yakalı yalnızca boyun kısmı yaklaşık beş parmak kadar aşağıya doğru açık düğmesiz “Göynek/Gömlek” içe giyiliyor.

Üste Giyilen Kıyafetler ve Aksesuarlar

Gömlek üzerine önü açık, kolsuz bordo ya da mor renkli kadife kumaştan, boyu kuşağa kadar olan, çoğunlukla minare, alem motiften sim işlemeli “Yelek”, “Cepken”, “Sarka” giyiliyor.

Yörede kadınlar üstlerine cepken/yelek yerine, kimi zaman kadifeden yapılan ve üzeri simle işlenen “Üçetek” veya varlıklı ailelerin kadınları/kızları kadife ve ağır işlemeleriyle “Bindallı” giyebiliyorlar.

Boyuna yine kırmızı kurdele üzerine takılı altınlardan oluşan “Gerdanlık” takılıyor.Bele iş yaparken yük taşımada kullanılan ve keçi kılından dokunan, üzeri işlemeli ve uçları püsküllü “Kılkuyruk” bağlanıyor.

Üçetek veya entari şeklinde elbiseler giyildiğinde, bele önceleri gümüş, sonraları sarı saçtan yapılan “Kemer” takılıyor. Ancak kılkuyruk kemer görevini de gördüğünden ayrıca bele kemer takmayanlarda olabiliyor.

Kemerin veya kılkuyruğun ön yüzü üzerine, 40x90 cm. boyunda dikdörtgen biçiminde Kandıra/Şile bezinden dokunan üzerine yöre motifleri ve uç kısımları ise kanaviçeden işlenmiş “Önlük” ortalanarak takılır.

Kemerin veya kılkuyruğun bel tarafına, 40x40 cm. boyunda dikdörtgen biçiminde pamuklu bezden dokunan desenli “Dokuma” ortalanarak takılır.

Pamuk veya ipekle karışık pamuktan dokunmuş kutnu kumaştan, geniş, tek ağlı ve ağı aşağıda, paçaları dar bir şalvar olarak yapılan “Zıpka”/“Zıbka” giyiliyor.

Yöre oyunlarının çoğunda şimşir ağacından yapılan “Kaşık”lar iki elle çalınıyor.

Başa Giyilenler/Takılanlar ve Aksesuarlar

Evli ya da bekar köy kadınları baş kısmına, üstü sargılı ve altınlı fes biçiminde “Kofik/Kofi/Kofu” giyiliyor.Kofinin üzerine arkaya doğru uzanan kırmızı/mavi/beyaz renkte “Grep Örtme” veya kenarları oyalı ve payetli, kırmızı, mavi, beyaz renkte “Yemeni” yüz kısmına sarkmayacak ve uzun kısmı arkaya gelecek biçimde örtülüyor.Gerp örtmeyi/Yemeniyi de fes üzerine bağlamak için, üç parmak kalınlığında, kenarları payetli ve kuşak biçiminde beyaz/mor/kırmızı renkte “Sıktırma”/“Çember” bağlarlar. Kofinin alına gelen kısmı üzerine dizilen küçük 7-9 adet altın para dizisinden oluşan “Tura” dikiliyor. Ayrıca başa şakaklardan sarkan saç lülesi “Zülüf” takılıyor.

Ayağa Giyilenler ve Aksesuarlar

Ayağa yünden el örgüsü beyaz, üzeri ve yanları nakışlı, renkli işlemeli “Yün Çorap” giyiliyor.Yün çorabın üzerine tabaklanmamış küçük baş hayvan derisinden yapılan ve deliklerine geçirilen şeritlerle sıkıca bağlanan ayak giyeceği olarak “Çarık” ya da yüzü yumuşak deriden yapılan, ucu oval ve topukları iki parmak yükseklikte olan çoğunlukla kırmızı renkli hafif ayakkabı olarak “Yemeni” giyiliyor.

SAKARYA YÖRESİ HALK OYUNLARINDA KULLANILAN ÇALGILAR (MÜZİK ALETLERİ)

Halk oyunlarını icra eden elemanların hiçbiri, icra ettikleri oyun müziklerini notaya bakarak veya notadan öğrenerek çalmamaktadırlar. Yörede halk oyunlarının müzikleri, usta-çırak ilişkisi ile kuşaktan kuşağa aktarılmaktadır. Düğün ve eğlencelerde üç veya dört çalgı eşliğinde müzik yapılmaktadır. Bu çalgılar:

MUTFAK:
Sakarya mutfağı

Üç kıtanın damak zevki

http://www.sakarya.gov.tr/yeni/ana/IMG_1572.jpgYörede yaşayan halkın yiyecek kültürü; başta kentteki yaşam standartları ve ekonomik alanlarla yakından ilgilidir. Endüstriyel alanlarda çalışanlar -özellikle gelir düzeyi yüksek olanlar- arasında aperatif/hazır yiyeceklerin; tarımsal üretim alanlarında çalışanlarda, hamur işleri ve sebze yemeklerinin; göçer yaşam tarzında hayatlarını sürdüren topluluklarda ise, et ve hayvansal yiyeceklerin yoğun olarak tüketildiği görülmektedir. Ayrıca iklimin ve yörenin coğrafi özelliklerin de etkisiyle yöre yetişen ürün çeşitlilik göstermekte ve yiyecek kültürü de zenginleşmektedir.

Sakarya yöresi beslenme alışkanlıklarında temel belirleyici özelliklerden biri de, içinde bulunulan alt kültür gruplarının kültürel yapısıdır. Yani Sakarya mutfağı ya da yemek kültürü denildiğinde, Sakarya’da yaşayan alt kültür gruplarındaki insanların beslenmesini sağlayan yiyecekler-içecekler, bunların hazırlanması, pişirilmesi, korunması; bu işlemler için gerekli araç-gereç ve teknikler ile yemek yeme adabı ve mutfak çevresinde gelişen tüm uygulamalar ve inanışlar anlaşılmalıdır.

Ülkemizin birçok yerinde olduğu gibi, Türk Kültürü açısından Sakarya mutfağındaki zenginlik; Orta Asya’dan, Balkanlardan, Kafkaslardan taşınan ve Anadolu topraklarında buluşan ürünlerin çeşitliliği ile uzun bir tarihsel süreç boyunca birbirinden farklı birçok kültürle yaşanan etkileşim sonucunda ortaya çıkmıştır. Geliştirilen yeni tatlar, yöre mutfak kültürünün bugüne gelmesini sağlamıştır. Genel olarak tahıl, çeşitli sebze ve bir miktar etle, sulu olarak hazırlanan yemek türleri, çorbalar, zeytinyağlılar ve hamur işleri ve kendiliğinden yetişen otlarla hazırlanan yemeklerden oluşan Sakarya Mutfağı; pekmez, yoğurt, bulgur vb. gibi kendine özgü sağlıklı yiyecek türlerini de ortaya çıkarmıştır. Yörede alt kültür grupları arasında farklı lezzetleri barındıran yeme-içme biçimleri, özel gün, kutlama, ve törenlere ayrı bir anlam ya da kutsallık taşımaktadır. Sakarya mutfağı, çeşit zenginliği ve damak tadına uygunluk yönünden olduğu kadar birçok yemek ve yiyecek türü ile sağlıklı ve dengeli beslenmeye kaynaklık edebilecek örnekleri barındırmaktadır.

SAKARYA İLİ YÖRESEL YEMEKLERİ

SAKARYA’DA YAŞAYAN MANAV VE MUHACİRLERE AİT YEMEKLER

1. Un Çorbası
2. Sütlü Çorba
3. Sütlü Umaç Çorbası
4. Sütsüz Umaç Çorbası
5. Kesme Çorba
6. Dımbıl Çorbası
7. Tarhana Çorbası
8. Ulanbüyüden Çorbası
9. Garagöz Fasülleli Dımbıl Çorbası
10. Ayran Çorbası
11. Tarna Çorbası
12. Un Çalma Çorbası
13. Bulgur Çorbası
14. Erişli Çorbası
15. Bayram çorbası
16. Tatlı tarhana (Süt ile yapılıyor)
17. Dartılı Keşkek
18. Hindi Dolması
19. Kartalaç Yemeği
20. Yoğurtlu Pazına
21. Hodan (Kaldırek)
22. Hodan Dolması
23. Kazayağı Mancarı
24. Kabak Çiçeği Dolması
25. Efelek-Ebegümeci Yemeği
26. Ebegümeci Yahnisi
27. Efelek Yahnisi
28. Biryan
29. Karagöz (Bostan) Mancarı
30. Turp Mancarı
31. Gazicak Mancarı
32. Toka Mancarı
33. Sirken Mancarı
34. Kedi Burun
35. Sütliyen
36. Kök Mantarı
37. Til Til Mantarı
38. Kavak Mantarı
39. Fındık Mantarı
40. Garagulak Mantarı
41. Gelin Mantarı
42. Keçi Sakalı
43. Döbelen Mantarı Yemeği
44. Dılbıran Mantarı
45. Sütlük Mantarı
46. Mantar Kavurması
47. Yoğurt
48. Tuzlama
49. Şekerleme
50. Semiz Otu Salatası
51. Kara Mancarı Salatası
52. Su Mancarı Salatası
53. Turp Mancarı Salatası
54. Kızılcık Turşusu
55. Döngel Turşusu
56. Ekşimikli (Çökelek)
57. Turşu Ayranlı Turşu
58. Yağlı Turşu
59. Kuru Börek
60. Yuka
61. Düdük Makarna
62. Haşlama
63. Kırtıl
64. Helle Melle
65. Bazlama
66. Kazayağı Mancarı Pidesi
67. Su Mancarı Pidesi
68. Cevizli Lokum
69. Kazayağı Mancarı Böreği (Katleme)
70. Arnavut Böreği
71. Nazlı
72. Boşnak Böreği
73. Gözleme
74. Gaygana
75. Bazlama
76. Çizleme
77. Kıymalı Çizleme
78. Mantı (Kesme)
79. Gulak (Kıymalı ve Ekşimikli)
80. Malay (Sütlü ve Dartılı)
81. Kori (Ev makarnası)
82. Peçeli (Ayranlı börek)
83. Filiya ( Kaynatılmış suya konularak pişiriliyor)
84. Kaçamak
85. Nohutlu Ekmek
86. Cevizli börek
87. Petla (Bazlama)
88. Süt Kapama
89. Fasulyeli Börek (Kuru Fasulye)
90. Pırasalı Börek
91. Soğanlı Börek
92. Akciğerli Börek
93. Mayalı Börek
94. Laknur (Isırganlı Börek)
95. Üre
96. Uhut
97. Kuru Börek Tatlısı
98. Kurtcağız Tatlısı
99. Kabak Kıvırma
100. Gıvırma
101. Yuka Böreği
102. Höşmelim
103. Gara Helva Tatlısı
104. Gullu Gabak Tatlısı
105. Gaplı Gabak Tatlısı
106. Toplu Gabak Tatlısı
107. Pirinçli Gabak Tatlısı
108. Sütlü Gabak Tatlısı
109. Cevizli Gabak Tatlısı
110. Fındıklı Gabak Tatlısı
111. Büzme Börek Tatlısı
112. Gara Börek Tatlısı
113. Sütlü Üzüm Tatlısı
114. Un Helvası Tatlısı
115. Keten Helva

SAKARYA’DA YAŞAYAN ABHAZLARA AİT YEMEKLER

1. Un Çorbası
2. Yoğurt Çorbası
3. Çüven Ekmeği
4. Ceviz Yağı
5. Abhaza Usulü Ceviz Yağı
6. Acıka
7. Darı Çorbası (Nertuhcise)
8. Pirinç Çorbası
9. Peynirli Pasta (Açamuka)
10. Abhaz Tatlısı
11. Darı Pilavı
12. Abhaz Tavuğu
13. Abhaz Usulü Cevizli Sosla Hazırlanan Piliç
14. Kara Lahana Sızbalı (Ahulçapa)
15. Turp Sızbalı (Asısa Çapa)
16. Şalgam Salatası
17. Şalgam Yemeği
18. Abhaz Usulü Kızılcıklı Barbunya Püresi
19. Abhaz Peyniri
20. Peynir Yapımı
21. Peynir Yemeği
22. Aşıc
23. Peynirli Börek
24. Soğan Yemeği
25. Isırgan Otu
26. Kara Lahana (Ahul Eysarçaça)
27. Kaz Ayağı (Ankundur)
28. Taze Fasulye
29. Kabak Yemeği / Kapçı
30. Haşlama Et Ajuhta
31. Kapara
32. Abhaz Usulü Ceviz Yağı
33. Abhaz Usulü Sarımsak Ve Domates Salatası

SAKARYA’DA YAŞAYAN ÇERKEZLERE AİT YEMEKLER

1. Mısır Çorbası - Natıfıps
2. Un Çorbası – Aguvestır
3. Bulgur Çorbası
4. Dövme Darı Çorbası
5. Hantıkoleps / Hantgups
6. Çerkes Çorbası
7. Çerkes Çorbası
8. Ekmek / Haluğ
9. Mısır Ekmeği
10. Mısır Pastası
11. Darı Pastası
12. İrmik Pastası
13. Kosi Paste
14. Mayalı Ekmek / Haluğ Tegiğa
15. Mayasız Ekmek / Mukumipş
16. Biber Tuzu
17. Hacığaps
18. Mısır Çorbası - Natıfıps
19. Mayalı Saç Ekmeği
20. Mercimek Çorbası - Lahse
21. Ev Ekmeği
22. Hingel
23. Yufka Pilavı
24. Çerkes Pilavı
25. Çerkes Tavuğu / Epışıps
26. Cevizli Çerkes Tavuğu
27. Pirinçli Epışıps Şıpsı
28. Pışıps Şıpsı
29. Yumurtalı Şıpsı
30. Çerkes Tavuğu
31. Fırında Bal Kabağı
32. Gomıl-Gumilej
33. Kabışıps-Kabığın-Kabıpsı
34. Mısır Çorbası (Aşure)
35. Sütlaç
36. Nişasta Helvası
37. Halıbj
38. Şeker Kamışı Pekmezi
39. Bal Kabağı Reçeli
40. Şeker Pancarı Pekmezi
41. Nişasta
42. Hamur Mayası
43. Biber Tuzu (Şıbjıy Suğ)
44. Cevizli Biber (De Şuğ)
45. Çerkes Turşusu
46. Diken Ucu Salatası (Kasıke)
47. Kaz Ayağı Salatası (Goşeğın)
48. Lahana Salatası (Ğıntur)
49. Taze Fasulye Salatası
50. Yer Elması Turşusu
51. Kırmızı Pancar Salatası
52. Taze Fasulye Salatası
53. Çerkes Salatası
54. Ezme Fasulye/Fasulye Ezmesi (Geşivute/Geşiğın)
55. Bal Kabağı Yemeği
56. Mancar
57. Gelincik Oturtması
58. Tavada Yumurta Kekejabh
59. Çerkes Peyniri (Adıghe Hoy)
60. Çiğ Sütten Tereyağı (Şapsenoth)
61. Hoyaje
62. Kudusuv
63. Kolay Ekşimik
64. Kolay Kudusuv
65. Yağsız Ekşimik
66. Demetaz
67. Metaz
68. Fiyonk Mantı (Thaçtakme)
69. Hak Haluj
70. Puf Böreği / Değerje - Açac
71. Thurje / Şelame / Halıbe
72. Vut Guth
73. Harıp
74. Haluvpaç / Haluv Zetevşıpık
75. Seku / Suqu
76. Böbrek Ezmesi
77. Kuru Et - İsli Et / Lığeğuğ
78. Lepsı
79. Lılıbj / Tlıbj

SAKARYA’DA YAŞAYAN HEMŞİNLİLERE AİT YEMEKLER

1. Mısır Ekmeği
2. Etli Lahana Dolması
3. Turşu Kavurma
4. Pazı Tavası
5. Kara Lahana Haşlaması
6. Muhlama

SAKARYA’DA YAŞAYAN GÜRCÜLERE AİT YEMEKLER

1. Fındıklı Pırasalı Barbunya
2. Erik/Nar Ekşili Yağda Yumurta (Mjane Qliavi Erbo Kvercxi)
3. Unlu Fındıklı Fasulye (Favili Qanci Lobio)
4. Küllü Mısır
5. Ezme Fasulye
6. Fındıklı Kara Lahana

SAKARYA MUTFAĞINDAN ÖRNEKLER

HAMUR İŞLERİ VE BÖREKLER
CEVİZLİ LOKUM

5 Ekmeklik Hamur
400 Gram Ceviz
100 Gram Fındık
1 Adet Yumurta
1 Su Bardağı Sıvı Yağ
2-3 Tatlı Kaşığı Çörek Otu/Susam
2-3 Çay Kaşığı Baharat

Genellikle mahalle fırınları yakıldıktan ve mancar pideleri piştikten hazırlanıp pişirilen bir börek türü olan lokum bayramlarda ve özel günlerde sofraların vazgeçilmez lezzetidir. Mayalanmış ekmek hamurundan yapılan lokum arzuya göre ceviz, fındık, peynir ya da kuru üzümle yapılır. Ceviz ve fındık çok ince olmamak şartıyla çekilir. 1 su bardağı sıvı yağın içine yumurta kırılarak karıştırılır. Hamurun 1/5’i düz bir zemin üzerinde yağ yumurta karışımı yardımıyla elle açılarak genişletilir ve üzerine ceviz ve fındık serpilir. Hamurun içine arzuya göre içine atılmış baharatlar da konarak rulo biçiminde sarılır. Bıçakla 5’er santimetrelik parçalar halinde kesilir ve kesilen tarafı yağlı tepsinin yukarısına gelecek şekilde yerleştirilir. Bir süre bekletilerek kabartılan hamurun fırına verilmeden önce, daha güzel pişmesini sağlamak için lokumların üzerini kapatacak kadar az miktarda yağ yumurta karışımı iyice sürülür. Çörek otu serpilerek pişmek üzere fırına atılır.
Manav Kültürü

ÇİZLEME

5 Kilogram Un
3 Litre Su
1 Yemek Kaşığı Pakmaya
Tatlı Kaşığı Tuz 2-3

Un, su ve tuz ile bir hamur hazırlanır. İçine pakmaya konur ve taşması için bekletilir. Taştıktan sonra ne kadar un katılacaksa ona göre un katılarak hamur çoğaltılır. Mayalanan hamur un katılarak çoğaltıldıktan sonra bir süre daha bekletilir ve hamur sulandırılır. Bu işleme bezeleme denir. Hamurlar bezelendikten sonra ekmek tahtası üzerinde beklemeye bırakılır. Diğer taraftan sac ateşe koyulur, üzeri yağlanır, kızdırılır. Sac iyice kızdıktan sonra, 1 kase ile hamur sacın üzerine dökülür. Dökülen hamurun ince olmasına dikkat edilir. Alt, üst pişirilir. Bu işlem hamur bitinceye kadar tekrarlanır.

PETLA

Un
1 Su Bardağı Su
Yoğurt Kilogram
4-5 Diş Sarımsak
4-5 Yemek Kaşığı Sıvı Yağ
1-2 Tatlı Kaşığı Tuz

Önce sarımsaklar bir kap içinde dövülür, daha sonra yoğurt içine ilave ederek sarımsaklı yoğurt elde edilir. Unun içine su ve tuz katarak boza kıvamında bir hamur hazırlanır. Daha sonra bu karışım kepçe yardımı ile yağlanmış bir teflon tavaya ince bir tabaka halinde dökülür. İki tarafı da pişirilir. Bütün karışım aynı şekilde pişirilir. Başka bir tepsiye pişen hamurlar tek tek konulup dizilir. Her katın üzeri sıvı yağ ile yağlanır ve üzerine sarımsaklı yoğurt konulur. 10-15 kat bu biçimde hazırlandıktan sonra en üstteki hamura az miktarda yağ ve sarımsaklı yoğurt konulur. Kareler halinde kesilerek sıcak fırında bir saat kadar pişirilip, sıcak olarak servis yapılır.
Makedon Kültürü

MUHLAMA

Mısır Unu 3-4 Yemek Kaşığı
Tereyağı 3 Yemek Kaşığı
Tel Peynir 1 Kase
Su 4 Su Bardağı
Tuz 2 Tatlı Kaşığı

Bakır bir tavada tereyağı eritilir. Mısır unu konulup pembeleşinceye kadar kavrulur. Tavaya ılık su ve peynir ilave edilir. Peynirin tuzuna göre tuzu ayarlanır. Hafif ateşte karıştırılarak yağını üzerine verinceye kadar pişirilir.
Hemşin Kültürü

PEÇELİ

750 Gram Yoğurt
Un
1 Su Bardağı Su
4-5 Yemek Kaşığı Sıvı Yağ
1-2 Tatlı Kaşığı Tuz

Yoğurt, su ve tuz karıştırılarak ayran haline getirilir. Bu karışıma un ilave edilerek, boza kıvamında bir hamur elde edilir. Bu boza kıvamındaki hamurdan yağlanmış bir tepsiye ince bir tabaka halinde dökülür. Tepsinin üzerine kor konulmuş bir sac kapatılarak üstten pişmesi sağlanır. Bu kat pişince üzerine yeni bir kat ince bir şekilde dökülür. Tekrar sac kapanır. Bu işlem karışım bitinceye kadar yapılır. En üst kat piştikten sonra tepsi kor üzerindeki sac ayağa konulur. Alttan ve üstten de bir saat kadar pişmesi sağlanır. Sıcak servis yapılır.
Makedon Kültürü

ÇORBALAR

DIMBIL ÇORBASI

Un 1 Küçük Kase
Tuz 1 Tatlı Kaşığı
Su + 6 Su Bardağı
Sıvı Yağ 1 Tatlı Kaşığı
Soğan 1 Adet Orta Boy
Kırmızı Biber 2 Tatlı Kaşığı

1 Küçük kase un, 1 bardak su ve 1 tatlı kaşığı tuz ile hazırlanan mayasız bir hamurdan olur. Kıvamı biraz katı tutulur. Ancak bu çorbayı yapmak için özel bir hamur hazırlanmaz. Evlerde düdük makarna yapıldığı zaman makarna olarak sarılamayan hamurlar değerlendirilme amacıyla yapılan bir çorbadır. Kalan hamurlar kopartılarak unlu bir tepsinin içine atılarak bekletilir.
Öncelikle tencerede 6 bardak su kaynatılır. Parçalar karıştırılarak suyun içine atılır. Bu sırada 1 tatlı kaşığı tuz atılarak kaynamaya bırakılır. Diğer taraftan bir tavanın içine 2 kaşık sıvı yağ konur. İçine 1 orta boy ince doğranmış soğanlar atılır. Hafif pembeleşene kadar kavrulur. İçine 2 tatlı kaşığı toz kırmızı biber konarak kızdırılır. Hazırlanan sos kaynamakta olan çorbanın içine dökülür. Bir taşım daha kaynadıktan sonra ocaktan indirilir.
Manav Kültürü

BULGUR ÇORBASI

Bulgur 1 Su Bardağı
Süt 4 Su Bardağı
Su 2 Su Bardağı
Tuz Yeteri kadar
Kuru soğan 1 Küçük Boy
Tereyağı 2 Yemek Kaşığı
Kırmızı pul biber 1 Tatlı Kaşığı

Bulgur ayıklanır, yıkanır ve tencereye konur. Bulgurun üzerine su ve çiğ süt konur. Bulgur piştiğinde tuz konur ve ateşten alınır. İnce doğranmış soğan yağ ile kavrulur, kırmızı pul biber ilave edilir ve çorbanın üzerine gezdirilir. Çerkez Kültürü

TATLILAR

İNCİR UYUŞTURMASI

Manda Sütü 1 Kilogram
Kuru İncir ? Kilogram
Şeker 4 Yemek Kaşığı

İncir yıkanır; kuşbaşı biçiminde doğranır. Kaynak sütle incir ezilir. 4 yemek kaşığı şeker konur. Üstüne tekrar kaynak süt konarak üstü kapatılarak uyuşturulur.
Abhaz Kültürü/Muhacir Kültürü

ÜRE

Üre; özellikle bayram ve düğünlerde yapılan özel bir tatlıdır. Bir tencerenin içine 2 litre süt konularak, kaynatılmaya bırakılır. Diğer taraftan darı çok ince olarak çekilir. Daha önce kaynamaya bırakılan sütün içine yavaş yavaş koyulur. Karışım 15-20 dakika kaynatıldıktan sonra içine bir miktar şeker ilave edilerek, dibi tutmaması için çok kısık ateşte 15-20 dakika daha koyu bir kıvam alıncaya kadar karıştırır. Kaselere konulur ve soğuk servis yapılır.
Manav Kültürü

KABAK TATLISI

http://www.sakarya.gov.tr/yeni/ana/1-34.jpgKabak 2 Kilogram
Ceviz İçi 250 Gram
Toz Şeker 750 Gram
Hindistan Cevizi 5-6 Çay Kaşığı
Çam Fıstığı 5-6 Çay Kaşığı

Kabaklar 2-3 cm. kalınlığında 7-8 cm. eninde parçalara ayrılarak kabukları soyulur, yıkandıktan sonra tencereye konur. Bir kat kabak, bir kat şeker yerleştirilir. Bu şekilde bir gece bekletilerek kabağın kendi suyunu salması sağlanır. Saldığı su ile kapağı kapalı olarak kabaklar yumuşayıncaya kadar kaynatılır. Daha sonra tencerenin kapağı açık olarak suyu çekinceye kadar kaynatılır. Sıcakken bir tepsiye dizilerek bir süre fırında pişirilir. Soğuyuncaya üzerine ceviz serpilir (Hindistan cevizi, çam fıstığı gibi malzemelerle de süslenebilir.)
Manav Kültürü

ABHAZ TATLISI

Kuru yufka 8 Adet
Ceviz içi 1 Su Bardağı
Şeker 2 Su Bardağı
Su 2 Su Bardağı
Sıvı yağ 1 Su Bardağı

Yufkaların arasına yağ sürülür. Ceviz çekilir, 2-3 yufka arasına serilir. Su şeker ile şurup yapılır. Fırında pişirilen yufkaların üzerine dökülür.
Abhaz Kültürü

UHUT

Buğday ve sudan yapılan Uhut bir tatlı türüdür. Hiçbir tatlandırıcı kullanılmadan yapılan, tadını ve lezzetini kendi kıvamından alır. Yapılması uzun sürdüğü ve yorucu olduğu için özel günlerde yapılır. Uhut yapılırken 18 litrelik teneke tabanından çiviyle 15-20 yerinden delinir. Delinen teneke yarısına kadar buğdayla doldurulur. Güneş ışığı almayan loş bir yere ıslatılarak bırakılır. İki günde bir ıslama işine devam edilir. Her ıslamadan önce buğday iyice karıştırılır. Buğday çimlenmeye başladığı zaman teneke dolmaya başlar. Çimlenme ilerledikçe buğday topaklanmaya başlar. Buğdayın topaklanmaya başlamasıyla birlikte ufalanarak bez üzerine serilir. Ufalanarak birbirinden ayrılan buğday yeniden tenekeye alınıp, ıslatılmaya devam edilir. Bu işlem 15 gün kadar sürer. Bu zaman zarfında buğday tanelerinin saçak kökleri ve filizleri 4-5 santimetre. kadar uzar. Saçak kökleri ile filizleri beyaz olur. Saçak kökleri ve filizleri yeşillenirse uhut acımtırak olur ve tat özelliğinden uzaklaşır. Yeşerme başlamadan yani olgunlaşan çimler bir tokmak veya yuvarlak bir taş ile dövülerek ezilip suyu alınır. Elde edilen bu suya çok az bir miktar su katılarak, büyük bir kap içerisinde kaynatılmak üzere ateşin üzerine konur. Kaynamaya başlayınca çok katı olmayacak biçimde un ilave edilerek karıştırılmaya başlanır. Kaynatma işi sıvı halde bulunan bu karışımın koyulaşmasına kadar devam eder. Koyulaşmaya başladığı zaman üzeri sakızlanmaya başlar. Bu safhadan sonra artık kıvamını almaya başlamıştır. Kıvamını alan uhut koyu kahve rengini alır. Uhut 15 dakika daha ateşte tutulduktan sonra, ateşten indirilerek soğumaya bırakılır. Soğuduktan sonra kavanozlara doldurulup, kahvaltılarda ekmeğe sürülerek yenir.
Manav Kültürü
ABHAZ PEYNİRİ

Süt 10 Litre
Peynir Mayası 20-25 Gram
Tuz Yeteri kadar

Hafif ılık süte peynir mayası konur. 1,5-2 saat bekletilir. Maya tuttuktan sonra ortaya çıkan peynir elle bir araya toplanır. Bir sahanda sıkıştırılır. 24 saat bekletilir. Hafif kabardıktan sonra dilimlenir. Ocakta kaynamakta olan suya konur, tahta kaşıkla karıştırılır. Sıcakken istenilen şekil verilebilir (örgü, tekerlek şekilleri gibi) Üzeri tuzlanır, sıcak sudan 1-2 kaşık yapışmaması için üstüne gezdirilir.

NOT : Çerkes peyniri olarak piyasa da satılmaktadır.
Abhaz Kültürü

PAZI TAVASI

Pazı 4 Bağ
Soğan 3 Orta Boy
Sarımsak 5-6 Diş
Tereyağı/Zeytinyağı 2 Yemek Kaşığı
Tuz 2 Tatlı Kaşığı

Tavaya soğanlar halka halka doğranır ve tereyağında kavrulur. Haşlanıp süzülen pazılar sıkılarak yağda kavrulmuş soğana ilave edilir. Ezilmiş sarımsak ve tuz konup 10-15 dakika kavrulur.
Hemşin Kültürü

KARA LAHANA (Ahul Eysarçaça)

Kara Lahana 1 Kilogram
Kuru soğan 2 Orta Boy
Sıvı yağ 2 Yemek Kaşığı
Acıka 1 Yemek Kaşığı
Sıcak Su 4 Su Bardağı
Mısır unu 1 Yemek Kaşığı
Taze ahusha 1/2 Demet
Tuz Yeteri kadar

Kara lahana haşlanır, suyunun çıkması için biraz sıkılır, ince ince doğranır. İnce doğranmış soğan yağla kavrulur, acıka eklenir. Bu karışım lahanaya konur ve üzerine iki bardak sıcak su eklenir, ateşe konur. Başka bir kapta 1/2 bardak suyla mısır unu karıştırılır. Kaynamaya başladığında hazırlanan mısır unu lahananın üzerine dökülür, tuz ilave edilir. Taze ahusha ince kıyılır ve üzerine konur.
Abhaz Kültürü

DARTILI KEŞKEK

http://www.sakarya.gov.tr/yeni/ana/1-33.jpgSüt (dartı yapmak için) 6-7 Litre
Tavuk 1 Adet
Aşurelik Buğday 1/2 Kilogram
Soğan 1 Baş Orta Boy
Tuz 1-2 Tatlı Kaşığı
Su 1,5 Litre (6 Su Bardağı)
Tereyağı 2 Yemek Kaşığı
Karabiber Çay Kaşığının Ucuyla
Kırmızı Biber Çay Kaşığının Ucuyla

Yurdumuzun birçok yöresinde yapılan Keşkeğin, Sakarya yemek kültüründe ayrı bir yeri bulunmaktadır ilde özellikle düğünlerde yapılan özel günlerin vazgeçilmez yemeği olan keşkek ağır, hatırlı misafirlere yapılan özel bir yemektir. Herkesin yapamadığı keşkek, yemek olarak ayrı bir ustalık ve maharet gerektirmesi nedeniylede oldukça önemlidir.

DARTI: Süt kaynatılmadan bir süre bekletilir. Daha sonra üzerinde oluşan yağlı tabaka alınarak bir tencerede biriktirilir. Tencere içindeki hafif yağlı tabaka ocakta (hafif ateşte) kırmızılaşıncaya kadar kaynatılır. Pırtık pırtık bir şekil alınca ateşten alınır. Bir kap içine boşaltılarak donması beklenir. Yağlı bölüm üste, tortu altta kalacak biçimde donan malzeme; kahvaltılarda ve makarnalarda sos olarak kullanılan dartı özellikle keşkek yapımında tüketilir.

KEŞKEK: Kılçıklı sivri beyaz (döğme-dövülerek kabuğu çıkarılmış buğday-/aşurelik) buğdaydan yapılır. Keşkek yapılmadan bir gün önce buğday akşamdan yıkanarak ıslanır ve biraz kabarması sağlanır.

Ertesi gün ise, hazırlanan tavuk iyice yumuşayıncaya yaklaşık 1,5 saat kadar suda haşlanır. Tavuk haşlandıktan sonra bir kepçeyle tencereden alınır. Diğer tarafta akşamdan hazırlanan buğday tavuk suyuna atılır, 1-2 kez tahta bir kaşıkla çevrilerek ocakta kaynatılır. Suyu az ise üzerini 1 parmak örtecek kadar su ilave edilir ve yeterince tuz konur. Ilınmış olan tavuk kemiklerinden ayıklanır, ince ince didiklenir ve küçük parçalar halinde, kaynatılan buğdayın içine katılır. Kaynatılan malzeme tahta kaşıkla ezilerek buğdayla etin birbirine yedirilmesi sağlanır. Koyulaştığı zaman servis tabağına alınır.

Diğer tarafta bir tavanın içinde tereyağı kavrulur. İçine hazırlanan dartı, kırmızı ve kara biber konur. Hazırlanan keşkeğin içine üzerine dökülerek sıcak servis yapılır.

Keşkek yemek olarak cemiyetlerde (düğünlerde, sünnetlerde vb. toplantılarda) mutlaka pişirilir ve konuklara ikram edilir. Yöre halkı “düğüne gidiyoruz” yerine “keşkek yemeğe gidiyoruz” sözünü yaygın biçimde kullanmaktadır. Yine yörede genç kız ve delikanlılara; “ne zaman evleniyorsun?” anlamında, “senin keşkeğini ne zaman yiyeceğiz” biçiminde takılırlar.
Manav Kültürü

BİRYAN

Tavuk (veya Kuşbaşı Et) 1 Adet (_ Kilogram )
Pirinç 1 Kase
Margarin 100 Gram
Tuz 1-2 Çay Kaşığı

Tavuk ya da kuşbaşı et suda haşlanır. Haşlanırken üzerinde oluşan kef alınır. 1 Kase pirinç yıkandıktan sonra 100 gram margarin ile 10-15 dakika kadar kavrulur. Fırın 250 derecede ısıtılır ve kavrulan pirinç fırına dayanıklı bir kabın içine alınır. Üzerine 2.5 kase kadar kaynamış et veya tavuk suyundan (sıcak olarak) ilave edilir ve önceden ısıtılmış fırına konulur. Pirinç suyunu çekmeye başlayınca fırından çıkarılır. Üzerine ayıklanmış tavuk eti veya kuşbaşı etler konularak tekrar fırına sürülür. 5 Dakika daha demlenen pirinçlerimiz fırından çıkarılır. Sıcak olarak servis yapılır.
Makedon Kültürü

ÇERKES TAVUĞU / EPIŞIPS

Tavuk 1 Adet Orta Boy
Ceviz içi 1 Kilogram
Kişniş 1 Tatlı Kaşığı
Acıka 1 Tatlı Kaşığı
Mısır Unu 1 Su Bardağı
Buğday unu 1 Su Bardağı
Kırmızı acı biber 10-15 Adet
Sarımsak 2 Diş
Tereyağı 3 Yemek Kaşığı
Sıvı yağ 1 Su Bardağı
Kuru soğan 2 Orta Boy
Kırmızı toz biber 1 Tatlı Kaşığı

Temizlenmiş ve parçalara ayrılmış tavuk yağ soğanla kavrulur. İçine bol su konur ve haşlanır. Acıka ilave edilir. Mısır unu ve buğday unu ile hamur haline getirilir, 6`ya bölünür, kaynayan tavuk suyuna atılır. Piştiğinde eti ayrı bir kaba, hamurlar ayrı bir kaba konur. Kırmızı kuru biber suda kaynatılır, şişirilir, çekirdeklerinden ayrılır. Biberler, _ kg ceviz içi, 2 diş sarımsak, kişniş ve hamurlar et makinesinden 2-3 kere geçirilir. Bu karışım tavuk suyu ile boza kıvamında inceltilir, makarna süzgecinden geçirilir. İçerisinde kırmızı biber kabuğu kalmaması sağlanır. Bu karışım ateşte yavaş yavaş kaynatılır. Sulu ise eritip buğday unu ilave edilir, koyu ise et suyu konur. Fokurdamaya başladığında etler konur, biraz daha kaynatılır. Üzerine toz biber ilave edilmiş kızgın tereyağı gezdirilir. Pasta ile yenir.
Çerkes Kültürü

SAPANCADAN GÖRÜNTÜLER:

http://resim2.resimupload.com/r20/thumb_172982717.jpg (www.resimupload.com/ds172982717_2.html)
http://resim2.resimupload.com/r13/thumb_790951755.bmp (www.resimupload.com/ds790951755_adsız1.html)
http://resim2.resimupload.com/r25/thumb_974483094.jpg (www.resimupload.com/ds974483094_DSC_0082.html)
http://resim2.resimupload.com/r8/thumb_538183688.jpg (www.resimupload.com/ds538183688_DSCN0427.html)
http://resim2.resimupload.com/r12/thumb_974704761.jpg (www.resimupload.com/ds974704761_foto_4.html)
http://resim2.resimupload.com/r4/thumb_251397624.jpg (www.resimupload.com/ds251397624_foto_9.html)
http://resim2.resimupload.com/r14/thumb_702029852.jpg (www.resimupload.com/ds702029852_foto_11.html)
http://resim2.resimupload.com/r14/thumb_421089821.bmp (www.resimupload.com/ds421089821_adsız.html)
http://resim2.resimupload.com/r2/thumb_690814604.jpg (www.resimupload.com/ds690814604_foto_15.html)
http://resim2.resimupload.com/r22/thumb_765198927.jpg (www.resimupload.com/ds765198927_foto_16.html)
http://resim2.resimupload.com/r10/thumb_511312011.jpg (www.resimupload.com/ds511312011_sahil.html)
http://resim2.resimupload.com/r12/thumb_733900850.jpg (www.resimupload.com/ds733900850_sapanca_golu.html)
http://resim2.resimupload.com/r18/thumb_746771590.jpg (www.resimupload.com/ds746771590_sapanca_golu2.html )
http://resim2.resimupload.com/r19/thumb_269470104.jpg (www.resimupload.com/ds269470104_yayla-5.html)
http://resim2.resimupload.com/r15/thumb_255355552.jpg (www.resimupload.com/ds255355552_offroad_1.html),ht tp://resim2.resimupload.com/r12/thumb_786241909.jpg (www.resimupload.com/ds786241909_offroad_2.html)

Sapanca Ofroad Yarışlarından görünüm

SAPANCA'NIN İKLİMİ
İlçe ve çevresinde Akdeniz ve Karadeniz iklimleri arasında geçiş iklimi hüküm sürer. Kışlar yağışlı ve az soğuk, yazlar ise sıcak ve kurak geçer. Ancak yaz kuraklığı Akdeniz iklimine, göre Karadeniz ikliminin etkisi ile hafiflemistir. Yıllık ortalama sıcaklık 13,5 derece, en soğuk ay Ocak, en sıcak aylar ise Temmuz-Ağustos aylarıdır. Yıllık yağış miktarı 500-1000 mm civarında olup orta yağışlı bir yöredir. En fazla yağış kış, en az yağış ise yaz aylarında düşer. Kışları kar yağışları olağandır, ancak yerde kalma süresi azdır.

Yörede havadaki nem oranı (bağıl nem ort.%72) oldukça yüksektir. Bu da yaz sıcaklarının etkisini artırarak zaman zaman bunaltıcı havaların oluşmasına sebep olur. Kuzeyden esen rüzgarlar kısın havayı soğutur, yazın ise serinletir. Güneyden esen özellikle, lodos kış ve bahar aylarında etkili olup havanın zaman zaman okdukça ısınmasına sebep olur.

SAPANCA'NIN BİTKİ ÖRTÜSÜ
Sapanca'nın Dağları gür ormanlarla kaplı iken, diğer alanlar meyve bahçeleriyle doludur, İlçe ve çevresi ülkemizin en yeşil yörelerindendir. İlçe merkezinden güneye Samanlı Dağları'na doğru çıkıldıkça orman örtüsü gürleşir. Ormanlık alan, Yanık Deresi'nin göle aktığı, yerden başlar; doğuda Sakarya Nehri'ne, güneyde ise Mühlipınar Deresine kadar uzanır. Yüzölçümü 140 km2 olan ilçede ormanlar 10.543 hektarlık alanla ilçenin %65'ini kaplar.Sapanca' nın dağlarında; yüksek kısımlarda ağaçların çoğu kayın olmak üzere gürgen, çam, köknar, kızıl ağaç, meşe, ıhlamur, kestane ve kavak gibi pek çok ağaç türü bulunur.

SAPANCA'NIN TARİHİ
Bilinen yazılı belgelere göre M.Ö. 1200 yılında Frigyalı' ların bölgeye gelmesiyle, bir yerleşim yeri olarak adı geçen Sapanca, gerçek anlamda M.Ö. 378 yılında Btanya Krallığı tarafından kurulmuştur. Doğu Roma İmparatorluğu döneminde Buanes, Sofhan ve Sofhange adıyla anılmıştır. Sapanca ve çevresinde 1075 tarihinde Anadolu Selçukluları'nın gelmesiyle bölge Ayan ve Ayanköy adıyla anılmaya başlamıştır. Haçlı seferleri sonrasında bölge yeniden bizanslılara geçmiştir. 1640 yılında Erzurum seyahatine giderken kasabadan geçen Evliya Çelebi, kasaba hakkında şu bilgileri vermektedir.

"Bir zamanlar İzmitli bir ihtiyar buradaki orman ve çalıları temizleyerek saban yürüttüğünden Sabancı Koca adıyla bir köy kurulur. Sonra zaman geçtikçe Mamur bir hale gelerek Kanuni Sultan Süleyman zamanında kasaba olmuştur". Kasabada Sarı Rüstem Paşa 170 ocaklı bir han yaptırmıştır. Güzel bir camisi hamamı ve çarşısı vardır. İmaretleri gök kurşunla kaplıdır. 1000 kadar kremit örtülü ev vardır. İmaretlerin tamamı Mimar Sinan yapısıdır. Bir Pertev Paşa hanı vardır oda Mimar Sinan'ın eseridir. Bu hayrat eserin çoğu Rüstem Paşa'nın olduğu için vakfın mütevellisi tarafından idare edilmektedir. Buranın bir yeni çeri Serdarı vardır. Övüleceklerinden beyaz kirazı meşhurdur. Hamamının dibinde bir ekmekçi dükkanı vardır. Bir dervişin hayır duası bereti ile bir çeşit beyaz ve has ekmek somun pişirirki Sabanca somunu adıyla hertarafta şöhret bulmuştur. Kırk gün bile dursa kuruyup küflenip lezzetini kaybetme ihtimali yoktur. O kadar meşhurdur ki birini ılgarla taze taze acem şahına götürmüşler oda beğenmiş. O kadar lezzetli ve has ekmek olmasını bazıları suyundadır derler. Civarıda bir köy vardır. Sapanca gölünün çevresi 24 mildir. Gölün dört tarafında kasaba gibi 76 tane köy vardır. Bütün halkı bu gölün suyunu içtiklerinden yüzlerinin rengi kırmızıdır. Mahsülleri çoksada bağları yoktur. Sayısız bahçeleri vardır. Bu gölün kenarında bir çeşit kavun ve karpuz olurki ikisini ancak bir eşek taşıyabilir. Gölün içinde 70-80 tane kayık ve çırnık (zahire kayığı) vardır ki köyden adam, kereste ve sahir eşya getirirler.
Gölde bulunan 70-80 çeşit balıktan avlayarak satarlar. Alabalığı, sazan balığı, turna balığı luna balığı gibi tatlı su balığı çok lezzetli olur. Kuvvet ve ferahlık verirler. Gölün derinliği çoğu yerde 20 kulaçtır. Suyu gayet saf ve berraktır. Kıyısındaki köylerin kadınları elbise yıkadıkları zaman asla sabun sürmezler. Ne yıkasalar temiz ve beyaz tülbent gibi olur. Adı geçen somunuda bu suyla yoğurduklarından pamuk gibi ekmeği olur. XVII yy. Sapanca Kapudan Paşa eyaletine bağlı kocaeli livası içinde bir kaza merkezi idi.

Bu durumunu XIX yy. kadar devam ettirmiştir. 1837 yılında İkinci Mahmut Döneminde Adapazarı kaza merkezi haline getirilmiştir. Sapanca buraya nahiye olarak bağlanmıştır. İzmit-Bolu yolu Sapanca' dan geçmekte idi. Katip çelebi Cihannüma adlı eserinde bu yolun Sapanca kısmı hakkında yolun burada yarım mil su içinden geçtiğini ve suların kabarık olduğu zaman üzengiye çıktığını kaydetmektedir. Aynı tarif 19 yy. ilk yarısında Charles Texir tarafından yapılmıştır. Bir saat kadar gölün kumları üzerinde gidilmiktedir. Bazı yerlerde sular eğer kolonlarına kadar çıkar. 1890 yılında Sapanca' ya gelen demir yolu yukarıda sözü edilen dar kıyıdan yarma açılmak süretiyle geçilmiştir. Demir yolunun inşaasından sonra karayolu ihmak edilmiş ve hemen hemen geçilmez olmuştur. cumhuriyet devrinde karayolu gölün dar kıyısından değil, yamaçların gerisinden geçirilmiştir. Böylece kasaba tarihi ulaşım yolu görevini hem demir hemde karayolu ile yerine getirmeye devam etmiştir. 1950 li yıllarda E5 karayolunun gölün karşı kıyısından geçirilmesiyle sapanca bir müddet önemini yitirir gibi olduysa da 1989 yılında TEM OTOYOLU nun ilçeden geçmesi ile tarihi misyonuna yeniden kavuşmuş oldu

SAPANCA'YA ULAŞIM
Trans Europa Motorway (TEM) güzergahının İzmit-Akyazı arasındaki 50 km'lik kesimi Sapanca Bakım İsletme Merkezi tarafından kontrol edilmektedir. 1990 yılında faaliyetine başlamış olan işletme Şefliği Sapanca Güldibi mevkiinde 25.000 m2 lik alanda 117 personeli ile sorumluluğu ile yolun her turlu gereksinimini karşılamaktadır. Sapanca güzergahından bir günde geçen toplam araç sayısı 23.000 civarındadır. İşletmeye bağlı olarak faaliyet gösteren İzmit - Sapanca ve Adapazarı istasyonlarından ortalama olarak günde toplam 8.000 araç çıkış yapmaktadır.
Paralı yol kavramı seyehat anlayışını baştan sona değiştirmiş, artık sürücüler yolun en önemli kontrol mühendisleri haline gelmişlerdir. Sapanca İşletme merkezi yol boyunca ortaya çıkan problemleri gidermek üzere günün 24 saati hizmet vermektedir.
Sapanca uluslararası kara ve demiryolu üzerindedir, gerek toplu gerekse ferdi ulaşım imkanlarından herhangi biri ile rahatlıkla ulaşılabilen yerlerden biridir. 1590 yılında Sapanca'ya gelen demiryolu eski Izmit-Bolu karayolunun geçtiği dar kıyıdan yara yara açılmak suretiyle geçirilmiştir, Bölgedeki demiryolu ağı 1593'den bu yana mevcuttur. I977'de Sapanca'nın da üzerinde bulunduğu Haydarpaşa-Adapazarı hattı elektriklendirilmiştir. Bugün Haydarpaşa-İzmit-Adapazarı arasında karşılıklı 13 sefer yapılmaktadır. Bu tren seferlerinden yolcular büyük ölçüde yararlanmaktadır.
Demiryolunun yapılmasından sonra karayolu ihmal edilmiştir. Cumhuriyet devrinde kara yolu gölün dar kıyısından değil yamaçlarından geçirilmiştir.

Böylece kasaba İpek Yolu ile gerçekleştirdiği tarihi ulaşım görevini hem demiryolu hem de karayolu ile yerine getirmeye devam etmiştir. I950'li yıllarda E5 karayolunun gölün karsı kıyısından geçirilmesi ile Sapanca bir müddet önemini yitirmiş gibi olduysa da 1989 yılında TEM Otoyolunun ilçeden geçmesiyle tarihi misyonuna yeniden kavuşmuştur.

TREN SAATLERİ
HAYDARPAŞA SAPANCA SAPANCA HAYDARPAŞA
05:20 15.17 05:53 15:57
06:31 16:37 07:57 17:02
08:10 17:53 09:42 17:38
10:35 19:47 11:48 19:16
12:37 21:30 13:02 21:37
13:57 14:06

0 yorum: