http://www.kenthaber.com/Resimler/2005/06/02/0516.jpgMarmara Bölgesi’nin güneydoğu kesiminde yer alan Yalova, kuzeyinde ve batısında Marmara Denizi, doğusunda Kocaeli, güneyinde Bursa’nın Orhangazi ve Gemlik ilçeleri ile çevrilidir. Yalova Armutlu Yarımadası’nın Marmara Denizi’ne doğru çıkıntı yapan batı ucundaki Bozburun’dan doğudaki Karamürsel yakınlarına kadar uzanır. Yalova’nın topraklarını Samanlı Dağı engebelendirir. Armutlu’nun doğusundaki Daz Dağı da ilin en yüksek noktasıdır (921 m.). Bu engebeli alanların dışında kalan yerler, kıyı şeridindeki küçük ovalar halindedir. Bu topraklar akarsu vadileri ile parçalanmıştır.
Tarıma açık olan il topraklarındaki, akarsu boylarında uzanan irili ufaklı ovalar, Çınarcık, Gökçedere, Kirazlı, Kılıçköy ve Taşköprü ile deniz arasındaki alanda yer almaktadır.
Hersek Burnu ve Bozburun ilin başlıca çıkıntılarıdır. Kuzey Anadolu Fay hattının bir kolu Yalova’nın kuzey kıyılarını izleyerek Marmara Denizi’ne ulaşır. 17 Ağustos 1999’da bu fayın bir bölümünün kırılması sonucunda Kocaeli depremi meydana gelmiş ve Yalova’da da büyük can kaybına ve tahribata yol açmıştır.
İl topraklarından kaynaklanan sular Marmara Denizi’ne dökülür. Bunlar; Kocadere, Karpuz (Teşvikiye) Deresi, Lale dere, Sarısu Deresi, Safran Deresi ve Sellimandıra (Samanlı) dereleridir. Çınarcık’daki Kocadere Köyü yakınlarındaki Delmece yaylasında bulunan Dipsizgöl ilin tek gölüdür. İlin su gereksinimini Sellimandıra Deresi üzerindeki Gökçe Baraj Gölü sağlamaktadır. Bu barajın suları aynı zamanda tankerlerle taşınarak İstanbul’un su ihtiyacını karşılamaktadır.
http://www.kenthaber.com/Resimler/2005/06/02/0517.jpgDeniz seviyesinden 2 m. yükseklikteki Yalova’nın yüzölçümü 839 km2.dir. 2000 Yılı Genel Nüfus Sayım sonuçlarına göre toplam nüfusu 170.259’dur.
İlin bitki örtüsünü makiler ve ormanlar oluşturmaktadır. Samanlı dağlarının kuzey ve güneyinde vadi içlerinde bulunan makiler, bu kütlenin etekleri boyunca kesintili şeritler ve parçalar halinde bulunurlar. Yalova’nın güneyindeki dik yamaçlar orman örtüsü ile kaplıdır. Ormanlık alanlarda kayın, meşe, gürgen, kızılcık, kestane ve ıhlamur ağaçları bulunmaktadır.
Yalova’nın iklimi makro - klima tipi olarak, Akdeniz ve Karedeniz iklimleri arasında bir geçiş özelliği taşımaktadır. İlde yazlar sıcak ve kurak kışlar ılık ve bol yağışlıdır.
İlin ekonomisi tarım, turizm ve sanayie dayalıdır. Yetiştirilen tarımsal ürünlerin başında; buğday, yulaf, arpa, zeytin, elma, şeftali, kiraz, erik ve sebze gelmektedir. Sebzelerden özellikle domates, salatalık, marul yetiştirilir. İlde son yıllarda seracılık gelişmiştir.Yalova ve çevresi tarım ürünleri yönünden İstanbul’a yöneliktir. Hayvancılık ve balıkçılık da yapılmaktadır. İlde sanayi tesisleri olarak, kimya ve kağıt sanayii dallarında büyük faaliyet gösteren fabrikalar ve küçük ölçekli imalat atölyeleri vardır.Gıda sanayii, içki sanayii, tekstil ve giyim sanayii, kağıt ve kağıt ürünleri sanayii, kimya ve plastik sanayii, metal eşya donanım ve makine sanayii, kereste ve kereste ürünleri sanayi bulunmaktadır.
http://www.kenthaber.com/Resimler/2005/06/02/0518.jpgYaz aylarında nüfusu daha da artan Yalova’nın sayfiyeleri ile Armutlu ve Termal’deki kaplıcaları turizm açısından önem taşımakta olup, ekonomisini canlandırmaktadır. Atatürk’ün Yalova Kaplıcalarında kalması, ilin kaplıca turizmi açısından gelişmesine neden olmuştur. Armutlu, Çınarcık ve Esenköy sayfiye merkezleridir.
Yalova’nın tarihi MÖ.VIII.yüzyıla kadar inmektedir. MÖ.VIII.-VII.yüzyıllarda Yunanistan’dan gelen Koloni kavimleri Yalova’nın bugünkü bulunduğu yerde Pythia isimli bir yerleşim yeri kurmuşlardır. Dr.Nezih Fıratlı ve Rüstem Duyuran’ın Baltacı Çiftliği ile Göztepe’nin doğu eteklerinde yaptıkları kazılarda MÖ.3000 yıllarına ait buluntular ele geçmiştir. Buna dayanılarak yörenin Tunç Çağı’ndan sonra yerleşime açık olduğu anlaşılmaktadır. Antik Çağlarda buradan Pythiai Thermai olarak söz edilmiştir. MÖ.III.yüzyılda yöre Bithynia Krallığı’na bağlanmıştır. MÖ.1200 yıllarında Frigler Anadolu’ya bu bölgeden geçmiş ve bir süre de burada hüküm sürmüşlerdir. MÖ.700’de Kimmerlerin akınları ile zayıflayan Friglerin yerini yörede Bithynialılar almıştır. Bundan sonra MÖ.74’te Romalılar buraya hakim olmuş, ardından Bizans’ın Optimaton Themasının sınırları içerisinde kalmıştır. Dr.Nezih Fıratlı ve Rüstem Duyuran’ın yörede yaptıkları kazılarda, MS.IV. ve V.yüzyıllara ait Bizans Nekropolü ortaya çıkarılmıştır. Bunun yanı sıra Atatürk’ün isteği doğrultusunda Prof.Dr.Arif Müfit Mansel’in 1932 yılında Termal’de yapmış olduğu kazıda II.Iustinianus zamanından kalma bir Bizans yapısı da gün ışığına çıkmıştır. Bizans döneminde Yalova Kaplıcalarının önemi artmış burada çeşitli yapılanmaya gidilmiştir.
Yalova’da bir saray yapılmış, kilise ve hastane binası onarılmıştır. İmparatoriçe Theodora’nın 525 yılında 4000 kişilik maiyeti ile birlikte buradaki kaplıcalara gittiği ve konakladığı Bizans kaynaklarından öğrenilmektedir. Iustinianus zamanından sonra Bursa kaplıcaları daha ön plana çıkmış ve Yalova kaplıcası önemini yitirmiştir.
http://www.kenthaber.com/Resimler/2005/06/02/0519.jpgAntik kaynaklara göre Yalova il sınırları içerisinde Drepane Drepane, Drepanon ve Drepanum diye adlandırılan bir köy bulunmakta idi. Bu köyde din uğruna ölen Lukianus isimli bir aziz gömülü idi. Aynı zamanda da I.Constantinius’un annesi Helena’nın bu köyde doğduğu söylenmektedir. Bu yüzden de bu yerleşime Helenapolis ismi verilmiştir. Bu köyün bulunduğu yer tartışmalı olup, J.V.Hammer ve C.Texier Helenapolis’in bugünkü Yalova’nın olduğu yerde olduğunu iddia etmişlerdir. Ancak yörede yapılan yeni yapılanma sırasında ve temel kazılarında eski yerleşimle ilgili kalıntılara rastlanmamıştır. Bazı iddialara göre de bu yerleşim Hersek Köyü’nün bulunduğu yerdedir.
Haçlı seferleri sırasında Yalova ve çevresi büyük zarar görmüştür. Bunun ardından İznik Niceia Devleti buraya egemen olmuştur. Haçlı seferlerinden sonra 1261’de Bizanslılar yeniden yöreyi ele geçirmişlerdir.
XIV.yüzyılın başlarında Osmanlı Devleti’nin Bizanslılarla giriştiği mücadeleler sonucunda Gazi Abdurrahman tarafından yöre Osmanlı topraklarına katılmıştır. Osmanlı dönemi Yalova’sı hakkında Evliya Çelebi Seyehatnamesi’nde; “Bursa sancağına bağlı 700 haneli kasaba idi. Osman Gazi’nin emri ile bu toprakları fetheden Kara Yalovaçoğlundan ismi gelmiştir” diye söz etmektedir. Bununla beraber devlet salnamelerinde Yalova’nın 1867’de Hüdavendigar vilayetinin Bursa sancağına, 1899’da Karamürsel kazasının nahiyesi olarak müstakil İzmit sancağına bağlı olduğu yazılıdır. Yalova 1901’de kaza yapılmıştır.
http://www.kenthaber.com/Resimler/2005/06/02/0520.jpgXIX.yüzyılın sonlarında Osmanlı-Rus savaşları nedeniyle Kafkas’ları terk eden göçmenlerin bir bölümü buraya yerleştirilmiştir. Mondros Mütarekesi’nden sonra 1920’de Yunanlılar yöreyi işgal etmişlerdir. Yerel milis güçlerinin direnişi sonucunda Yalova ve çevresi 19 temmuz 1921’de işgalden kurtarılmıştır. Bu arada Yalova ve köyleri büyük zarar görmüştür.
Osmanlı döneminde Yalova kaplıcaları bakımsız ve harap bir durumda idi. İlk defa Sultan Abdülmecit döneminde (1839-1861) kaplıcalar onarılmış, Abdülmecit’in annesi Bezmialem Valide Sultan burada tedavi görmüştür. Bu yüzden de Valide Sultan’ın banyo yaptığı kaplıcaya Valide Hamamı ismi verilmiştir. Sultan II.Abdülhamit döneminde (1876-1909) kaplıcalar yeniden onarılmıştır. Bu dönemde kaplıcaların çevresinde otel ve gazinolar yapılmıştır.
Cumhuriyetin ilanından sonra 1926’da nahiye haline getirilen Yalova, Kocaeli vilayetinin Karamürsel kazasına bağlanmıştır. 1929’da çıkarılan bir başka kararnameye göre de İstanbul vilayetinin kazası konumuna getirilmiştir. Atatürk Yalova yöresini gezmiş ve burasının ilçe yapılarak İstanbul’a bağlanmasını, haftada dört gün yapılan vapur seferlerinin her gün yapılmasını sağlamıştır. Bundan sonra Yalova kaplıcaları onarılmış, yolları yapılmıştır. Ayrıca Baltacı ve Millet Çiftliklerinin arazilerinin bir bölümü göçmenlere ve köylülere dağıtılmıştır. Buradaki bataklıklar kurutulmuş, Atatürk için kaplıcalarda Baltacı ve Millet Çiftliğinde birer köşk yaptırılmıştır.
http://www.kenthaber.com/Resimler/2005/06/02/0521.jpg1995’te çıkarılan bir yasa ile Kocaeli’nin Karamürsel ilçesinin batı kesimindeki Altınova, Bursa’nın gemlik ilçesindeki Armutlu, Yalova’nın ilçe olduğu zaman oraya bağlı olan Çınarcık, Çiftlikköy ve Termal ilçe konumuna getirilmiştir. Bu yasaya göre; Yalova il konumuna getirilmiş ve yeni ilçeler de buraya bağlanmıştır.
Yalova’da tarihi eser olarak; Çiftlikköy’de Karakilise (MS.VI.yüzyıl), Altınova’da Kale Kalıntısı ve Köprü, Altınova hersek Köyü’nde Hersekzade Ahmet Paşa Camisi (1865) ve Çeşmesi Yalova Kaplıcaları bulunmaktadır. Ayrıca Hasanbaba Korusu, Paşaköy ve Üvezpınar Köyü’nde Sudüşen Şelalesi ve çevresi ilin mesire ve piknik alanlarıdır.
Tarıma açık olan il topraklarındaki, akarsu boylarında uzanan irili ufaklı ovalar, Çınarcık, Gökçedere, Kirazlı, Kılıçköy ve Taşköprü ile deniz arasındaki alanda yer almaktadır.
Hersek Burnu ve Bozburun ilin başlıca çıkıntılarıdır. Kuzey Anadolu Fay hattının bir kolu Yalova’nın kuzey kıyılarını izleyerek Marmara Denizi’ne ulaşır. 17 Ağustos 1999’da bu fayın bir bölümünün kırılması sonucunda Kocaeli depremi meydana gelmiş ve Yalova’da da büyük can kaybına ve tahribata yol açmıştır.
İl topraklarından kaynaklanan sular Marmara Denizi’ne dökülür. Bunlar; Kocadere, Karpuz (Teşvikiye) Deresi, Lale dere, Sarısu Deresi, Safran Deresi ve Sellimandıra (Samanlı) dereleridir. Çınarcık’daki Kocadere Köyü yakınlarındaki Delmece yaylasında bulunan Dipsizgöl ilin tek gölüdür. İlin su gereksinimini Sellimandıra Deresi üzerindeki Gökçe Baraj Gölü sağlamaktadır. Bu barajın suları aynı zamanda tankerlerle taşınarak İstanbul’un su ihtiyacını karşılamaktadır.
http://www.kenthaber.com/Resimler/2005/06/02/0517.jpgDeniz seviyesinden 2 m. yükseklikteki Yalova’nın yüzölçümü 839 km2.dir. 2000 Yılı Genel Nüfus Sayım sonuçlarına göre toplam nüfusu 170.259’dur.
İlin bitki örtüsünü makiler ve ormanlar oluşturmaktadır. Samanlı dağlarının kuzey ve güneyinde vadi içlerinde bulunan makiler, bu kütlenin etekleri boyunca kesintili şeritler ve parçalar halinde bulunurlar. Yalova’nın güneyindeki dik yamaçlar orman örtüsü ile kaplıdır. Ormanlık alanlarda kayın, meşe, gürgen, kızılcık, kestane ve ıhlamur ağaçları bulunmaktadır.
Yalova’nın iklimi makro - klima tipi olarak, Akdeniz ve Karedeniz iklimleri arasında bir geçiş özelliği taşımaktadır. İlde yazlar sıcak ve kurak kışlar ılık ve bol yağışlıdır.
İlin ekonomisi tarım, turizm ve sanayie dayalıdır. Yetiştirilen tarımsal ürünlerin başında; buğday, yulaf, arpa, zeytin, elma, şeftali, kiraz, erik ve sebze gelmektedir. Sebzelerden özellikle domates, salatalık, marul yetiştirilir. İlde son yıllarda seracılık gelişmiştir.Yalova ve çevresi tarım ürünleri yönünden İstanbul’a yöneliktir. Hayvancılık ve balıkçılık da yapılmaktadır. İlde sanayi tesisleri olarak, kimya ve kağıt sanayii dallarında büyük faaliyet gösteren fabrikalar ve küçük ölçekli imalat atölyeleri vardır.Gıda sanayii, içki sanayii, tekstil ve giyim sanayii, kağıt ve kağıt ürünleri sanayii, kimya ve plastik sanayii, metal eşya donanım ve makine sanayii, kereste ve kereste ürünleri sanayi bulunmaktadır.
http://www.kenthaber.com/Resimler/2005/06/02/0518.jpgYaz aylarında nüfusu daha da artan Yalova’nın sayfiyeleri ile Armutlu ve Termal’deki kaplıcaları turizm açısından önem taşımakta olup, ekonomisini canlandırmaktadır. Atatürk’ün Yalova Kaplıcalarında kalması, ilin kaplıca turizmi açısından gelişmesine neden olmuştur. Armutlu, Çınarcık ve Esenköy sayfiye merkezleridir.
Yalova’nın tarihi MÖ.VIII.yüzyıla kadar inmektedir. MÖ.VIII.-VII.yüzyıllarda Yunanistan’dan gelen Koloni kavimleri Yalova’nın bugünkü bulunduğu yerde Pythia isimli bir yerleşim yeri kurmuşlardır. Dr.Nezih Fıratlı ve Rüstem Duyuran’ın Baltacı Çiftliği ile Göztepe’nin doğu eteklerinde yaptıkları kazılarda MÖ.3000 yıllarına ait buluntular ele geçmiştir. Buna dayanılarak yörenin Tunç Çağı’ndan sonra yerleşime açık olduğu anlaşılmaktadır. Antik Çağlarda buradan Pythiai Thermai olarak söz edilmiştir. MÖ.III.yüzyılda yöre Bithynia Krallığı’na bağlanmıştır. MÖ.1200 yıllarında Frigler Anadolu’ya bu bölgeden geçmiş ve bir süre de burada hüküm sürmüşlerdir. MÖ.700’de Kimmerlerin akınları ile zayıflayan Friglerin yerini yörede Bithynialılar almıştır. Bundan sonra MÖ.74’te Romalılar buraya hakim olmuş, ardından Bizans’ın Optimaton Themasının sınırları içerisinde kalmıştır. Dr.Nezih Fıratlı ve Rüstem Duyuran’ın yörede yaptıkları kazılarda, MS.IV. ve V.yüzyıllara ait Bizans Nekropolü ortaya çıkarılmıştır. Bunun yanı sıra Atatürk’ün isteği doğrultusunda Prof.Dr.Arif Müfit Mansel’in 1932 yılında Termal’de yapmış olduğu kazıda II.Iustinianus zamanından kalma bir Bizans yapısı da gün ışığına çıkmıştır. Bizans döneminde Yalova Kaplıcalarının önemi artmış burada çeşitli yapılanmaya gidilmiştir.
Yalova’da bir saray yapılmış, kilise ve hastane binası onarılmıştır. İmparatoriçe Theodora’nın 525 yılında 4000 kişilik maiyeti ile birlikte buradaki kaplıcalara gittiği ve konakladığı Bizans kaynaklarından öğrenilmektedir. Iustinianus zamanından sonra Bursa kaplıcaları daha ön plana çıkmış ve Yalova kaplıcası önemini yitirmiştir.
http://www.kenthaber.com/Resimler/2005/06/02/0519.jpgAntik kaynaklara göre Yalova il sınırları içerisinde Drepane Drepane, Drepanon ve Drepanum diye adlandırılan bir köy bulunmakta idi. Bu köyde din uğruna ölen Lukianus isimli bir aziz gömülü idi. Aynı zamanda da I.Constantinius’un annesi Helena’nın bu köyde doğduğu söylenmektedir. Bu yüzden de bu yerleşime Helenapolis ismi verilmiştir. Bu köyün bulunduğu yer tartışmalı olup, J.V.Hammer ve C.Texier Helenapolis’in bugünkü Yalova’nın olduğu yerde olduğunu iddia etmişlerdir. Ancak yörede yapılan yeni yapılanma sırasında ve temel kazılarında eski yerleşimle ilgili kalıntılara rastlanmamıştır. Bazı iddialara göre de bu yerleşim Hersek Köyü’nün bulunduğu yerdedir.
Haçlı seferleri sırasında Yalova ve çevresi büyük zarar görmüştür. Bunun ardından İznik Niceia Devleti buraya egemen olmuştur. Haçlı seferlerinden sonra 1261’de Bizanslılar yeniden yöreyi ele geçirmişlerdir.
XIV.yüzyılın başlarında Osmanlı Devleti’nin Bizanslılarla giriştiği mücadeleler sonucunda Gazi Abdurrahman tarafından yöre Osmanlı topraklarına katılmıştır. Osmanlı dönemi Yalova’sı hakkında Evliya Çelebi Seyehatnamesi’nde; “Bursa sancağına bağlı 700 haneli kasaba idi. Osman Gazi’nin emri ile bu toprakları fetheden Kara Yalovaçoğlundan ismi gelmiştir” diye söz etmektedir. Bununla beraber devlet salnamelerinde Yalova’nın 1867’de Hüdavendigar vilayetinin Bursa sancağına, 1899’da Karamürsel kazasının nahiyesi olarak müstakil İzmit sancağına bağlı olduğu yazılıdır. Yalova 1901’de kaza yapılmıştır.
http://www.kenthaber.com/Resimler/2005/06/02/0520.jpgXIX.yüzyılın sonlarında Osmanlı-Rus savaşları nedeniyle Kafkas’ları terk eden göçmenlerin bir bölümü buraya yerleştirilmiştir. Mondros Mütarekesi’nden sonra 1920’de Yunanlılar yöreyi işgal etmişlerdir. Yerel milis güçlerinin direnişi sonucunda Yalova ve çevresi 19 temmuz 1921’de işgalden kurtarılmıştır. Bu arada Yalova ve köyleri büyük zarar görmüştür.
Osmanlı döneminde Yalova kaplıcaları bakımsız ve harap bir durumda idi. İlk defa Sultan Abdülmecit döneminde (1839-1861) kaplıcalar onarılmış, Abdülmecit’in annesi Bezmialem Valide Sultan burada tedavi görmüştür. Bu yüzden de Valide Sultan’ın banyo yaptığı kaplıcaya Valide Hamamı ismi verilmiştir. Sultan II.Abdülhamit döneminde (1876-1909) kaplıcalar yeniden onarılmıştır. Bu dönemde kaplıcaların çevresinde otel ve gazinolar yapılmıştır.
Cumhuriyetin ilanından sonra 1926’da nahiye haline getirilen Yalova, Kocaeli vilayetinin Karamürsel kazasına bağlanmıştır. 1929’da çıkarılan bir başka kararnameye göre de İstanbul vilayetinin kazası konumuna getirilmiştir. Atatürk Yalova yöresini gezmiş ve burasının ilçe yapılarak İstanbul’a bağlanmasını, haftada dört gün yapılan vapur seferlerinin her gün yapılmasını sağlamıştır. Bundan sonra Yalova kaplıcaları onarılmış, yolları yapılmıştır. Ayrıca Baltacı ve Millet Çiftliklerinin arazilerinin bir bölümü göçmenlere ve köylülere dağıtılmıştır. Buradaki bataklıklar kurutulmuş, Atatürk için kaplıcalarda Baltacı ve Millet Çiftliğinde birer köşk yaptırılmıştır.
http://www.kenthaber.com/Resimler/2005/06/02/0521.jpg1995’te çıkarılan bir yasa ile Kocaeli’nin Karamürsel ilçesinin batı kesimindeki Altınova, Bursa’nın gemlik ilçesindeki Armutlu, Yalova’nın ilçe olduğu zaman oraya bağlı olan Çınarcık, Çiftlikköy ve Termal ilçe konumuna getirilmiştir. Bu yasaya göre; Yalova il konumuna getirilmiş ve yeni ilçeler de buraya bağlanmıştır.
Yalova’da tarihi eser olarak; Çiftlikköy’de Karakilise (MS.VI.yüzyıl), Altınova’da Kale Kalıntısı ve Köprü, Altınova hersek Köyü’nde Hersekzade Ahmet Paşa Camisi (1865) ve Çeşmesi Yalova Kaplıcaları bulunmaktadır. Ayrıca Hasanbaba Korusu, Paşaköy ve Üvezpınar Köyü’nde Sudüşen Şelalesi ve çevresi ilin mesire ve piknik alanlarıdır.
CAMİLER:
Rüstempaşa Camisi (Merkez)
http://www.kenthaber.com/Resimler/2006/06/19/00032016.jpgYalova il merkezinde bulunan bu caminin kitabesi günümüze gelemediğinden yapım tarihi ve banisi kesinlik kazanamamıştır. Yapı üslubundan XIX. yüzyılın sonlarında yapıldığı sanılmaktadır. Mimari üslubu herhangi bir özellik taşımamaktadır.
Cami moloz taştan dikdörtgen planlı olarak yapılmış olup, üzeri ahşap çatı ile örtülüdür. İbadet mekânı altlı üstlü her sırada ikişer tane olmak üzere sekiz pencere ile aydınlatılmıştır. Bu pencerelerden alt sıradakiler dikdörtgen söveli, üst sıradakiler de alçı şebekelidir. Caminin içerisinde bezeme unsuruna rastlanmamaktadır. Mihrap basit bir niş şeklindedir.
Caminin yanındaki minaresi kesme taş kaide üzerine yuvarlak gövdeli olduğu sanılmaktadır. Bugün minarenin kaide kısmından sonraki bölümü yıkılmıştır.
Hersekzade Ahmet Paşa Camisi (Altınova)
http://www.kenthaber.com/Resimler/2006/06/19/00032017.jpgYalova ili Altınova ilçesi, Hersek Köyü’nde bulunan bu cami Hersekzade Ahmet Paşa tarafından yaptırılmıştır. Hersekzade Ahmet Paşa’nın h.917 (1511) vakfiyesi bugün Amerika’da Philadelphia Frer Library’de John Frederick Lewis koleksiyonunda bulunmaktadır. Kaynaklarda caminin kesin yapım tarihi bilinmemekle beraber bu vakfiyeden yola çıkarak XVI. yüzyılın başlarında yapıldığı sanılmaktadır.
Evliya Çelebi, 1648 yılında gittiği Hersek Kasabası’nın Ahmet Paşa’nın gaza malıyla 700 hanelik bir yerleşim yeri olarak kurulduğunu belirtmiştir. Hersekzade Ahmet Paşa Edirne Keşan’da cami, İzmir’de, Urla’da hamamlar, Kütahya’da kervansaray, Aydın ve Uşak’ta da dükkânlar yaptırmış ve vakfetmiştir.
Altınova ilçesi Hersek Köyü’ndeki Camisi h.1179 (1766) depreminde zarar görmüş, son cemaat yeri kubbesi ve minaresi yıkılmıştır. Bundan sonra Kemankeş İsmail Ağa 1773’te camiyi onarmış ve bunu belirten bir de kitabe koydurmuştur. Bu nedenle de caminin bazı bölümlerinde XVIII. yüzyıl üslubu görülmektedir. Sonraki yıllarda cami kendi haline terk edilmiş, Vakıflar Genel Müdürlüğü, Y.Mimar Cahide Tamer tarafından 1965 yılında bir kez daha onarılmıştır.
Cami kesme taştan 16.17x16.17 m. ölçüsünde kare planlı bir yapıdır. İlk yapılışında önünde dört sütunlu ve üç bölümlü bir son cemaat yeri olduğu kalıntılardan ve sütunlar arasındaki kemer izlerinden anlaşılmaktadır. Bu son cemaat yeri deprem sonucu yıkılınca 1788 yılında yine dört sütunun taşıdığı kiremit örtülü ahşap bir çatı ile yenilenmiştir. 1965 yılı onarımında ise buradaki dört mermer sütun yenilenmiş, üzerlerine mukarnaslı başlıklar konulmuş ve üzeri ödenek yetersizliğinden tamamlanamadığından açık bırakılmıştır.
http://www.kenthaber.com/Resimler/2006/06/19/00032018.jpgCaminin dikdörtgen mermer söveli giriş kapısı barok üslupta olup, 1773 tarihine aittir. İbadet mekânının üzerini örten 13 m. çapındaki kubbenin yerine bugün ahşap bir çatı ile kaplıdır. Köşelerdeki pandantiflerin uçları ilk yapılışında üzerinin kubbe ile örtülü olduğunu göstermektedir. Günümüzde ahşap çatılı, içten ahşap tavanlı üst örtü 1965 yılında yapılmıştır. İbadet mekânı üç cephede altta dikdörtgen, üstte de sivri kemerli alçı şebekeli dörder pencere ile aydınlatılmıştır.
Mihrap ve minber mermer olup, XVI. yüzyıldan kalmış orijinal örneklerdir. Mihrap nişinin iki yanına küçük sütunçeler yerleştirilmiş ve üzerleri mukarnasla sona erdirilmiştir. Minber ise oldukça sadedir.
Caminin minaresi kesme taştan kısa gövdeli ve tek şerefelidir. Bu minare 1773 yılında Kemankeş İsmail Ağa tarafından yapılan onarım sırasında eklenmiştir.
Bu caminin yanındaki sıbyan mektebi, medrese ve handan hiçbir iz günümüze gelememiştir. Yalnızca hamamın kalıntıları görülmektedir.
Hacı Ali Paşa Camisi (Armutlu)
http://www.kenthaber.com/Resimler/2006/06/19/00032019.jpgYalova ili Armutlu ilçe merkezinde bulunan bu caminin yapım kitabesi günümüze gelemediğinden yapım tarihi ve banisi hakkında kesin bilgi bulunmamaktadır. Bazı kaynaklarda bu caminin Orhan Gazi döneminde yapıldığı belirtilse de bunu doğrulayacak mimari bir kalıntıya rastlanmamaktadır. Bugünkü mimari üslubundan XIX. yüzyılda yapıldığı sanılan bu cami geç dönemde yapılan onarımlarla özelliğini büyük ölçüde yitirmiştir.
Cami moloz taştan dikdörtgen planlı olarak yapılmış, üzeri ahşap bir çatı ile örtülmüştür. XX. yüzyılın ikinci yarısında bütünü ile restore edilmiş ve bu restorasyon sırasında eski izleri yok edilmiştir. Yalnızca eski yapıya ait minare kaidesi çatı hizasına kadar ayakta durmaktadır. İbadet mekânı altlı üstlü her kenarda ikişer pencere ile aydınlatılmıştır. Bunlardan alt sıradakiler dikdörtgen söveli, üst sıradakiler ise alçı şebekelidir. Mihrap ve minberinin herhangi bir özelliği bulunmamaktadır.
İbadet mekânının üzerini örten tavan ahşap direklerle desteklenmiştir. Caminin içerisinde yeni yapılan bezemeler sanat tarihinden hiçbir özellik taşımamaktadır.
Yakın tarihlerde bu minarenin önüne yeni bir minare yapılmıştır। Son onarım sırasında caminin önüne ahşap çatılı iki katlı son cemaat yeri ve meşruta eklenmiştir. İbadet mekânını örten çatı ile öndeki yapının çatısı birbirleri ile uyum sağlayamamış ve kod farkı meydana getirmiştir.
TÜRBELER:
Hersekzade Ahmet Paşa Türbesi (Altınova)
http://www.kenthaber.com/Resimler/2006/06/19/00032022.jpgYalova ili Altınova ilçesi Hersek Köyü’nde bulunan Hersekzade Ahmet Paşa Camisi’nin sağ yanında Paşa’nın türbesi bulunmaktadır. Hersekzade Ahmet Paşa h.923 (2 Temmuz 1517’de) ölmüş ve caminin yanındaki bu türbeye gömülmüştür.
Türbe kesme taştan oldukça yüksek bir set üzerinde yapılmıştır. Dokuz basamaklı merdivenle çıkılan bu setin üzeri mermer bir korkulukla çevrilmiş ve mermer bir de kapı sövesi buraya yerleştirilmiştir. Türbe açık türbe şeklinde olup, üzerinin açık veya kapalı olduğu kesinlik kazanamamıştır. Giriş kapısı sövesinin oldukça yüksek olması da türbenin ilk yapılışında, üzerinin örtülü olabileceği intibaını vermektedir.
Bu türbeye 1766 depreminden önce 1742 tarihli on mısralık bir kitabe konulmuştu. Bu kitabe caminin 1770 yılındaki onarımı sırasında türbeden alınarak caminin giriş cephesinde Kemankeş İsmail Ağa’nın onarım kitabesinin yanına konulmuştur.
Hersekzade Ahmet Paşa’nın açık türbede bulunan mezar taşı kırılmış, sonradan onarılmıştır. Bu mezarın yanında da birkaç mezar taşı daha bulunmaktadır.
http://www.kenthaber.com/Resimler/2006/06/19/00032022.jpgYalova ili Altınova ilçesi Hersek Köyü’nde bulunan Hersekzade Ahmet Paşa Camisi’nin sağ yanında Paşa’nın türbesi bulunmaktadır. Hersekzade Ahmet Paşa h.923 (2 Temmuz 1517’de) ölmüş ve caminin yanındaki bu türbeye gömülmüştür.
Türbe kesme taştan oldukça yüksek bir set üzerinde yapılmıştır. Dokuz basamaklı merdivenle çıkılan bu setin üzeri mermer bir korkulukla çevrilmiş ve mermer bir de kapı sövesi buraya yerleştirilmiştir. Türbe açık türbe şeklinde olup, üzerinin açık veya kapalı olduğu kesinlik kazanamamıştır. Giriş kapısı sövesinin oldukça yüksek olması da türbenin ilk yapılışında, üzerinin örtülü olabileceği intibaını vermektedir.
Bu türbeye 1766 depreminden önce 1742 tarihli on mısralık bir kitabe konulmuştu. Bu kitabe caminin 1770 yılındaki onarımı sırasında türbeden alınarak caminin giriş cephesinde Kemankeş İsmail Ağa’nın onarım kitabesinin yanına konulmuştur.
Hersekzade Ahmet Paşa’nın açık türbede bulunan mezar taşı kırılmış, sonradan onarılmıştır. Bu mezarın yanında da birkaç mezar taşı daha bulunmaktadır.
KAPLICALAR
Termal Kaplıcaları (Termal)
http://www.kenthaber.com/Resimler/2006/06/19/00032220.jpgYalova’nın güneybatısında Termal ilçesinde, Gökçedere ile Üvezpınar köyleri arasında sıcak su kaynakları bulunmaktadır. Bu kaynaklardan VI. yüzyıldan itibaren yararlanılmıştır. Antik Çağlarda bu kaplıcalar Pythia, Pythion, Therma isimleri ile tanımıştır. Buraya daha çok Pythia Therma denilmesinin nedeni de toprak çatlaklarından ve yarıklarından buhar ile su nedeniyle, Mitolojik Yeraltı Tanrısının burada yaşadığına inanılmasıdır.
Termal Kaplıcalarında Atatürk’ün isteği üzerine Arif Müfit Mansel 1932 yılında kazı ve araştırma yapmış bu araştırmalar sırasında mezar taşları, adak stelleri, dehlizler, kilise kalıntıları bulunmuştur. Ayrıca II. Iustinianus’un (685–695; 705–711) monogramlarını taşıyan sütunlara da rastlanmıştır.
Kaplıcanın bulunduğu vadinin kuzey ve güneyinden iki kırık fay hattı geçmektedir. Bundan ötürü de deprem bölgesi olan bu yerde tüf ve lavların yanı sıra konglamera, dasit ve bereşlere de rastlanmıştır. Buradaki fay kırıklarının derinliğinin 5–6 km. aşağıya indiği sanılmaktadır. Burada kaynayan mağmanın ısıttığı maden suları çeşitli kaynaklardan dışarıya çıkmaktadır. Bu kaynaklar arasında da ısı farklıklıkları bulunmaktadır. Bu kaynaklar Valide Hamamı’nda 64 derece, Termal’de 60 derecedir. Yer altı kaynaklarından sağlık açısından yararlanılmakta ve banyo kürleri yapılmaktadır. Özellikle kalp, damar, sinir sistemi hastalıkları, cilt, romatizma, bağırsak, sindirim sistemi, karaciğer, safra kesesi, psikolojik rahatsızlıklar ve kadın hastalıklarına iyi gelmektedir. Ayrıca içme kürleri de yapılmaktadır.
Kaplıcalar Osmanlı döneminin sonlarına doğru bakımsızlıktan harap bir hale gelmiş ve ilk kez Abdülmecit döneminde (1839–1861) onarılmıştır. Bu dönemde kaynak suları Cemiyet-i Tıbbıye tarafından 1892 yılında incelenmiş ve suyun Aix Les-Bains sularına eşit değerde olduğu anlaşılmış ve bunun için de buraya otel ve bir de hamam yapılmıştır.
http://www.kenthaber.com/Resimler/2006/06/19/00032366.jpgCumhuriyet döneminde Atatürk 1929 yılında buraya gelmiş, Yalova’nın gelişimi ile ilgilenmiş ve kaplıcaların yeni baştan onartılmasını sağlamıştır. Atatürk kaplıcaları çok bakımsız bulmuş, Yalova yöresinde bir çiftlik satın almıştır. Bugün bu çiftlik Atatürk Tarım İşletmesi ismi ile etkinliğini sürdürmektedir. Bu arada Yalova Kaplıcaları’nın ünlü konaklama tesisi olan Termal Oteli yapılmıştır.
Termal Kaplıcaları içerisinde Üç Kardeşler veya Üç Azize’nin mezarları bulunmaktadır. Bu mezarlar Bizans kaynaklarında (Acta Sanatorium) isimleri geçen Menodoro, Metrodora ve Ninfodora kız kardeşlere aittir. Bu üç kız kardeş Bithynia’da doğmuş, Hıristiyanlığı kabul etmiş ve Termal Kaplıcaları’nın civarındaki tepelerde ibadetle meşgul olmuşlardır. Ancak bu kardeşlerin bir takım kerametler gösterdiği, sıcak sularla hastaları iyi ettikleri söylentileri yaygınlaşmıştır. Bu haber Doğu Roma İmparatoru G.Maksimianus’a kadar gitmiş. İmparator yöre valisi Fronto’dan kızların Putperestliğe döndürülmesini istemiş, kızlar bu isteği reddedince de MÖ. IV. yüzyılın başlarında idam edilmişlerdir. Mezarları yakın tarihlerde yapılan araştırmalar sonucunda ortaya çıkmış ve her yıl 10 Eylül günü Hıristiyanlar tarafından anma törenleri yapılmaktadır.
Armutlu Kaplıcaları (Armutlu)
Yalova ili Armutlu ilçesinin 2,5 km. kuzeyinde Armutlu Kaplıcaları bulunmaktadır. Bu kaplıcalar Yalova’ya 50 km. uzaklıkta olup, çevresinde turistik konaklama tesisleri bulunmaktadır.
Kaplıca suları sülfat, bikarbonat, klorür, kalsiyum, sodyum ve karbondioksit içermektedir. Sulardaki mineraller 2100–2421 mg. Arasında değişmektedir. Radyoaktivitesi yüksek kaplıcalar sınıfından olan Armutlu Kaplıcalarının sularından banyo ve içme kürü olarak yararlanılmaktadır.
Armutlu kaplıcasının suyu, kalp, sinir hastalıkları, karaciğer, kadın hastalıkları, mide ve bağırsak hastalıkları ve iltihabi rahatsızlıklara iyi gelmektedir।
DOĞAL GÜZELLİKLER
Yalova il toprakları İzmit Körfezi ile Gemlik Körfezi arasında Marmara Denizi’ne çıkıntı yapan Armutlu Yarımadası’nın batı ucunda kurulmuştur. İl toprakları Bozburun’dan Karamürsel yakınlarına kadar uzanmaktadır. Bu toprakları Samanlı Dağları engebelendirmektedir. Armutlu’nun doğusundaki Daz Dağı ilin en yüksek noktası olup, 921 m. yüksekliktedir.
İl toprakları akarsu vadileri ile bölünmüştür. Bu akarsuların ağızları, dar kıyı şeritleri küçük ovalar meydana getirmiştir. Buradan kaynaklanan suların başında Kocadere, Karpuz (Teşvikiye), Laledere, Sarısu, Safran ve Sellimandıra (Samanlı) dereleri gelmektedir. Bütün bu akarsular sularını Marmara Denizi’ne döker. İl topraklarında Çınarcık ilçesinin Kocadere Köyü yakınlarında Dipsiz Göl bulunmaktadır. Bu göl ilin tek gölüdür. İlin su gereksinimini ise Sellimandıra deresi üzerinde kurulan Gökçe Baraj Gölü sağlamaktadır.
İl topraklarının yarısı ormanlarla kaplıdır. Özellikle kıyıların arkasındaki yamaçlar makilerle kaplıdır ve yer yer de meyve bahçeleri bulunmaktadır. Bu bitki örtüsü yüksek kesimlerde kestane, meşe, kayın ve ıhlamur ormanlarına dönüşmektedir.
Delmece Yaylası
http://www.kenthaber.com/Resimler/2006/06/19/00032356.jpgYalova’nın önemli yaylalarından Kocadere ile Teşvikiye’nin güneyinde Erikli ve Delmece yaylaları bulunmaktadır. Bu yaylalar çam, meşe, kestane ve ıhlamur ağaçları ile kaplıdır.
Mesire Yerleri
Üvez Pınarı ve Sudüşen Şelalesi
http://www.kenthaber.com/Resimler/2006/06/19/00032358.jpgYalova ili Termal ilçesinde Termal Kaplıcalarına 500 m. uzaklıkta olan Üvez Pınar Köyü ilin önemli bir turizm merkezidir. Üvezpınar Köyü’nden 8 km. uzaklıkta bulunan Sudüşen Şelalesinin çevresi mesire yeri olarak kullanılmaktadır. Aynı zamanda bu şelale ve çevresi doğal güzellikleri yönünden ün yapmıştır. Şelale çevresinde trekking (doğa yürüyüşü) parkuru bulunmaktadır. Ayrıca yörede oldukça gelişmiş turizm tesisleri bulunmaktadır.
Gökçedere
Yalova ili Termal ilçesinde vadi içerisinde bulunan Gökçedere’de turistik tesisler olup, ilin turizm merkezlerinden biridir. Bu tesislere kaplıcalardan sular getirilmiştir.
Hasan Baba Mesire Yeri
http://www.kenthaber.com/Resimler/2006/06/19/00032362.jpgYalova ili Termal ve Çınarcık ilçeleri arasında ve Çınarcık sırtlarında bulunan Hasan Baba Piknik ve mesire yeri geniş bir alana yayılmış olup, meşe, kestane ve ıhlamur ağaçlarıyla kaplıdır. Ayrıca bu alanda doğal ortamda Geyik koruma alanı bulunmaktadır. Hasan Baba Mesire Yerinde bazı turistik tesisler vardır.
Kum Plajı
Yalova ili Çınarcık-Esenköy arası doğal plaj alanıdır. Bu alan İstanbul başta olmak üzere Yalova ve Bursa’nın önemli bir sayfiye merkezidir. Çınarcık il merkezi Yalova’ya 16 km. uzaklıkta olup, Bursa, Armutlu ve Marmara Denizi ile çevrili ilin önemli bir mesiresidir.
Niyet Kemeri ve Ayak Suyu (Termal)
http://www.kenthaber.com/Resimler/2006/06/20/00032649.jpgYalova ili Termal ilçesinde bulunan su yolunun (kemer) ne zaman yapıldığı konusunda kesin bir bilgi bulunmamaktadır. Tarihçi Zonaras bu kemerin varlığına değinmiş ve Niyet Kemeri olarak tanındığını ileri sürmüştür.
Günümüze iyi bir durumda gelen bu su kemeri kesme taştan yuvarlak tonozla üzeri örtülmüştür. Bu kemerin altından akan sıcak suyun bazı hastalıklara iyi geldiğine inanılmıştır. Bunların başında da romatizma, mantar ve çıban gibi deri hastalıkları gelmektedir.
Karaca Arboretumu (Merkez)
http://www.kenthaber.com/Resimler/2006/06/19/00032364.jpgTEMA Vakfı kurucusu olan Hayrettin Karaca tarafından 1980 yılında kurulmuştur. Yalova-Termal karayolu üzerinde, İl merkezine 5 km uzaklıkta Samanlı köyü içerisinde bulunmaktadır.
Peyzaj ağırlıklı, koleksiyon bir arboretum karakterinde olup,135.000 m2. lik bir alanda kurulmuştur. İçerisinde kaya bahçeleri, bitki bahçeleri, iris bahçeleri, gül bahçeleri, minyatür bitkiler, Türkiye doğumlu bonsai bitki koleksiyonları bulunmaktadır. Başta Türkiye olmak üzere, Asya, Avrupa, Afrika, Amerika, Avustralya kıtaları ve Yeni Zelanda'dan bitki örnekleri yanında, Türkiye'nin endemik bitki örnekleri mevcuttur.
Arboretum içerisinde yaklaşık 5 bin odunsu, bir o kadarda otsu rizomlu ve soğanlı bitki bulunmaktadır। Pazar günleri 13.00-18.00 saatleri arasında ziyarete açıktır
MİMARİ ÖZELLİKLERİ
http://www.kenthaber.com/Resimler/2006/06/20/00032645.jpgYalova’da Osmanlı döneminde yerleşim XIX. yüzyılın ikinci yarısında başlamıştır. İlk yapılan yerleşime ait evlerden günümüze gelen pek az örnek kalmıştır. Bu evlerin büyük çoğunluğu deprem ve yeni yapılanmalar nedeniyle ortadan kalkmıştır.
Yalova’da günümüze gelebilen evlerin orijinal örneklerine Armutlu’da rastlanmaktadır. Bu evler Arnavut kaldırımı döşeli sokakların iki yanında sıralanmış, çoğunluğu iki katlı konutlardır. Bahçe içerisindeki bu evler taş temel üzerine bağdadi yapı tekniğinde yapılmışlardır.
Giriş katından taş döşeli bir hole girilmekte olup, bu holün iki yanına yemek odası mutfak ve kiler gibi birimler yerleştirilmiştir. Holden ahşap bir merdivenle ikinci kata çıkılmaktadır. İkinci katta sofa çevresinde odalar sıralanmıştır.
Yörenin ağaçlıklı olmasından ötürü evlerin yapımında geniş ölçüde kullanılmıştır. Evlerin üzeri kiremit çatılı olup, odalar düz tavanlarla örtülüdür. Bu tavanlar üzerinde çıtalarla geometrik desenlere yer verilmiştir.
http://www.kenthaber.com/Resimler/2006/06/20/00032648.jpgÇevresi açıklık olan odaların cephelerinde dikdörtgen söveli pencereler peş peşe sıralanmıştır. Bu evlerin bazılarında da cumba ve kafeslere yer verilmiştir. Evlerin içerisinde kalem işi ve alçı bezemelere rastlanmamaktadır.
XX. yüzyılın başından itibaren yörenin kaplıca turizmi açısından önem kazanması nedeniyle bu amaçlı yapıların, özellikle Termal çevresinde yoğunlaştığı görülmektedir. Bu evlerin arasında Sultan Abdülmecit’in annesi Bezmialem Valide Sultan’ın evi ile Atatürk köşkleri en dikkat çekici örnekler arasındadır. Termal’deki bu evler ile Armutlu’da yıkım ve depremden arta kalanlar koruma altına alınmışlardır.
0 yorum: